İsrail İstihbaratı ve Direniş Hattı

İsrail İstihbaratı ve Direniş Hattı

Siyonist rejim istihbarat merkezlerinden Meir Amit Intelligence and Terrorism Information Center tarafından yayınlanan raporun tam metni...

İSRAİL'İN LÜBNAN VE GAZZE ŞERİDİ'NDEN TEK TARAFLI ÇEKİLMESİ: KARŞILAŞTIRMALI BİR ETÜD

21 Haziran 2011


Reuven ERLICH (Meir Amit İstihbarat ve Terörizm Bilgi Merkezi Müdürü)

Giriş

1. Son on yılda, İsrail, iki bölgeden tek taraflı olarak çekildi: Güney Lübnan'daki güvenlik alanı ve Gazze Şeridi. İsrail, daha önce de, herhangi bir siyasi anlaşma olmadan işgal topraklarından tek taraflı olarak çekilmişti, fakat bu iki çekilme, daha öncekilerden, sosyal ve siyasi anlamda daha önemli ve daha travmatiktir. Bu tek taraflı çekilmelerin üzerinden geçen zaman, bize tarihsel bir bakış açısı kazandırdı ve hem olumlu hem olumsuz anlamda, doğurdukları sonuçları ve ürettikleri süreçleri karşılaştırmamıza izin verdi. Bu bakış açısı bize, daha geniş bir resim üzerinde çalışmamız konusunda ve olaylar kızıştığında fark edilmesi ve değerlendirilmesi zor olan etkileri izleyebilmemiz konusunda yardımcı oldu.

2. Lübnan ve İsrail'in bölgedeki politikalarına baktığımızda, benim yaklaşımım, ne tamamıyla akademiktir ne de İsrail-Lübnan ilişkileri üzerine doktora tezi yazan bir tarihçinin yaklaşımına benzer. Gerek Tel Aviv ve Kuzey Kuvvetlerinde İsrail Askeri İstihbaratındaki görevim esnasında, gerekse Lübnan Hükümet İşleri Koordinatörü Uri Lubrani'nin yardımcısı olarak Savunma Bakanlığındaki görevim sırasında, karar veren kişi olarak değil, bir profesyonel olarak Lübnan'daki bazı olaylara katıldım. Benim, Lübnan ve Gazze Şeridi üzerine bugünkü bakış açım, İsrail Devletine yönelik terörist eylemlerin çıkış noktası olan birçok alanda çalışan İsrail İstihbarat Geleneği ve Anma Töreni Merkezindeki Meir Amit İstihbarat ve Terörizm Bilgi Merkezi Başkanlığım sırasındaki pozisyonumun etkisiyle şekillendi.

Tek Taraflı Çekilmelerin Geri Planı

3. 24 Mayıs 2000 tarihinde, İsrail Savunma Güçleri Lübnan'da çekildi; Gazze'den çekilmelerinin tarihi de Ağustos 2005'tir. Bu iki çekilme de tek taraflıydı; yani herhangi bir devlet kademesiyle (Lübnan) ya da bir yarı-devlet kademesiyle (Filistin Otoritesi) herhangi bir anlaşma yapılmaksızın gerçekleştirildi. İki olayda da, İsrail Savunma Güçleri, bir güvenlik çizgisine değil, bir uluslar arası sınıra çekildiler. Her iki çekilme de, İsrail'in, bu bölgede karşılaştığı ve de karşılaşmaya devam ettiği problemlere temel bir çözüm sağlamadı.

4. İsrail'in 2000 yılındaki Lübnan'dan çekilmesini, herhangi bir anlaşma veya siyasi düzenleme yapılmaksızın gerçekleştirilen başka çekilmeler de izledi (Lübnan'daki çekilme, en önemlileriydi). İsrail Güvenlik Güçleri, Birinci Lübnan Savaşından sonra Lübnan'daki varlığı süresinde, tek taraflı olarak Awali sınırına çekildi. Ayrıca, İsrail-Lübnan sınırına çekilerek güvenlik bölgesini kurdu (Ocak 1985). Savaşın patlak vermesi ve onu izleyen çekilmelerden beri, Lübnan'daki uzun süreli varlığı boyunca İsrail, Lübnan ile, daha sonra bozulan bir barış anlaşması (17 Mayıs 1983 anlaşması), başarısızlıkla sonuçlanan askeri görüşmeler (Nakura Görüşmeleri, Kasım 1984-Ocak 1985), ve bir sonuca ulaşamayan, Madrid sürecinin bir parçası olarak Washington'da düzenlenen İsrail-Lübnan görüşmeleri (1991-93). Bu üç olayda da, Birinci Lübnan Savaşından sonra Lübnan hükümetinin sponsoru olan Suriye, Lübnan'ın, İsrail-Suriye çözümünden bağımsız olarak, İsrail ile herhangi bir anlaşmaya varamayacağını garantilemiş oldu.

5. İsrail Güvenlik Güçlerinin 1982 yılında Lübnan'a girişiyle 2000 yılındaki son çekilmesi arasındaki 18 yıla, Hizbullah'ın İsrail'e karşı açtığı savaş damgasını vurdu (ve kuruluşundan sonraki ilk yıllar, ABD'ye ve diğer Batılı hedeflere karşı savaşı). Bu savaş esnasında İran ve Suriye tarafından desteklenen Hizbullah, daha sonra Hamas ve diğer Filistinli terörist organizasyonların taklit edeceği gerilla ve terörist taktikleri, ilk ve başta gelen intihar saldırıları, ve İsrail Güvenlik Güçlerine karşı güçlü bombalı saldırıların kullanımını geliştirdi.

6. Gazze Şeridinin boşaltılmasını, Hamas'ın oynadığı önemli rolü ve intihar bombacılarını öne çıkaran iki kapsamlı terör kampanyası izledi. 1990'larda, terör kampanyasının amacı, Oslo Anlaşmalarının altını oymaktı ve ikinci intifada süresince, öldürücü intihar bombacıları sık görülüyordu ve kampanyanın markası oldu. Bu kampanyalar için odak noktaları, Judea ve Samaria'da temellendirildi, Gazze Şeridinde değil.

7. Güvenlik açısından bakılacak olursa, İsrail Güvenlik Güçlerinin Lübnan'dan çekilmesiyle Gazze Şeridini boşaltması arasında önemli bir fark var: İsrail, Lübnan'daki güvenlik bölgesinden, zorlu çatışmaların doruğundayken ve bir dizi şiddetli saldırıdan sonra ayrıldı (Lübnan İrtibat Birimi kumandanı Brig. Gen. Erez Gerstein'in ölümü ve helikopter kazası dahil). Başbakan Ariel Sharon'un Gazze Şeridinin boşaltılmasıyla ilgili duyuruları (28 Aralık, 2003), ikinci intifada sırasında, İsrail'in, Filistin terörüne karşı zorlu bir savaşı sürdürdüğü sırada geldi, fakat duyuruların uygulanması, ikinci intifada düştükten sonra gerçekleşti (Operasyon Koruyucu Kalkanı ve intihar bombalamalarındaki düşüş, Arafat'ın ölümü ve Abu Mazen'in seçilmesinin bir sonucu olarak).

8. Lübnan ve Gazze Şeridinden tek taraflı çekilmeler, bir kişinin azimli kararı ve uygulamasının sonuçlarıdır- Lübnan konusunda Başbakan Ehud Barak ve Gazze konusunda Başbakan Ariel Sharon. Bu figürlerin, alınan kararlardaki merkezîliğinden öte, bu çekilmeler, İsrail toplumunun, Lübnan'da kan dökülmesinden ve uzun süren Filistin terörü kaygısından bezdiğinin ifadesiydi. Bu iki çekilme de şu varsayımla gerçekleştirildi: bölgeden çekilmelerin sağlayacağı avantajlar, mevcut durumdan çok daha iyi olabilir, Gazze'de de, Lübnan'da da.

9. Bölgesel seviyede, Lübnan'dan çekilmenin arka planı, Suriye ile, Lübnan meselesini de çözebilecek siyasi bir anlaşmanın yapılamamış olmasıdır (Ocak 2000'deki Shepherdstown görüşmelerinin başarısızlığı gibi). Filistin meselesinde, bölgenin boşaltılmasının arkaplanında, Filistin terörizm kampanyaları gölgesinde, Filistin Otoritesiyle birlikte bir çözüme ulaşma konusundaki umutsuzluk vardır. İsrai-Lübnan meselesini göz önüne aldığımızda, siyasi kararı, büyük çapta halk desteğini toplamış olan bir ekstra-parlamenter hareket tarafından soysal baskılar takip etti (örneğin, 4 Anneler Grubu). Benzer bir hareket, ne genel anlamda Filistin bağlamında, ne de özelde Gazze Şeridi bağlamında görülmüştür.

Hizbullah ve Hamas: Benzerlikler ve Farklılıklar

10. Hizbullah ve Hamas, sırasıyla Lübnan ve Filistin'de kök salmış iki harekettir. İkisi de 1980'lerde kuruldu –ilki 19822deki Birinci Lübnan Savaşı sırasında, ikincisi 1987'de birinci intifada patlak verdiğinde kuruldu. İkisi de, merkezi hükümetin zayıflığını sömürdü ve israil'in, Lübnan ve Gazze Şeridinden çekilmesi sonrasında, hükümette ve askeri sahada oluşan boşlukları fiilen doldurdu.

11. Hizbullah da, Hamas da, sivri İsrail karşıtı ve Batı karşıtı, radikal İslami ideolojileri içeren hareketlerdir ve özlerinde, tamamen cihadist sayılabilirler. Hizbullah, İran stili, radikal Şiî İslami ideolojiyi benimsedi; bu faktör, organizasyonun kuruluşunda merkezi bir role sahipti ve hala organizasyonun operasyonlarında merkezi role oynamaktadır. Hamas, aksine, kökleri Müslüman Kardeşliğine dayanan bir radikal Sünni harekettir. İki hareketin de geldiği yer belli: Hizbullah, kısmen, 1979'da Şah'ın devrilmesinden sonra, Lübnan ve İran'daki Şiî topluluklar arasında yoğunlaşan dini ve kültürel bağların bir sonucu olarak kuruldu. Hamas ise, Gazze Şeridi ve Judea ve Samaria'daki bazı eylem merkezlerinde kapsamlı bir sosyal ve dini altyapıyı sürdüren Müslüman Kardeşliğinin bir şubesi olarak kuruldu.

12. Çeşitli dahili ve bölgesel şartlar, Hizbullah ve Hamas'ın kurulması ve gelişimine katkıda bulundu. Birincisi, seküler Arap milliyetçiliğinin (à la Nasser) sönmesi ve hem Lübnan'da hem de Filistin'de, radikal İslamın yükselmesidir. İkincisi, bölgede şok dalgaları üreten İslam devriminin başarısı ve İran'daki, devrimi ihraç etmeye adapte olmuş rejimdir (İranlı bakış açısından, Lübnan, onun en önde gelen başarısıdır). Üçüncüsü, Hristiyan topluluğa çeşitli saldırılar içeren Lübnan'daki iç savaş ve geleneksel olarak siyasi, ekonomik ve sosyal ayrımcılıktan zarar gören Şiî topluluğun gücünün yükselmesi ile Lübnan rejimidir. Dördüncüsü, Lübnan'da, özellikle güneyde, Hizbullah tarafından doldurulacak olan boşluklar yaratan, Lübnan'daki Filistin Kurtuluş Örgütü-el Fetih askeri altyapısının, Birinci Lübnan Savaşı süresinde imha edilmesidir. Beşinci faktör, el-Fetih içerisindeki ve Oslo Anlaşmaları sonrasında Judea ve Samaria'ya dönen üstdüzey personeli (Lübnan'dan kovulmalarından on yıl sonra) arasındaki suistimallere yönelik yapılan Filistin eleştirisidir.

13. Lübnan'da Hizbullah ve Filistin'de Hamas, klasik seleflerinden farklı olarak, terörist organizasyonların yeni modellerini sundular. Bu organizasyonların terörist eylemleri, 4 parçadan oluşan esaslarından yalnızca birini temsil etti: İsrail'e birçok farklı yolla ve araçla (intihar saldırılarından nüfus merkezlerine düzenlenen roket saldırılarına kadar) savaş açan 'askeri-terörist birim; Lübnan ve Filistin rejimlerine entegrasyonu teşvik eden (Hamas, İsrail tarafından boşaltılmasının ardından Gazze Şeridini, güç kullanarak alırken, Lübnan'da Hizbullah, oyunu kurallarına göre oynamak konusunda dikkatli davranagelmiştir) 'siyasi birim'; halka, kapsamlı sosyal, dini ve eğitim hizmetleri sağlayan ve böylelikle devlet tarafından açılan boşlukları dolduran 'sosyal birim'; ve insanların kalbinde ve kafasında kazanılan zaferin öneminin farkında olarak, tv, radyo ve gazetelerin medya imparatorluğu üzerine kurulmuş olan 'medya birimi'.

14. Bunlara, Hizbullah'ın başka özgün bir boyutu da eklenebilir: Lübnan toplumu ve siyasetinin mezhepçi doğası ışığında büyük öneme sahip olan Şiî mezhepçi çehre" Bu durum, çok daha homojen bir Sünni Müslüman halkı arasında işleyen Hamas'ta mevcut değil.

İran ve Suriye Tarafından Oynanan Rol

15. Hizbullah, İran'ın, kendi stratejik emellerine hizmet etmesi için yarattığı bir organizasyondur. Organizasyon, Birinci Lübnan Savaşı sırasında (1982 yazında) Lübnan'daki Beka Vadisinde, İran devrim muhafızları tarafından, Suriye'nin teşviki ve desteğiyle kurulmuştur. Başlangıçtan beri, Hizbullah'ı, Suriye ile sıkı koordinasyon içerisinde yürütülmüş bir İran projesi olarak tanımlamak mümkündü. Hizbullah da bir "Lübnan Şapkası" giymesine ve Lübnan toplumu ve siyasetine entegre olmuş olmasına rağmen, aslında ona hükmeden ve ideolojisini, politikalarını ve doğasını ona dikta eden, "İran Şapkasıdır".

16. Hamas hareketiyle birlikte, tablo bir bakıma daha karışık. Hareket, İran'dan, silah, finans ve eğitim konularında muazzam yardım almaktadır. Aynı zamanda, fakat, Hamas ve İran arasında, bir yandan, radikal Şiî İslam ve İran'ın Ortadoğu üzerinde hegemonyasını kurma hırsı, diğer yandan Arapçılık ve Hamas'ın ocağı olan radikal Sünni İslam'dan kaynaklanan içsel bir gerilim mevcuttur. Halid Meşal'in başını çektiği Hamas'ın üst düzey figürleri, Şam üzerinden çalışıyor ve örgütün terörist ve siyasi faaliyetleri oradan yönetiliyor. Ayrıca Hamas'ın, Suriye'nin siyasi ve askeri yardımına şiddetli bir biçimde bağımlılığı söz konusudur.

17. Beklentiler, Lübnan çekilmenin Suriye'yi zayıflatacağı ve Hizbullah aracılığıyla İsrail üzerinde uyguladığı baskıyı gevşeteceği yönündeydi. Aslına bakarsak, bu çekilme, suriye'nin Lübnan'daki durumunu zayıflattı ama İran'ın, hem Lübnan'da hem de Gazze Şeridindeki durumunu güçlendirdi. Sonraki aşamada, ordusunun Lübnan'dan çekilmesinin yarattığı zorlukların üstesinden geldikten sonra Suriye, Lübnan bölgesinde tekrardan önemli bir aktör haline geldi.

18. Geçmişe bakarsak, güney Lübnan'daki güvenlik bölgesinden ve Gazze Şeridinden çekilmeler, İran ve Suriye'nin gözünde, Hizbullah ve Hamas'ın önemini arttırdığı açık. Bölgeden çekilmeler, ayrıca, bu iki devletin, Hizbullah ve Hamas'ı, sadece İsrail Güvenlik Güçleriyle yapılan periyodik savaşlarla değil, ayrıca İsrail vatan cephesindeki sivilleri, Lübnan ve Gazze Şeridine stokladıkları roketlerle tehdit etmek suretiyle, İsrail üzerine uyguladıkları baskının vekilleri olarak kullanma konusundaki yetenek ve motivasyonunu da arttırdı. Rutin kullanımlarının ötesinde, bu roketlerin, İran ve Suriye'nin bölgesel stratejik çıkarlarına uygun olarak, "hesap gününde" İsrail'e karşı aktif hale getirilmeleri bekleniyor.

Toprak ve Nüfus

19. Lübnan ve Gazze Şeridinde, İsrail Savunma Kuvvetleri, ful geri çekilmelere girişti; örneğin, uluslar arası sınıra çekilmeleri gibi (bu, Hamas ve destekçilerinin, Gazze Şeridinin hala İsrail tarafında işgal altında tutulduğunu iddia etmesini önlemez). İki durumda da, adımlar, tek taraflı atıldı (Lübnan hükümeti veya Filistin Otoritesiyle herhangi bir anlaşma imzalanmadı çünkü İsrail karar mercîleri, böyle bir anlaşmanın yapılmasını imkansız görüyorlardı). Her iki çekilmede de, İsrail devleti, bir "güvenlik bölgesini" elinde bulundurma seçeneğini reddetti. Lübnan'da, Güney Lübnan Ordusu mevcudiyetine son verirken İsrail savunma güçleri, güvenlik bölgesindeki taktik açısından önemli karakollarından ayrılmadı. Gazze Şeridinde, hiçbir İsrail askerî mevkî ya da meskeni terk edilmedi. Gazze Şeridine yapılan silah kaçakçılığını önlemek açısından önemli olan Mısır-İsrail boyunca uzanan Philadelphi ekseni bile İsrail Savunma Güçleri tarafından tahliye edildi.

20. Bununla birlikte, BM ve uluslar arası toplumun çekilmelere tepkisini etkileyen Lübnan ve Gazze Şeridi arasında temel bir fark bulunuyor: Lübnan'dan çekilmenin akabinde, İsrail Savunma Güçleri, hiçbir yarım kalmış iş olmaksızın (Rajar köyü ve Shab'a çiftlikleri meselelerinin, İsrail-Lübnan sınırı meselesiyle bir ilgisi yoktur; onların ilgisi, çizilmemiş Lübnan-Suriye sınırıyladır) tanınmış bir uluslar arası sınıra (Mavi Çizgi boyunca) konuşlandı. Filistin sahasında, aksine, Gazze Şeridinin boşaltımasıyla birlikte gerçekleşen Samaria'nın kuzey bolgesinden çekilmelere ek olarak, Judea ve Samari'dan ilave çekilmeler bekleniyordu. Fakat, bu iki tek-taraflı çekilmenin problematik sonuçları ve İsrail-Filistin çatışması üzerine yapılan müzakerelerin ilerlememesi dolayısıyla, başka çekilmeler gerçekleşmedi.

21. Buna ek olarak, iki çekilme de, en sonunda fahiş fiyatlar ödeyen halk gruplarına ev sahipliği yapan alanlarda, zorluklar ve karışıklıkları gerektirdi. Lübnan'da hiçbir İsrail iskânı yoktu fakat güvenlik bölgesinde, daha sonra Sri Lanka Ordusuna asker olan Hıristiyanlar, Şiîler ve Dürzîler ikamet ediyordu. Bu insanlar aileleriyle birlikte, Lübnan iç savaşında belirginleşen ortak çıkarların peşinde olmaksızın, 1976'dan beri İsrail Savunma Güçlerinin yanında savaştılar. İsrail Savunma Güçlerinin Lübnan'dan çekilmesinin bir sonucu olarak, çoğunluğu Sri Lanka askeri ve askerlerin ailelerinden oluşan 6800 insan İsrail'e karşı öfke duymaya başladı. Bir zaman sonra, öfkelenen bu insanlarda 4000 kadarı ya Lübnan'a döndü ya da yurtdışına çıktı, 2800 kadarı ise İsrail'de kaldı. Gazze Şeridinde, Sri Lanka Ordusu gibi bir Filistin milis gücü yoktu fakat kendilerini, topluluklarını ve evlerini inşa ettikleri köylerden çıkarılmış bulan 8600 Yahudi göçmen vardı.

22. Kararların kaçınılmaz olmasına rağmen, her iki halk grubu da İsrail'in bölgeden çekilmeleri yüzünden sarsıntıya uğradı: Sri Lanka Ordusunun varlığını, uzun süreli olarak güvenlik bölgesinde devam ettirmek veya İsrail Savunma Güçlerinin varlığı bulunmaksızın, Gazze Şeridindeki Yahudi iskânlarını devam ettirmek imkansızdı. Benzer şekilde, kuzey sınırına yığılan ve sınırı geçen Sri Lanka Ordusu mültecilerinin resimleri ve Yahudi sakinlerinin Gazze Şeridinden tahliye edilmesi, İsrail toplumu için oldukça sarsıcıydı. İsrail devleti bu iki grubun icabına bakmak için yığınla kaynağa yatırım yaptı fakat tedavi, birkaç sebepten ötürü başarılı olamadı. İki meselede de İsrail, herhangi bir siyasi eğilim göz önünde bulundurulmaksızın yapılması gereken 'bedel ödemeyi' gerçekleştirenlerle uygun şekilde ilgilenmeyi başaramadı. İsrail Lübnan'dan çekilmenin askeri cephesini uygulamada kararlılık gösterdi ve bu işi kazasız belasız tamamladı fakat Sri Lanka Ordusu mültecilerinin veya Gazze Şeridinden tahliye edilenlerin rehabilite edilmesi konusunda aynı kararlılığı göstermedi.

Lübnan ve Gazze Şeridinde, Çekilmeden Sonraki Süreç



23. Lübnan ve Gazze Şeridinden çekilmeler, Lübnanlılar, Filistinliler ve Arap dünyası tarafından, terörizmin baskılarının ve de İsrail toplumunun dayanıklılığının zayıflamasının bir sonucu olarak İsrail'in güçsüzlüğünün kanıtı olarak değerlendirildi. Dolayısıyla olaylar, İsrail toplumunun, İsrail Savunma Güçlerinin ve İsrail devletinin imajı üzerinde olumsuz bir etki bıraktı. Hasan Nasrallah'ın 26 Mayıs 2000 yılında Bint Jbail'deki konuşmasında ilk defa dile getirdiği "örümcek ağı" benzetmesi, en azından birkaç yıllığına Arap dünyasının geneli tarafından benimsendi (İkinci Lübnan Savaşı ve ikinci intifadanın sonu, köşeye sıkıştırıldığı bir zamanda İsrail'in dayanıklılığını ortaya koydu).

24. İki bölgenin, İsrail Güvenli Güçlerinin çekilmelerinden sonraki durumuna dair bir analiz, bazı olumsuz gelişme ve süreçlere işaret eder. Çekilmelerin kendisi bunlara sebep olmasa da, bu durumun hızlanmasına katkıda bulundular. İlk süreç, siyasi düzeyde ortaya çıktı. Hizbullah ve Hamas'ın, Lübnan içerisinde, Filistin içerisinde ve genel olarak Arap dünyasındaki siyasi etkisi arttı. Hizbullah, Lübnan parlamentosundaki temsilcilerinin sayısını arttırdı ve siyasi meşruiyet kazanmış ve de hükümet kararları üzerinde önemli bir nüfuzu elinde bulunduran bir terör örgütü olarak boy göstermeye başladı. Hamas ise Filistin Yasama Konseyi için 5 Ocak 2006 (bölgenin boşaltılmasının üzerinden altı ay geçmeden) seçimlerine katıldı ve ezici çoğunlukla seçimi kazandı. 2007 Haziran'ında sabrını kaybetti ve Gazze Şeridini güç kullanarak ele geçirdi –bu durum Filistin Otoritesi tarafından askeri bir darbe olarak tanımlanmaktadır. Bu hareket, biri Batı Şeria'da diğeri Gazze Şeridinde olmak üzere iki Filistinli varlık yarattı ve aralarındaki sosyal ve siyasi boşluklar sürekli genişleyerek büyüdü.

25. İkinci süreç, askeri altyapıların inşasını gerektirdi: Lübnan ve Gazze Şeridinden çekilmeler, İran ve Suriye'nin desteğiyle kapsamlı askeri altyapılar inşa etmek adına istismar edildi. Daha önce eşi görülmemiş sayıda silah, Hizbullah, Hamas ve diğer terör örgütlerine ulaştırılmak üzere İran ve Suriye'den, Lübnan ve Gazze Şeridine kaçırıldı. İsrail ve uluslar arası toplum, bu durumu, kontrol edilmesi zor bir durum olarak gördü. İnşa edilen altyapılar, İsrail devletinin can damarını tehdit edecek roketler fırlatabilecek düzeydedir. Hizbullah, 40.000'den fazla füzeye sahiptir, Hamas'ın elinin altında ise birkaç bin füze bulunuyor. Her ne kadar füze ateşleri, kuzey İsrail'de ve batı Necef kasabalarında, tek taraflı çekilmelerden önce de hayatın bir parçasıydıysa da, füzelerin ve Hizbullah ile Hamas'ın elinde bulunan diğer silahların niteliği ve niceliği açısından daha kötü bir duruma doğru önemli bir değime oldu. İsrail Lübnan'dan çekilmeden önce, füze menzili Kiryat Shmona, safed, Nahariya ve Sderot'u kapsamaktaydı; bugün büyük Tel Aviv'de menzilin içerisinde – hem kuzeyden hem de güneyden olmak üzere.

26. Üçüncü süreç terörist eylemlerle devam etti. İsrail'in, tek taraflı çekilmelerinden sonra hızlı ve kararlı bir biçimde terörist saldırılara karşılık vereceği konusundaki deklarasyonu, realitenin gücüne dayanamadı. Çekilmeler, terörizme son vermedi ve İsrail'in nisbî tepkileri, iki bölgede de terörist eylemi kısıtlamak adına bir şey yapmadı. Bunun aksine, bu tepkiler sıklıkla, güçsüzlüğün yansımaları olarak değerlendirildi. Bir önemli konu da, çekilmelerden beş ay kadar sonra 2000 Kasım ayında İsrail Güvenlik Güçlerinin üç askerinin kaçırılması ve İsrail'in buna önemli bir tepki vermemesidir (halihazırda bir terör kampanyası –ikinci intifada- başlatmış olan Filistin bölgesindeki meseleyi öne almakla ilgi sebeplerden ötürü). Bölgenin boşaltılmasından sonra, Gazze Şeridinden İsrail'e yöneltilen roket saldırılarında etkileyici bir artış oldu (Bu durum, Dökme Kurşun Harekatı'na (Gazze Savaşı) kadar şiddetli tepkilerle karşılaşmadı). Samaria'nın kuzey bölgesinde, bölgedeki Yahudi sakinlerinin tahliye edilmesinin bir sonucu olarak değil, daha çok, ikinci intifadanın sona ermesi, güvenlik duvarının inşa edilmesi ve Savunma Kalkanı Operasyonundan sonra İsrail ve Filistin Otoritesi güvenlik servisleri tarafından uygulanan önleyici faaliyetlerin bir sonucu olarak, çekilmeden sonra güvenlik vaziyeti iyileştirildi.

27. Lübnan'dan çekilmenin kendisi, dört ay kadar sonra patlak veren ikinci intifadanın sebebi değildi. Aslında, ikinci intifadaya sebep olan, barış sürecindeki zorluklardan kaynaklanan bazı faktörler, Arafat'ın kişiliği, Filistinli terör örgütlerinin giderek artan gücü ve İsrail'in Filistin topraklarındaki uzun süren işgaliydi. Fakat İsrail devleti ve toplumunun zayıf imajı ve terörizmin baskısı sonucu uluslar arası sınırlara tek taraflı çekilme konusunda istekli oluşu (ikinci intifada süresince yanlış olduğu kanıtlanan imaj), Filistin'in, siyasi müzakereler boyunca terörizmi tercih etmesi konusundaki kararına muhtemelen katkıda bulundu.

28. Görünürde, terör ve gerilla kampanyaları ("direniş") ile, İsrail'in bölgeden çekilmelerine sebep oldukları için Hizbullah ve Hamas, İsrail'i, Lübnan ve Gazze Şeridinden çıkardıkları için doğal olarak itibar kazandılar. İki örgüt de çekilmelerden sonra israil'e yönelik silahlı mücadesine son vermedi fakat mücadelenin mahiyeti değişti: Hizbullah, İsrail'in Lübnan'dan çekilmesi sonrasında eylemlerinin şiddetini azalttı fakat Hamas, intihar saldırılarını, Necef'in batı tarafındaki sivil merkezleri hedef alan füze atışlarıyla değiştirmek suretiyle eylemlerinin şiddetini arttırdı.

29. İsrail'in, iki "ıslah edici" savaşa – güvenlik bölgesinden çekilmeden altı yıl kadar sonraki İkinci Lübnan Savaşı ve bölgenin boşaltılmasından üç buçuk yıl kadar sonraki Dökme Kurşun Harekatı – tek taraflı çekilmelerin güvenlik açısından yararlarından faydalanabilmesi için ihtiyacı vardı. Dolayısıyla bu noktadan, önemli bir ders daha çıkarılabilir: İsrail'in çekilmelerini, özellikle tek taraflıysa, güç gösterisiyle destekleme ihtiyacı (askeri harekat zamanları da dahil –özellikle, Hamas meselesindeki gibi, karşı taraf terörist eylemlerinde ısrarlı ise).

Yerel ve Uluslar arası Sonuçlar

30. Lübnan'dan çekilme, İsrail'de büyük destek kazandı ve "Lübnan bataklığından" kurtulmayla birlikte rahat bir nefes alındı. Sri Lanka Ordusu askerlerinin ve ailelerinin İsrail'e yeniden yerleşme konusunda karşılaştıkları zorluklar, Lübnan sınırından devam eden münferit terörist saldırılar ve Hizbullah'ın hızlandırılmış askeri oluşumu, Filistinlilerle kanlı bir çatışmanın içerisinde olan ve Lübnan sınırı boyunca Hizbullah'ın saldırılarını sınırlamayı hedefleyen İsrail'in olağandışı sosyal ve siyasi eleştirisinden kurtuldular. İnsanlar ancak İkinci Lübnan Savaşından sonra 2000 yılındaki tek taraflı çekilmenin hikmetini sorgulamaya başladılar. Bölgenin boşaltılması farklıydı. İsrail'de, büyük bir krize sebep olmakla birlikte dindar Siyonistlerin bazı kesimleriyle devlet arasında bir güven krizine sebep oldu. Gazze Şeridinden çıkarılan insanların hayatlarının yeniden yapılandırılması konusunun etkili bir biçimde ele alınmayışı, sadece kızgınlık ve asabiyeti arttırdı. Bu durumdan yola çıkarak, bir çok alanda çıkarımlar yapılabilir fakat bu tartışma, bu makalenin sınırlarının dışındadır.

31. İki çekilmenin arasındaki en önemli farklardan bir tanesi – tamamen reddedilmese de hafife alınan – Lübnan'dan çekilmeye, destekçi bir BM ve uluslar arası ortam üreten yoğun siyasi çabalar eşlik ederken, Gazze Şeridinden çekilme esnasında bu tarz çabaların görülmemiş olmasıdır.

32. Lübnan konusunda İsrail, BM ve ABD'den destek almayı başardı: BM genel sekreteriyle gerçekleşen diyalogların ardından Lübnan'ı, Güvenlik Konseyinin 425. maddesi kapsamında gösterdi. Bu diyalog, BM haritacıları tarafından Mavi Çizgi sınırının çizilmesini sağladı (uluslar arası sınır temelinde), ve BM, İsrail'in uluslar arası sınıra çekildiğini resmen onayladı. Ayrıca, çekilmeyi destekleyen ve siyasi yardım sağlayan ABD ile de önceden bu türden bir siyasi diyalog gerçekleştirilmişti.

33. Bunun tersine, Gazze Şeridinin boşaltılması arifesinde buna benzer bir süreç yaşanmadı. Geriye dönüp bakıldığında bu, iki tek tarafı çekilmenin sonuçları arasındaki önemli farklılıkların çekirdeğinden yatan ciddi bir hata olarak ortaya çıkıyor: uluslar arası toplum İsrail'in, Güvenlik Konseyinin 425. maddesine uyduğunu kabul etti ve ne Lübnan hükümetinin Mavi Çizginin çizilmesine itiraz etmesi ne de Hizbullah ve Lübnan'ın Shab'a çiftliklerinde sorun çıkması konusundaki kışkırtmaları, uluslar arası toplumun İsrail hareketine desteğini bozmadı. Ayrıca, İkinci Lübnan Savaşı, Lübnan hükümetinin kendi otoritesini ve güney Lübnan üzerindeki kontrolünü kabul ettirmek zorunda olduğunu belirten ve de Lübnan ordusunun kontrolü dışındaki tüm teröristlerin ve silahların mevcudiyetini yasaklayan Güvenlik Konseyinin 1701. maddesi ile sona erdi. Bu madde ayrıca, İsrail Savunma Güçleri Lübnan'dan çekildiğinde BM tarafından çizilen Mavi Çizgiyi yeniden onayladı. 1701. madde ve İsrail'in başardığı caydırma politikası, İsrail-Lübnan sınırındaki eşi görülmemiş sükunete katkıda bulundu (Hizbullah tarafından İran ve Suriye'nin desteğiyle, roket stokunun arttırılmasını içeren, askeri yapılanmasının hızlandırılması konusunda kullanılmış olmasına rağmen).

34. Bunun aksine, Dökme Kurşun Harekatı, herhangi bir Güvenlik Konseyi kararı olmadan sona erdi. Gazze şeridindeki durum, Lübnan'dakinden farklıdır. Bugün için ortaya atılan siyasi ve yasal argümanlar şöyle ki; İsrail, halihazırda geçitleri, gökyüzünü ve denizleri kontrol ettiği için Gazze Şeridinden tam olarak çekilmiş sayılmaz ve de bu sebepten, hala bölge nüfusundan sorumludur. İsrail'in bu durumu önemsizleştirme çabaları her zaman başarılı olmadı ve uluslar arası sahada ters tepkiyle karşılandı.

35. sonuç olarak, İsrail devletinin uluslar arası anlamdaki durumu, Lübnan sorunu üzerinde, Gazze Şeridi meselesindekinden daha kesindir: uluslar arası toplumun desteği, İsrail'in Lübnandaki caydırıcılık yeteneğinin ayrılmaz bir parçası oldu, İsrail-Lübnan sınırındaki eşi örülmemiş sükunete destek sağladı ve İsrail'e, bölgede daah geniş hareket imkanı sağladı. Daha ileri gidip şöyle de söylenebilir: İkinci Lübnan savaşından sonra Goldstone tarzı bir raporun oluşturulmaması ve güney Lübnan'daki Şiîlere yardım etmek amacıyla herhangi bir yardım filosunun yola çıkmaması tesadüf değildi; dünya kamuoyunun Hizbullah'ın Lübnan'daki varlığını/ Lübnan'ı yönetmesini desteklememesi de tesadüfi değildir. İsrail'in Lübnan'ı terk ederken seçtiği yol önemli bir etkiye sahipti ve BM'nin, hesaba katılması geren önemli bir unsur olduğu da açıktır. Buradan çıkarılacak ders şudur ki; bir tek taraflı çekilme gibi her askeri operasyonda ya da askeri-siyasi adımda, BM'nin, uluslarrası toplumun ve dünya kamuoyunun tutumunun hesaba katılması gerekir.

Sonuç

26. Lübnan'dan çekilme ve Gazze Şeridinin boşaltılması gösterdi ki; tek taraflı çekilme, diplomatların ulaşamadığı (Suriye ve lübnan'la barış anlaşmaları) ya da ulaşabilecekleri (Filistin otoritesiyle bir anlaşma) şeyleri başarmanın sihirli formülü değildir. Fakat, özellikle Lübnan bağlamında, tek taraflı çekilmelerin ardından gelen olumlu sonuçlar inkar edilemez. İsrail kendisini, Lübnan'a direkt olarak dahil olmaktan kurtardı, İsrail Savunma Kuvvetlerinin kayıpları azaldı ve İsrail-Lübnan sınırındaki çatışmanın yoğunluğu azaldı (İkinci Lübnan Savaşı öncesi ve sonrasında). Bu durum İsrail'in, Filistin arenasındaki ciddi problemlerin üzerine odaklanmasına ve de iki cephede de kapsamlı bir çatışmadan kaçınmasına izin verdi.

27. İki çekilmenin karşılaştırılmasından doğan tablo oldukça karışık ve her iki bölgedeki çekilmelerin hem avatajlarından hem de dezavantajlarından bahsetmek mümkün. Fakat, strateji bir perspektiften bakıldığında İsrail'in, ne "Lübnan batağını" ne de "Gazze Batağını" tam olarak terk etmediği iddia edilebilir. Çünkü İsrail'in, komşularıyla ilişkileri, tek taraflı çekilmeler yoluyla değil, sadece, gerektiğinde askeri gücün kullanılması konusundaki istekliliği ve uluslar arası toplumun desteğini arkasına alan siyasi anlaşmalarla değiştirilebilir. Bu, İsrail'in iyi öğrenmesi geren önemli bir derstir.

1 Col. (ret.) Dr. Reuven Erlich, İsrail İstihbarat Geleneği ve Anma Töreni Merkezindeki Meir Amit İstihbarat ve Terörizm Bilgi Merkezinin başkanıdır. Bu makale, 28 Haziran 2010'da Milli Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nde gerçekleştirilen "Lübnan'dan çekilme: On Yıl Sonra," isimli konferans çerçevesinde verilen bir ders üzerine temellendirilmiştir. INSS tarafından İngilizceye çevrilmiştir.

velfecr