İslam Hukuku Aklı Nasıl Korur?

İslam Hukuku Aklı Nasıl Korur?

İslâm Hukuku aklı sadece bireysel bir veri, mülk, sahibiyet olarak görmez. Akıl eksikliği, akıl kayması, akıl zikzakları toplumdaki diğer fertleri mutlaka ilgilendirecektir.

İslâm Hukuku aklı sadece bireysel bir veri, mülk, sahibiyet olarak görmez. Bireysel akıl toplumsal aklın bir cüzüdür. Zayi olan her bireysel akıl o oranda toplumsal aklı eksiltir. Yaşayan her bireyin aklı oranında topluma katkısı vardır. İdeal toplum tüm akıl sahibi bireylerin toplumdaki aktif yaşantısı ile idealize olabilir. Böyle olunca toplumdaki bir birey benim aklım derken aynı zamanda topluma da ait olan ve topluma da sorumlu olan bir nimeti taşımış olur. Bireysel akılların toplamı toplumsal aklı oluşturur. Böylelikle akıl eksikliği, akıl kayması, akıl zikzakları toplumdaki diğer fertleri mutlaka ilgilendirecektir. İçkili bir araç sürücüsünün trafiğe çıkışı için “bireysel neticeler doğurur, zira içki kullanımı bireysel bir fiildir” denebilir mi? Bunun içindir ki aklı örtücü bir fiilin işlenişi bireysel bir fiil olsa da yine topluma karşı işlenmiş, toplumu negatif olarak etkileyecek bir cürümdür. Bu anlamda İslâm Hukuku bireysel ve toplumsal aklı korumaya yönelik tedbirler alır, şöyle ki;
Aklı zayi edebilecek, aklı kısmen yok edecek, zayıflatacak, işlevini yitirtecek ya da geçici bir süre aklı askıya alacak her ne varsa İslâm Hukuku aklı koruma adına hepsini karşısına alır. Kimi ile savaşır kimi ile ıslah çalışmasına girer. Yuvaları dağıtan, ocakları söndüren, sefalet ve kötülüğün anası içkiyi hem dünyevi ceza, hem uhrevi ceza ile yasaklar. Üretimini, satışını, taşınmasını, stoklanmasını, vs. her şeklini yasaklar. Birilerinin sefaletinden, düşkünlüğünden kazanç elde edilmesini asla kabul etmez. İçkili iken toplumun herhangi bir ferdine herhangi bir şekilde zarar verebilecek birinin sokağa çıkmasına zemin uygunluğu sağlamak özgürlük hukuku mudur? Böyle birinin işlediği suç “sarhoştum” dediğinde ceza hafifletmeye sebep teşkil edebiliyorsa bunun adı adalet ve merhamet olabilir mi?
​“Ben kontrollü içerim” diyerek içkinin serbestliğini savunan kişi acaba bir yakını sarhoş trafik canavarıyla katledilse vicdanından yine aynı savunma cümlesi gelecek midir? Aile içi şiddetin, tecavüz, taciz, cinayet, trafik kazaları, maganda kurşunları, gasp, yaralama ve daha bir çok suçun tetikleyicisi içkiyi içilebilir görmek, üretimine, satışına yasal haklar tanımak ne denli hukuksaldır. Yani can emniyetinden mal emniyetinden bahseden bir sistem can ve mal kaybına götüren birincil suç aleti içkiye nasıl izin verebilir? İnsanın tüm hukuksal sorumluluğu aklı varken işliyorsa, akıl hastaları cezai müeyyideden muafsa, bir hukuk sistemi geçici bir süreliğine üç beş saatliğine bir insanın akıl yoksunluğuna veya akıl zafiyetine götüren bir maddeyi nasıl meşru görebilir? “Eğitimle içki içme kültürü sağlanabilir” şeklinde bir savunma yapan içkici taifeye gelince şu soru ister istemez akla gelir. Eğitimle aklın zaafa düşmemesini nasıl sağlayacaksınız? Her on yılda yeni kuşağın topluma dahil oluşu ile yaşları 15 ila 75 yaş arasındaki her ayrı 7 kuşağa 7 ayrı eğitim ve doz uyarlaması mı yapacaksınız? Kişinin ruhsal durumuna göre bedendeki etkisi değişebilen bir içkinin, eğitimle beden-içki-ruh denklemini sağlayan bir düğme mi buldunuz? Cinsiyet, yaş, tabiat vs. binlerce farklılık oluşturabilen bir tıbbi kimyasal olguyu yaldızlı bir cümle ile çözebileceğini iddia eden kişi de “alkol testine” muhtaçtır eğer trafiğe çıkacaksa! İslâm Hukuku aklın korunmasını esas alır ve tüm bu arızi durumların tamamını kökten çözer. Her koruyucu hukuk tutumunda olduğu gibi bunda da kötü kişiye göre tedbir alır. İyi ahlâklı, akl-ı selim insanlar bir süreliğine aklının zaafa düşmesini tabiatına ters görür. İslâm aklın bir başkasına satılmasını, kiraya verilmesini, akıl etmemeyi yasaklar. Aklın şart olduğunu, aklın başkasına kiraya verilmemesini savunan sözde özgürlükçü çağdaş zihniyet aklını bir şişenin içerisine hapsederek, meyhanenin tezgahında kiraya bırakarak kendi içinde tezata düştüğünün farkında mıdır? Bir diğer konu; seçim günlerinde 20 saatliğine içkiyi yasaklayan beşeri hukuk bu yasağı ile neyi ifade etmiş oluyor aslında?
Bireysel ve toplumsal aklı bu şekilde esas bir korumaya alan İslâm diğer yönden de ruhsal ve psikolojik akıl sağlığını önemser. Ekonomik sebeplerden dolayı insanların cinnet geçirmesine mani olacak zekat, sadaka ve yardımlaşma hukuku ile taşınamaz yüklerin bireylere yüklenmesine mani olur. Resulullah (Sav) “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyruğu dahi tek başına toplumun ekonomik zaaftan dolayı akıl zaafına düşmesine engel olmaya yetecektir. Hadis usûlünde esas olan bir başka hadisi de “komşu” hadisinin yanına alırsak anlatılmak istenen daha iyi kavranacaktır. Hadis şudur: “Bana cevam’ül kelim verildi.” Cevam’ül kelim; az sözle çok şey anlatabilme kabiliyeti, bir sözle bir çok mana ifade edebilme kabiliyeti demektir. Böylece komşu hadisini “cevam’ül kelim” penceresinden tahkik edersek;
1.Komşu
2.Açlık/Tokluk
3.Bizden değillik, başlıkları belirgin manşete müsaittir.
Komşu: Dikkat edilirse, Resulullah (Sav) komşu diyor ve komşuya herhangi bir belirti sıfatı eklemiyor. Yani mümin komşu demiyor. Hal böyle olunca komşunun dinine, mezhebine, meşrebine, ırkına bakılmaksızın komşuluk haklarının gözetilmesi gerektiğinin beyanıdır.
​Bir diğer konu komşuluk sadece meskenler de olmayıp iş yeri de olabileceği gibi komşu ülkeye kadar gidebilecek geniş bir yelpazeye ulaşabilir.
​Ayrıca İslâm âlimlerinden bazılarına göre kapı komşuluk her yöne 40 kapı olarak tespit edilir. Böylelikle düzlemde dört yönde 160 kapı komşuluk sınırlarındadır.
Açlık/Tokluk: Elbette ilk mana karın açlığıdır. Ancak özellikle güncel de algılayacak olursak çorbaya ihtiyacı olmayan ama iman açı, ahlâk açı, ilim açı, sevgi, şefkat açı komşularımız o kadar çok olabilir ki... Varsa bir tas tokluktan paylaşmak nebevi tembihtir.
Bizden Değildir: Buradaki uyarı akaid-i olmayıp ahlâkidir. Bu hüküm hadis ve fıkıh kitaplarında kayıtlıdır. Müminlik ahlâki duyarlı olmayı gerektirir. Bir mümin çevresine asla duyarsız kalamaz.
Görüldüğü üzere İslâm Hukuku bireylerin ve toplumun ekonomik ve başka zaaflarla psikolojik dengesizliğe girmeyip ruh sağlığını üst düzeyde korumaya yönelik çok ince detaylarla tedbirler alır. Öyle ki akıl ve ruh sağlığının ilintisini içkinin haram kılındığı ayette açıkça görmek mümkündür. Ayet-i Kerime’de; “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide,90) buyurur.
Kumar, insanlar arasındaki düşmanlığı tetikleyip aklın hırs, intikam ve öfke duyguları ile örtülüp mal ve can emniyetini zayi edebilecek bir kötülük, şeytani bir pisliktir. Toplumsal aklın bu yönden de korumaya ihtiyacı vardır. Fal, büyü gibi işlerle halkın aklını karıştırma, psikolojik baskı kurucu unsurların oluşması da İslâm Hukuku’nca yasaktır ve ağır cezası vardır. Çeşitli sembolik anlamlar yüklenerek halk nezdinde batıl bir kutsallık oluşturup halkı sorgu ve akıl yürütme zaafına uğratıp çeşitli menfaatlerle nemalanan kişi, topluluk, örgüt, cemaat, ideoloji vs.’nin şerlerinden de birey ve toplumları korumaya alan İslâm Hukuku içki içene, fal büyü yapana, kumar oynatıcı ve oynayana, halkın sembolik eşyalarla sömürülmesine karşı gerek ağır cezalarla gerekse hafif cezalarla tedbirler alır. Her açıdan tedbirleri alan İslâm Hukuku suçun işlenmeden önüne geçilmesini hedef edinir. İslâm işlenmemiş olası suça kilitlidir. Hedefi, kovalamaca ile suçlu ele geçirmek değildir.
​Toplumsal aklın korunmasında başka bir alan daha vardır ki güncel olarak da gayet önemli bir noktadır. İslâm Hukuku kamuoyunun oluşmasında çok hassas duyulara sahiptir. Toplumsal akıl eğer bir kanaate varacaksa bu kanaatin oluşmasında hiçbir manipülasyona izin vermez. Kamuoyuna sunulan herhangi bir bilgi, saptırıcı haber, yalan, iftira ve yönlendirme maksadı kokan bir veriyi İslâm mutlaka tahkik eder ve ettirir.
“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat- 6) Ayet-i Kerime’si ile ve “Bizi aldatan bizden değildir” Hadis-i Şerif’i ile bu alanda koruma altına alınmıştır.

Koruyucu Hukuk kitabından iktibas edilmiştir

Kaynak:Haber Kaynağı