Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Iskaladığımız bir şey yok mu?

Hani derler ya “Şeytan ayrıntıda gizlidir” diye. Şeytan bu, her şekle girer! Bu anlamda dikkat edelim; “Şeytan sizi/bizi Allah’la aldatmasın”.

Sanırım biz; Allah’ı da, dini de es geçmeye başladık. Her işin evveli, ahiri, zahiri ve batını din olması gerekirken; din aradan çekildi ve Allah’ı bu anlamda hatırlamıyoruz bile. Din gününü unuttuk. Kader, rızık, ecel artık düşüncelerimiz, söz ve eylemlerimize yön vermiyor gibi sanki. Birçok kişi Allah’a, dine ihtiyaç duymuyor, O’na atıf yapmıyor eskisi kadar. Ateist de değil bu insanlar. Bunlar için din “Kültürel bir aidiyet”ten başka bir şey değil. Biraz ritüel, seremoni, ikonadan ibaret bir şey. BİREY(!)sel planda vijdanlara, toplumsal planda mabedlere hapsedilmiş bir şey. Kimi insancıklar için din giderek atalarından gelen bir gelenek, tam da ne olduğunu anlamadığı, biraz mefahir, biraz kozmik, ezoterik, gelecek ile ilgili kehanetler içeren, bir ölçü de doğa üstü bir şey gibi algılanıyor.

Kimileri için magazin konusu, kimileri için anlamsız değil ama anlaşılması zor bir konu. Bu grubtakiler giderek Agnostik ve Deist oluyorlar. Ne olduğunu pek anlayamadıkları, bir yerde biri ya da birileri var. Onun kim olduğunu, neyi nasıl yaptığını bilmedikleri güçlü ve iyiliksever birileri var ve ona gücünden ve iyiliksever olmasından dolayı onlara sevgi ve korku ile karışık saygı da duyuyorlar. Onun görünen ve görünmeyen güçlerini temsil eden ruhani kişiler ve o kişilerle irtibat kurmayı bilen birtakım gizemli kişiler de var. Hani şu kutsal kişiler var ya, kimilerin İlah ve Rab edindiği din ve devlet büyükleri şeklindeki kerametleri kendi ve çevrelerinden menkul, atadan dededen el almış zatlar. Göklerin ordularına hükmeden, göklerin ordularının komutanı, gaybi bilgiler ve tasarruflara sahip (!) onlardan birilerinin duası da önemli bunlar için. Bu “sanal din” giderek yayılıyor, güçleniyor. Bu anlamda din giderek magazinleşiyor, efsanevi kahramanlıkları, mucizevi şifacıların eli ile mefahir ve menakıp yoluyla geçmişten geleceğe aktarılıyor.

Hele şu MetaVerse yaygınlaşacak olursa görürsünüz daha neler olacak. Mehdi-Mesih, Yecüc-Mecüc (Gog-Magog) mu, Melheme-i Kübra (Argamedon) mu dersiniz, Deccal mi, Dabbe-tül arz mı dersiniz, Emanet sandığı mı dersiniz, hepsini artırılmış gerçeklikler beyninize çakarlar. Bu gidişle az kaldı zaten, hele kafanıza Chip’i takın, gerisi düşünmeyin!? Gribin adı şimdi Omicron oldu. SinoVac gitti TurkoVac geldi. Yarın BionTech gider onun yerli ve millisi gelir. Şeytanın yerli-millisi daha makbulse, Şeytan onu sizin için hazırlar. Sonra bir bilişim kazası ya da kötü niyetli bir BioHacker’in “Reset” tuşuna basması ile hayvandan insana, oradan Tanrı olmaya giden evrim yolunda bir bakmışsınız “aşağılık” bir maymun ya da domuza dönüştürülüvermişsiniz!

Bakalım 2022’de yeni model bir varyant gelecek mi! Gelmesi gerek. Şeytan sabırsızdır. Hele şu kur tartışmasını bitirelim, sırada daha çok şey var.. Şeytan “İns dostları” konusunda hem onlara çok güveniyor, hatta onları kıskanıyor, ama Şeytanın aceleciliği ve onların liderlik, yöntem ve nihai hedef noktasında inatçılıkları, kibir ve ihtirasları, Şeytandan tevarüs eden karakterleri sebebi ile işler geciktikçe gecikiyor. Akıllı, dürüst, ahlaklı, bilgili ve cesur insanların sayısı giderek artıyor. Siyaset, bürokrasi, Media, Akademi, Sermaye ve STK’ların Şeytanlarına sadakatlerini isbat noktasındaki büyük gayretlerine rağmen işler bir türlü yolunda gitmiyor. Zaman daralıyor. İklim komplosu ellerinde patladı, patlayacak. Şeytan gelecekten kaygılı gözüküyor.

Birileri hep başarıdan söz ediyor. Herkes kaybetmekten korkuyor. Kimi dinini, şerefini kaybetmekten korkuyor, birileri servetini, makamını, itibarını kaybetmekten korkuyor. Zaten hayat da havf ve reca / korku ile umud arasında bir şey değil mi?

Sahi neyi elde etmek için neyi feda etmeyi göze alırsınız, hiç düşündünüz mü? Mesela Allah’ın rızasını kazanmak için malınızı, canınızı, sevdiğiniz her ne varsa onu feda etmeye nefsinizi hazırlamanız, bunu göze almanız gerek. Peki siz dünya malı, makamı, şöhreti, parası, metaını, gücü elde etmek için neyinizi feda ettiğinizi/edebileceğinizi hiç düşündünüz mü?

Bakın, eğer Allah’ın indinde makamınızı görmek için bu soruya kendi içinizde dürüstçe cevap verin ve sonuç olarak O’nun sizi neyle meşgul ettiğine bakın. O’nun rızasının mı, gazabının mı tecellisinin vesilesi olduğunuza bakın. Allah’ın yardımına mı ihtiyaç duyuyorsunuz hedefinize doğru giderken; Allah’ın düşmanlarının, Şeytanın dostlarının yardımına, dostluğuna, el vermesine mi ihtiyaç duyuyorsunuz. Unutmayın hayır ya da şer, her ne ise, o istediğiniz Allah’ın iradesi içinde olacak şey. Allah (cc) kendi mülkünde Şeytana hizmet edenlerin işlerini sarp dağlara sardıracak, dünya ve ahirette azap edecek, onların işlerini boşa çıkaracak, zillete düçar edecektir. Onlar kaçtıklarını sandıkları şeye doğru yokuş aşağı koşar adım koşuyorlar da farkında değiller, yolun sonunda bunu fark edecekler ama, pişmanlık için çok geç kalacaklar. Allah onların kalplerini ve gözlerini mühürleyecek, tevbelerini de kabul etmeyecek.

Bakın Allah’tan başka kurtarıcı yok. Babanız peygamber olsa gelse (Haşa! Ki artık peygamber gelmeyecek) sizi kurtaramaz. Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır ve her şey Allah’ın iradesi içindedir. Peygamberler kurtarıcı değil, onlar kurtuluşa çağıranlardır. Allah’a ve kendilerine bildirilen kitaba çağıranlardır onlar. Bunun aksini söyleyenler ve yapanlar İlahlık ve Rablik taslayanlardır.

Bu konuda 3 kural var: 1- Size hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Allah’ın koruması altında iseniz, Allah Şeytanın ve onun iş birlikçilerinin tuzaklarını bozar, o tuzakların onların başına geçirir. Biz onlardan birine yardım edersek, Allah onları bizim başımıza musallat edebilir. 2-Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe, O bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. 3- O, her şeyi doğru yapsak da, Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Hatta Allah (cc) bizim başımıza birtakım zalimleri musallat ederek, bizim ellerimizle o zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek de isteyebilir. Sonunda eşyanın ve olayların hakikatini anlamak için bazan zamana ihtiyaç duyabiliriz. Ayet öyle diyor: “Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister.” Unutmayalım ki, Allah’ın zorlaştırdığından daha zor, kolaylaştırdığından daha kolay bir iş yoktur. Evet; «Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.” (Âl-i İmrân 160)

Ehliyetsiz liyakatsız insanları başa getirirseniz, başınıza iyi şeyler gelmez. Başınıza iyi yöneticiler de gelse, toplum daha iyisine layık değilse, yine kötülük yakanızı bırakmaz. Toplum iyi, başınıza gelen de iyi olsa yine de Allah sizi mallarınız, canlarınız, sevdiklerinizle, kimi zaman nimetlerini artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Allah zor bir imtihan murat etmişse, hiç kimse bunu engelleyemez.

Halid b. Velid gibi bir komutan önemli, onun askeri gibi de bir asker önemli, ama “Başımızda Halid varken, bizi kim yenebilir ki!” diyenler yüzünden Halid b. Velid komutanlıktan azledildi. Çünkü “nerdeyse, zaferi Allah’tan değil, Halid’den bekliyor olacaklardı”.

Ya da Hz. Ömer’den, liderden, önderden, komutandan Allah’tan başka kimden ne beklerseniz, o sizin imtihanınız olur. Kemalistlerin Mustafa Kemal’den beklentileri ve onun üzerinde kurguladıkları varsayımları, her parti mensubu ya da futbolcu, holding patronu, kendi lider, takım ya da başkanına modelleyebilir. Kim kimin sözünü ve işini, şahsını, idol hale getirerek mutlaklaştırırsa, bilsin ki, onu İlah ve Rab edinmiştir. Hadi, “ey iman edenler iman ediniz” ayetini hatırlayalım ve gelin şimdi yeniden iman edelim!

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 324 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar