Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İklim değişikliği var mı, yok mu?

(Bakara 98)'de buyurulur ki "Her kim Allah’a, O’nun meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkâr edenlerin (Kafirlerin) düşmanıdır." Biz biliyoruz ki, “Meleklere iman” aslında Amentü’den bir bölüm. Burada “…, Meleklerine,…” derken bütün melekler kastedilmiş. Ancak, hemen ardından 4 büyük melekten ikisinin adı geçiyor.

Kimdi onlar: Cebrail ve Mikail aleyhisselam. Hz. Cebrail Vahiy getiren melek, Hz. Mikail ise tabiat olayları, Kainattaki bütün yaratılıştan kaynaklı hareketleri yöneten melek. Dolayısı ile fıtratı korumaktan sorumlu, “İklimi yöneten” de bu melek. Diğer iki melek, Azrail ve İsrafil.
Azrail can alıcı, İsrafil de kıyamet günü sur’a üfleyecek olan melek. (Hepsine selam olsun).
Mikail (a.s), İslam’da 4 büyük melekten biridir.
Görevi, Allah’ın (cc) emriyle tabiat olaylarını yönetmek, rızık dağıtmak ve canlıların geçimini sağlamaktır.
Kur’an’da Hz. Mikail (Bakara 98)de geçer. Ayrıca dolaylı atıflar da söz konusudur. İslam kaynaklarında yağmur, rüzgar, şimşek, bitkilerin yetişmesi gibi doğal süreçlerden sorumlu olduğu belirtilir. İslam’da Mikail (as.), merhamet ve bereketle ilişkilendirilir.

Yeni Ahit’te, özellikle (Vahiy 12:7-9), “Mikail’in Şeytan’ı (ejderha’yı) ve onun işbirlikçilerini cennetten attığı” belirtilir.
İncil’deki bu ayet Hz. Mikail’in “kötülülere ve kötülüklere karşı Rabbin gökteki ordularının komutası”nın görevini yaptığı şeklinde yorumlanır. Hristiyan geleneğinde Hz. Mikail, “kilisenin koruyucusu” ve azizler arasında saygı duyulan bir figürdür. Katoliklikte “Başmelek Mikail” olarak dua’larda yer alır. İsevi’ler Hz. Mikail’e (Michael) derler. Onlara göre de baş meleklerden (Archangel) biridir ve genellikle “Şeytan’a karşı savaşan bir koruyucu melek” olarak tasvir edilir.
Eski Ahit’te (Daniel 10:13,12:1)’de Hz. Mikail, “İsrail halkının koruyucusu” olarak anılır ve kıyamet gününde “Yehova’nın halkı”nı savunan bir melek olarak tanımlanır.
(Daniel 10:13,10:21, 12:1) Hz. Mikail, “büyük prens” olarak anılır ve “Yahudi halkını şeytani güçlere karşı koruyan bir melek” olarak tasvir edilir. Gerçekte ise Allah (cc) (kendi rızasına uygun olarak yaşayanları) ödüllendirecektir.
Kıyamet günü, bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati bize o gün gösterilecektir.
Diğer dini metinlerde “Tanrı’nın merhameti”ni temsil ettiği, göklerdeki ibadetleri yönettiği ve kıyamet gününde önemli bir rol oynayacağı belirtilir. Bu melek Musevi inancında genellikle Hz. Cebrail (as) ile birlikte anılır ve “İlahi adalet”i yerine getiren bir melek olarak görülür.

Dünyada hiçbir kimse, küresel ısınma ya da soğutma gücüne sahip değildir.
Nasıl evinizin bir odasını kışın ısıtıyor, yazın soğutuyorsanız, belli bir alanda bunu sağlayabilirsiniz.
Düşünün yerin 4 metre altında 18 derece sabit ısı var.
Tabi Volkan kraterlerinden söz etmiyorum. Yerin/denizin altında böyle bir regülatör var. Bunu değiştirmek mümkün değil. Ya hu, Dünya’nın yüzeyinin %71’i su sadece %29’u karasal alan. Yeraltı suları da var, çoğu buz gibi, pek azı termal özellik gösterir. Bu dengeyi kim nasıl bozabilir, akletmez misiniz! Gök de öyle, yükseklere çıktıkça hava soğur. 10.000 metre yükseklikteki atmosferin Troposfer katmanında sıcaklık genellikle yaklaşık -50°C ila -56°Ccivarındadır. Ancak, bu değerler coğrafi konuma, mevsim ve hava şartlarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. -15°C ila -20°C civarındadır. Bu değerler, 10.000 metreye kıyasla daha ılımandır çünkü yükseklik arttıkça sıcaklık troposferde yaklaşık her 1.000 metrede 6-7°C azalır.

Güneş’ten dünyaya sıcaklık gelmiyor.
Onun için dağların tepeleri soğuktur.
Teorik olarak Güneş’ten gelen ışık, havadaki oksijen atomlarının içine girince oksijen atomlarının sürtünmesi ile ısı oluşuyor.
Yükseklerde oksijen düşük olunca, ısınma da düşük oluyor.
Bir de sormak gerek, hani vardan yok, yoktan var olmuyordu. Isı, sıcaklık ve soğukluk nereye gidiyor?

Troposfer (0-12 km): Yüzeye yakın yerlerde oksijen oranı yaklaşık %21'dir. 5.000 metrede oksijen basıncı, deniz seviyesinin yaklaşık yarısı kadardır ve nefes almak zorlaşır. 8.000 metre ve üzeri "Ölüm Bölgesi"dir, bu yükseklikte, oksijen seviyesi insan yaşamını sürdürmek için yetersizdir.

Eğer bütün ağaçlar kalem, bütün denizler mürekkeb olsaydı, Allah (cc) nin yarattıklarını ve yaratışını yazmaya güç yetiremezlerdi.
Allah’ın (cc) yaratışında bir eksiklik bulamazlar.
Hal böyleyken kimler neyle meşguller, Allah (cc) kainatta olanları, olmak da olanları görmekte, duymakta ve bilmektedir ve O gerçek iktidar ve hüküm sahibidir.
Kur’an-ı Kerim’de Tarık ve Şira ismi ile iki yıldız kümesinden söz etmektedir. Belki o ikisi de bir yıldız kümesidir, bilmiyoruz.
İkisinin de Rabbi Allah’tır. Bunlar dünyaya yaklaşırken, elektro manyetik etkileri ve çekim güçleri ile dünyamızda olağanüstü hadiselere sebeb olabilirler. Bunlar binlerce yıl arada ile geçmişte de defalarca gelip gittiler.
Karanlık bir yerden, darbeler vurarak gelen “Tarık” hakkında bize fazla bir bilgi verilmedi, hatta tam olarak “onu ve etkilerini bilemeyeceğimiz” vurgusu yapılıyor kitap’da. Ama Allah (cc), “onların da Rabbi benim, benim bilgim ve iradem altındadır” diyor. Birileri bu süreçte olacak hadisatı kullanarak kendi Şeytani planlarını hayata geçirmek, olacak olaylara karşı hazırlık yapmak ve onu kullanarak, provake ederek insanları kendi yalanlarına inandırmak istiyorlar.

Aslında bu 5G-6G gibi mekanizmalar, RF sistemleri ile dar bölgelerde ısı manipülasyonları yapabiliyorlar.
Laser silahları ile yangınlar çıkartabiliyorlar.
Epliktik eğilimle ilgili manyetik kutuplarda 1000 yılda bir gerçekleşen döngüler üzerinden hayali senaryolar üretebiliyorlar. Nasıl 4 mevsimde farklı ısılar yaşanıyorsa, bu farklı coğrafyalardaki deniz seviyelerinden yüksekliğe ve rüzgar koridorlarına bağlı olarak farklılıklar gösteriyorsa, bu 1000 yıllık döngülere bağlı olarak, bazı yerlerde yeraltı suları kaybolacak, bazı kurak bölgelerden pınarlar çıkacaktır. Kuşların ve balıkların göç yolları değişecek, rüzgar koridorları da yön değiştirecektir. Bugünkü plakalara bağlı fay hatları 1000 yıllık bir uykuya dalarken, 1000 yıllık uykunun ardından eski plakalar ve fay hatları aktif olabilecektir. Yeni volkanlar, depremler, daha fazla hava olayları yaşayacağız. Bu yaratılıştan beri devam eden tabii bir döngüdür.

Belki de bizi iklim değişikliği değil Frekanslar yakıyor. 5G Kuleleri elektronik sistemler, mikro dalga üreten sistemler, akıllı evler, araçlar, telefonlar belki de yorgunluk, bitkinlik, tükenmişlik, eklem Ağrılarınız, insanlarda ve hayvanlarda artan saldırganlık ahlaki, şeytani şeyler olmasının yanında sakın bu BioRezonans’a sebeb olan Frekanslardan kaynaklanıyor olmasın!

İnsan kaynaklı iklim değişikliği ve benzeri konularla ilgili tüm bu komplo teorileri, insanların neye inanacaklarını veya kime güveneceklerini bilememelerini sağlamak için MOSSAD, CIA gibi istihbarat örgütleri, şu Pedefolik Siyonist Satanist lobi tarafından servis ediliyor..

Dezenformasyonun temel hedefi, 'eksen’sel devinim ve jeofiziksel olayları ve doğal iklim değişikliklerini gizleyen bir lobi, bu olayı kullanarak çözüm olarak kendi politikasın ı dayatmak istiyor. Bu felaketten dünyayı kurtaramayız, ama 500 Milyon insan hayatta kalabilir.
Bu da insanlığın yok olmaması için tek çözüm diye pazarlıyorlar.
“Yaklaşan kitlesel yok oluş” söyleminin arkasında bir şekilde 7 milyar insanın çöp insan olarak imhası gerekiyor.
Hayatta kalmak için, ulus devletler olmamalı, tek para ve tek hukuk düzenine geçilmeliydi.. Özgürlük olmamalı, özel mülkiyet olmamalı. Süreci yapay zeka yönetmeli. İnsanlara kolay erişim işin tarım alanlarının kapatılması, sentetik gıda ile yetinilmesi, 20 dakikalık şehirler kurulması ve nesneler arası iletişim sistemine entegrasyon için insanların beynine adına NeuraLink dedikleri Chip’in takılması gerekiyor. Hedefleri “Beyin kontrolü”!

Biliyorsunuz “Kılavuz Taşları” vardı.
8 dilde yazılmış bu levhalarda ve jeofiziksel bir olaydan sonra toplumun nasıl yönetileceğine dair talimatlar içeriyordu; bu talimatlar arasında nüfusun yaklaşık 500 milyon kişide tutulması da vardı. Bu işin bir din, bir mitoloji, bir kehanet bir de bilim boyutu var. Ama uluslararası Şeytani sistem hepsini manipüle ediyor.

Mesela Irak’ın (Babil’in) işgalinde işin bir de ezoterik boyutu vardı.
Eric Von Daniken’in, 1960’ların sonunda yayınlanan “Tanrıların arabaları” ile kamuoyunun gündemine gelen bir tartışma vardı.
Aslında “Tarihin sonu”, Orwel’in 1949’da yayınladığı 1984’ü, “Medeniyetlerarası çatışma”, “Tanrıyı kıyamete zorlamak”, “da Vinci’nin şifresi” hep aynı düşünceden beslenen şeyler. Bush, Clintonlar ve Obama bu derin 'sır’ın peşindeydi ayrı bir gündemle.
Gılgamış Destanı ve antik çağlara ait “kayıp Nefilim soyu”na ait gizli bilgilere ulaşmak istiyorlardı. Nefilim’ler, İncil’de (haşa) “insan kızlarıyla çiftleşen tanrının düşmüş oğulları” olarak tanımlanıyor ve yaygın olarak bu DNA kontaminasyonunun geçmiş uygarlıklarla ilişkisi ve bunun yeniden canlandırılmasının mümkün olup olmadığı gibi bir konuyla ilgileniyorlardı. Pramitleri onlar yapmış olabilir mi idi, uzaylıların dünyaya daha önce gelip gelmedikleri ve bu dünyada bizim bilmediğimiz başka akıllı varlıklar olup olmadığı, melekler, cinler ve şeytanlarla temas kurulup kurulamayacağını anlamak istiyorlardı. Aslında Vatikan başından beri L’exorcisme ve Demonizm konuları ile (Cinler ve Şeytanlarla) ilgiliydi.

Gılgamış Destanı’nda, boyu 5 - 6 metreyi bulan, yarı tanrı / yarı insan bir “tanrı bir kral” geçmişte antik Uruk şehrini demir yumrukla yönetmişti. Peki şimdi WEF’in parlak çocuğu Yahudi Yuval Harari’nin dediği gibi “İnsan bugün yeniden Tanrı olabilir mi ve dünyada tanrısal bir yönetim sistemi ile yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayata kapı aralanabilir mi idi.
Bu konu burada bitmeyecek.
Pazartesini bekleyeceksiniz.
O günlerde çok önemli başka bir konu olmazsa, inşallah bu konuyu yazmaya devam edeceğiz.
Dilerim İklim bakanlığından birileri bu makaleyi okur da, bizim siyasileri ve bürokratları, bu şeytani plan konusunda uyarır.
İns’in şeytanları onlara “biz ıslah edicileriz” diyorlar.
Şunu bilsinler ki, onlar “bozguncuların ta kendileridir”.

Ve tek başına iyi niyetler, onları dünyada da ahirette de kurtaramayacaktır. Çünkü “cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir”.
Ve de “Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı”..

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 231 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar