Hangisi hakaret... "Onbaşı" demek mi, "Köpek" demek mi?

Öncelikle söyleyeyim; "çok mecbur kalmadığı" ve "kendi alanına giren teknik bir konu olmadığı" sürece, Genelkurmay'ın "bildiri" yayınlamasına ya da "açıklama" yapmasına şiddetle karşıyım...

Dolayısıyla;

Genelkurmay'ın, Cumhuriyet yazarı Bekir Coşkun hakkında "açıklama" yapmasını da hiç doğru bulmadım...

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle; "kaleminden pislik akan bir yazar" olsa da, Bekir Coşkun'un; "Paşa" adlı "köpek"ten hareketle "general"lere hakaret etmesine, Genelkurmay yine de cevap vermemeliydi... Bu yazıya, "Başbakan" bile değil, belki "Millî Savunma Bakanı" cevap verebilirdi.

Zira;

"Asker"in, zırt-pırt "bildiri" yayınlaması ya da "açıklama" yapması, "ileri demokrasi" yolundaki Türkiye'ye hiç yakışmıyor!..

DÜŞÜNDÜM AMA YAZMADIM

Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim "paşa"lara "Köpek" diyen Bekir Coşkun'un yazısının yankılarına...

Geçenlerde de yazdım;

Bu gazete; özellikle "28 Şubat Süreci"nde çok ağır "baskı"lara, "saldırı"lara ve "linç girişimleri"ne maruz kalmasına rağmen, hiçbir zaman "eleştiri" sınırlarının dışına çıkmadı...

Hele hele "hakaret" ve "küfür"e hiç yeltenmedi...

Buna rağmen; yazarımız Asım Yenihaber'in 25 Ağustos 2003 tarihinde yazdığı "Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke" başlıklı yazısına, "tam 312 general" tarafından dâvâ açıldı...

Dâvânın açıldığı gün istenen para, "toplam 624 milyar lira" idi...

"Duruşma"lardı, "temyiz"lerdi derken, aradan geçen süre içinde, istenen para, herhalde "2 trilyon lira"yı bulmuştur.

Dâvâ, halen Yargıtay'da...

Açık söylemem gerekirse;

Genelkurmay'ın, Bekir Coşkun'un yazısı üzerine "açıklama" yaptığı gün, şöyle bir düşünce geçti aklımdan;

"Niye açıklama yapmakla yetiniyorsunuz?.. Bırakın açıklama yapmayı da; dâvâ açın, dâvâ!..

Madem Vakit'e dâvâ açıp, 624 milyar istediniz, Cumhuriyet'e de dâvâ açın ki, çifte standartçı olmadığınız ortaya çıksın!.. Ya onlara da dâvâ açın, ya da bize açtığınız dâvâyı geri çekin!"

Evet, aklımdan bu düşünce geçti ama, daha sonra yazmaktan vazgeçtim...

Öyle ya;

Ben, bana bir "kötülük" yapıldıysa, başkasına da kötülük yapılmasını isteyemem ki!

"312 general"in bize dâvâ açması ne kadar "yanlış" olduysa, Cumhuriyet'e dâvâ açması da o kadar yanlış olur!..

Bunu düşünerek;

"Cumhuriyet'e de dâvâ açın!.. 'Onbaşı'ya dâvâ açtığınız gibi, 'Köpek'e de dâvâ açın!" demekten vazgeçtim...

Ama Başbakan Tayyip Erdoğan, İtalya dönüşünde "312 General Dâvâsı"na atıfta bulunarak, generallerin Bekir Coşkun'a da dâvâ açmaları gerektiğini söyledi ki, bunu da saygıyla karşılarız...

DÂVÂDAKİ TUHAFLIKLAR!

Generaller, Bekir Coşkun'a, dolayısıyla Cumhuriyet'e dâvâ açar veya açmaz, kendi bilecekleri iş...

Ama eğer dâvâ açarlarsa, tavsiyem odur ki; Vakit'e açtıkları dâvâda düştükleri "komiklik"lere bir daha düşmesinler.

Ne dersiniz; "dünya hukuk tarihi"ne geçen o "tuhaflık" ve "komiklik"leri yeniden hatırlayalım mı?..

¥ BİRİNCİ TUHAFLIK- Asım Yenihaber'in 25 Ağustos 2003 tarihli yazısı, "sadece 2 generalin sözleri"ni eleştiriyordu.

Biri Aytaç Yalman,

Diğeri Çetin Doğan...

Sizce de ilginç değil midir?..

Bu yazıya dâvâ açan "312 General" arasında Aytaç Yalman vardı ama Çetin Doğan yoktu!..

VAKİT OLDU VAKIF!

¥ İKİNCİ TUHAFLIK- Söyleye söyleye dilimizde tüy bittiği gibi, o yazının muhatabı, "sadece 2 general"di...

Gelgelelim;

2 yerine 312 general tarafından dâvâ açıldı ve yazarımız, "2 trilyonluk tazminata mahkûm" edildi...

Şahsen ben, hâlâ o inançtayım ki; "dâvâ açan generaller"den bir kısmı, dâvâ açtıkları "o yazı"dan haberdar değildi!..

Bırakın "yazı"yı, dâvâ açılması için "vekâletname" verdikleri "yazar"ı bile tanımadıklarından adım kadar eminim!..

Hatta, daha önce de bahsettiğim gibi; "yazı" ve "yazar" bir tarafa, "yazının yayınlandığı gazete"yi, yani Vakit'i bile bilmedikleri ortada!..

Düşünebiliyor musunuz;

Trabzon'daki bir generalimiz, Ankara'daki Avukat Bilgin Yazıcıoğlu'na, noter kanalıyla "vekâletname" gönderiyor...

İfade, aynen şöyle:

"25 Ağustos 2003 tarihli VAKIF gazetesinde yayınlanan makale nedeniyle; makale yazarı Asım Yenihaber, VAKIF gazetesi sorumlu müdürleri ve VAKIF gazetesi aleyhine açılabilecek..."

Söyleyin hele;

Generalimiz, eğer "Vakit" diye bir gazetenin varlığından haberdar olmuş olsaydı, gazete adını "Vakıf" yazan noter kâtibini uyarır ve "Vakıf değil, Vakit olacak" derdi!..

Demek ki;

Bu gazete, "ilgi alanı" dışında!..

Ama, "dâvâ" açtı!..

İşte onu söylemeye çalışıyorum ya!

Bana öyle geliyor ki;

Bu işleri "organize" eden Av. Bilgin Yazıcıoğlu veya "bir başkası", Trabzon'daki generalimize "telefon" açtı ve "nasıl bir vekâletname istediğini" söyledi...

Amma velâkin; "kodlama"yı unuttu!..

Unuttu ki;

Telefonla söylenen Vakit, Trabzon'da "Vakıf" haline dönüştü ve "mahkeme dosyası"na da böyle girdi!..

Ve ne acı ki;

Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Sayın Bülent Çınar da, bu "fahiş hata"yı görmedi!..

Veya görmek istemedi!..

Ben beklerdim ki, Hakim Bülent Çınar, Avukat Bilgin Yazıcıoğlu'nu yanına çağırsın ve sorsun;

"Bu nasıl iş avukat bey?.. Sayın general, şikâyetçi olduğu gazetenin isminden bile haberdar değil!..

Gazetenin isminden haberdar olmayan bir sayın general, o gazetenin yazarından ve dolayısıyla yazdığı yazıdan nasıl haberdar ve müşteki olur?..

Ya bu ismi dosyadan çıkarın ya da yeni bir vekâletname getirin!..

Olmaz ki kardeşim, 3 ayrı yerde de VAKIF yazılmaz ki!.. Hadi birine yanlışlıkla yazılmış diyelim, ya diğer ikisi?.. Tam 3 defa VAKIF yazılmaz ki!"

Sayın hakim, bunları demedi...

Ve böylece;

"Dünya hukuk tarihinde bir ilk" yaşanmış oldu!..

Öyle ya;

312 General'in "Vakıf gazetesi" aleyhinde açtıkları bir dâvâdan, "Vakit gazetesi" mahkûm oldu!..

Güler misiniz, ağlar mısınız?..

Dilerim;

Sayın Hakim Bülent Çınar'ın "göremediği" bu fahiş hatayı sayın Yargıtay üyeleri görür de, Türk yargısı "AİHM önünde gülünç duruma düşmekten" kurtulur!..

YENİHABER OLDU YENİBAHAR!

¥ ÜÇÜNCÜ TUHAFLIK- Gelelim, 3. tuhaflığa...

Olay, "Vakit"in, "Vakıf"a dönüşmesiyle de sınırlı değil!.. Daha önce de yazdığım gibi; bu dâvâ birçok "garip"likle dolu!..

Bunlardan biri de; Ankara'daki Asım Yenihaber'in, Ardahan'a giderken, "telefon tellerinde değişim" geçirerek, "Asım Yenibahar"a dönüşmüş olması!..

Artık;

"Emir tekrarı" mı yapılmadı, yoksa "kodlama"da mı bir hata yapıldı, orasını bilemiyorum!..

Bildiğim şu ki;

Ankara'da aleyhine dâvâ açılan Asım Yenihaber dostumuz, Ardahan'dan dönüp dosyaya girinceye kadar, "Yenibahar" oldu!..

Evet, o günlerde Ardahan'da görevli generalimiz, noter kanalıyla Av. Bilgin Yazıcıoğlu'na gönderdiği "vekâletname"de aynen şöyle diyor:

"25 Ağustos 2003 tarihli Vakit gazetesinde yayınlanan makale nedeniyle; makale yazarı ASIM YENİBAHAR, Vakit gazetesi sorumlu müdürleri ve Vakit gazetesi aleyhine açılabilecek..."

Demek oluyor ki;

Ankara'dan "telefon" eden Av. Bilgin Yazıcıoğlu veya bu dâvâyı "organize" eden bir başkası; ismi ya yanlış telâffuz etti ya da not alan generalimiz yanlış anladı!..

Ki, bu yüzden; bizim Yenihaber, Ankara'ya "Yenibahar" olarak döndü!..

Buna da şükür... Pekalâ, "karnıbahar" olarak da dönebilirdi!..

Dahası da var:

Yazarımız, Asım Yenihaber olarak suçlandı, Asım Yenibahar olarak dosyaya girdi, ama Mehmet Doğan olarak tazminata mahkûm oldu!..

Siz olsanız;

Tüm bu "gariplik"lere bakıp da şaşmaz mısınız?..

Hele düşünün;

Generalimiz, "Vakıf gazetesi" aleyhinde vekâlet veriyor, ama avukat "Vakit gazetesi"ni mahkûm ettiriyor!..

Bir başka generalimiz "Asım Yenibahar"a dâvâ açması için vekâlet veriyor, ama avukat bey; Asım Yenihaber'den de vazgeçtik, Mehmet Doğan'ı mahkûm ettiriyor!..

Gelin de;

Çıkın bu işin içinden, çıkabilirseniz!..

AVUKAT DA TANIMIYOR!

Düşüne düşüne, sonunda anladık ki, bu dâvâ "emir-komuta zinciri" içinde açılmış bir dâvâdır...

Ki, daha sonra ortaya çıkan "Özden Örnek'in günlükleri"ndeki "darbe plânları" da bu düşüncelerimizi doğrulamıştır.

Hayır, ayrıntılara girmeyeceğim.

Sadece ve sadece;

"Onbaşı... General... Paşa... Köpek" konularının yeniden gündeme gelmesi üzerine, muhabirimiz Fatih Akkaya'nın dün görüştüğü Av. Bilgin Yazıcıoğlu'nun sözlerini aktarmakla yetineceğim.

Av. Bilgin Yazıcıoğlu;

"Generaller Bekir Coşkun hakkında dâvâ açmak isterlerse göreve hazırım" demiş ve bizim "312 General Dâvâsı" ile ilgili olarak da demiş ki;

"Müvekkillerimden pek çoğunun adını dosyadan öğrendim...

Onların çoğunu tanımıyorum!"

Bu, ne demektir?..

Demektir ki;

312 General Dâvâsı, avukat beyi de aşan "organize bir iş"tir!..

Öyle ya; bir avukat, "tanımadığı bir adam"ın savunmasını niye üstlensin?..

Demek ki, birileri "tak" diye emretti, Avukat Bey de "şak" diye kabul etti!..

Bu da, "son skandal" olsa gerek!

Düşünsenize; Vakit'e dâvâ açan "general"lerimiz "gazete"yi tanımıyor, "yazar"ını tanımıyor, üstelik vekâlet verdikleri "avukat"ı da tanımıyor, iyi mi?..

Bu "garabet"in, bu "ucube"nin Yargıtay'dan döneceğini umut ediyoruz.

Yoksa, kamuoyu sormaya başlar;

Generallere "Onbaşı" demek mi hakaret, yoksa "Köpek" demek mi?!?..

Gelişmeleri dikkatle takip ediyoruz.


Güler misin, ağlar mısın?

Bay Kemal Kılıçdaroğlu'nun, mangalda kül bırakmayan "savurma"larına, zaman zaman gülsem mi, ağlasam mı diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Bazen, "freni boşalmış kamyon" gibi, tozu dumana katarak gidiyor ve zannediyor ki, o "toz-duman" arasında "gaf"ları görülmeyecek!..

Salı günü CHP Grubu'nda yaptığı konuşmada demiş ki;

"Artık sivil toplumla kaynaştık, hiç kimseyi ötekileştirmedik!"

Mi acaba?.. Madem "ötekileştirme"ye son verdiniz, söyleyin o zaman; "Cumhuriyet'in 88. yıldönümü törenleri"ne koşa koşa gittiğiniz gibi, hiç başka gazeteye de gittiniz mi?.. Meselâ; bırakın "Akit'in yıldönümü"ne gelmeyi, kuruluş tarihini biliyor musunuz acaba?.. Ondan da vazgeçtik, Akit'e "ambargo" uygulamak, "ötekileştirme" değil de, nedir?..

Hayır, sizin "akredite"nize hiç ihtiyacımız yok ama insanlar bilsin de, "dolma"larınızı yutmasınlar istedim...

Gelelim, "Deniz Gezmiş'in mezarını ziyaret etmeniz" konusuna...

Ziyaret esnasında, bir tek; dizlerinizi dövüp ağıt yakmadığınız kaldı ama, bu "şirinlik" gösteriniz "CHP'nin günahı"nı ortadan kaldırmaz...

Siz de gayet iyi biliyorsunuz ki; Meclis'te Deniz Gezmiş'in idamı oylanırken, "CHP'nin 142 milletvekili"nden "51'i ret, 91'i kabul" oyu verdi!..

Eğer hepsi "ret" verseydi; belki de Deniz Gezmiş asılmaz, siz de mezarında ağıt yakmazdınız!..

Diyeceğim şu: Dürüst olun, doğru konuşun, tutarlı olun!..

yeniakit

Bu yazı toplam 1158 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar