Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Günah Galerisi!?

DERİN GERÇEKLER

Tek başına LGBT ile mücadele edermiş gibi yapıp, hırsızlık ve cinayetleri, adaletsizliği görmezden gelirseniz, bu yaptığınızın bereketi olmaz. Istılahda bütün bunlar Fahşa/Haddi aşma olarak tanımlanır. LGBT kavramını LGBT’liler bu kadar yaygın hale getirmemeli idi. Bu işin adı Fuhşiyat’tır. Fahşa’dır. Zinakar’lıktır! Riba’nın adını Faiz koyarak onun üzerinden tartışarak İlahi Rızaya ulaşamazsınız.

10 Emir’i bilir misiniz? Ya da diğer adı ile “Evamir-i aşere” yi!

İbrânîce'de (AseretHaDibrot: Çıkış ve Tesniye) “on söz” demek olan Türkçe'ye “on emir” şeklinde geçen bu emirler, İsrailoğullarının Mısır'dan çıkarken Allah (cc) tarafından Hz. Mûsa'ya önce sözlü olarak daha sonra Tur-u Sina’da iki taş levha üzerine yazılıp verilen emirlerdir. Ve içinde bu iki taş levhanın ve diğer mucizevi objeler ve vahiyle ilgili ruloların da bulunduğu emanet sandığı, kıyamete yakın zuhuruna ilişkin Kur’an- Kerim’de belirtilen 3 delilden biridir. Diğer ikisi Dabbet’ül Arz ve Ye’cüc-Me’cüc!

10 Emir Müslüman dünyada şu şekilde tanımlanır:

(1) La İlahe illallah Muhammedün abduhu ve resuluhu. Allah’tan başka ilah yoktur. Hz. Muhammed O’nun kulu ve elçisidir. Burada Hz. Muhammed (sav)’in “abd” sıfatına atıf yapılması, aynı zamanda Hristiyanların Hz. İsa’yı İlah ve Rab edinmelerine karşı bir atıf vardır.

(2)“Din büyüklerinizi İlah (Hüküm koyucu) ve Rab (Terbiye edici)edinmeme” uyarısı da burada önemlidir. (Onlar size bir şey söyleyince, o şey üzerinde düşünmeden o şeyi meşru edip, söyleneni yapıyorsan, o emir vereni İlah ve Rab edinmiş sayılırsın. Belki de haksızlıklar karşısında susan bir dilsiz şeytana dönüşürsün.) Bu anlamda Biat etme, karşılığında cennetin satın alındığı bir ahidleşmedir. Bir kişinin başka bir kişiye bağlılık sözü değil, herkesin, Allah ve resulüne bağlılıktan sonra, Allah’ın rızasını esas alan bir konuda nassa aykırı olmayan bir işin gerçekleşmesi konusunda kendi aralarında iş bölümü ve ahidleşmedir. Burada kişilerin birbirine itaati değil, o kişilerin o verdikleri söze itaatleri esastır. Bu sözleşme ile onlar mecazi olarak cenneti satın alacakları için, o eyleme Biad denmiştir. Biad “Satınamla” demektir. İkram edenin gönül alması da böyle bir şeydir) . Biri yasa koyucu ve uygulayıcıya sınır, ötekisi ise inanç ve fikir hürriyetine, onun bir “üst irade” tarafından “eğitim yolu” ile kişilere dayatılmasına karşı bir ikazdır! Ya da din ve devlet büyüklerinin kutsanmaması, mutlaklaştırılmaması konusunda bir uyarıdır. Çünkü tarih boyunca İlahlık ve Rab’lik taslayan din adamları ve Tanrı kral devlet adamları hep olagelmiştir. Aslında Tevrat’taki “Kendine yukarıda, gökte, aşağıda, yerde veya derinlerde, yeraltında yaşayan put(lar) yapmayacaksın. Onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.” Hükmü de bu anlamda din büyüklerini ve devlet adamları da kapsamaktadır. İkonoklazm Hareketi, Ortodoks dünyasında 8. ve 9. YY’lar boyunca devam eden imparator ve ona bağlı ruhban’larla dindar halk ve mabed’de resim ve heykel konulmasına karşı çıkan halk arasında yaşanan şiddet olaylarını ifade eder. Bu çatışma ancak İmparator taraftarlarının zaferi ile sonuçlanmış ve İznik 2. Konsülünde bu yönde bir karar çıkartılmıştır.

(3) İslam’da “yalan yere, ya da şüpheli konularda kesin bir ifade ile beyan, yalancı şahidlik konusunda Allah’ın adı anılarak / Allah şahid gösterilerek yemin etme yasaklanmıştır”. Bu durum geçmiş, hal ve gelecek için de böyledir.

(4) Allah’a adanmış, zaman ve mekanlar vardır. Namaz saatleri, oruç tutmak gibi, ibadet etmemiz, dua etmemiz, zikretmemiz, tefekkür etmemiş, nefsimizi hesaba çekmemiz ve İlahi rızaya ulaşmak için sorumluluklarımızı gözden geçirmemiz gereken dini günler ve geceler vardır. Aslında mümin bir kişi, her dileği zaman ve temiz olan bir mekanda, kendini duyan, bilen, gören, mutlak iktidar sahibi, rahman ve Rahim olan Rabb’ine yönelme imkanına da sahiptir. Ve Allah’a adanmış mekanlar vardır. Mekke, Medine ve Kudüs gibi. Yahudilerde, Cumartesi, Hristiyanlarda Pazar günü vardır. Müslüman dünyada Cuma bunlara karşılık değildir. Onlar o gün çalışmazlar ama Müslümanlar, ibadet, öncesi ve sonrası görevler yapıldıktan sonra günlük hayatlarına devam ederler.

(5) Kur’an öyle der: Anne babana ‘üf’ bile demeyeceksin! (İsra 23). Burada Ailenin önemine vurgu yapılır. Biyolojik cinsiyete atıf yapılır. Unutmayalım, biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz.

(6) Ve; “Öldürmeyeceksin!” Hiçbir canlının canına, Allah’ın izni dışında kasdetmeyeceksin. Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Eğer bir canlının hayatına kasdetmen gerekiyorsa, o konuda Allah’ın izni ve bağışlanma kurallarının farkında olduğunu ifade etmezsen o kestiğin hayvanın eti yenmez, murdar olur. Savaşta da, onu cihada ya da vahşete dönüştüren şey, “ilahı riza” kurallarıdır. “Def-i mazarrat” kuralıdır. “Eman” kuralıdır. Savaşın Allah’a adanmasının şartı, zulüm içermemesidir. Nefsi müdafa ya da ifsadın men’i meselesidir. Savaşın meşruiyeti mal, can, namus, akıl-inanç ve neslin muhafazası, bunlara yönelik, açık ve yakın bir tehlikenin varlığı ile ilgilidir.. Bu şartlarda dahi, muharip unsurlar dışındakilerin malları, canları korunmak zorundadır. Bir kavme, topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi gerekir.

(7) Zina etmeyeceksin.

(8) Çalmayacaksın.

(9) Komşu(ları)na, akrabalarına, mesai arkadaşlarına çevrene karşı hainlik yapmayacaksın. Daha önce dediğim gibi birilerine öfkeniz, sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek.

(10) Dulların, yetimlerin, yurtlarından çıkartılmış ve yolda kalmışların, acizlerin, yanında çalışanların, yakın(lar)ının emeklerine haksız bir şekilde el uzatmayacaksın! Alın terlerinin karşılığını zamanında ödeyecek, ölçüyü-tartıyı doğru tutacak, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacaksın, zalim baban da olsa, mazlum düşmanın da olsa, adil şahidler olacaksın, Hakk’ın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olacaksın. “Kul hakkı” ile Allah’ın huzuruna çıkmayacaksın. O af kapsamı dışındadır. Onların mülklerine tamah etmeyeceksin. Bir kişiye, kavme ya da topluluğa olan düşmanlığın sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek. Bu PKK, FETÖ de olsa, siyasi muhalefetiniz de olsa, ya da aleyhinize konuşan biri de olsa. ‘’Onlar sözü dinler doğrusuna tabi olur, yanlışına karşı çıkarlar.’’ Muhaliflerinizi susturmak için kumpas kurmayacak, trollerini saldırtıp, yalan haberlerle itibar suikasti yapmayacaksınız. Onların ekonomik, sosyal, siyasal imkanlarını haksız şekilde engellemeyeceksiniz. Kim bunları yapıyorsa, onların ötekilerinden ne farkı kalır ki? Şeytan sizi iktidar ve servet, mal ihtirası ile aldatmasın.

Dikkat eder misiniz, saya saya geliyor, sonunda, aileye vurgu yapılıyor, öldürmeyeceksin deniyor. Sonra zina etmeyeceksin diyor. O sözleşmeleri milletin başına bela ederek, toplumu ifsad eden, fuhşiyat’a kapı açanları Allah ıslah etsin. Fatih’teki “Fuhşiyata karşı Hayır” diyenleri, Aileyi korumak için de meydanlara çağırıyoruz. “La İlahe” demek yetmez, “İllallah” da diyeceğiz. Sadece Fuhşiyata değil, hertürlü Fahşa’ya da Hayır diyeceğiz ve ardından doğru yolu işaret edeceğiz.

‘’Vay o namaza kılanların haline ki, onlar yetimin hakkını, hukukunu, malını koruyup gözetmezler!’’ Kamu malı da yetim hakkı, kul hakkı hükmündedir. “Zina etmeyeceksin” den sonra ‘’çalmayacaksın’’ da deniyor, Adaletsizliğe, kul hakkına atıf var. Suçlu da olsa, belgeli, tanıklı, her somut iddia soruşturulmalıdır. Aksi halde haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlar olurlar. Gerçeği örtenler, inkarcıdırlar. İman ettik demekle hemencecik yakaları bırakılıverecek değillerdir. Onlar ıslah edici olduklarını söyleseler de, bozguncuların ta kendileridirler. Kim ki, bir Hakk’ı ve hakikati gizlerse, onlar da o suçun ortaklarıdırlar.

Gerçeği örten, suçluyu suçsuz ilan eden, masum insanları cezalandıranlar yok mu? Onların düzenledikleri her evrak verdikleri karar, bir gün ilahi adalet divanında kendi aleyhlerine düzenlenmiş bir iddianame olarak önlerine konacaktır. O Allah ki, gizli ve açık konuşulanları, akıllardan ve kalplerden geçenleri bilendir. Adaleti ifsad edenlerin cehennemde ayrı bir “loca”ları olacak. Kazandıklarını sandıkları şeyler, kendi cehennemlerine yakıta dönüşecek. Onların, soruşturma yapan, polis, bilirkişi, savcısı, hakimi, şahidi için her kararları ve şahidlikleri yeni bir cezanın vesilesi olacak. Zalimler için yaşasın cehennem!

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 267 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar