Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Garp cephesinde yeni bir durum yok

G7 ve NATO zirvesinin ardından durumu özetleyecek tek cümle şu: Dağ fare doğurdu. “Dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir buluşmadan söz ediyoruz. Kimse aradığını bulamadı, herkes kendi şarkısını söyledi ve gitti.

Türkiye açısından ne FETÖ, ne PYD/PKK, ne S400 - Patroit, ne F35, ne İncirlik üssü ile ilgili yeni bir gelişme söz konusu! Ama NATO’nun gelecek vizyonu üzerinde konuşmuşlar, görüşmeler devam edecek. Uzlaşma olmayan konularda da görüşmeler devam edecek. Bu arada ABD Afganistan’dan geri çekilmeye hazırlanırken, kendinden boşalacak yerin Türkiye tarafından doldurulmasını istiyor. ABD Ortadoğu’da kendi askerlerinin ölmesini istemediğini söylüyor. Söylemeyip aklında tuttuğu kısmı ise, bizi Kore’de kullandığı gibi bölgede kendi yerine ölsün diye, ucuz asker deposu gibi kullanma planı.

Yani ABD, nasıl Irak ve Suriye’de PYD’yi kullanıyorsa, Afganistan’da da havaalanını açık tutmak, genel kontrol ve denetim, asayiş için Türkiye’yi sahaya sürmek istiyor. Türkiye ise bir yandan Pakistan’ı, öte yandan, bir AB üyesi ülke olarak Macaristan’ı yanına almak istiyor.

Mesela niye, Afganistan için bir İslam barış gücü oluşturmuyoruz? Bölgede BM ve AB, NATO adına görev yapmak istiyoruz!

Sanırım ABD bölgede, Fergana üzerinden bir yandan Rusya’yı, öte yandan, Çin’i sıkıştırmak istiyor. Öte yandan, Türkiye Pakistan’ı yanına almak isterken, Afganistan bataklığına Pakistan’ı da çekme planı konusunda dikkatli olmak gerek. Pakistan, Afganistan’daki krizin kendi ülkesine sıçramasını önlemek adına bu plana evet diyebilir, ancak Fergana faktörünü hesaba katarsak, muhtemel bir Pakistan / Hindistan / Keşmir krizinde Pakistan doğudan ve batıdan köşeye sıkışabilir. O zaman Pakistan bölgede krizi önlemeye çalışırken, kriz kendi ülkesine doğru genişleyebilir. Böyle bir durum, ABD’nin bölgeye Pakistan üzerinden müdahalesi için zemin oluşturabilir. Bu konuda ABD’nin Çin, Rusya ve Hindistan politikasını yakın takibe almak gerekir.

PYD son olarak Afrin’e saldırmıştı. Brüksel sonrası, şimdi Tel Rıfat’a operasyon gündemde. 

Bu arada ayın 26’sında Kanal İstanbul’un temel atma töreni var. O törene kimler katılacak ve ne mesaj verilecek önemli.

Fark ettiniz mi, Erdoğan Belçika’ya giderken ABD’nin sözde soykırımı tanıması konusunun ele alınacağını da söylemişti. Dönüşte “iyi ki gündeme gelmedi” gibi bir laf etti. Tabii ne konuşuldu bilmiyoruz ama Halkbank konusunda da bir açıklama gelmedi. Doğu Akdeniz, Yunanistan konusu da gündeme gelmedi. Dahası İstanbul sözleşmesi ve LGBT konusu da gündem olmamışa benziyor. Oysa daha önce Biden LGBT’ye özgürlük tanımayanlara karşı tavır alacaklarını açıklamıştı. Anlaşılan daha sıra o konulara gelmeden toplantı bitti.

AB ülkeleri ile ilişkiler konusunda da somut bir ilerleme yok. 15 Haziran’da ABD ile AB arasında liderler zirvesi daha gerçekleşti.. G7, NATO ve AB-ABD zirvesi arkası arkasına gerçekleşiyor. Bu Dünya derin devletinin Global Reset öncesi ABD-AB arasındaki uyum, işbirliği ve rekabet konusunun ele alınacağı önemli bir zirve oldu.

ABD her zaman olduğu gibi “ben yaptım oldu” havasında, adeta dünyanın jandarması rolü oynamaya çalışıyordu. Siber savaştan söz ediyordu mesela. Bu açık ve kaba bir tehdit anlamı taşıyordu. “Ya benimle olursunuz ya da olacaklara katlanırsınız” havasında mesajlar verdi. “Bana güvenmek zorunda değilsiniz, ama söylediklerimiz konusunda dikkatli ve anlayışlı hareket etmeniz gerek. Biz bir şey söylüyorsak, onu yapmaya muktediriz ve bu konuda kimsenin onayını almamıza da gerek yok” mesajı veriyordu.

Biden en çok Rusya, İngiltere ve Türkiye ile ilgiliydi. En önemli iki karardan biri NATO’nun Ukrayna’yı ittifaka üye olarak almayı kabul etmesi, ötekisi siber savaş vurgusu idi. Bu konuda 5G, Starlink, Humanoid, otonom savunma sistemleri, akıllı evler ve kentler asıl en büyük tehlike burada! Ama neredeyse kimse bu büyük planın farkında değil. Putin’in “çocuk gibi kandırıldık” demesi bu derin gerçek ile ilgili olabilir. Ve ülke olarak biz bu konuda en kırılgan ve risk altındaki ülkelerinden biriyiz. Ve bu sisteme karşı İHA’ların, SİHA’ların, Patriot’ların ya da S400’lerin klasik kara, hava, deniz güçlerinin bir faydası da yok. 5G’yi anlatamadıklarımıza, CoVID’i anlatamadıklarımıza neyi nasıl anlatacağız bilmiyorum, ya da kime ne kadar, nasıl güvenebilirim. Üst bürokratlar maalesef bırakın anlamayı, yeteri kadar dinleme zahmetine bile katlanmıyorlar. Kafalarını mevzuata gömmüşler. Bir de genelge ve talimatlar var. Uluslararası örgütlerin kurguladıkları senaryoları da bilim diye etiketleyip masalarına koymuşlar. Kendilerinden çok eminler, her şeyi bildiklerini sanıyor birçoğu. İş yaptıkları adamların övgüleri dışında bir eleştiri duyduklarında da hemen öfkeleniyorlar. Zaten ısrarcı olursanız, “siz de mi!?” ithamına muhatap olursunuz, devam ederseniz siz de “hain” olursunuz. Din, ahlak ve hukuk, onlar için fetva ya da “maslahat!?” yoluyla kılıfına uydurulmuş. Yazık! Oysa yarın işler tersine döndüğünde dost ve yardımcı da bulamayacaklar. Keşke kendi nefislerine, çıkar ilişkisi ve hiyerarşi içindeki dostluklarına çok fazla güvenmeseler. Unutmamaları gerekir ki, ayakta dururken, ya da o makamda birileri önlerine eğilir, hatta ellerini öperler. Yorgunluk gösterip, tereddüt içiren sorular sorduklarında hemen itham edilir, korkaklıkla suçlanır, eleştiriye uğrarlar. Düştüklerinde en yakınındakiler birer Brütüs’e dönüşür ve ilk tekmeyi onlar vurur. Onlar aynı gruptaki en zayıf halkayı, günah keçisi ilan edip, Şeytanlarına kurban ederler.

 Yüzümüzü hep Hakk’a dönsek. Ve nefsimize çok da fazla güvenmesek!

Neyse, bakalım bundan sonra ne olacak? CoVID sonrası sırada ne var. Basın böyle duyurdu: Yeni facia kapıda! Salgından bile daha fazla korkun. Fransız şirketin olağandışı şikayeti üzerine ABD hükümeti harekete geçti. Asya ülkesinde, COVİD-19 salgınından bile daha büyük bir felaket meydana gelmek üzere. Çin Nükleer santralinde bir sızıntı tesbit edilmiş. Siber savaş mı, musilaj mı, iklim mi, çevre mi, küresel ısınma mı? 3 zamana kadar dünyanın başına bir işler gelecek ama!?

İçerideki çürümüşlüğe mi yanalım, bölgenin haline mi, dünyanın gidişatına mı? En iyisi övünmeyi-dövünmeyi bırakalım, işimize bakalım. Allah’ın yardımını almadan bu bataktan kurtulamayız. Allah da cahillere,  zalimlere ve fasıklara yardım etmeyecek. Üstümüzdeki haram mallardan kurtulalım. Çevremizdeki kirli kişilerden uzaklaşalım ki, kurtuluşa erenlerden olalım. ABD, AB, Rusya, Çin’in yardımı değil, bize Allah’ın yardımı gerek. Yoksa işimiz zor. 

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 763 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar