
Abdurrahman Dilipak
FARKI FARKEDEBİLİYOR MUYUZ?
Zor zamanlardan geçiyoruz. Aslında zamanın zorluğu değil bu, bizim insanların. Sebeb olduğu zorluklar. Gazze malum, Kurban bayramından sonra Kudüs’ü, bugün Pakistan’ı konuşuyoruz öbür gün bir başka yeri konuşabiliriz. Vatikan yeni Papasını seçti. Yeni Papa “Leo 14” adını, 440-461 yılları arasında yaşayan 1.Leo’dan alıyor. Bu Papanın özelliği ise Sarazen (Müslüman) donanma güçlerine karşı Roma’yı savunan, bu maksatla Vatikan’ın etrafındaki surları inşa eden papa.
Bizim Şeytan taşlamadan önce kendimizi gözden geçirmemiz gerek. Biz Hakla batılı birbirine karıştırdık. Pusulamızı kaybettik. Önemli olan, Hak-Batıl, Doğru-Yanlış, İyi-Kötü, Gerçek-Yalan, Güzeli ve çirkini ayırt edebilmektir. Bunun için Akil ve baliğ olmak, ilim ve hikmet sahibi olmak, istişare ve şura ehli olmak, feraset sahibi olmak, adil şahidlik gerekiyor. Farkı bu anlamda farkedemiyorsak, “Hakikat yolu”nun yolcusu olamayız.. Belki de kaçtığınızı zannettiğiniz şeye doğru koşuyorsunuzdur.
Adnan Oktar, ülkenin en antisiyonist hareketinin içinde kendine yer bulabilen bir Siyonist’ti. En muhafazakar kesimi içinde , en dindar kesimi içinde gizlenen en seküler karakter idi. Başörtüsü direnişi içinden gelen bir hareketin en dekolteli unsuru idi. Bu gün AK Parti içinde de benzer durumlar söz konusu değil mi? Aranan Ömerler’le bulunan Ömerler birbirine ne kadar benziyor. Tarikatleri tartışıyorsunuz da, Emire Kalkancıyı ne çabuk unuttuk. Captagon tüccarından Şeyh imal eden bir toplumuz biz.
En Müslüman ülke pozlarındayız ama, uyuşturucuda dünya lideri olmaya adayız. Uyuşturucu, Fuhuş ve Kumar mafiası ülkemizde zirve yapıyor. Artık Karnaval düzenliyor, Agartha şenlikleri yapabiliyoruz. KKTC’li Uyuşturucu baronu, kaset kolleksiyoneri vurulunca “Bizim Mediamız” (!?) haberi “Hayırsever işadamı” diye verebiliyor! Geldiğimiz nokta LGBT’nin “Onur yürüyüşünden daha ileri bir nokta! 2,5 milyonluk şehirde Gazze için yarı resmi organizasyonlar dışında 2500 kişi bulamazken 1,5 milyon kişinin devlet destekli, polis korumalı Karnavalına 1,5 milyon kişi katılıyor. Anlaşılan imamlar, memurlar, işçiler, camilerin sabit cemaatleri, hastalar, engelliler dışında herkes Karnavala gitmiş. Bir tek Karnavalın başlangıcında tekbirlerle Kurban kesmemişler. CHP olsa onu da yapardı herhalde. SHP geçmişte “GAZİ”Antep de onu da yapmıştı da. Herkes hem kendi al bayrağı, hem de kendi parti bayrağını alıp gelseydi de, görseydik, kim kimdir. Sahi bu AGARTHA SHOW’una neden hiçbir yerli ve milli ses çıkmadı..
Bakın bunun arkası gelir artık. LGBT’nin ONUR GÜNÜ yetmez, Pedefoliklerin, Gay, Lezbiyenlerin ayrı ayrı ONUR YÜRÜYÜŞÜ yapılmaya başlaması sürpriz olmamalı. “Kültür yolu festivali kesmiyor bu kalabalığı! Aradığı şeyi İnternet ortamında daha fazla buluyor. Sanalı gerçeğinden daha cezbedici onlar için, hele bir de “Artırılmış Sanal Gerçeklik” ortamında. . BM binasına, Wisconsin ve bazı eyaletlerde hükümet binalarına LGBT bayrağı asanlar yarın Valilik binalarına da aynı bayrağı asmak isterlerse şaşmayın. Kelime-i Tevhid bayrağını valiliklere astırmazlar da, LGBT bayrağı da açılır bu gidişle, LGBT Mescid’leri de açılır. Ne yani Üniversitelerimizde LGBT Öğrenci Kulüpleri yok mu? Fatma Şahin belediyelerde idari birimlerde LGBT’liler için ayrı müdürlük ve belediye meclislerinde LGBT komisyonları kurulması için belediyelere yazı göndermedi mi? Nilüfer belediyesi bu yazıya uygun davranınca kıyameti koparıyoruz, ama bu yönde talimat gönderene ses yok. Bu konuyu yasa hükmü yapanlar hatta bu cinsiyet kimliğini GENDER’e çevirenlere karşı ses çıkartan yok. Zaten CHP ses çıkarmıyor da, peki bizimkilere (!?) ne oluyor.
Tam bir yıl oldu bu hafta, Newyork’taki Chabat havrasının bodrumundaki Pedefolik rezaletin ortaya çıkartılmasına. Bakalım bizdeki Şeytani ayinler için kazılan tüneller ne zaman ortaya çıkacak!
AK Parti içindeki AKEPE’liler gibi, CHP içindeki CAHEPE’liler de Uluslararası sistemle birlikte hareket ediyor. Bu sistem içinde AKP, CAHEPE, HEDEPE, MEHEPE, eski İyiParti arasında söylemlerinde farklılık olsa da sanki özde hiçbir farklılıkları yok gibi. Zaman oluyor, alamet-i farikalarını kaybediyorlar ve farkı fark edemiyorsunuz. Bunların çoğu aslında “FETÖ’nün zihniyet ikizi”! Kiminin Papatya’sı, kiminin Nilüfer’i ya da Erguvan’ı, kiminin Lale’si var.
“Al Kadıoğlu’nu vur İmamoğlu’na. Bakalım Dervişoğlu ne yapacak”, göreceğiz. Belki MHP ile birleşir, öyle diyorlar. O MHP eski MHP olmayacaktır herhalde. Eski MHP de tek bir parti değildi aslında. Şöyle diyebilir miyiz, mesela? İmamoğlu, Özel’in CHP’si içindeki AKP’sidir. Mansur Yavaş, CHP içindeki MHP’dir. Nasıl TransHumanizm ve Toplumsal Cinsiyet kadın-erkek ayırımını sonlandırıyor ise, Siyasetin de Cinsiyeti resetleniyor ve Yönetim erki de Politik GENDER şeklinde tanımlanan Politik bir GENOM’a dönüşüyor. TEK DÜNYA, TEK GELECEK, TEK PARTİ, TEK SİBORG! WEF’in yeni “dörtleme”si bu olsa gerek. Siyaset bugünkü şekli ile, bu anlamda, Halka yöneticisini kendi seçtiği algısını oluşturmaya yönelik, demokrasi soslu, çok pahalı bir algı operasyonu ve Şovu, illizyonundan başka bir şey değil gibi sanki!
Cinsiyesizlik ya da keyfine göre cinsiyet tercihi sadece LGBT’lilerin ve onlara destek verenlerin konusu olmaktan çıktı. Moda kıyafetlere, oyuncaklara, dizi karekterlerine bakıyor musunuz, heryerde bir cinsiyetsizleştirme sözkonusu. Yiyip içtiklerimiz de öyle. Bunun tabi sonucu, Partiler, STK lar da ona dönüyor.
Düne kadar cinsiyet kotası olan partiler, Kadınlara daha fazla yer ayırmakla övünenler, biyolojik insanın sonuna işaret eden TransHumanizm sonrası, Siborg (Robotumsa İnsan), Hayvan ve Makine arasındaki Nesnelerarası İletişim objesi olan bu NESNE’leri nasıl ayıracaklar. İnsan “İnsan” olmayınca, ulus mu olur, millet mi. “Belhum adal” olur, ya da “İns’in Şeytanı”na dönüşür. Anne-baba ayırımı bile artık anlamını kaybediyorsa, akrabalık mı olur. Dünyanın en uzak noktasındaki biri ile ru-beru, canlı konuşabiliyorsanız, komşuluğun bir anlamı kalıyor mu? Zaten bu sürecin sonunda Din, halka , gelenek ve biyolojik cinsiyetten bağımsız, GENDER diye tanımlanan bir GENOM olacaksanız, bugün sizin için değerli, uğruna ölmeyi, öldürmeyi bile göze aldığınız şeylerin, kavram ve kurumların bir anlamı ve değeri kalmayacak.
Ne din, ne ahlak, ne gelenek, ne devlet, ne tarih, ne ideal bir değer taşımayacaksa, siz kendinizi nasıl tanımlayacak ve niçin yaşayacaksınız. Böyle bir dünyaya ne kadar hazırız?.
Şimdi yeni bir bilime, sanata, ahlaka, felsefeye, sanata ihtiyacımız var. İslam’ı asrın idrakine, yani bu nesle, bu günün soru ve sorunlarına cevap verecek bir açıklamasına ihtiyacımız var. Bu gençlerin anlayabilecekleri şekilde güzel örneklik, önderlik ve şahsiyetlere ihtiyacımız var.
Ancak görünen o ki, bu günkü siyaset, bürokrasi, cami ve cemaat, ticaret, sanat, felsefe, mektep, media buna hazır değil. Bırakın hazır olmayı, vakıanın farkında bile değiller ki, bir talepleri ve endişeleri olsun.. Onların lider, örgüt, parti, Şeyhlerin, devletin ve devletlilerin üst akıl dedikleri derin güçlerin bu işleri görüp, duyup, çözeceklerini düşünüyor ve bekliyorlar.
Toplumumuz başka topluluklarla alameti farikalarını yani ayırt edici özelliklerini kaybediyorlar. Farkı farkedemiyoruz. Kıyafetlerimiz, yiyip içtiklerimiz, şehirlerimiz hep ötekilere benziyor. Farklılıklara karşı giderek daha öfke duyuyoruz. Siyaset bir kara deliğe dönüştü ve her parti kendi tabanını bu kara deliğe sürüklüyor. Orada bütün farklılıklar yok olurken bütün seslerini ve renklerini de kaybediyorlar. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama konusunda akıl, hikmet, adalet, feragat, tevazu, sabır, cömertlik, ikram, hüsnüniyet, salih amel, merhamet gibi erdemleri kaybettiğimiz için de gelen günler geçen günleri aratıyor. Akılsızca kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşuyoruz.
Bu siyasetin perişanlığını bir aile içinde düşünün orada saadet olmaz. O aile dağılır. Mahalle ve ülke ölçeğinde de aynı durum sözkonusu..
Nasıl oldu da biz bu hallere düştük? Bir ilimizde uyuşturucu operasyonunda “canını hiçe sayarak tacirleri yakalayan”(!?) ve ödül alan polis 5-6 ay sonra bir başka ilimizde kokain kuryeliği yaparken yakalanmış. Olayı araştıran ekip, uyuşturucu baronunun bir ilin savcısı olduğu ortaya çıkmış. Sahi tuz kokunca ne yapmak gerekiyordu!
Gazze konusunda dünya’daki Rachel Corie’lere bakın, bir de bizim SÜSLÜman’lara, kim kime daha çok benziyor. YaRab bizleri bağışla da inşallah aklımızı dinimizi muhafaza edenlerden olalım.
Sahi bu kalabalıklar “iman ettik” demekle yakalarının bırakılıvereceğini mi zannediyorlar.
Kim kime benziyorsa, yolun sonunda benzeyenler birbirlerine dönüşürler. İnandıkları gibi yaşamayanlar yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar. Şimdi tevbe zamanıdır. İnandıkları gibi yaşayanlara selam olsun, Gerçekten kalpleri Hakka ve Hakikat’e meyleden, “müellefetül Gulub” ve “Hılful Fudul” topluluğuna Allah iman nasib etsin.
Selam Dua ile….
mirathaber