
Abdurrahman Dilipak
Durdurun dünyayı inecek var!
Sahi, ne olacak bu dünyanın hali. Ekonomi, siyaset, toplum hayatı ortada. Bu durum sadece bizim için geçerli değil, İslam dünyası ile ilgili bir durum da değil bu. Tüm dünyada bir “cinnet hali” hakim. Bütün bunların üstüne üstlük bir dünya savaşına doğru sürükleniyoruz. Gelecek günlerin geçen günleri aratmasından korkuyor insanlar. Her şey çok hızlı değişiyor. Siyaset, eğitim, medya, sanat ve ekonomiyi manipüle ederek din, ahlak, geçmiş ve gelecek tasavvuru ile ilgili bütün alanları tahrip etti. Aile dağıtıldı ve gençlik kalabalıklar içinde yalnız kaldı. İnsanlar fuhuş, uyuşturucu ve kumar bataklığında debeleniyor. Nefretimiz sevgimizden, gazabımız merhametimizden daha büyük. “Öfke patlaması” yaşanıyor, bir “şiddet toplumu”, “intihar toplumu” olmaya doğru sürükleniyoruz.
Elips Haber'de yer alan habere göre, Devlet adamının bir ciddiyeti kalmadı. Biden gitti, Trump geldi ne değişti, değişen kötülüğün şekli sadece. Carter dönemini hatırlayın, Bush dönemini, Clinton’u, Obama’yı hatırlayın, dünyanın 1 numaralı ülkesini bunlar yönetti. Hepsi de pedefolik, satanist, siyonist..
Gazze konusunda İslam ülkeleri. Yöneticilerinden neden somut bir adım atılmıyor, düşündünüz mü? Birçoğunun ya kaseti var ya dosyası. Epstein ve Diddy dosyaları bütün dünya liderlerini esir almış durumda. Ahlaksızlık bu seviyede artık sadece Tayland’da, balkanlarda yok. Newyork, Paris, Londra, Berlin, her yerde. İslam ülkelerinde de varlar, Afrika’da, Çin’de, Rusya’da, Hindistan’da, olmadıkları ülke yok. Rezilliğin boyutu Lut kavmi döneminde Sodom ve Gomora’da yaşananları aşmış durumda. MS 79’da yaşanan Pompei’deki ahlaksızlığın ötesinde bir yere geldi dünya. Tek başına Gazze’de yaşananlar bile dünyanın geldiği yeri göstermesi açısından yeter. Siz buna bir de, bebek kanı içen Epstein çetesinin satanist-pedefolik rezilliğini ekleyin, o zaman durum daha iyi anlaşılır.. İlahi gazabın insanlığı yakalaması açısından yeter de artar bile. Bugün LGBT+ bir özgürlük konusu olmanın ötesinde pozitif ayırımcılığa sahip, yasayla korunan “onurlu bir tutum” olarak tanımlanıyor bizim gibi bir İslam ülkesinde bile.
“Devlet aklı”, bilim filan hepsi hikaye. Artık insanların beynini ele geçiren bir yapay zeka denen canavar var. Hakikat bilgisini yok etmesinin ötesinde gerçeği bile manipüle eden bir “artırılmış sanal gerçeklik” belası ile karşı karşıya insanlık. Makine İnsan ilişkisinde insan hızla zemin kaybediyor. Makinanın baskın olacağı, biyolojik insandan ayrı, Siborg olarak tanımlana bir TransHuman’den, human 2’den söz ediyorlar artık. Ankara şimdiden buna hazır. Artık kimliklerimizde anne-baba adı yazmıyor, din hanesi de kaldırıldı, cinsiyetimiz ise GENDER olarak tanımlanıyor.. Gelinen noktada, otonom akıllı robotik sistemler karşısında insan bilgisayarın biyonik bir protezi sanki. İnsan yavaş yavaş “Nesnelerarası iletişim”in NESNE’si haline getiriliyor. Yapay zeka ve akıllı sistemler, emek arzı konusunda insanın en büyük rakibi. Eğitim ve medya artık onların kontrolünde. Ekonomi de öyle. Yakında siyaset de makinalaştırıldığında sağlık, sanat, hayatın bütün alanları bu sistemin kontrolüne geçecek. Zaten onun için dünya nüfusunu 500 milyona çekmek istiyorlar. Onun için bu kadar insana gerek yok!
Din ve devlet büyüklerinin ne kadar basit, sıradan, ucuz insanlar olduğunu görmek için çok aramanız gerekmiyor. Buyurun. Size zenne bir siyasetçi Zelensky. Alın onun yanına Macron’u oturtun. Trump zaten, kendini Mesih’in müjdecisi sanan bir emlak komisyoncusu. İngiliz kıralı Biden’in ikiz kardeşi sanki! Netenyahu, sıradan bir katil. Hangi ülkede yaşıyor olursanız olun, çevrenize dikkatle bakın, bir sürü, beş para etmez, VIP ve CIP göreceksiniz çevrenizde. Bu kadar basit ve sıradan insanın bu şekilde yükselişine meşru bir gerekçe bulmak çok kolay değil.
Bir de Sisi ya da Selman tipi siyasetçiler var. Hanımlarının herhalde başları örtülüdür bunların. Namaz da kılıyorlardır, ama Gazze’ye yardım ulaştırmak için çabalayan, gözyaşı döken, yalvaran bir Hristiyan yardım gönüllüsü kadar bile merhameti, vicdanı yok bunların.. Cemal Kaşıkçı'yı hatırladınız mı? 2 Ekim 2018'de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda suikaste uğrayarak öldürülmüştü. Aradan 7 yıl geçmiş. Unutuldu gitti. 11 Eylül 2001’de bir siyah bayrak operasyonu ile, Irakı işgal etmek için gerçekleştirilen sabotajda toplamda 2977 kişi hayatını kaybetti.
FED dünyanın en büyük soyguncusu. Siyasetin gölgesinde dünyayı soymaya devam ediyorlar. Bu arada hayali uzay projelerine milyarlarca dolar aktarmışlar. USAID üzerinden de insani, sosyal yardım diye kendi ülkelerini soymuşlar. Birçok ülkenin politikacılarının Off-Shoreler’de kara paraları, kayıt dışı paraları var. Dünyanın en büyük terör örgütleri, mafyaları siyasetin derin labirentlerinde varlıklarını sürdürüyorlar.
Türk-Kürt, kaç kişi PKK’nın kimler tarafından, niçin, nasıl üretildiğini bilir. Birileri bilmez, birileri de bilmek istemek. Çünkü bu kanlı çark etrafındakileri nemalandırıyor. Ayrıca örtülü bir tehdit ve birilerinin şuuraltına hakim olmuştur. Şunu görelim, böyle bir dünya sürdürülemez. 19.YY sonunda, kapitalizm, komünizm, faşizmin gölgesinde şekillenen kavram ve kurumlarla 21.YY açıklanamaz. Bu siyaset siyaset değil, bu para para değil, böyle bir maarif olmaz. Böyle bir aile varlığını sürdüremez. Böyle bir yasama, böyle bir yürütme, böyle bir yargı olmaz. Şunu görelim ve kabul edelim ki, sistem topyekûn çöktü. Siyaset, cemaat yapılarını, medyayı, sermayeyi, akademiyi, Sivil toplumu arka bahçesine hapsetti. Siyaset bir yandan da mafya ve uluslararası örgütlerle örtülü ilişkiler kurdu. Siyasetin nerede başlayıp nerede bittiği belli değil. Aklı, imanı, vicdanı uyuşturulmuş birilerinin elinde siyaset adeta bir cinayet aletine dönmüş durumda ve dünyanın dört bir yanında bunu görüyoruz.
Bu Şeytan üçgeninden nasıl kurtulacağız derseniz, önce “namuslular, namussuzlardan daha cesur olmalılar” ve tabi daha akıllı ve daha dürüst. Ve namuslu insanlar birlik olmalı. Yoksa işimiz zor.
Eski kavram ve kurumların çok büyük ölçüde yenilenmesi gerek. Bunun için bilgi birikiminde önce dün, bugün ve yarın bilgi, tecrübe ve tasavvuruna sahip münevver, arif, mütefekkirlerin yeni kavramlar ve yeni kurumlar üretmesi lazım. İlk yapılması gereken, ahlak ve hukukun ihyası ve inşasıdır. Ve hemen eş zamanlı ekonominin ayağa kaldırılması, riba, israf, sömürü, karaborsanın önlenmesi gerekir.
“İslam Birliği” diyoruz, alın size “İslam İşbirliği Konferansı” onun çapını bu süreçte gördük. Arap Birliğinin hali de ortada, D8’inde. İslam Birliği diye İslam Ülkelerinin Birliğini kastediyorsanız, Mısırla, Azerbaycanla birlikte mi karar alacağız. Laik Türkiye, sırtında NATO, AB. BOP kamburu ile mi masaya oturacak. Bunlar kulağa hoş gelse de, bu haliyle içi boş, hatta aslı kurulmasın diye, varmış gibi gösterilen adeta hayali örgütler gibi. “Din Birliği”ni kasdediyorsanız, şiisi, sünnisi, selefisi, sufisini nasıl bir araya getireceksiniz ki? Kaldı ki, onların her biri kendi içinde birlik olmuşlar mı ki? Halk ne kadar Müslüman, İslam ülkelerindeki Müslümanların cami cemaati yüzde kaç. Mezhep, tarikat, parti, ideoloji, etnik kimlik, onların birlik olmalarına engel. Onun için önce özeleştiri yapmamız, tövbe etmemiz ve yeniden iman etmemiz gerekiyor. Eğer gerçek bir İslam birliği söz konusu olacaksa, bu birlik sadece kendimizin hak ve hukukunu değil, “alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmeti” olarak insanlığın hak ve hukukunu gözetecek bir anlayışa sahip olması gerekir.
Türkiye İran’dan gelecek bir göç dalgasının tedirginliğini yaşarken, ABD ve Batılı ülkeler, İsrail’den gelmekte olan göç dalgasının tedirginliğini yaşıyor.. İran’da da, İsrail’de de hasar büyük. ABD’de Trump kontrolü de, dengeyi de kaybetti.
Yahudi lobisi karşısında kendini çaresiz hissediyor. Dolaysıyla Yahudi lobisinin bir emrivakisi ile, İsrail için daha büyük bir tehdit oluştuğundan İran’a saldırabilir. Ama bu İsrail ve ABD hatta bazı batılı ülkeler için bir felakete dönüşebilir. ABD ve batılı ülkeler nasıl Ukrayna konusunu yüzlerine gözlerine bulaştırdılarsa, burada olan/olacak olan da ondan farklı olmayacak. Evdeki hesapları çarşıya uymadı, uymayacak. Dimyad’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacaklar. ABD Rusya’ya İran konusunda bir çözüm teklifi sunsa da artık çok geç. Çin bu süreçte çok güçlendi. ABD ve İsrail büyük bir bedel ödemek zorunda kalacak gibi gözüküyor. Sadece iktidar olarak, toplum olarak değil aynı zamanda ülke olarak. Sanırım ABD’nin düşmesi, dağılması çok uzun sürmez. Trump bir günah keçisi olarak cezalandırılır ve tarihin çöplüğüne atılır. Bu arada, İstanbul’da yine İslam İşbirliği konferansı vardı ve tabi yine ne TEOPOLİTİK’den söz eden oldu, ne Arz-ı Mev’ud coğrafyasından, ne Mescid-i Aksa’dan, Kudüs’ün statüsünden, ne de Hz. Ömer beyannamesinden, haram aylardan söz eden oldu! Eski ABD Başkanı Bill Clinton “Netanyahu uzun zamandır İran'la savaşmak istiyordu çünkü bu şekilde görevde kalabilirdi” derken, Erdoğan, “İsrail'in saldırısının ABD-İran nükleer görüşmelerini sabote etmek amacıyla kasıtlı olarak planlandığını” söylerken, çoğu gözlemci, ABD’in İsrail’e zaman, zemin ve mevzi kazandırmak ve kamuoyu oluşturmak için böyle davrandığı görüşünde. Tam böyle bir zamanda Leyla Alaton’un AK Parti Grup toplantısına katılması, kime nasıl bir mesaj verildiği ise sosyal Medya’da gündem oldu bu arada.
Eğer yerin altının, yerin üstünden hayırlı olduğu günlerin acısını, pişmanlığını yaşamak istemiyorsanız, bu dünyadan kaçacak bir yerimiz yoksa, gelin önce yeniden Müslüman olalım. Dinimizi Allah’a (cc) has kılalım. Allah, (cc) Resul, (sav) Kitap temelinde birlik olalım. Din ve devlet büyüklerini, şeyhleri, kanat önderlerini, ideolojik önderleri ilah ve rab, ideolojileri din edinmekten vazgeçelim. Selam ve dua ile.
elipshaber