Dün postal yalayanlar, bugün başımıza demokrat kesildi!

 
Akit'in, geçen hafta manşete taşıdığı olayları, bir hatırlatmakta yarar var...

12 Eylül Askerî Darbesi'ni yapanların 4 Nisan'da yargı önüne çıkacağına, ama birçok "Ülkücü"nün hâlâ zindanda olduğuna dikkat çekmek için, 23 Ocak Pazartesi günü dedik ki; "Onlar hâlâ cezaevinde!"

Aynı gün, Diyarbakır İçkale'de yapılan "kazı"larda çıkan ceset sayısının 19'a çıkmasını, "Kazdıkça ceset fışkırıyor" diye sunduk.

24 Ocak günü; Fransa Ulusal Meclisi'nden sonra, Fransa Senatosu tarafından da, 86'ya karşı 127 oyla kabul edilen "Soykırımı inkâr edene ceza" oylamasını, "Senato da 'Hepimiz Ermeniyiz' dedi" başlığıyla sunduk sizlere...

25 Ocak Çarşamba günü ise, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "Fransa'nın kararına tepki" gösteren sözlerini çektik manşete: "O karar yok hükmünde!"

Erdoğan, AK Parti Grubu'nda yaptığı konuşmada, bunun bir "sipariş oylama" olduğunu söylemekle birlikte, "önemli açıklamalar" da yaptı...

Meselâ, "Millî güvenlik dersinin kaldırıldığını... Uludere'de ölen 34 kişinin ailelerine, kişi başına 123 bin lira verileceğini... CHP ve BDP'nin İttihat-Terakki uzantıları olduğunu... CHP'nin dindar bir nesil istemediği için İHL'lerle uğraştığını..." söyledi... Ki, bu detaylar, Akit'te geniş bir şekilde yer aldı.

Aynı gün; "Danıştay'a saldırı olayının İsrail'e uzandığını" haber verdik ve dedik ki: "Saldırıdan sonra, İsrail firması Regard'ın bir yetkilisinin hard diskler üzerinde 2 gün işlem yaptığı ortaya çıktı!"

26 Ocak Perşembe günü; "38 Kürt aşireti" tarafından dönemin padişahına çekilen ve "Ermeni zulmü"nün anlatıldığı "telgraf"la ilgili haberi, "Katliam çığlığı" başlığı ile aktardık... Ve tabiî; "Ermeniler, Kürtlerin dedelerini de kestiği" halde, bugünkü "BDP yönetimi"nin Fransa'ya niye sessiz kaldığını da sorduk.

27 Ocak Cuma günü, "OYAK'a yapılan kıyak"ları, 28 Ocak Cumartesi günü de, "Soykırımın Batı'nın işi" olduğunu verdik manşetten.

BAYKAL KASETİ VE CHP

Dün de, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun; Deniz Baykal'a kaset komplosu soruşturmasının derinleştirilmesi amacıyla özel yetkili savcıya devredilmesinden rahatsız olmasının, ana muhalefet partisini karıştırdığını haber yaptık...

Bu haberi yaptık, çünkü CHP kulisleri, "Komplocular parti içinden birileri mi? Kılıçdaroğlu faillerin parti içinden çıkmasından mı korkuyor?" sorularıyla çalkalanıyordu...

Akit'e konuşan CHP eski Manisa Milletvekili Şahin Mengü de diyordu ki;

"Sayın Kılıçdaroğlu bundan niye gocunuyor?.. Karşı çıkmasını anlamadım. Bunun ucu nereye varıyorsa varsın. Parti içinden de bir şerefsiz çıkabilir. İster parti içinden, ister parti dışından; işin içinde kim varsa ortaya çıkarılması lazım. Niye bunun derinlemesine araştırılmasından rahatsız oluyorlar ki?"

Şahin Mengü'nün bu sözlerini, "O şerefsiz CHP'li de çıkabilir" başlığı ile sunduk sizlere...

1 MART'TA 'UMRE'DEYİZ

Evet, geçen haftanın öne çıkan olaylarını bu başlıklarla verdik.

Tabiî, sadece "haber" vermedik sizlere... Bir "kutlu hizmet"in anonslarını da yaptık... Evet, "50 okurumuzu daha Mekke ve Medine'ye götüreceğimizi" duyurduk.

"31 kupon" biriktiren her okuyucumuz, "kur'a çekimi"ne hak kazanacak ve eğer kısmeti varsa, ileride ilân edeceğimiz bir tarihte, Abdullah Büyük Hocaefendi ve benimle birlikte "mukaddes topraklar"a gidecek ve orada "umre"lerini de yapmış olacaklar.

Biliyorsunuz, 28 Ocak Cumartesi günü çekilen "kur'a" ile önümüzdeki "Aralık ayı"nda Mekke ve Medine'ye gitmeye hak kazanan "kısmetli okurlarımızı" belirledik... 50 okurumuzu şimdiden tebrik ediyor ve onlara "Hayırlı olsun" diyoruz...

Ve yine biliyorsunuz ki;

Umre sezonu, Şubat ayı ortalarında başlıyor... Allah nasip ederse, benimle birlikte 'umre'ye gidecek Akit okurları da, 1 Mart günü İstanbul'dan hareket edecek.

Bu kutlu yolculukta; bütün ihtiyaçlarımızı Rin Tour karşılayacak... Yani; "ulaşım, konaklama ve yemek" ihtiyaçlarımızı, daha önce de olduğu gibi, yine Rin Tour temin edecek.

"Akit-Rin Tour işbirliği" ile gerçekleşecek bu seyahatimizde, bizimle birlikte olacak "100 okur"umuz, 8 Eylül'de çekilen kur'a ile belirlenmişti...

Ancak, "kur'ada adı çıkmayan" ama 1 Mart'ta bizimle birlikte umre yapmak isteyen okurlarımız için, hâlâ bir fırsat var...

"Ben de, 1 Mart'ta sizinle birlikte umre yapmak istiyorum" diyen okurlarımız varsa, lütfen ellerini çabuk tutsunlar ve bir an önce Rin Tour'u arayıp, İlyas Say ile görüşsünler.

İlyas Say'ı, 0533 774 28 93 nolu telefondan arayabilir, "ücret ve gidiş şartları"nı öğrenebilirsiniz.

"Elinizi çabuk tutun" diyoruz, zira; hem "az sayıda bir kontenjanımız" kaldı, hem de "vize işlemleri" uzun sürüyor...

1 Mart'ta bizimle birlikte Mekke ve Medine'de olmak isteyen okurlarımıza şimdiden "Aramıza hoşgeldiniz" diyoruz.

İnşallah, İlyas Say'ın öncülüğünde, kalabalık bir kafileyle, çok güzel bir "umre" yaparız.

ONLAR GAZETECİ Mİ?

Bu "duyuru"yu da yaptıktan sonra, gelelim, "geçen haftanın çok konuşulan bir başka olayı"na...

Malûm, geçen hafta "Odatv" ve "KCK dâvâsı" vardı... Bazı yazarlar; Odatv dâvâsından tutuklu bulunan Nedim Şener ve Ahmet Şık adlı "gazeteci"(!)lerin "artık serbest bırakılması" gerektiğini, bazıları da "KCK Dâvâsı"ndan tutuklu bulunan Prof. Büşra Ersanlı ve yayıncı Rakıp Zarakolu'nun, acilen tahliye edilmesi gerektiğini dile getirdiler.

Bu taleplerin; ABD Büyükelçisi Ricciardone tarafından dile getirilen; "Bu ülkede nasıl entelektüeller ve gazeteciler parmaklıkların ardında olur, hâlâ anlamıyorum" sözlerinden sonra gelmesi, hayli enteresandı... Belki de; "ABD Büyükelçisi'nin peşine takılmak"la, seslerini daha iyi duyuracaklarını düşündüler.

Tabiî, "yaman bir çelişki"ye düştüler.

Öyle ya;

Hem "Bağımsız yargıya müdahale olmasın" diyorlar, hem de "ABD Büyükelçisi'nin yargıya müdahalesi"ni fırsat bilip, başlıyorlar yargıya yüklenmeye!..

Tamam; "gazeteci"ler ve "aydın"lar tahliye edilsinler de; onlar "gazeteci" ve "aydın" oldukları için tutuklanmış değiller ki!.. Kimi, "cuntacılarla işbirliği" yaptığı, kimi "Ergenekon'la irtibatlı" olduğu, kimi de "PKK terör örgütüne yardım ve yataklık" ettiği için içeride!..

Ne yani; cebinde "sarı basın kartı" olan herkesi "gazeteci" mi sayacağız?.. Ya da; "prof." ve "entelektüel" sıfatları var diye, "PKK'ya yardım ve yataklık"larını görmezden mi geleceğiz?.. Unutmayalım ki; "Danıştay cinayeti"ni işleyen Alparslan Arslan da bir "avukat"tı!..

312 GENERAL'DE NEREDEYDİNİZ?

Bu vesileyle bir "hatırlatma"da bulunmak istiyoruz... Malûm, yazarımız Asım Yenihaber tarafından kaleme alınan "Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke" başlıklı yazıdan dolayı, Vakit gazetesine tam "312 general" tarafından dâvâ açılmıştı.

Bir "Ergenekon Plânı" olduğu, daha sonra "Özden Örnek'in Günlükleri" ile ortaya çıkan bu "sindirme ve hatta yok etme operasyonu" esnasında, Vakit'in Yayın Kurulu üyeleri, "bazı gazetecileri" ziyaret edip, bu dâvânın "fikir ve düşünceye sansür" olduğunu anlatmaya çalıştılar... Bunun, bir "linç" olduğunu söylediler.

Hatırladığımız kadarıyla, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne, Mehmet Barlas'a, Nazlı Ilıcak'a, Yalçın Doğan'a, Ahmet Hakan'a ve merhum Şakir Süter'e gittiler... Elbette, "destek"lerini istediler...

Ama, açık yüreklilikle söyleyelim ki;

TGC, kılını bile kıpırdatmadı... Vakit için, bir "bildiri" bile yayınlamadılar... Bugün ise, aynı TGC, Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın duruşma günlerinde, üyelerinin telefonlarına "mesaj" gönderip, "Destek olalım, dayanışma içinde olduğumuzu gösterelim" diyor... Yine açıkça ifade edelim ki; yazarlardan da beklediğimiz ilgiyi göremedik. Çoğu, kıyısından-köşesinden değindiler meseleye...

Bir tek, merhum Şakir Süter, 312 General olayını köşesine taşıdı ve açık bir şekilde dâvânın "saçma" olduğunu yazdı... Kendisini rahmetle anıyoruz...

ŞİMDİ DEMOKRAT OLDULAR!

Şimdi, bazı yazarlar; "gazeteci"lere sahip çıkıp, onları içeriden kurtarmaya çalışıyor... Peki, onlara sormak, hakkımız değil midir?.. Acaba "Vakit gazetesi Ergenekon tarafından linç edilmeye çalışılırken" nerelerdeydiler?..

Bırakın "gazeteci"yi, o günlerde "koskoca bir gazete" linç ediyordu... Acaba niye sustular o günlerde?.. Ve hâlâ, niye "312 General" hakkında tek satır yazı yazmıyorlar?..

O günlerde "askerden tırsanlar"ın, bugün karşımıza "demokrat" olarak çıkmasına, sadece gülüyoruz...

Maaşallah;

Ortalık "demokrat"tan geçilmiyor!..

Dün "postal yalıyorlar"dı, o postallar Silivri'ye tıkılınca, başımıza "özgürlükçü ve demokrat" kesildiler...

Bunu da sizlerle paylaşmak istedik.

Selâm ve saygılarımızla...

yeniakit

Bu yazı toplam 1148 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar