Diyalog Tuzağına Düşmeyelim

Diyalog Tuzağına Düşmeyelim

Diyalogcuların İslâm inancını temelden dinamitleyen bir cümleleri de şöyle: “ ‘Benim dinim son dindir’ inancından vazgeçilmelidir.”

Diyalogcuların İslâm inancını temelden dinamitleyen bir cümleleri de şöyle: “ ‘Benim dinim son dindir’ inancından vazgeçilmelidir.”
PAPALIĞA göre, Hıristiyanlaştırmada en büyük engel; Müslümanların, Muhammed aleyhisselamın son Peygamber olduğu, O’na inanmayıp yolunda gitmeyenlerin sonsuz olarak Cehennemde kalacağı, inancıdır.

Bu inancı yıkmak için bazı fikirler ileri sürmektedirler. Meselâ şu ifadeler onlara bir örnektir:
“Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetleri ve bazı hadis-i şerifler tarihî sürecini doldurduğu için bunlarla amel edilemez. Kur’an-ı Kerim’in gelmesiyle yürürlükten kalkmış olan İncil ve Tevrat’ın hükümleri hâlâ geçerlidir. Bugünkü İncillere ve Tevrat’a inanan Yahûdi ve Hıristiyanlar da cennetliktir. Ehl-i Kitap ile ilgili ayetler, hadisler tarihseldir, dolayısıyla bugünkü Yahûdi ve Hıristiyanları değil o dönemin insanlarını bağlar.” (Mehmet Oruç – Diyalog Tuzağı)
Nitekim, ülkemiz Dinler Arası Diyaloğun önde gelen temsilcisi Fethullah Gülen, bu konu ile ilgili ayetleri yorumlarken; Yahûdi ve Hıristıyanlarla ilgili Kur’an-ı Kerim’de geçen ayetleri, bilinen mânâlarının dışında çok farklı bir düzeyde ele alıyor. ‘Ayetlerde geçen düşmanlığın o günün Yahûdi ve Hıristiyanlarını içine aldığını, Kur’an’ın kullandığı aynı üslubun, bugünün Yahûdi ve Hıristiyanlarını içine alacak diye bir şart, bir mecburiyet olmadığını, âyetlerin kesin, fakat bugünkü Yahûdi ve Hıristiyanları içine aldığının kesin olmadığını’ ifade etmektedir. (Fethullah Gülen - Hoşgörü ve Diyalog İklimi)
Şu ifadeler de Fethullah Gülen’e aittir:
“Kur’an-ı Kerim, Kitap Ehline çağrıda bulunurken ‘Ey Kitap Ehli, aramızda müşterek olan kelimeye gelin.’ Nedir o kelime? ‘Allah’tan başkasına kulluk yapmayalım.’ Allah’a kul olan başkasına kul olmaktan kurtulur. İşte gelin sizinle bu mevzu üzerinde birleşip bütünleşelim. Kur’an devamla ‘Allah’ı bırakıp da bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin.’ diyor. Dikkat edin bu mesajda ‘Muhammedür Resulullah’ yok.” (Fethullah Gülen - Hoşgörü ve Diyalog İklimi)
“Yahûdileri ve Hıristiyanları kınayan ve azarlayan âyetler ya Hz. Muhammed döneminde yaşayan ya da kendi peygamberleri döneminde yaşayan bazı Yahûdi ve Hıristiyanlar hakkındadır.” (Fethullah Gülen – Küresel Barışa Doğru)
“Herkes Kelime-i Tevhid’i esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hattâ Kelime-i Tevhidin ikinci bölümünü, yani, ‘Muhammed Allah’ın Resulüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır.” (Fethullah Gülen - Fasıldan Fasıla)
“Gülen, Kur’an-ı Kerim’de Hıristiyanlarla, Yahûdilerle ve müşriklerle ilgili geçen sert ifadelerin uç noktayı temsil ettiğini, Yahûdi ve Hıristiyanlarla diyalog kurup dostluk tesis edilebileceğini, ‘Kur’an’ın onları dost edinmemek konusundaki nehyinin (yasağının) hususi şartlarda olduğunu, bunu umumileştirmenin Kur’an’ın ruhuna aykırı olacağını’ Üstad Bediüzzaman’ın ‘Münazarat’ kitabında bildirdiğini ifade etmektedir.” (Mehmet Oruç – Diyalog Tuzağı)
Bu düşünceleri teyid eden şu ifadeler de Ahmet Şahin’den:
“Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan Kelime-i Tevhid inancıdır. Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir…….Ehl-i Kitap ile Âmentü’de ittifak halindeyiz.” (Ahmet Şahin Zaman 17.4.2000)
Diyalogcuların İslâm inancını temelden dinamitleyen bir cümleleri de şöyle:
“ ‘Benim dinim son dindir.’ inancından vaz geçilmelidir.”
Şu cümleler diyalogcuların önde gelenlerinin ifadelerindendir:
“80’li yıllarda başlattığımız ‘Dinler Arası Diyalog’ projesinde hayli mesafe aldık. Bu konuda en büyük desteği bize Diyanet verdi……. Sivil kuruluşlardan ise destek Gazeteciler Yazarlar Vakfı’ndan geldi. Vakfın onursal başkanı Fethullah Gülen Hoca bize büyük destek verdi. Bütün bunların üstünde Diyalog konusunun Türkiye’deki mimarı Prof. Dr. Mehmet Aydın’dır.”

YAPILAN VE SÖYLENENLERİN İSLÂM İNANCI AÇISINDAN
İRDELENMESİ
On dört asırdan beri İslâm toplumlarını İslâm alimleri yönlendirmişlerdir. İslâm alimlerinin dayandığı esaslar ise sadece Kur’an ve hadisler olmuştur. Bu bakımdan bazı inceliklere dikkat etmek mecburiyeti vardır. ‘Müslümanım’ dediği halde diyalogculuk yapanlara yüce dinimizin itikatla, inançla alâkalı bazı temel esaslarını hatırlatmak gerekmektedir. Bazı âyet ve hadis mealleriyle, İslâm alimlerinin ifadelerini yorumsuz alıyoruz.
“Allah indinde hak din ancak İslâm’dır.” (Ali İmran Suresi – 19)
“Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa Suresi – 80)
“Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olurlar.” (Ali İmran Suresi – 28)
“Allah Resulü’ne biri geldi ve:
‘Ey Allah’ın elçisi! Hıristiyanlardan Allah’a ve Resulü’ne inanarak İncil’e sadık biri veya aynı şekilde Allah’a ve Resulü’ne inanarak Tevrat’a bağlı biri, sonradan sana tabi olmazsa, bu kişiler hakkında ne buyurursunuz?’ dedi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurdu:
‘Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, bu ümmetten biri veya Yahûdi ve Hıristiyan bir kişi beni dinlemez ve getirdiğimi kabul etmeden ölürse, kesinlikle Cehennemlik olur.’ ” (İmam-ı Ahmed bin Hanbel – Müsned)
“İmanın temeli mü’mini sevmek ve kâfiri sevmemektir.” (İmam-ı Ahmed bin Hanbel – Müsned)
“Cennete sadece Müslüman olanlar girer.” (Buharî)
“Bana iman etmeyen Yahûdi ve Hıristiyan mutlaka Cehenneme girecektir.” (Hakim)
‘İkinci bin yılın müceddidi’ olduğu hadis-i şeriflerle sabit olan İmam Rabbani (ks.)’nin bu husustaki beyanları da şöyledir:
“Doğru imanın alameti, kâfirleri sevmeyip onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslâm ile küfür birbirinin aksidir. Bunlardan birisine kıymet vermek diğerine hakaret ve kötülemek olur.
Allahü Teâlâ kâfirlerin kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Bir kimse kendini Müslüman zanneder. Kelime-i Tevhidi söyleyip ‘inanıyorum’ der. Namaz kılar ve ibadet eder. Halbuki bilmez ki böyle Allah’ın dostlarını sevmemek, Allah’ın düşmanlarını ‘şu iyilikleri de var’ diye sevmek gibi çirkin hareketleri onun imanını temelinden götürür. Allahü Teâlâ’nın düşmanlarını sevmek insanı Allah’tan uzaklaştırır. Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça sevgiliye dost olunmaz.”
Buraya bu husustaki âyet ve hadislerin sadece az bir kısmı alınabilmiştir. Bu bilgiler; Diyalog’un İslâm’ın temel inancı karşısındaki konumunu apaçık ortaya koymaktadır.
Bu bakımdan başta Diyalog anlayışının, İmam-ı Azam, İmam Şâfi, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Malik, İmam Maturidî, İmam Eş’arî, İmam Gazalî, İmam Rabbânî, İmam Birgivî, Ebu-s Suud Efendi, Mevlânâ Celâleddin gibi alimlerin eserlerinin röntgeninden geçirilmesi zarureti vardır. İsmi zikredilen bu zatlar nevzuhur kişiler olmayıp birer ilim abidesidirler. Bunlar ilim dünyamızı, kafalarımızı, gönüllerimizi aydınlatan; yollarını takip etmekten şeref duyduğumuz büyüklerimizdir. Onların röntgeni vasıtasıyla gönüllerdeki arızalar görülmeli ve giderilmelidir.

DİYALOĞA KAPILANLARA BAZI HATIRLATMALAR
Ortadoğu’nun kan gölü haline geldiği zamanı yaşıyoruz. Mezheblerin ve meşreblerin mensupları el birliği edip ABD ve İsrail firmalarının ürettiği malları almasalar, o malları boykot etseler onlar açısından büyük bir çöküş meydana gelirdi. Ayrıca o mallara verilen paralar Müslümanlara atılan kurşun olmazdı. O zaman da Ortadoğu kendi sahipleri tarafından idare edilirdi. Acaba sözüm ona diyalogcular bunu niye düşünmezler?
Diyalogculara ve onları takip edenlere bazı hususların hatırlatılması gerekmektedir.
Ortadoğu’nun kan gölü haline geldiği zamanı yaşıyoruz. Mezheblerin ve meşreblerin mensupları el birliği edip ABD ve İsrail firmalarının ürettiği malları almasalar, o malları boykot etseler onlar açısından büyük bir çöküş meydana gelirdi. Ayrıca o mallara verilen paralar Müslümanlara atılan kurşun olmazdı. O zaman da Ortadoğu kendi sahipleri tarafından idare edilirdi. Acaba sözüm ona diyalogcular bunu niye düşünmezler? Yoksa ABD dolarları veya İngiliz sterlinleri başka türlü düşünememe psikolojisi mi meydana getiriyor?
Ülkemizde ve diğer pilot bölgelerde misyoner ve diyalogcular bu çalışmaları yaparken Batı toplumu içinde içten içe bazı hadiseler olmaktadır. Yukarıda kısaca temas ettiğimiz iğrençlikler karşısında Batı’da başta papazlar olmak üzere pek çok kimsenin Müslüman olduğu görülmektedir. Bu; akıl, mantık, ilim, vicdanın gösterdiği yoldur. Akıl, mantık, ilim ve vicdanın dalalete, kölelik psikolojisine, ihanete ve paraya tapınmaya karşı zaferidir. Yusuf İslam adını alan Cat Stavens, Raci Garaudy adını alan Roger Garaudy, Maurice Bucaille bu asil kalplilerin ve sistemli düşünenlerin ilk akla gelen şahane örnekleridir. Dünyada zaman zaman film festivalleri yapılmaktadır. Bu festivallerde en iyi oyuncu, yapımcı, senarist gibi sanatkârlara mükâfatlar verilmektedir.
Son festivallerden birinde cinsî sapıklık alanında en iyi oyunu sergileyenlere mükâfatlar verildi. Halbuki ikiyüzlülük alanında rol yapan öyle kimseler vardır ki bunlar pek çok Hollywood yıldızını sollayacak kabiliyete sahiptirler. Dolayısıyla bu festivallerin organizatörleri bu ikiyüzlülerin haklarını yememeli, onlar için de bir kategori getirmeli ve onları mükâfatlandırmalıdır.

Mustafa Akgün / Vakit