Davutoğlu etkisi

Geçen pazar günü Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen “altılı masa” toplantısında kabul edilen “Temel İlkeler ve Hedefler” beyannamesindeki iki maddede, AK Parti tabanının en önde gelen endişelerini giderme gayreti okunuyor.

“İktidar değişirse başörtüsü özgürlüğü başta olmak üzere dinî kazanımlarımızı kaybederiz” ve “…intikam hırsıyla üzerimize çökerler” diye düşünüp endişelenenlere ‘doğrudan hitap’ diyebileceğimiz ifadeler var o maddelerde.

Davutoğlu’nun altılı masadaki etkisinin tezahürleri.

***

“Din ve Vicdan Özgürlüğü” maddesinden:

“Kamusal ve özel yaşamda herkesin İNANÇ PRATİĞİNE saygılı olmayı özgürlükçü laiklik anlayışının zorunlu bir gereği olarak görüyoruz. Bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğü çerçevesindeki KAZANIMLARIN KORUYUCUSU VE GÜVENCESİ olacağız.” (Vurgular bana ait.)

“Toplumsal Barış ve Tarafsız/Bağımsız Yargı Önünde Hesap Verilirlik” maddesinden:

“Hiç kimse siyasi tercihleri nedeniyle suçlanmayacak, toplumsal barışımızın rövanşist bir tavır ve kolektif suç anlayışı üzerinden zarar görmesine müsaade edilmeyecektir.”

(İktidar değişikliğinin milli savunma sanayimizdeki yükselişi durduracağı endişesi de unutulmamış. “Etkin ve İtibarlı Dış Politika” maddesinde deniliyor ki: “Güvenliğimizi ve sınırlarımızı korumak üzere savunma sanayimiz daha da güçlendirilecek, TSK’nın caydırıcılığı azami seviyeye çıkarılacaktır.”)

***

Davutoğlu’nun inisiyatifiyle verilen bu taahhütlerin altında o masadaki bütün liderlerin imzası var.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da imzası var.

“Davutoğlu CHP’nin dümen suyuna girdi, Kılıçdaroğlu’nun kuyruğuna takıldı” tezviratından etkilenen AK Parti camiası mensupları bu manzara karşısında ellerini vicdanlarına koyup “Meğer Davutoğlu orada bizim endişelerimizin tercümanıymış” der mi acep?

***

Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” söyleminin hilafına her fırsatta sergilenmeye devam edilen “dinci” düşmanlığından, her fırsatta savrulmaya devam edilen “Hepiniz oradaydınız, hepiniz hesap vereceksiniz” tehdidinden ve Karadeniz gezisine Nagehan Alçı’yı da davet etti diye CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu topa tutmak gibi bağnazlıklardan anlaşılacağı üzere CHP’nin ‘ekosistem’i değişime kuvvetle direniyor / direnecek ve Kılıçdaroğlu’nun bu direnişle baş etmesi çok zor.

Karar’ın ilgili manşet haberinde “Altılı masanın ‘Anayasa’sı” diye nitelendirilen 10 maddelik “Temel İlkeler ve Hedefler”in CHP öncülüğündeki bir iktidarda ‘mahalle baskısı’ nedeniyle ihlal edilmeyeceğinin hiçbir garantisi yok.

Ama Davutoğlu’nun bu ilkeleri ve hedefleri her hâlükârda canla başla savunacağı garanti.

Öteden beri her zaman ve her yerde savunduğu gibi.

***

Kutuplaşmanın panzehri olma iddiasındaki altılı masanın aslında ‘Erdoğancılar ve Erdoğan Karşıtları’ kutuplaşmasını beslediği ve -ne kadar ilke vazedilirse edilsin- hem lehteki hem aleyhteki kamuoyu nezdinde ilk ve son tahlilde Erdoğan’a karşı cepheleşmeyi ifade eden bu masa üzerinden Millet İttifakı’na eklemlenmeleri halinde Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ne yazık olacağı kanaatindeyim.

Bu partiler ‘Ey muhalefet!’ - ‘Ey Erdoğan!’ sarmalının dışında, iktidarın gidişatını beğenmemekle beraber Erdoğan’ı candan sevmeye devam eden ve onun doğrularının yanlışlarına kurban edilmesini asla hazmedemeyip kategorik Erdoğan düşmanlığını kesinlikle reddeden kitlelere itimat telkin edecek yeni bir ittifak -bir sağduyu bloku- oluşturarak projelerini, projelerini, projelerini konuşturmalı, aksi takdirde potansiyellerini ellerinin tersiyle itmiş olurlar diye düşünüyorum. (“Üçüncü ittifak”ın potansiyeliyle ilgili yazılarım arşivde duruyor, şimdi tafsilata girmeyeyim.)

Ama bu olmayacaksa ve önümüzdeki seçimlerde iktidar değişikliği ihtimal dahilindeyse, Davutoğlu’nun altılı masa ve ötesindeki varlığı ancak hayra -en azından hayra davete- hizmet eder.

Bence AK Parti tabanı konuya bu açıdan yaklaşmalı ve Davutoğlu aleyhindeki “CHP’nin dümen suyuna girdi, Kılıçdaroğlu’nun kuyruğuna takıldı” tezviratına geçit vermemeli; duruşunu değiştirmek şöyle dursun, onu altılı masanın ortak duruşu haline getirmeye çalışan ve yukarıda mezkûr taahhütleri “Temel İlkeler ve Hedefler”e dahil ettiren hocanın hakkına girmemeli.

Oy pusulasındaki tercih ayrı konu.

Bu yazı toplam 431 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar