Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

'Cumhuriyetsiz ve halksız parti'

"CHP son yıllarda bir protokol partisi olmuş. Cumhuriyet'in partisi ve halkın partisi olamamış. Anadolu'nun partisi olamamış." Bu sözler, Baykal'a karşı adaylığını açıklayanlardan birine, Umut Oran'a ait. (Meral Tamer, Milliyet, 23 Nisan 2008) Yıl 2008.
7 yıl önce CHP genel sekreterliğinde birlikte sorumluluk üstlendiği üç arkadaşıyla birlikte partiden istifa eden kadim CHP'li Tarhan Erdem de istifa dilekçesinde "CHP'nin, karşısında olduğumuz partilerden biri haline dönüştüğü ve CHP içinde ülke ve halkımıza hizmet etme olanağı kalmadığı" ifadelerine yer verdiğini yazıyor. Erdem'in dünkü yazısının başlığı ise "CHP'den bir şey beklenmez" şeklinde.

Kurultay öncesinde CHP'ye sempati duyan köşelerde neredeyse bir tek olumlu ifadeye rastlamadım dersem, sanırım yanlış söylemiş olmam. Tarhan Erdem, "Laik demokrat kesim öylesine kuşatıldı ki, bu kuşatma altında liderliği tartışmak da bir nevi lüks oldu"diyerek Baykal yönetimini içine sindirmeye çalışanları bile makul bulmuyor. Çünkü ona göre "Son yıllarda hiçbir konuda halkın önüne geçemeyen CHP'nin, laiklik konusunda halkı yönlendireceğini beklemek gerçekçi değildir; üstelik laikliğin bu yere taşınmasında CHP liderinin sorumluluğu vardır!"

Üstelik, "ülkemizin en zorlu, hassas ve derinliği olan laiklik konusuna, ancak bilgili, çalışkan, uzak görüşlü insanların katkısı olabilir. Sabah kalkıp, gazete manşetlerinden politika ürettiğini sananların, laikliğe katkıları değil ancak, son altı yılda görüldüğü gibi, zararları olur." (Radikal, 24 Nisan 2008) Türkiye'nin bir ana muhalefet sorunu, dolayısıyla bir muhalefet sorunu olduğu düşüncesi, CHP cenahının bile paylaştığı bir konu. 36-37 ilde milletvekili çıkaramayan, ülkenin bir bölgesine sıkışıp kalan bir parti ana muhalefet partisi...

CHP: Cumhuriyet Halk Partisi... Ama "Cumhuriyet'in ve halkın partisi olamamış" bir CHP. Yani isminin içini dolduramamış bir parti. CHP'de Baykal'a karşı adaylığını koyan Haluk Koç ise, CHP yönetiminin, 28 Şubat -e muhtırası karşısında sessiz kalmasını doğru bulmuyor. Buradan bakıldığında ise, "Demokrasi" ile ilişkisi sorunlu bir parti görünümü sergiliyor CHP. Cumhuriyet yok, halk yok, demokrasi yok.

Ne var? Baykal'ın "siyasal ağırlık - sayısal ağırlık" teorisinden yola çıkan, 28 Şubat'ı sivil toplum çıkışı olarak meşrulaştıran, ve son zamanlarda, yüzde 47 oy alan iktidar partisinin kapatılmasına, sayın Başsavcı ile birlikte, meşruiyyet gerekçesi üretircesine, "İktidarların seçimden çıkmış olması demokrasiyi güvence altına almaya yetmez. Anayasa ve hukuk zafiyetleri oy oranları ile kapatılamaz" yaklaşımı sergileyen çizgisi var. Bu çizginin CHP'deki yönetim üslubu, "Tüzük" kanalıyla oluşturulmuş bir diktayı andırıyor. Ve hiç kimse, böyle bir liderlik ve böyle bir parti ile, asla iktidar olunamayacağını ifade ediyor.

Peki, şu anda 70 yaşında olan ve kendisi istemediği takdirde son nefesine kadar CHP yönetiminden asla ve kat'a uzaklaştırılamayacak olan Baykal'ın politikadaki hedefi ne o zaman? İki şey gibi gözüküyor:

1- Ana muhalefetin keyfini sürmek. Evet, gerçekten orası keyifli bir makam. Ne sizden ülke sorunlarının çözümünde elinizi taşın altına sokmanız veya yük taşımanız isteniyor ne de başka bir sorumluluk. Patlat iki demeç, gerilimi besle, sür keyfini. Bir CHP'li il başkanı Milliyet'ten Meral Tamer'e "Benim ilime Başbakan 14 kere geldi, benim Genel Başkanım son 6 senedir hiç gelmedi" demiş. Bu keyf nerede var?

2- İktidarın, seçim dışı bir yolla düşürülmesi ve herhangi bir formülle sayın Baykal'ın yer alacağı bir hükümet yolunun açılması. Bu ikinci şıkkın, çok kötü bir yol olduğu belli. Bunu Sayın Baykal'a kondurmak istemem. Ama şu 367 hadisesinden bu yana duruşu o kadar bulanık ki, onu demokrasi ile yan yana düşünmek zorlaşıyor. Buna bir de 28 Şubat günlerinin bulanık silüetleri ilave edilince, artık ortada seçimle gelme ümidi olmayan ama bir şekilde başbakan olmayı iştahla isteyen bir siyasi figür kalıyor. Değilse neden göze alır bu bulanık görüntüyü bir siyasi lider?

İnsan bazen, "CHP'deki iktidarını garanti etmek ya da, yüzde 20'yi elde tutabilmek için ülkeyi geren" bir Baykal'ı, "Ben başbakan olacaksam her şey meşru, demokrasi bile ıskalanabilir, ülke bir yargı darbesine maruz kalabilir" savruluşu yaşayan bir Baykal'a tercih etmek istiyor. Radikal'den İsmet Berkan'ın Pazartesi günü, yani Kurultay haftasına girerkenki yazısının başlığı "CHP'den neden ümidi kestim?" şeklindeydi.

Ümit ve CHP? CHP cenahı bile, bir ümit üretemezken, Halk ne yapsın? Cumhuriyet ne yapsın? Demokrasi ve Laiklik ne yapsın? "Din de bizim, devlet de bizim, millet de bizim"miş! Bilbordlarda öyle sesleniyor CHP lideri. Şu pişkinliğe bakın! Hukuk devletinin saygıdeğer simaları! Bu sözleri Başbakan Erdoğan söylese, böyle seyreder miydiniz?

bugü

Bu yazı toplam 590 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar