Bu kadar “yerli düşman” varken, “ithal gâvur”a hiç gerek yok!

Dün, televizyonlardan birinde, “sunucu ve konuğu” sohbet ediyorlardı...1974’teki “Kıbrıs Harekâtı” günlerini yaşamış olan sunucu, konuğuna diyordu ki;

“O yıllarda, siyasiler de, halk da, öyle bir ayrışma içindeydi ki, kahvehaneler bile ayrılmıştı... Sağcılar solcuların, solcular sağcıların kahvesine gitmez, hatta birbirlerinin kahvesini tararlardı...

Siyasiler ise, neredeyse birbirlerinin gırtlağını sıkacak derecede öfke doluydu... Birbirlerini acımasızca eleştiriyor, düşmana saldırır gibi saldırıyorlardı!..

Ama, ne zaman ki;

Kıbrıs Harekâtı başladı; bütün düşmanlıklar, kamplaşmalar, eleştiriler bıçakla kesilir gibi kesildi, herkes birbirine kenetlendi... Adeta tek yürek, tek vücut olmuştuk... Harekât süresince de birlik ve beraberlik görüntüsü aynen devam etti...

Merak ediyorum;

Toplum olarak eski hassasiyetlerimizi mi yitirdik, yoksa bir savrulma mı yaşıyoruz?..

Şu hâle bakın;

Ankara’da büyük bir patlama olmuş, 97 insanımızı kaybetmişiz ama dış mihraklı olduğu belli olan bu saldırıya karşı bir ve beraber olmak yerine, tam bir savrulma içindeyiz!..

Kimi Hükümet’i suçluyor, kimi devleti katil ilân ediyor!..

Sahi, ne oluyor bize?”

SANKİ GÂVUR MEDYASI!

Konuk olan şahıs, toplumda bir “ayrışma ve kamplaşma” olmadığını,“karşılıklı restleşme”nin “siyasiler” arasında olduğunu söylese de, görünen manzara, pek de öyle değil!..

“Siyasî partiler” de, “vatandaşlar” da, maalesef tam anlamıyla ayrışmış, kamplaşmış durumda!..

Bazı “gazeteler-televizyonlar” desen; Tam anlamıyla “Türkiye düşmanı, devlet ve Hükümet düşmanı!”

“Solcu sendikalar” da öyle!..

Şu hâle bakın;

Ankara’daki eylemin organizatörlüğünü yapan sol sendikalar; ülkenin tam da birlik ve bütünlüğe ihtiyaç duyduğu şu günlerde “grev” kararı alarak üyelerini sokağa davet ediyorlar!.. Sosyal medya üzerinden “hayatı durdurun” çağrıları yapılırken, terör medyası da provokatif eylemlere duyuru ve haber desteği sağlıyor.

Meselâ: “PKK’nın Can’daşı” tarafından yönetilen Cumhuriyet gazetesi,Türkiye genelinde yapılan eylemlerin hayatı durdurduğunu belirterek, terör mağdurlarının hükümetten hesap soracağını söyleyebiliyor!.. Terör saldırısında ölenler için mizanpajını değiştiren gazete, eylemlerde yer alan bir pankarttaki; “Acımız da büyük, öfkemiz de! Yastayız!.. İsyandayız”yazısını manşet yaparak, isyanı büyütmeyi hedefleyebiliyor...

“CHP’ye yakınlığı”yla bilinen Yurt Gazetesi ise, “Türkiye Ayakta” başlığını atabiliyor... PKK’nın yayın organı Evrensel, “Yastayız, isyandayız, grevdeyiz” manşetiyle ülkenin hep birlikte hükümete tepkili olduğunu öne sürebiliyor!..

Hadi, Cumhuriyet, Yurt ve Evrensel gibi gazetelere “marjinal gazeteler”diyebilirsiniz... Peki, “Aydın Doğan’ın Hürriyet’i”ne ne demeli?.. O da, tıpkı“marjinal gazeteler” gibi “Türkiye ayakta” manşetini atarak “teröre davet”anlamına gelen “grev”e destek vermiş iyi mi?..

Hürriyet böyle bir başlık atar da; onlarla “Ananas ve Tesbih ittifakı” kuranParalel İhanet Çetesi’nin yayın organı Zaman, bu “kaos ittifakı”ndan ayrı kalır mı?..

“Bremen Mızıkacıları”na Zaman da uymuş, hatta daha ileri gidip, demiş ki;“Gezi Parkı eylemleri yeniden başlayabilir!”

Lütfen dikkat;

Hürriyet’inden Zaman’ına, Cumhuriyet’inden Taraf’ına, Evrensel’inden Yurtve Özgür Gündem’ine kadar; “Devlet’i, Hükümet’i ve Türkiye’nin geleceğini hedef alan” bu gazeteler, herhangi bir “düşman ülkesi”nde değil, maalesef “Türkiye’de” yayınlanıyor!.. “Özgür medyaya baskı”dan dem vurulan Türkiye’de!..

Bu gazeteler;

Sadece “Türkiye’nin istikrarı”nı değil, “Türkiye’nin istikbali”ni ve hatta“Türkiye’nin istiklâli”ni hedef alan “uluslararası güç odakları”nın,“istihbarat örgütleri”nin, “küresel vampir”lerin değirmenine su taşıdıklarının ya farkında değiller ya da bilerek yapıyorlar!..

Dolayısıyla;

Şu kritik günlerde, “Türkiye düşmanlığı” yaparak “düşmanın ekmeğine yağ süren” bu gazeteleri, sakın ola unutmayın!..

Yazın, hafızanızın bir kenarına!..

Hani, yarın-bir gün “basın özgürlüğü” veya “özgür medyaya baskı” filân dediklerinde, karşılarına dikilip; “Ulan” deyin; “Ulan, Türkiye düşmanlığı yapmaktan daha büyük özgürlük mü olur?!?”

Sadece “medya”yı değil, “HDP’nin talebi” üzerine “hayatı durdurma”çağrısında bulunan DİSK’i, KESK’i, TMMOB’u ve TTB gibi örgütleri de hafızanızın bir kenarına not edin!..

Çünkü, bu günler geçecek!..

Türkiye, bu günleri atlatacak!..

Ülke normale döndüğünde, bunların hesabı mutlaka sorulmalıdır!..

ECEVİT VE DEMİRTAŞ!

Sadece bu “gazete” ve “sendika”lardan değil, “HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş”tan da hesap sorulmalıdır!..

Hem “yalancılığından” hesap sorulmalıdır, hem de “Türkiye’yi yabancılara şikayet etmesi”nden!..

Açık ve net söyleyeyim:

Bülent Ecevit’i günahım kadar sevmezdim... Ama, bir yönü vardı ki,“takdir” ederdim...

Bu takdirimi de, 28 Haziran 2014 tarihli “Ecevit de CHP Genel Başkanı’ydı... Ama jurnalci değildi” başlıklı yazımda şöyle dile getirmiştim:

Ecevit’in “tavır”larını, “görüş”lerini ve “icraat”larını çok eleştirdim... Ama, kabul etmek gerekir ki; Ecevit’te; zaman zaman ortaya koyduğu bir “devlet adamı olgunluğu” vardı... Malûm, o da, bir “12 Eylül mağduru”ydu... Tutuklanmış ve partisi CHP kapatılmıştı...

Sonraki yıllarda düzenlediği bir basın toplantısında, “Batılı gazeteciler”sormuştu Ecevit’e; “12 Eylül rejimi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?”

Ecevit, şu cevabı vermişti: 

“Ben yurdumun iç meselelerini burada sizinle tartışamam!”

CHP, aynı CHP... 

Ama, başında Ecevit yok, Kılıçdaroğlu var... Ve bu Kılıçdaroğlu; daha önceAvrupa ve ABD’de yaptığı gibi, dün de Almanya’da yine “Türkiye’yi şikâyet” etmiş... Bununla da yetinmeyip; 

“IŞİD’in kullandığı silahların büyük kısmı Türkiye’den giden silahlar”diyerek; “Tayyip Erdoğan’a duyduğu kin”in hangi seviyelerde olduğunu göstermiş!.. 

Şu hâle bakın: Adam, elinden gelse; “Türkiye teröristlere yardım ve yataklık ediyor” deyip, ülkeye “ambargo” konulmasını isteyecek!..

“Tayyip düşmanlığı”nın gözlerini kör ettiği Kılıçdaroğlu’na bakınca,Ecevit’e rahmet okuyasım geliyor!..

Dediğim gibi, Ecevit’i hiç sevmedim... Ama, gördüğünüz gibi, “takdir”ettiğim yönü de vardı... Hiç olmazsa, “yerli bir tavır” sergilemişti!..

Peki, ya Selahattin Demirtaş?..

Onu da hiç sevmedim!..

“Samimi ve dürüst” bulmadım!..

Üstelik, bugüne kadar “takdir” edeceğim bir tavrını da hiç görmedim!..

Tam aksine, her geçen gün biraz daha nefret ediyorum!..

GAMMAZCI SELAHATTİN!

Gel de nefret etme!..

Herhalde biliyorsunuz, bir “Yahudi kanalı” olan CNN Internationaltelevizyonuna çıkan Selahattin Demirtaş, orada Frederik Pleitgen’in sorularını cevaplamış!..

“Ankara’daki patlama” ile ilgili bir soruya cevaben demiş ki;

“Şimdiye kadar 98 arkadaşımız yaşamını yitirdi, 100’den fazla kişi de yaralandı. Henüz kendilerini patlatan canlı bombaların kimliğiyle ilgili bir açıklama yapılmadı. Son altı ayda çok sayıda saldırıyla karşı karşıya kaldık. Bu saldırıyı IŞİD’in yapmış olabileceğine dair işaretler var ancak devlet içinden de IŞİD’i destekleyen kişilerin olduğunu düşünüyoruz.”

Sunucu, neredeyse “oh, oh” deyip, göbek atacak!.. 

Öyle ya, “Türkiye’yi kötüleyecek” bundan alâ ifade mi olur?..

Bu şehvetle sormuş Demirtaş’a;

“Yani, saldırıdan hükümeti de mi sorumlu tutuyorsunuz?”

“Cerahattin” Demirtaş, gaza gelip, sunucuya şu cevabı vermiş:

“Tabii ki sorumlu tutuyoruz. IŞİD’e karşı etkili bir mücadele yürütülmedi. Ankara, MİT’in de bulunduğu koca bir şehir olmasına rağmen gerekli güvenlik önlemleri alınmadı.”

Artık, Türkiye için bir “Cerahat” olmaya başlayan Selahattin Demirtaş’ı veKemal Kılıçdaroğlu’nu niye sevmediğimi şimdi anladınız mı?..

Daha önce dedim ya;

Kılıçdaroğlu ve Demirtaş’ın yanında Ecevit, yunmuş-arınmış sayılır!..

PKK’NIN KATLİAMLARI

Durun, daha bitmedi...

Demirtaş’a göre; Ankara’daki patlamayı, “IŞİD’in gerçekleştirdiğine dair işaretler” varmış ve “Devlet içinde IŞİD’i destekleyen kişiler olduğunu düşünüyorlarmış” ya, sormak lâzım, bu “sorumsuz” adama;

l PKK, 22 Mayıs 2007’de Ankara’nın Ulus semtinde bulunan Anafartalar Çarşısı önünde intihar saldırısı düzenlemişti. PKK mensubu canlı bombaGüven Akkuş’un gerçekleştirdiği patlamada 8’i Türk, 1’i Pakistan vatandaşı olmak üzere 9 kişi can verirken 121 kişi ise yaralanmıştı.

l Aynı PKK, yine Ankara’da 20 Eylül 2011’de bomba yüklü araçla saldırı düzenlemişti. Çankaya Kaymakamlığı’nın önündeki Kumrular Caddesi’nde gerçekleştirilen patlamada 5 kişi ölmüş, 40’a yakın kişi yaralanmıştı.

Soralım Bay Demirtaş’a;

Aydın Kuşadası’ndaki, İstanbul Taksim’deki, Antalya Konyaaltı’ndaki saldırıları yapan PKK’ya yardım ve yataklık eden “Devlet”(!) miydi, yoksaDAEŞ’i de kullanan “uluslararası güçler” mi?..

Peki, 27 Temmuz 2008’de İstanbul Güngören’de araç trafiğine kapalıMenderes Caddesi’nde 5’i çocuk 18 kişinin ölümüne ve 150’den fazla insanın yaralanmasına yol açan bombalı saldırıları kim düzenlemişti?

Sizin sırtınızı yasladığınız “PYD veya PKK” mı, yoksa “Katil Devlet”(!) mi?!?..

Senin gibi “sorumsuz” bir adam “Kürtlere lider” olacak öyle mi?.. 

Senden var ya; ne “cacık” olur, ne de “turşu!”

ONLAR DIŞTAN, BUNLAR İÇTEN!

Bu “televizyon”lar, bu “gazete”ler, bu “sendika”lar ve bu “HDP’li”ler var ya, eğer “adam” olsalar, eğer “kuş kadar beyinleri” bulunsa, “Ankara’da bomba patlatanlar”ın hedefinin; “bu coğrafyada yaşayan her şey, herkes, her kurum, Türkiye’nin istikrarı, istikbali ve istiklâli” olduğunu düşünürler ve çirkin oyuna gelmezlerdi!..

Ama bunların “Türkiye” diye, “vatan” diye, “millet” diye bir dertleri yok!..

Bunların yaptığını;

“Gâvur” olsa yapmaz!..

Demek oluyor ki;

Biz “hassasiyet”lerimizi değil, “haysiyet” ve “şahsiyet”imizi kaybettik...

Öyle olmasa, ortalıkta bu kadar çok “haysiyetsiz, şahsiyetsiz, şerefsiz ve alçak” olur muydu?..

Şu hâle bakın;

“Düşman ve yerli gâvurlar, işbirliği yapmış; biri dıştan, biri içten Türkiye’yi yıkmaya uğraşıyorlar!”

“16 Türk devleti”ni yıktıkları gibi!..

Ama bu defa, yıkamayacaklar!..

Çünkü devlet;

“Yerli ve millî”lerin elinde!..

Ve ayrıca; “düşman”ları da, “yerli işbirlikçiler”ini de tanıyoruz!

Heyyy sen... Sobe!..

Güya terörü protesto ettiler... İzmir’de Yeni Asır’a karşı resmen terör estirdiler!

Yer İzmir... Tarih 12 Ekim 2015 Pazartesi... 

Yani, önceki gün... 

“Ankara’daki patlamayı protesto” yürüyüşünde konuşan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı; kendileri gibi düşünmeyen gazeteleri, yani“Okyanus Medyası ve Paralelci Medya dışındaki gazeteleri hedef gösteren” ifadeler kullanıyor!.. 

Gazetelerin “yayın politikaları”nı eleştirmek yerine, “gazete çalışanları”nı hedef gösteriyor!..

Ve dün... Sayıları 11 olan “barış yürüyüşçüsü(!)” saldırganlar, İzmir Çankaya’daki Turkuvaz Medya Grubu’na ait Yeni Asır gazetesinin binasına girmeye çalışıyor... Güvenlik görevlileri, bu “Barışçı (!) teröristleri” elbette engelliyor!..

Yeni Asır Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı diyor ki; “DİSK Temsilcisi Memiş Sarı, gazetemizi hedef göstermişti!”

Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve cevap verin: Bu “tahammülsüz”lerden, bu “saldırgan”lardan hiç “barış” beklenir mi?.. Adamların dillerinde “barış”olsa da genlerinde “savaş” var!..

 Barış diye diye, resmen savaşıyorlar!..

Yeni Asır’“geçmiş olsun” derken; Memiş Sarı’nın tahrikkâr konuşmasını ve bu saldırgan üslubu “eleştiri” olarak gören İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ni kınıyorum...

Sahi, “terör” bu değil de, nedir?.

yeniakit

Bu yazı toplam 459 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar