Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Biz “zaten bir Matrix’de yaşıyoruz”

Ve Şeytan size; “yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat vaad ediyor”... Oysa sizin inandığınız dinler, size öldükten sonra bilmediğiniz bir alemde bir cennet vaad ediyor. O cennete ulaşmanız için sizin önünüze birtakım engeller koyuyor ve sizi cehennemle tehdit ediyor.

Oysa Şeytan size “Tanrı olma”nın kapısını açıyor ve cehennemi olmayan, herkesin girebileceği bir cennet vaad ediyor. İnsanın azgın iştihasını tatmin için ona cehenneme benzer, ama dilediğin zaman çıkabileceğin, kaçabileceğin bir astral mekandan söz ediyor.

Sen de tanrı olabilirsin. Yarattığın bireyler üzerinden sanal alemde her türlü deney yapabilirsin.

İnsanı önce bir “Yaratıcı”, sonra da “ahiret” inancından kopartmak istiyorlar.

Tanrı aslında Hz. İsa örneğinde olduğu gibi yarattığı insanları doğrudan yönetmek için peygamber kılığında insanların arasına karışıyor, sonra kendi dünyasına çekiliyor. Dünya bir makine gibi kurulmuş ve işliyor. Eğer müdahale etmek gerekirse, Melekler devreye giriyor. Bugünkü Tanrı öteki Tanrıları susturmuş, bir yere hapsetmiş. Ama onlar trojanlarla sisteme müdahale etmeye çalışıyor. Şeytan ise Tanrı tarafından teslim alınamamış. Şeytan öteki Tanrılar ve bugünkü Tanrıdan umudunu kesmiş ve insanlığa büyük bir hizmet yaparak onları Tanrıların kulluğundan özgürleştirmek ve onlara Tanrı olma yolu tekrar açmak istiyor. Ve tabii kendi de bu durumda “Tanrılar tanrısı” olacak.

Harari durduk yerde Hayvandan Homo Sapines’e, Homo Sapines’ten Tanrıya” demiyor. Ya da Elon Musk, durduk yerde “aslında biz bir Matrix’de yaşıyoruz” demiyor. Bizim onlara göre bugün yaşadığımız Matrix bize sorularak oluşturulan bir Matrix değil. Şeytanın vaad ettiği yeni Matrix’in bu anlamda iki üstünlüğü var (!), birincisi biz bu MetaVerse’de kendi Matrix’imizi dilediğimiz gibi oluşturabileceğiz, herhangi bir sınır ve yasak yok. İkincisi de bu yeni Matrix’de biz de Tanrılaşma yolunda bir evrim geçirebileceğiz. Bir diğer avantajı ise, eski cennete ulaşmak için ölene kadar çalışmak ve sonunda ölmeniz gerekiyor. Bu yeni cennet ise size hemen, şimdi, anında varolma, yeni cennetin inşası aşamasında “temelden alım yaparak” ucuza getiriyor. Ve tabii, yeni cennet inşa edilirken siz kendi yerinizi önceden alırsanız, içini ve çevresini ona göre düzenleyebilir. Orada istediklerinizi önceden temin için daha şanslı olabilirsiniz. O dünyadaki kazanımlarınızı o dünyada harcayabildiğiniz gibi, bu dünyaya da aktarabiliyorsunuz. Bildiğimiz cennetteki nimetleri bu dünyaya taşımak diye bir şeyden söz etmiyor kimse.

Şeytan (Lanetullahı aleyh) cennet pazarlamacısı çıktı. Ayet bizi uyarmamış mı idi, “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” diye. O’nun mülkünde, O’nun kullarını kullanarak onları kaldırmaya çalışan bir Şeytan var bugün karşınızda. Ve sizi, artırılmış gerçeklik ve DeepFake’lerle donatılmış kendi “cennet”ine davet ediyor.

Dikkat edin, filmler, oyunlar ve dizilerde bu konular örtülü ve açık olarak işleniyor.

Aslında maddenin sırrı çözüldü. Her şey bir dalga boyu ve onun titreşiminden ibaret. Madde dediğimiz şey bunun birim alanında yoğunlaşırken, oluşturduğu kombinizasyondan ibaret. Madde bu da, ruh, can, nefs, akıl nerede? Bunların insanın dört asli cevheri. Hayvanlarda ve bitkilerde can var. Hayvanlarda sınırlı bir nefs ve sınırlı bir akıl var. Aslında bitkilerde de canın içinde bunlar sınırlı ölçüde var. Bir de Ruhun dostu Melek, Nefsin dostu Şeytan ve iyi ve kötüsü ile bir de Cin var! Bunlar farklı boyutlardaki yaratıklar. Farklı boyutlarda yaratılanlar farklı zaman dilimlerinde yaşıyorlar ve farklı bir mekanda bulunuyorlar. Hz. Peygamberin İsra hadisesi, Hz. Musa’nın Hızır’la yolculuğu, Hz. Süleyman’ın Belkıs’ın tahtını getirtmesi, Hz. Süleyman’ın karınca ve kuşlarla konuşması bize farklı boyutlar arasında geçişin mümkün olabileceğini göstermiyor mu?

Daha bir Amentüyü bilmiyoruz, bu konuları nasıl anlayacağız. “Doları indiren, çıkaran da Allah” diyorum, birileri isyan ediyor. İyi Hz. Adem’i de, Fatih Sultan Mehmet’i de, Mustafa Kemal’i, Hitler’i, Stalin’i, Menderes’i de yaratan ve öldüren Allah. “Ve bil gaderi, hayrihi ve şerrihi minellahi teala.” Hayır da şer de Allah’ın iradesi içindedir.

Bakın Kaderin ne olduğunu bilmediğimiz anlaşılıyor. Kadere inandığını söyleyenlerin bir kısmı da Kaderiyeci olup çıkıyor. Onlar söyler, “Allah’ın takdiri olduğuna göre kişinin sorumluluğu olamaz”.

Öyle mi! Öte yandan biz biliyoruz ki, yaptığımız her şeyden, yapmamız gerekirken yapmadığımız her şeyden sorumlu tutulacağız. İş “beni bir tek sen anladın, onu da yanlış anladın “ gibi mizahi bir yere geliyor.

Allah iradesi ile her şeyi yarattı. İyi de, kötü de Allah’ın iradesi içindedir. Ama Allah bize Rızasına uymamızı söyledi. Onun için peygamberler, kitaplar gönderdi. Kötülük yapanları bu dünyada da Ahirette de cezalandıracağını söyledi. Bütün kötülüklerin anası olan Şeytanı yarattı ve ona kıyamete kadar mühlet verdi. Nefsimiz Şeytanın içimizdeki misyoneridir bu anlamda.

Aklımızla, Ruhun ve meleklerin çağırdığı yönde ilerlersek, vijdanımızın sesine kulak verirsek rızaya, cennete ulaşacağız. Ekmeli mahlukat, eşrefi mahlukat olacağız. Nefsimize uyarsak, Şeytana uymuş olacağız, gazaba uğrayacak, esfeli safilin olacak ve cehenneme gideceğiz. Bu dünya imtihanının anlamı bu.

Bunu anlamadan dünya hayatını anlamak mümkün değil. İyilik yapanlar da, kötülük yapanlar da bu işlerin iradesinin Allah’ın elinde olduğunu ve Allah’ın her şeyi bildiğini bilmesi gerek. Aksi halde Yaratılış bilgisinden, gayesinden haberdar olmamız mümkün değil. Allah’ı bu iradesinden dolayı kimse sorgulayamaz da, dirilten ve öldüren O’dur. Veren de O, alan da. Ve bütün bu yaratılış sürecindeki her olaydan dolayı Allah’ın rızasına dayalı cennet, ya da gazabına dayalı bir cehennemi hakkedeceğiz. İnsanlar bu dünyada yapmaları gerekirken yaptıkları ve yapmadıkları ya da söylemeleri gerekirken söyledikleri ya da söylemedikleri ile ya kendi cennetlerine sırtlarında tuğla, ya da kendi cehennemlerine sırtlarında odun taşıyacaklardır.

Din konusunda sokaktaki kalabalıklar değil, siyaset, bürokrasi akademi, mediadaki “çok önemli kişiler”in cahillikleri gerçekten dehşet verici. Sonunda yöneticiler de halkın bir parçası. Tencere yuvarlanıyor kapağını buluyor. Cami demek ki, bu konularda görevini tam olarak yapamıyor. Cemaat güzel örnek olamıyor, güzel söz ve hikmetle bu dini insanlara anlatamıyor. Bu da bizim sorumluluğumuz. Eğitime gelince “Cehaletin bu kadarı zaten ancak eğitimle mümkün olabilirdi”.

Peki biz şimdi, yaşamakta olduğumuz olayları bu insanlara nasıl anlatacağız. Daha faiz, riba, kur, enflasyon tartışmasının içinden çıkamıyoruz. İşimiz zor. Peki bu durumda Great Reset, Trans Humanizm fitnesini nasıl anlatacağız. Artık aklımızı başımıza toplamamız gerek. Ya Rab bize Hakkı Hak, batılı batıl göster, Hak’ta toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanları değil. Son bir not: Allah cahillere ve zalimlere yardım etmez. Onların işlerini sarp dağlara sardırır, üstlerine pislik yağdırır.

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 389 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar