Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Bir türlü olamamak…

Evet bir türlü olamıyoruz…

Neyi olamıyoruz?

Adam olamıyoruz, mesela…

Hukuk devleti olamıyoruz.

Ekonomiyi düzeltemiyoruz.

Eğitimi düzeltemiyoruz.

Cemil Çiçek söyler durur, izin günlerimde karşılaştık, bir ortamda yine söyledi:

-Bu iş 400 yıllık mesele. Onlarca siyasetname yazılmış, padişaha uyarılar niteliğinde… Problemler sıralanmış, aşağı yukarı 7 başlık altında. Rüşvet de var onların arasında, liyakate riayet etmemek de var, hukuksuzluk da var. “En çok rüşveti kadılar alırdı” yazılmış bir kısım tarih notlarında…

Ekonomiden bir örnek verdi yine, “18 defa IMF’ye başvurmuşuz ekonomiyi düzeltmek için, şimdi de IMF politikalarını uyguluyoruz” dedi. 18 defa çukura düşüp, yine de ders alınmaz mı?

Cumhuriyet’in 100 yılını devirdik. Bir türlü olamıyoruz.

Meclisimize bakın, Yargımıza bakın, Hukuk kurumlarımız arasında insan haklarının nasıl kaybolduğuna bakın, bunları da ilk defa görmüyoruz.

Hani rivayete göre Osmanlı’nın en uzun süre tahtta kalan padişahı Kanuni Sultan Süleyman bir vasiyet yapmış. Bir sandığı göstererek “Ben öldüğümde bu sandığı da benimle birlikte mezara koyun” demiş. Vefat ettiğinde sandığı getirmişler mezara koymak için, merak bu ya, dönemin Şeyhülislam’ı Ebussuud Efendi, açtırmış sandığı, acaba içinde ne var, diye bakmışlar.

Ebussuud Efendi, şaşkınlık içinde, Padişahın sandıkta kendi fetvalarını topladığını görmüş. Şöyle söylenmiş kendi kendine:

-Hey gidi koca Hünkâr, sen kendini kurtarmışsın, yarın Allah’ın huzurunda “Ne yaptıysam Şeyhülislam fetvası ile yaptım, işte belgeleri” diyeceksin. Ya biz ne yapacağız?

Bu rivayet meşhurdur. Böyle bir şey olmuş mudur, tam böyle mi olmuştur, Kanuni gerçekten her işini fetva ile mi yapmıştır, fetvalar yanlış yapan yöneticileri kurtarır mı, bilmiyoruz. Bunlar “Osmanlı hukuka bağlı hareket ediyordu”nun örneği olarak sunulur.

Şöyle bir ihtimale ne dersiniz?

-Belki de Kanuni, kendi uygulamalarından içine sinmeyenlerini yine de yapmak için Şeyhülislam’ın fetvasını kolaylaştırıcı, içine sindirici bir unsur olarak kullanmıştır.

Belki de onun için Ebussuud Efendi, “Sen kendini kurtardın, biz ne yapacağız?” gibi bir sızlanma yaşamıştır.

Hoş, bu tür konular için bir de Hazreti Peygamber’in hadis-i şerifi rivayet edilir:

“-Müftüler fetva verse de sen kalbine danış.”

Çünkü, hep biliyoruz, “fetva” bir şekilde alınabiliyor. Yüksek faize de fetva alınabiliyor, faizsizliğe de… Ya da fetva alabileceğimiz “Hoca”lara soruyoruz, bazen de o “Hoca”ları göreve getiriyoruz.

Bazen de “Hoca”ların yerini “Hakimler- Savcılar” alıyor.

Ne dersiniz, bugünkü hünkârlarımız, yukardan aşağı tüm icra makamları, “Öte” tarafa sandık sandık fetva götürseler olmaz mı?

Ne dersiniz, bugünün Kanunileri de “yanlışları meşrulaştırmaya” onay alabilmek için özel hukuk ve yargıçlar düzeni oluşturma imkânını kullanıyor olamazlar mı?

400 yıldır süren “olamama”yı, hangi “Yüzyıl”da “olur” hale getirmeyi başarırız? Gençlerimiz neden geleceğe dönük ümit besleyemiyorlar? Neden “Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele” diye yola çıkan “İyi başlangıçlar” 22 yıl sonra başa dönüyor ve ülke, ve dahi milyonlarca insan, derin bir kıvranma, boğulma hissi içinde “Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele” edecek yeni kadroları bekler hale geliyor?

Neden birileri başarıyor da mücadeleyi, biz başaramıyoruz?

Aynı maratonu koştuğumuz dünya ülkelerinde birileri bitiş çizgisine yaklaşmışken, biz hâlâ çoook çok gerilerde debelenip duruyoruz. Bir de aynı maratonu koştuğumuzu sanıyoruz.

Cuma günü 15 Temmuz’dan sonra “Gazi Meclis” olan Meclisimize baktım da, milletvekillerinin haline baktım da, iktidarın haline baktım da, muhalefete baktım da, yerden silinen kanlara baktım da, magandalığın orada da iş yaptığına baktım da, yol kesip halay çeken düğün magandalarını garipsemedim.

Adalet aramak ne biz ne? Olmak ne, biz ne? Gençlerin olan bitenlere bakıp ülke adına “yaka silker hale gelmesi” buna karşılık “Giderlerse gitsinler” pervasızlığı gelecek adına ümit veriyor mu, bir de şu meşhur “Rasyonaliteye geçmekten başka çıkar yolumuz kalmadı” sözü, yukardan aşağıya icrayı belirleyenler tarafından yeterince içselleştirilmemiş olabilir mi, diye sorayım, yazı bitsin…

BAHÇELİ’DEN AKP’YE “AFERİN”

Bazen önceden uyarırdı ortağını Bahçeli, bu defa ardından “Aferin” dedi. Bahçeli bu, her durumda rol üstleniyor. Ona göre kan dökülen Meclis’te "AYM'nin laçkalaşmış hak ihlali kararı çöpe atıldı." Kararı çöpe atıldı denilen kurum, ülkenin en yüksek hukuk kurumu Anayasa Mahkemesi… Bahçeli’nin ortağına yönelik “Aferin”i ne şöyle geldi: “AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi olmadan da gereğini yapmıştır.” Eee, yadırgatıcı değil tabii, 6 yıllık beraberlikte birileri rüştünü ispat edecekti elbet. “Aferin” Ak Parti’nin Meclis kadrosuna… Milletvekili yumruklayarak da oluyor parlamento hizmeti!!! Bahçeli kolay ödüllendirmez adamı!

Bu yazı toplam 186 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar