Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bir 'hayat'a çattık ki!

Dost acı söyler. Bugün size acı şeyler söyleyeceğim. Lütfen beni bağışlayın.
Gidişat iyi değil. Herkes bir kurtarıcı bekliyor.
Herkes bütün kabahati karşısındakilerde görüyor.
Hayır, “vel asr…” da söz edilen pek azımız müstesna, biz hepimiz itiraf edelim zalimlerden, cahillerden olduk. Gelin tevbe edelim. Herkes önce kendi nefsine baksın, sonra tarafı olduğu sosyal çevreye baksın.
Kendi gözündeki merteği çıkartsın, başkasının gözünde çöp aramadan önce.
Kur’an Kursu'ndan gelen çocuğun öldürülmesine yardım ve yataklık eden, cinayeti işledikten sonra gidip, abdest alıp namaz kılıyor?
Bunu biri bana anlatsın.
Ne oluyor? İnsin Şeytanları her yerde, köşe başlarını tutmuş, çoğu da VIP, CIP..

Bakın, çaresiz ve çözümsüz değilizama gidişin sonu hayır değil. Son pişmanlık fayda sağlamaz. Yokuş aşağı koşar gibi gidiyoruz.
Bakın zaten biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. O “alemlere rahmet” olarak gönderildi ama gelinen noktada bizim kendimize hayrımız yok, ailemize, topluma, ümmete hayrımız yok. Bakın Gazze’de, diğer İslam beldelerinde yaşananlara!

Öyle bir zaman gelecek ki, zamanın, paranın bereketi kalmayacak. Sözün de değeri insanın insana, kadının kocasına, kocasının karısına, kardeşlerin, akrabaların, komşuların birbirine güveni kalmayacak. Yiyecekler doymayacaklar, hasta olacaklar şifa bulmayacaklar. Kendileri başkalarının çığlığını duymayacak, kendi çığlıklarını da başkalarına duyuramayacaklar. Gözleri olacak görmeyecekler, kulakları olacak duymayacaklar, kalpleri olacak hissetmeyecekler. İhtirasla işledikleri şeylere kavuştuklarında pişmanlık yakalarını bırakmayacak.

Şizofreni, erken bunama, kalp, kanser, alerji hastalıkları artacak. Daha çok kehanet, daha çok cinni olaylar, hulul hadiseleri yaşanacak. Daha çok ezoterik olay, daha çok uzayla ilgili kozmik hikâye duyacaksanız. TeknoMucizeler yaşayacaksınız. Gen implantı, genetik manipülasyon haberleri gelecek. BioHacker’lerin adının daha çok geçeceği söylentiler dolaşacak ortalıkta. Hayvanlaşan insanlar, insanlaşan hayvanlar, ara form bitki ve diğer canlılar. Halogramik yöntemlerle Mehdi, Mesih de indirebilirler gökten, Lucid dream’da yeni aşamaya geçtiler, eş zamanlı farklı yerdeki insanlar ortak rüyalar görüp süreci etkileyebilirler. Astral yolculuğa çıkıp, gerçek dünya ile sanal dünya arasında sıkışıp kalabilirler. Boyutlararası yolculuk yapalım, zaman ve mekân dışı alemlere dalalım derken, hangi alemde yaşadıklarını şaşırabilirler.

Biliyorum, söylediklerim çok hoş şeyler değil. Buna hazırlıklı olmanız gerek. İş işten geçtikten sonra yapacak bir şey yok. Çocuklarınızın elinde akıllı telefonlar, tabletler. Her yerde bilgisayar ve bilgisayar oyunları, dizi filimler. Çocuklarınız evde yanınızda zannederken siz, birileri subliminal mesajlarla, bio rezonans yöntemleri ile frekanslarla, MK Ultra dedikleri beyin kontrol ve manipülasyon yöntemleri ile onların aklını alıp götürebilirler. Sadece siber kumar yok, siber uyuşturucu da var. 5G’lerle “Dijital altyapı”yı siz kuruyorsunuz ama unutmayın, onlar “Dijital dönüşüm”ü sizden önce sağlıyorlar. Birileri bu gerçekleri görmek, duymak, bilmek istemiyor sanki.

Bakın hep söylüyorum. Siber işgal başladı. Beynimiz işgal edildi. Kalbimiz işgal edildi, midemiz işgal edildi, damarlarımız işgal edildi. Siber bir savaşın içindeyiz. Yedikleriniz, içtiklerinizin farkında mısınız? Dünyanın en büyük mafiası İlaç ve gıda mafiası’dır. Bütün yediklerimiz, içtiklerimiz nerede ise sistemin kontrolünde. Her şeyin geri ile oynadılar nerede ise. O Modern HASTAhaneler artık ŞİFAhane değil. Her Doktor “Tabib”, “Hekim” değil. Konuya hâkim değil. Her Ecza’cı, “Ecza” yapmıyor, ürün satıyor.

Tamam doğru insanlar, doğru yöntemler de hiç yok değil ama tek gerçek bu değil. İlaç, gıda ve sağlık, hem ekonomik açıdan ve toplumun akıl ve beden sağlığı açısından çok ciddi bir bağımlılık sorunu. Bunun eğitimi, teknolojisi, mevzuatı, ekonomisi, mesleki örgütlenmesi de bu Şeytani oyuna zemin hazırlıyor. Sağlık, Ziraat, Veteriner, Biyoloji, Biyokimya ve Gen mühendisliği bu anlamda, bugün insanlık için ciddi bir sorun. Psikoloji ve sosyoloji de bu hali ile giderek Globalistlerin emellerine hizmet ediyor büyük ölçüde. Aslında Teoloji ve Felsefe ile de bunun düşünsel altyapısını oluşturuyorlar. İnsanlar durduk yerde Deist, Agnostik, Satanist olmuyor. Bu hedefe giderken Tarih algısını da dönüştürdüler, gelecek tasavvurunu da.. Önce bunun farkına varmamız ve sonra da bu girdaptan çıkış yollarını bulmamız gerekiyor.
Bakın, “Çaresiz değilsiniz, çare SİZsiniz!”

Bakın gençler durduk yerde uyuşturucuya, alkole, kumara yönelmiyor. Keyf ve heyecan verici maceralara yönelmiyor. Dünya hayatını bir oyun ve eğlence olarak algılamıyor. Şeytan önümüzden, arkamızdan, sağımızdan solumuzdan, üstümüzden, altımızdan saldırıyor. Daha akıllı, daha dürüst, daha cesur olmamız gerek.
Ailemize sahip çıkmamız, Allaha yönelmemiz gerek.
Çalışan kadınlar artık evlerine dönmeyi düşünseler.
Artık emeklilik hakkı kazanıyorlar, vergi veriyorlar, para kazanıyor, kariyer yapıyorlar ama artık çocuk doğurmuyorlar. Doğuranlar da çocuklarına ayıracak vakitleri yok. Siz onları ana okuluna gönderiyorsunuz ya onlar da sizi Huzurevi’ne gönderecek. O zaman anlayacaksınız ana okulunda ana olmadığını ve huzur evinde de de huzur. Zaten EV’den kaçarken, evinizde de huzur yoktu. İş yerinizde de yok. Olmayacakta. Çünkü bizin kendimizi değiştirmemiz gerektiğini düşünmedik. Biz Allah’ın ipini bıraktık, Allah'ta bizim ipimizi bıraktı ve şimdi geldiğimiz yerde sonuç bu.

Bugün ABD, batı, zengin ülkelerin arka sokakları yarın kendi şehrinizin arka sokaklarına benzeyecek.. Zaten benzemeye başlamadı mı? Her sokakta Şeytanın kölesi olmuş fahişeler, sosyal media üzerinden sizi davet ediyor. Uyuşturucu, fuhuş, intihar çığ gibi.. Sahi bu gidiş nereye!

Tek başına savunma sanayin bir şeyler yapıyor olmanız mutluluk ve güvenlik için yeterli mi?
Bu arada savunacak fazla değerler kalmadığının farkında mısınız. Tek başına toprak yeterli mi?
Onu o toprağa girdiğimizde anlayacağız da o zaman çok geç olacak.
Aileyi kaybederseniz diğer kazanımlarınızın bir değeri kalmaz.
Narin kızımızın kanı ile yazılan bir gerçek var. Güran ailesinin ya da Karaduman ailesinin başına gelenleri hatırlayın. Hastahane çetesini hatırlayın. Bakın bu siyaset, bu eğitim, bu cemaat yapısı ile, bu Media, bu sivil toplum dedikleri geni ile oynanmış ucube, bu bürokrasi, bu yargı ile bir yere gidemezsiniz. Liderleriniz, örgütlerinizi, Şeyhlerinizi İlah ve Rab edinerek de bir yere gidemeyiz.

Her gün biraz daha bu bataklığa saplanıyoruz.
Her geçen gün, bu işin kan bedeli, can bedeli, ekonomik ve sosyal maliyeti artıyor. Geri dönüş zorlaşıyor. Bir an önce hepimizin aklını başımıza toplaması gerekiyor. Hz. Yunus peygamberin hayatı bize örnek olsun, rehberlik etsin. Yoksa bu gidişle sonumuz, Hz. Nuh, Hz. Lut kavminin akıbetine benzer.

Eğitim, Media, Sivil toplum, bilim, sanat, felsefe bütün bunlar “insanlığın ufkunu aydınlatma'' adına yeniden yapılandırıldı. Din, dil, bilim, ahlak, tarih, ideoloji ve gelenek yeniden tanımlandı. Bunun için Ansiklopediler yazıldı, bunun için kuruldu akademiler. Din ve yasalar yerine Normlar ve standartlar belirlendi. Kendilerine Judeo Grek temelli yeni bir uygarlık referansı icad ettiler.
Marks, Darvin, Freud, Malthus, Liberalizm, Demokrasi, Cumhuriyet, Faşizm yeni dünyanın paradoksal görünen Kaotik düzeninin temelini oluşturdu. Oysa çatışan sağ-sol bu düzen için vazgeçilemezdi. Darbeler ve terör, bu yeni düzenin olmazsa olmazı idi. Önce mikrop saçıp sonra aşı-ilaç satmak gibi, Marksizm’i, faşizmi topluma enjekte edip, bir yandan bunları birbiri ile çatıştırırken, öte yandan, bunlara karşı kendileri Demokrasi ve İnsan hakları, Liberalizmin sözcülüğü yanında bunlara karşı halkı örgütlemeye çalıştılar.

Bu “kontrollü bunalım stratejisi” denilen soğuk savaş taktikleri, hala bundan en çok çeken bizim ülkemizde bile tam olarak anlaşılmış değil.

FETÖ’yü tan anlayamadık, Kalkancı tarikatını da.
PKK’yı da anlayamadık mesela. Bunu anlamadıkça, çözüm de üretemeyiz. Teşhis yanlışsa tedaviden sonuç alamazsınız.

Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Zor zamandayız. Fitne zamanıdır. İrtidat dönemidir. Bir yandan da akıl, vicdan sahibi insanlar ihtida ediyorlar. Korkarım hem dünya hem de bizim insanlarımız, İslam dünyası, bu dönemde büyük bir bedel ödeyecek. Çünkü yeteri kadar akıllı, yeteri kadar dürüst ve yeteri kadar cesur değiliz. Zalimlerden korkuyor ve onların şerrinden emin olmak için haksızlıklar karşısında susuyoruz. Yani “dilsiz Şeytanlar’a dönüşüyoruz.
Unutmamak gerekir ki “Şeytan azabta gerek”.
Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez. (Nisa 139) “Onlar, inananları bırakıp da kafirleri dost edinirler; onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Doğrusu kudret bütün olarak Allah'ındır”. (Ali İmran 28) “Mü'minler, inananları bırakıp da (Allah'tan gelen hakikatleri inkâr eden ya da onları alay konusu yapan) kâfirleri evliya (yandaş, koruyucu, yardımcı) edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah'la irtibatını koparmış olur, O'nun yanında hiçbir değeri kalmaz. Ancak kendinizi onlardan (gelebilecek olan bir tehlikeye karşı) korumak için (onların şerrinden korunmak için tedbir olarak, bir çıkış yolu olmak üzere yaptıklarınızda) bir sakınca yoktur. Allah, kendisine karşı dikkatli olmanızı emrediyor. (Unutmayın ki) dönüş yalnız Allah'a olacaktır”.

Ebu Müslim Horasani ne diyordu: “Onlar şerlerinden emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Kendilerine bağlamak için düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakın tutulan düşman dost olmadı. Ama uzak tutulan dostları düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu”.

Ya Rab!
Bizi kendi şeriatına tabi kıl.
Boş sözlerden, faydasız, işlerden uzaklaştır. Bizim ellerimizle zalimleri cezalandır, mazlumlara yardım et. Bizi razı olacağın, nimet verdiğin kullarından eyle. Ele-güne muhtaç etme, zalimlerin eline bırakma bizi. “(…) Bize Hakk'ı Hak, batılı batıl göster, Hak’da toplanmamızı nasib et(…)”. Amenna ve saddakna.
Aman efendim aman, galiba ahir zaman!
Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 206 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar