Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bir aşk hikayesi!

Aşk ve öfke, ikisi de aklı zail eder. İkisi de hastalıktır.

Aklı zail eden şeylerden uzak duralım. Her şey bir puta dönüştürülebilir, dikkat edelim aklımızı da put edinmeyelim.

Akıllı olmak güzeldir, “akılcı” olmak değil. Müslüman olmak güzeldir, “Müslümancı” olmak değil.

Allah’a “kul” olunur. Resulüne “Ümmet”. Onlara aşık olunmaz. Sahi bu bizim AB, ABD, NATO aşkımız ne zaman, nasıl bitecek? Bunlara aşık olanlar, onlarla birlikte haşrolacaklarını hiç düşünmüyorlar mı?

Bir bebekten katil üreten bir düzen var. Bir de belhum adal esfeli safilin seviyesinden insanı ekmeli mahlukat, eşrefi mahlukat seviyesine yükselten bir din var.

Şeytan nefisleri saptırınca insanlar ne yapacaklarını bilemiyorlar. Birileri moda diye insanlara “keler deliğinden girmeniz gerekiyor” dese, onu da yapacaklar. CoVID günlerinde görmedik mi olanları.

İnsanlar bugün artırılmış sanal gerçeklerle, subliminal mesajlarla, toplum mühendislerinin algın operasyonları ile insanlık dışı dünyalara sürülüyorlar.

Meta Verse konusunda olduğu gibi; “asıl gerçek” sandıkları, “artırılmış gerçeklik”le kurgulanmış “deepfake”lerin ürettiği yalanların peşine takılıyorlar. Bu kalabalıklar sanal liderler, sanal kahramanlar peşinde koşmaya devam ediyorlar.

“Melek maskeli Şeytan”larla dolu çevremiz. Çıplak kıralın kaftanına övgüler dizen danışmanları, trolleri, mediaları ile yalan rüzgarlarının toz ve dumanından göz gözü görmüyor.

Bizim çocukluğumuzda bir “Cilalı İbo” vardı. Bugün, “cilalı adam” devrini yaşıyoruz. Ortalık “Cilalı ibiş”lerle dolu! İbiş ortaoyununda “aptal uşak” rolünü oynayan komedyene denir.. Aptal, Şapşal.. Şaklaban, Palyaço tipler her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırıp, kaş yapayım derken göz çıkaran tiplerdir. Bu süzme salaklığın hat safhasında olan kişilere verilen takma ad olarak İbişler dün olduğu gibi günümüzde de her yerde varlar. Belki de İbişler “Kahtı Rical” denilen adam yokluğu dönemlerinde “günah keçisi” rolü de üstlenir. İbişleri toplamak da, dağıtmak da kolaydır. Bunların arkasından ağlayan da olmaz. Çünkü çabuk unutulurlar.

Şunu unutmayın rezil bir “Pandemi oyunu”ndan sonra şimdi bir “Pandomi” sözkonusu. Bakın bunun arkası daha da kötü gelecek. Starlink’ler üzerinden istedikleri yerde, istedikleri zaman yangın, istedikleri yerde, istedikleri zaman patlama, istedikleri zaman ve yerde insan ve hayvan ölümlerine sebeb olabilirler.

Birileri oynanan oyunu anlamadı mı, anlamak mı istemiyor. Şeytani bir oyunda Şeytanın dostları arasındaki ihtilafı çözmek bize mi kaldı. Zuhruf 38-39’da ne dendi bize: “Sonunda Bize gelince arkadaşına: ‘Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaş imişsin!’ der. Nedametin bugün size hiç faydası dokunmaz; zira haksızlık etmiştiniz, şimdi azabda ortaksınız.” Kim kimle ne de ortaksa, o gün hesapları ona göredir. Zalimlerin ortaklıklarında paylaşamadıklarını payetmek bize düşmez. Evet adalet, evet barış. Bu adalet ve barış hırsız ve katiller çetesini barıştırmak ve aralarında mal taksiminde adalet değildir.

Aynı yanlış “Toplumsal cinsiyet” konusunda “eşitlik mi, adalet mi”, diye yapılmadı mı! Fiil zulümse, fiil hırsızlıkla, fiil yalan ya da fuhşiyatsa, kumarsa, herkesten eşit rüşvet almaksa mesele, herkese eşit zulmetmek de adalet değil.

Onun için zalimlerin paylaşım kavgalarına aracılık etmeyelim, sonra ateş bize de dokunur. İnsanlara hakikati anlatalım ve onları zulümden vazgeçmeye, Hakka ve adalete çağıralım. Yoksa bu zalimler bizi kendi aralarındaki “rulet”le oyalarken, etnik ve dini toplulukları hedef seçecek yeni mikroplar ve mikropluklar üretme çabasındadırlar.

Elbette, siyasetin bu kirli ve kanlı oyununun ötesinde bu zalimler kendi aralarında restleşirken, olan sivil halka, yaşlı, hasta, kadın ve çocuklara oluyor. Elbette bu anlamda insani boyutta biz üzerimize düşeni yapmalıyız.

Zelensky denilen şaklaban böyle bir tip aslında. Türkiye onu, Cumhurbaşkanını bıyıklı, fesli hamam böceğine benzettiği şovuyla tanıdı, Cumhurbaşkanı olduktan sonra.

Siyaset dünyası böyle işte: Dün söverler, biraz sonra da sarmaş-dolaş olmak isterler. Koltuk aşkı bazan insanların aklını başından alınca olur böyle vakalar. Bunların politikacısı çekilmez ama, sanatçı, gazeteci tiplemesi hiç çekilmez.

Geçen günlerde Oscar ödül töreninde yaşanan skandalı gördünüz. Sanatçı taklidi yapan sunucu elbisesi giydirilmiş bir İbiş, kendine ödül verilecek bir sanatçının eşine salona girişinde laf atıyor. O da bizim İbişin suratına bir tokat patlatıyor. Biz de İbişin İbişliğini tartışıyoruz.

Hani reklamın kötüsü olmaz derler, reklam reklamdır. İşe bakın, Oscar’ın sponsoru Pfizermiş. Oscar artık unutulmaya yüz tutunca bir PR çalışması ile bir skandal üzerinden Oscar dünya basınında bu şekilde haber olması sağlanmış.

Bu rezaletin aktörler iki siyahi. Zaten böyledir. Caz yapıyorlar. Anası ağlatılan zenci, dayak atan zenci, dayak yiyen zenci, aşağılanan zenci. Ama parayı veren beyaz. Ama iyi iş çıkarmışlar değil mi?

Peki Pfizerin burada kazancı ne? Ne olacak Oscar’la birlikte o konuşuluyor. Sinema gibi bir sanat hareketinin sponsoru. Daha özel bir çıkarı da, rencide olan o dayak atanın eşinin saçı dökülmüş, İbiş de ona gönderme yapmıştı ya, meğerse Pfizer, saç dökülmesini önleyen bir ilaç da yapmış tam da böyle bir zamanda. Sakın o da mRNA türü bir şey olmasın!?.

Habere gel habere! Yazıyor yazıyooor, Zelensky’nin “Pilotluk koltuğunda oturan bir oyuncu olduğunu” yazıyor. Oliver Stone’un çektiği belgeselin Ukraynalı yönetmeni İgor Lopatonok, “Zelenskiy barışçı gösteriliyor. Oysa oligark Kolomoiski sayesinde isim yapıp, başkanlık koltuğuna oturdu. ‘Pilot koltuğunda aslında pilot falan olmayan ama pilotluk rolünü iyi yapan bir aktör oturmakta” dedi. Devlet Başkanı Volodimir Zelensky’yi yakından tanıdığını belirten Lopatonok, Zelensky’nin gerçek bir devlet adamı olmadığını söyledi. Belgeselleri çektikleri süreçte baskı altında kaldıklarını ve kendilerine “Rus ajanı” dendiğini belirten yönetmen İgor Lopatonok, “Batı medyası tarafından ‘barışçı’ gibi gösterilen Zelensky’nin ülkeyi Nazilere teslim ettiğini vurguladı.”

Tulûat oyunlarındaki “uşak” tiplemesi İbiş’e tekabül eder.. İbiş uşak olarak efendisine bağlı olduğu için sadıktır, hazırcevap ve kaba dillidir. Bu tipi siyasete ve mediaya uyarlayınca ilginç tipler çıkıyor karşımıza. Sahi bu İbiş kimin uşağı! İyi bir göz, global sistemde birçok ülkede benzer İbişleri görmekte hiç de zorlanmayacaktır. Dikkat edelim; “Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı”..

Adam Palyaçoluktan Cumhurbaşkanlığına terfi etti. En büyük “oyun”u da bu olsa gerek. Yaşanan olaylar cambaza bak cambaza olayıdır.

Şimdi birtakım oligarklar, yanlarına kasetlerini de alıp perde gerisinden oyunun suflörlüğünü yapıyorlar sanki. Sahi Ukraynalı LGBT’liler nerede kaldılar! Kadroya bir papaz, bir haham bir de Lady Gaga’yı aldılar mı, çalsın sazlar, oynasın kızlar. Vur patlasın, çal oynasın. Bak nasıl patlar olay.

Millete eğlence gerek! Ver Endofrini ver, Sertonini ver Adrenalini bak ne oluyor. Cennet olur dünya cennet! Hani işte o Şeytanın vaad ettiği cennet, ekrandaki gül resmini koklarsın mest olursun. Ekrandaki balı yalarsın başın döner. Sakın Şeytanın ve Şeytanın dostlarının vaadlerine kanmayın. Şeytan ve onların politikacı, oligark, akademisyen, gazeteci vd. dostları yalan söyledi. Onların iltifatlarına kanmayın. Onlara yardım ederseniz, ateş size de dokunur. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 325 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar