Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 583., Sakarya'da 609.,

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 583. Hafta

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Büyük Felaket “NEKBE” , Siyonist devletin kuruluşunu protesto etmek amacıyla  Ankara İsrail Konut’unun önünde bir basın açıklaması yaparak  Filistin’e ve Mescidi Aksaya sahip çıktı. 

İnanç özgürlüğü platformu adına Zeynel Abidin Özkan’ın okudu basın açıklansında ayrıca hafta içinde , Doğu Kudüs’te, şehrin en işlek noktalarında, 16 yaşındaki Fatıma Hacici isimli Genç Filistinli Kız’ın şehit edilmesine tepki gösterilerek , işgalci İsrail sert bir şekilde kınandı.

 

Zeynel Abidin Özkan’ın okuduğu basın açıklamasının tam metni şöyle:

 

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 583. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz 1948 Nekbe…. Filistin için büyük felaket günü!!!!

1948 Nekbe…. Siyonizmin devletleştirilerek insanlığın başına musallat edilişi ve insanlık için büyük felaket günü!!!!

 

Filistin topraklarını zorla zapt ederek, halkını katledip ve sürgün ederek, evlerini ve zeytinliklerini tarumar ederek kısacası kandan ve zorbalıktan

beslenerek kurulan ve yine bu yollarla büyüyen terör devleti İsrail'in 69. kuruluş yıldönümü bugün. 1948 yılının bugünü, Nekbe.

 

Nekbe, 800 binden fazla Filistinlinin yurtlarından sürülmesinin, İsrail’in uyguladığı tecavüz ve  mezalimin adı.

 

Nekbe, 500’den fazla köyün yakılıp yıkılmasının, Filistin’lilerden arındırılmasının adı.

 

Siyonist işgal gücünün, masum sivillere yönelik yaptığı katliamın, ırkçı ayrım duvarlarının, Filistin’e kapatılan sınırların adıdır Nekbe.

 

Bugün, Filistin topraklarının işgali ile kurulan Siyonist işgalci devlet İsrail’in kuruluşunu ve zulmünü tel’in etmek ve Filistin halkının bağımsızlık mücadelesine destek vermek üzere Nekbe (büyük felaket) gününde bir araya toplanmış bulunuyoruz.

 

İsrail, uyguladığı Siyonist işgal politikası ve zulmü ile hiçbir zaman dünya vicdanında varlığı meşruiyet kazanamamış bir yapıdır. 1920-1960 Yılları arasında İsrail’in liderliğini yapan David Ben-Gurion, “Geldik ve ülkelerini çaldık… Geri dönmemeleri için ne gerekiyorsa yapmalıyız” şeklindeki beyanı ile, Siyonistlerin nazileri kullanarak İsrail devletini kurmak için yaptıkları katliamı ortaya koymuştur..

 

Siyonist Yahudilerin 1880 yıllarında Filistinlileri topraklarından sürme mücadelesi, 1948 yılında İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesi ile birlikte had safhaya ulaşmış ve o tarihten itibaren yüzbinlerce Filistinli’nin yaşam alanları gasp edilmiştir. İsrail, 800 bin Filistin’liyi ülkesinden sürgün etmiş, Kudüs, Tel Aviv ve Hayfa gibi şehirlerde 11 semt ve 530 köyün haritadan silinmesine neden olmuştur. 1947 BM planına göre Kudüs uluslararası bölge ilan edilmişken, İsrail şehri 1967’de önce işgal ve ilhak etmiş, ardından şehrin pek çok tarihi eseri yakılıp yıkılmıştır. Filistin topraklarını Filistinlilerden ayıran duvarlar örülmüş, ithal yerleşimci Yahudiler getirilerek demografik yapı değiştirilmiştir.

 

1968’lerden itibaren 250.000 keyfi tutuklama gerçekleştirilmiş olup, halen keyfi olarak içlerinde Filistin’li siyasetçilerin da bulunduğu 7500 kişi hapishanelerde işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmaktadır.

 

İsrail, sürgündeki Filistinlilerin geri dönüşünü engellemekte, Filistin’de bulunan yerleşik halkın ise, hayatlarını devam ettirmeleri için zaruri olan temel ihtiyaçlarını karşılamalarına mani olmaktadır.

 

Ve katil şebeke İsrail’in katliam, işgal, yıldırma, gözaltı, hapis, yeni yerleşim yerleri inşası, ve uluslararası kamuoyunca ihlal sayılacak yüzlerce başlıkta sayılabilecek zulümleri maalesef şiddetini azaltmadan devam ediyor. Gazze’de halen yaklaşık 2 milyon Filistinli açık hava hapishanesinde mahkum…

 

İşgalci İsrail’in hapishanelerindeki yaklaşık 2 bin Filistinli, “İsrail’in keyfi uygulamaları ve hak ihlâllerine son verilerek tutukluluk şartlarının iyileştirilmesi” için 17 Nisan tarihinden bu tarafa açlık grevinde

 

Fatıma Hacici, Henüz 16 yaşında idi. İşgal altındaki Doğu Kudüs’te, şehrin en işlek noktalarında, günde yüzlerce turistin güzergahı olan eski şehrin Şam kapısında İsrail polisi tarafından bıçaklı saldırıda bulunduğu iddiasıyla ateş açılarak şehit edildi. Fatima Hacici vücuduna en az 20 merminin isabet etti. Fatıma israil hapishanelerindeki Filistinli tutuklulara destek vermek için beş günden beri ne yemek yiyordu ne de su içiyordu. Kudüs’teki en şerefli alanda da katledilerek  şehadet mertebesine ulaştı.

 

Fatıma Hacici başta olmak üzere Filistinli tüm şehitleri ve hapishanelerde İsrail zulmüne karşı onurlu duruşlarından taviz vermeyen Filistinli tutsakları selamlıyoruz.

 

Nekbe (Büyük Felaket) Gününün 69. Yılında İsrail işgalinin son bulacağına olan inancımızın ilk günkü kararlılıkla taze ve diri olduğunu yineliyoruz. Zulüm ile abad olunmayacak ve Siyonist devlet yıkılacak, felaket günleri başta Filistinliler olmak üzere tüm Müslümanlar için son bulacaktır.

 

Son söz olarak; Yaşasın Filistin davamız ve yaşasın Mescid-i Aksa diyoruz.

 

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

 

                  ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

AİÖP: Yaşasın Filistin davamız ve yaşasın Mescid-i Aksa , BÜYÜK FELAKET NEKBE

 

Sakarya'da Nekbe eylemi: 'Filistinli esirlerin çığlıklarına kulak verelim'

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, İsrail’in kuruluşunun protesto edildiği Nekbe Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutsakların yürüttüğü açlık grevine dikkat çekerek, “Özgür Kudür, özgür Mescid-i Aksa” çağrısı yaptı.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 609. Hafta basın açıklamasında İsrail’in kuruluşu yıldönümü olarak protesto edilden Nekbe Günü’nü ve İsrail hapishanelerinde açlık grevi yapan Filistinli tutsakları gündeme getirerek, “Son yıllarda Filistin mücadelesinin yalnız bırakıldığını gözlemliyoruz, bu ciddi bir sorundur. Gün ihtilafları bir kenara bırakıp ümmet olma günüdür.” çağrısı yaptı. Diriliş Saati Dergisi’nden Fethi Gürler’in okuduğu açıklamada “Bundan 69 yıl önce Siyonist İsrail coğrafyamıza bir zehirli ur misali yerleştirildi. 15 Mayıs 1948, "Büyük Felaket Günü" ya da "Nekbe Günü" olarak tüm İslam dünyasında anılıyor.  O tarihten bugüne, yani 69 yıldır Filistin halkı ve İslam ümmeti esaretin ve sefaletin acısını yaşıyor. Mescid-i Aksa ve Kudüs bugün esirdir. Filistin toprakları işgal altındadır. 7 milyon Filistinli vatanlarından uzakta mülteci kamplarında zorlu bir yaşam mücadelesi veriyor. Gazze ve Batı Şeria'da kalanlar ise her türlü maddi ve manevi işkenceye maruz kalıyorlar, her gün birkaç canı şehit veriyorlar. Siyonist İsrail'in değişik dönemlerde Filistin'de, Lübnan'da yaptığı katliamlarda on binlerce Filistinli kardeşimizi kaybettik. Bütün bu karamsar tabloya rağmen Filistin halkı direnmeye devam ediyor.” ifadelerine yer verildi.

 

“Dünya egemenleri, başta Amerika olmak üzere tüm müstekbir güçler Siyonist İsrail'in yanında saf tutuyorlar. Siyonist İsrail'i askeri, siyasi, hukuki tüm alanlarda destekliyorlar.” diyen Gürler, yine de İsrail’in Filistin halkının direnişi karşısında aciz kaldığını belirtti. Filistinli tutsakların da gündeme getirildiği açıklamada “Siyonist İsrail'in cezaevlerinde bulunan Filistinli esirler son bir aydır açlık grevi yaparak hem Siyonist devleti protesto ediyorlar hem de seslerini tüm dünyaya duyurmaya çalışıyorlar. Siyonistler de bir taraftan onların seslerini kısmaya çalışırken, diğer taraftan cezaevi önünde gerçekleştirdikleri mangal partisi ile ne denli vahşi ve vicdansız olduklarını dünya aleme ilan ediyorlar.” dedi. 15 Temmuz Darbe Girişimi de dâhil olmak üzere tüm darbelerin arkasında ABD ve İsrail gibi güçlerin olduğuna dikkat çekilen açıklamada ABD ve İsrail ile son dönemde ilişkilerin yeniden güçlendirilmek istenmesi eleştirildi. Ümmetin vahdeti ve esenliği için yapılan duanın ardından, basın açıklaması ABD ve İsrail bayraklarının yakılmasıyla son buldu.

609. Hafta Basın Açıklaması

ÖZGÜR KUDÜS, İSRAİL'SİZ BİR DÜNYA!

Bundan 69 yıl önce Siyonist İsrail coğrafyamıza bir zehirli ur misali yerleştirildi. 15 Mayıs 1948, "Büyük Felaket Günü" ya da "Nekbe Günü" olarak tüm İslam dünyasında anılıyor.

 O tarihten bugüne, yani 69 yıldır Filistin halkı ve İslam ümmeti esaretin ve sefaletin acısını yaşıyor. Mescid-i Aksa ve Kudüs bugün esirdir. Filistin toprakları işgal altındadır. 7 milyon Filistinli vatanlarından uzakta mülteci kamplarında zorlu bir yaşam mücadelesi veriyor. Gazze ve Batı Şeria'da kalanlar ise her türlü maddi ve manevi işkenceye maruz kalıyorlar, her gün birkaç canı şehit veriyorlar. Siyonist İsrail'in değişik dönemlerde Filistin'de, Lübnan'da yaptığı katliamlarda onbinlerce Filistinli kardeşimizi kaybettik.

 Bütün bu karamsar tabloya rağmen Filistin halkı direnmeye devam ediyor.

 1982 yılında Lübnan'daki Sabra ve Şatilla Filistin mülteci kamplarında gerçekleştirdikleri katliamın ardından Siyonistler, Filistin direnişini sonlandırdıkları vehmine kapılmışlardı, Sabra ve Şatilla katliamının küllerinden Hamas doğdu, İslami Cihad doğdu, Hizbullah doğdu.

 Filistinli mücahidler, bütün imkansızlıklarına rağmen Siyonistlere dünyayı dar ediyorlar.

 Ümmetin yüzakı Filistinli Müslümanlar mücadeleleriyle bize kıyam dersi veriyorlar. Onlar oruçlarını şehadet ile açan, yeni doğmuş çocuklarını Rabblerine gözyaşları içerisinde sunan, sabah tarlalarda başladıkları günlerini akşam İsrail cezaevlerinde tamamlama ihtimalinden korkmayan, ölümü yaşam kadar büyük bir nimet olarak gören Filistinliler... Onları anlatırken dahi başlarımız öne eğiliyor, sözlerimiz kifayetsiz kalıyor.

 Dünya egemenleri, başta Amerika olmak üzere tüm müstekbir güçler Siyonist İsrail'in yanında saf tutuyorlar. Siyonist İsrail'i askeri, siyasi, hukuki tüm alanlarda destekliyorlar. Ama yine de Siyonistler, Filistin direnişi karşısında aciz kalıyorlar.

 Biz Siyonistleri Kassam'ın füzelerinden tanıyoruz. Kassam'ın füzeleri Tel-Aviv'i vuracak güce ulaştığında sığınaklarından başını dahi dışarıya çıkaramayan Siyonistler hala hafızalarımızda...

 Biz Siyonistleri, son Kudüs intifadasından tanıyoruz. Bıçak eylemlerinde korkularından sokağa çıkma, işe gitme cesaretini gösteremeyen korkak bir halk...

 Filistinli Müslümanlar direniş destanı yazmaya devam ediyorlar. Tek istedikleri ümmetin arkalarında durmalarıdır. "Biz şehitlerimizin kanları ile, çektiğimiz acılara karşı sabrımız ile, ortaya koyduğumuz şanlı mücadele ile Allah'ın izni ile başarıya ulaşacağız" diyorlar. Ve yine diyorlar ki; bizi maddi ve manevi olarak destekleyerek hem direnişimizi güçlendirin, hem de mahşer günü hesabını veremeyenlerden olmayın!

 Siyonist İsrail'in cezaevlerinde bulunan Filistinli esirler son bir aydır açlık grevi yaparak hem Siyonist devleti protesto ediyorlar hem de seslerini tüm dünyaya duyurmaya çalışıyorlar. Siyonistler de bir taraftan onların seslerini kısmaya çalışırken, diğer taraftan cezaevi önünde gerçekleştirdikleri mangal partisi ile ne denli vahşi ve vicdansız olduklarını dünya aleme ilan ediyorlar.

Bugün burada toplanan bizler Filistin halkının işgal altındaki topraklarına dönüşünün çok yakın olduğunu gür bir sesle haykırmak için bir araya geldik.

 Bugün bizler Siyonist cezaevlerindeki binlerce Filistinli esirle dayanışmak ve onların direnişini Türkiye ve dünyaya duyurmak için buradayız.

Bugün bizler Filistin'e dönüş umudunu diri tutmak ve kökleştirmek amacıyla Filistin davasına olan bağlılık ahdimizi tazelemeye geldik.

 Bugün bizler Filistin için canımızı ve malımızı vermeye hazır olduğumuzu tüm dünyaya ilan etmek için buraya toplandık.

 Aziz Filistin dostları;

 İslam coğrafyası zor bir süreçten geçiyor. Tüm coğrafyamız kan ve gözyaşına boğulmuş durumda... Emperyalist ve Siyonist güçler, mezhebi, meşrebi ve etnik ayrışma üzerinden ümmeti birbirine düşürme planlarını yürürlüğe soktular. Büyük ölçüde başarılı da oldular.

 Müslümanlar olarak İslam coğrafyasının dört bir yanındaki çatışmaları acilen sonlandırmak zorundayız. Müzakereler yoluyla, barış masaları ihdas ederek bu karanlık süreçten kurtulmalıyız. Oyunu bozmalı, birbirimizi hedefe koymaktan vazgeçip, Amerika ve İsrail'i hedefe koymalıyız.  Mevcut kaos Filistin mücadelesinin yalnızlaşmasına da hizmet ediyor. Müslümanlar birbirleriyle uğraşmaktan Filistin davasına olan ilgilerini kaybettiler.

 Yaşadığımız bu süreç, en çok İsrail'in işine yaradı, Siyonist İsrail başta Filistin olmak üzere coğrafyamızın değişik bölgelerinde daha rahat hareket etmeye, daha rahat zulmetmeye, daha rahat gaspetmeye başladı. Filistin halkının direnişi büyük ölçüde Siyonistlerin iştahını kursağında bıraktı. Ancak Filistin mücadelesinin bu yalnızlığı daha ne kadar taşıyabileceği ciddi bir sorudur.

 Gün ihtilafları bir kenara bırakıp ümmet olma günüdür.

 Gün ümmetin vahdeti için ayağa kalkma günüdür.

 Gün tüm mezhebi, meşrebi, etnik ayrışmaya karşı ümmet bilincini kuşanma günüdür.

 Gün aramızdaki sorunları savaşarak değil, müzakere ve barış yoluyla çözme iradesini gösterme günüdür.

Buradan iktidara sesleniyoruz: İsrail'le normalleşme adımlarını ibretle izliyoruz. Doğru dürüst bir özür dileme olmadığı halde, Gazze ablukası ortadan kalkmamasına rağmen İsrail ile ilişkilerinizi normalleştirme çabalarınızın vebalini hem bu dünyada hem de ahirette ödeyemezsiniz.

İsrail ile karşılıklı elçilik düzeyinde diplomatik ilişkilerin başlaması, İsrail doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırılması projesinde önemli gelişme katedilmesi ve son olarak da Türkiye'nin telkinleriyle Hamas'ın 1967 sınırlarını tanıyarak İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye zorlanması bu ülkeyi yönetenlere vebal olarak yeter de artar.

Mavi Marmara Kıyamı önceleri sulandırılarak unutturulmaya çalışıldı. Şimdilerde ise Mavi Marmara Kıyamı'nın yanlış ve duygusal bir tercih olarak değerlendirildiği ve kıyasıya eleştirildiği, hatta aşağılandığı bir süreci yaşıyoruz. İktidara yakınlıkları bilinen bir grup gazeteci müsveddesi bu aşağılama korosunun başını çekiyorlar.

Mavi Marmara Kıyamı tüm dünya Müslümanlarının onurudur. Onu aşağılamaya ya da unutturmaya çalışan hiçbir güç bu kıyamı hafızalardan silemeyecek ve tarihe altın bir sayfa olarak yazılmasını engelleyemeyecektir.

15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Amerika ve müttefiklerinin olduğunu bilen Ak Parti iktidarının Amerika ve İsrail ile sıcak ilişki kurma çabasını anlamak mümkün değildir.

Türkiye, İsrail-Suudi Arabistan-Amerika hattına yakınlaşarak ateşle oynamaktadır. Şeytan ve şeytanın dostları ile ilişki kuranlar bilmelidirler ki Allah ile ilişkileri kopmuştur.

 İktidarın acilen bu yanlıştan dönmesi zaruridir. Türkiye'ye yakışan İsrail ile tüm diplomatik, askeri ve ekonomik ilişkilerin sonlandırılmasıdır.

 Filistin direnişini kanlarıyla besleyen aziz şehitlerimiz... Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı, tüm Filistin'i kurtarmak adına tek yol olarak direnişi tercih eden ve bu tercihlerinin bedelini şehadet ile ödeyen şehitlerimiz...

 Şeyh Ahmet Yasin'e, Abdulaziz Rantisi'ye, Fethi Şikaki'ye, Abbas Musavi'ye, Ahmed Cabiri'ye, İmad Muğniye'ye, Mavi Marmara şehitlerine ve burada adını tek tek zikredemediğimiz tüm şehitlerimize selam olsun.

 Şehitler bizlerin direniş öğretmenleridir, direniş önderleridir.

 Bizler Türkiyeli Müslümanlar olarak şehitlerimize sadakatimizi sonuna kadar sürdüreceğimize, bedeli ne olursa olsun direniş hattından ayrılmayacağımıza Allah adına and içiyoruz.

 Bizim için artık Nekbe yoktur, Filistin'e dönüş vardır.

 Rabbimiz!

 Bu mücadelede ayaklarımızı sabit kıl!

 Bize izzeti kuşanmayı nasip et!

 Bizi muttakilerden kıl! Mübarek kıldığın Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı özgürleştirmeyi bize nasip et!

 Yaşasın Filistin Direnişimiz!

 Yaşasın Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Onurlu Mücadelemiz!

  Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi