Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 498., Sakarya'da 521., Konya'da 417.,

 

"Ülke ve köken ayrımı yapmaksızın Müslüman kanaat önderleri bir araya gelmeli ve İslam'ın sınır tanımayan kardeşlik projesini hayata geçirmek adına sorumluluk almalılardır."

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 498.hafta basın açıklamasına hoşgeldiniz.

Dünya iki yüzlülüğünü bir kere daha ortaya koydu. Ülkelerinde yaşanan savaş sebebi ile mülteci durumuna düşen insanların hayatta kalma arayışları maalesef ya suda boğulmak yada kamyon kasalarında can vermek sureti ile sona ermektedir. En son örneğini Suriyeli minik Alya örneğinde gördüğümüz üzere minik bedenler, mazlum kadınlar, çaresiz erkeklerin varlıkları materyalist dünya için hiç bir anlam ifade etmemektedir.

Osmanlı İmparatorluğunun dağılması ile içine girdiğimiz bölgesel kaos sarmalı özellikle emperyalist devletlerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürme hırsı yüzünden dahada bir şiddetlenerek devam etmektedir. Sömürü adına kurban seçilen insan bedeni tarihin hiç bir döneminde bu denli ucuz olmamıştı. Son 30 yılda sadece Afganistan, Irak, Suriye ve Filistin'de savaşlar sebebi ile ölen insanların sayısı on milyonlarla ifade edilecek noktaya geldi. Gündeme gelmeyen ve perde arkasına gizlenen kısımda ise yine on milyonlarca yetim, sakat ve ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan mülteciler yer almaktadır.

Özellikle 5. yılına giren Suriye'deki savaşla ülke kimyasal ve konvansiyonel her türden silahın rahatlıkla kullanıldığı ve çoluk çocuk ayrımı yapılmaksızın insanların en vahşi yöntemlerle öldürüldükleri bir arena haline getirilmiştir. BM verilerine göre 250.000 bağımsız kaynaklara göre ise 350.000 kişinin öldüğü bu savaşta medeni olarak lanse edilen devletlerin yaptığı en iyi şey hiç bir sadra şifa olmayan olayları kınama beyanatları olmuştur. Suriye'nin pek çok noktasında zalim Esat rejimince ablukaya alınan, gıda ve ilaçta dahil her türden temel ihtiyaç maddelerinin geçişine izin verilmeyen bölgelerden gelen açlıktan ve ilaçsızlıktan ölen kadın- erkek, yaşlı-çocuk görüntülerine, Doğu Guta'da Esat rejimince yapılan kimyasal saldırıda çoğu çocuk 1.500 insanın kameralar önünde can çekişerek ölmelerine ve yine Banyas'ta çoğu çocuk 400 kadar sivilin kesici aletlerle katledilip bedenlerinin yakılmasına karşın sözde modern dünyanın kılı bile kıpırdamamıştır.

Bununla birlikte özelde Gazze'de genelde ise tüm Filistin'de işgalci İsrail eli ile işlenen cinayetler başta ABD olmak üzere emperyalist batılı devletler tarafından desteklenmekte ve her türden yardımları ile yeni katliamlar için İsrail teşvik edilmektedir. Nitekim Filistin'in Nablus kentinde 18 aylık Ali Said Davabşa isimli bebek ve babası yakılarak katledilmiş ve fanatik yahudi olan katiller 6 ay Batı Şeria'ya girmeme ve 3 ay ev hapsi ile cezalandırılarak adeta mükafatlandırılmışlardır. Bu durum karşısında modern dünya her seferinde olduğu gibi 3 maymunları oynamıştır. Arakan'da hemen hergün budist çetelerce onlarca kişi katledilirken ve bu durum karşısında insanlar ülkelerinden kaçmak zorunda kalırken modern toplum yaşananları yine görmezden gelmiştir.

Kaleme alınamayacak kadar çok olan katliam, tecavüz, yerinden etme olayları karşısında kılları dahi kıpırdamayanların aksine mağdurları suçlu koltuğuna oturtmak isteyenlerin minik Alya'nın sahile vurmuş mazlum bedeni karşısında timsah gözyaşı dökmeleri maalesef yaşanan acıları hafifletmemektedir. Modern olarak lanse edilen emperyalist devletler, cahiliye toplumlarının elleri ile yapmış oldukları putları acıktıklarında yemeleri örneğinde olduğu gibi koydukları kanunları yemekte bir beis görmemektedirler. Uluslararası anlaşmalarla sözde güvence altına almış oldukları mülteci haklarının pratik anlamda hiç bir karşılığı olmadığını son yaşanan örneklerde net bir şekilde gördük. Gemilerde ölüme terk edilen, sınırlardan içeri alınmayan kolluk kuvvetleri eli ile darp ve hakaret edilen insan görüntüleri emperyalist devletlerin ve sözde modern Avrupa ülkelerinin ne denli gelişmiş olduklarını ortaya koyan en net örneklerdir. Diğer yandan halkı müslüman olan ülkelerin, emperyalist devletlerin valisi pozisyonunda olmanın ötesinde bir anlam ifade etmeyen sözde liderlerinin yaşanan olaylar karşısında sus pus olmaları ve milyonlarca mağdura karşılık iktidarlarını sağlama almak adına trilyonlarca doları silaha yatırmaları zihnimize ve tarihe kazınan birer ibret vesikadır.

Bu platformdan pek çok sefer dile getirdiğimiz üzere, yakılan bu ateş bir yerde sabit kalmaz ve er geç müsebbibin kapısına dayanır. Tarihin hiç bir döneminde zulm ile abad olunmamıştır bu günde olunamaz. Refahınız adına almış olduğunuz kararlar ve uygulamaya koymuş olduğunuz tedbirler acı akibetinizi belki kısa bir zaman tehir ettirebilir. Tarih mazlumların öfke seli ile yerle yeksan olmuş kudretlilerin hikayeleri ile doludur. Yaşanan acılar karşısında sahte göz yaşlarınızı akıtmayı bırakarak sorumluluklarınızı yerine getirin. Daha çok madde ve kendinizle sınırlı olan daha rahat yaşam bencilliğini bir kenara bırakarak birlikte yaşam gerçeğini kabullenmeniz dünyayı daha yaşanır kılacağını artık kabullenin. Mazlum toplumları bastırmak üzere uşaklarınıza vermiş olduğunuz silahların ne sizi ve nede uşaklarınızı koruyamayacaktır. Kurmuş olduğunuz ve yaldızlı harflerle parlatmış olduğunuz uluslararası birlik ve oluşumları yaşanabilir bir dünya adına derhal işler hale getirin. Zaman kaybetmeksizin kirli ve kanlı ellerinizi coğrafyamızdan çekin.

Diğer yandan bölgemizde ayrıştırma temelli oluşturulan etnik kimlik ve mezhepsel söylemlerin kimseye bir fayda sağlamadığını en iyi bölge insanı bilmektedir. Müslümanlar olarak insanlar arasında var edilmiş en hayırlı ümmet olma sorumluluğunu üzerimizde taşıyor olma bilincini kuşanmamız şarttır. Akan kanın kendi kanımız olduğunun şuuru ile hareket etmek durumundayız. Bize dayatılan sorunlara devletlerin ve örgütlerin vicdandan yoksun mekanik bakışlarının çare oluşturamayacağı net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ülke ve köken ayrımı yapmaksızın Müslüman kanaat önderleri bir araya gelmeli ve İslam'ın sınır tanımayan kardeşlik projesini hayata geçirmek adına sorumluluk almalılardır.

Devletlerin ayrıştırma ve düşman kılma politikalarına karşın yeniden kardeşlik düşüncesi ihya edilmelidir. Müslüman aydın ve kanaat önderleri akan kanın Müslüman halkın evlatlarının kanı olduğu ve bu kandan sorumlu oldukları bilinci üzere hareket etmek zorundadırlar.

Dili, rengi, etnik kimliği ne olursa olsun unutmamak lazım ki; Ancak müminler kardeştir. Bu kardeşliğin önüne geçecek her türlü durumdan yine Müslümanlar sorumludur.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

Sakarya 521. Hafta: Ak Parti'nin dış politika konusunda nasuh bir tövbeye ihtiyacı var; Suriye’de iç savaş durdurulmalı!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 521. hafta eyleminde Ortadoğu’daki kaos ortamı ve mülteci krizi ele alınarak, barış çağrısı yinelendi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 521. hafta eyleminde Ortadoğu’daki kaos ortamı ve mülteci krizi ele alınarak, barış çağrısı yinelendi. Platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın okuduğu açıklamada, bölgedeki sorunların 2001 yılı itibariyle ivme kazandığına dikkat çekildi: “Her şeyden önce bu sorunun nedeni 2001 sonrası Amerikan politikalarıdır. Büyük Ortadoğu Projesi'nin hayata geçirilmesi süreci olarak tanımlanabilecek bu dönemde Arap Baharı gibi yan projeler de devreye sokularak Ortadoğu yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor. Bölgenin etnik ya da mezhep temelli küçük devletçiklere bölünmek istendiği açıkça görülüyor. Amaç Amerika'nın, İsrail'in ve Batılı müttefiklerinin çıkarları açısından sorun çıkarmaya cesaret edemeyecek küçük ölçekli ve kontrolü kolay devletçikler oluşturmak. Afganistan'la başlayan, Irak ve Somali ile devam eden ve son süreçte Libya, Suriye, Yemen'de zirveye ulaşan kanlı iç savaşlar üretildi.”

Ak Parti Hükümeti’nin 2010 yılından itibaren şiddetlenen ve Arap Baharı ile zirveye çıkan bölgedeki hareketlenme ile ilgili yanlış dış politika tercihleri yaptığına ve buna bağlı olarak da vahim uygulamalara imza attığına vurgu yapılan açıklamada, Ak Parti'nin dış politika hataları konusunda nasuh bir tövbeye ihtiyacı olduğu ifade edildi.

Her gün yeni ölüm haberlerinin medyaya düştüğü mülteci krizi noktasında da çağrıda bulunulan açıklamada, “Mazlum ve mağdur mülteci kardeşlerimizi iki yüzlü Batı'nın insafına bırakmamak için her türlü fedakârlığa hazır olduğumuzu bu meydandan deklare ediyoruz. Tüm sivil toplum kuruluşlarımızı bu sorunun çözümüne katkı sağlamak için işbirliği yapmaya davet ediyoruz. Mülteci krizi konusunda tüm Sakarya halkını fedakârlıklarını en üst seviyeye çıkaracak şekilde seferber olmaya çağırıyoruz” denildi.

 

521. Hafta Basın Açıklaması

SURİYE'DE İÇ SAVAŞ DURDURULMALIDIR!

Mülteci krizi tüm vicdanları acıtmaya devam ediyor.

Sorunu doğru bir şekilde ele almama ya da bazı gerçekleri görme hususundaki lakayt tavır, çözümü de son derece zorlaştırıyor.

Her şeyden önce bu sorunun nedeni 2001 sonrası Amerikan politikalarıdır. Büyük Ortadoğu Projesi'nin hayata geçirilmesi süreci olarak tanımlanabilecek bu dönemde Arap Baharı gibi yan projeler de devreye sokularak Ortadoğu yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor.

Bölgenin etnik ya da mezhep temelli küçük devletçiklere bölünmek istendiği açıkça görülüyor. Amaç Amerika'nın, İsrail'in ve Batılı müttefiklerinin çıkarları açısından sorun çıkarmaya cesaret edemeyecek küçük ölçekli ve kontrolü kolay devletçikler oluşturmak...

Afganistan'la başlayan, Irak ve Somali ile devam eden ve son süreçte Libya, Suriye, Yemen'de zirveye ulaşan kanlı iç savaşlar üretildi.

Amerika ve müttefikleri artık askerlerini riske etmeden, en az maliyetle, Müslüman halkların içine fesat tohumu ekerek iç savaşları tetiklemeyi temel strateji haline getirdi.

Amerikan Emperyalizmi bölgemizi kan ve gözyaşına boğarken hiçbir insani sınır tanımaksızın; insanlık vicdanı, adalet gibi değerleri ayaklar altına alarak sadece kendi çıkarlarının gereğini yerine getirdi.

Yaşadığımız sorunun bir diğer kaynağı da emperyalizme alet olan işbirlikçi rejimler ve örgütlerdir. 1948'de İsrail'in kurulması ile Ortadoğu'da önce Filistin halkına reva görülen, 2001 sonrası bütün bölge halklarını kuşatan zulüm ve çatışma ortamının bu denli büyümesinde bölge ülkelerinin büyük kısmının Amerika ile kurduğu ittifak ilişkileri yatmaktadır.

Suudi Arabistan gibi ülkeler adeta Amerika'nın Ortadoğu'daki üssü gibi hareket ederken, Türkiye ise Soğuk Savaş döneminin sanal tehdit algısı ile oluşturulan ve Soğuk Savaş sonrası Amerika'nın küresel operasyonlarında devreye sokulan NATO ittifakı içinde yer almaya devam ediyor.

Türkiye'nin de içinde bulunduğu Ortadoğu'da Amerika ile beraber hareket eden tüm ülkeler, bu ittifakı bozup gerçek bağımsızlıklarına kavuşamadığı sürece bölgemizdeki zulüm bitmeyecektir.

 

Ak Parti Hükümeti 2010 yılından itibaren şiddetlenen ve Arap Baharı ile zirveye çıkan bölgemizdeki hareketlenme ile ilgili yanlış dış politika tercihleri yapmış ve buna bağlı olarak da vahim uygulamalara imza atmıştır.

Bugün mülteci krizinin en derin bir şekilde yaşandığı Suriye'de olup bitenler konusunda Ak Parti iktidarının büyük vebali vardır. Ak Parti yetkililerinin iddiaları yalanlamaları maalesef gerçekleri değiştirmemektedir. Ak Parti iktidarı Amerikan politikalarına alet olarak Suriye bataklığına boğazına kadar batmıştır.

Ak Parti yetkililerine şu soruları tekrar sormak istiyoruz:

1- Suriye'de Esad yönetimi Amerika ile işbirliğine yanaşsa idi, bu iç savaş çıkar mıydı?

2- Irak'ta iç savaşın sonuçlarını gördüğünüz halde, Suriye'de çıkacak bir iç savaşın sonuçlarının bugünkü tablo olacağını hiç mi tahmin edemediniz?

3- Suriye'de Esad yönetiminin diktatoryal olduğu ve bu yönetimin zulmünden Suriye halkını kurtarmak için Suriye Muhalefeti'ne destek verdiğinizi söylüyorsunuz. Bu takdirde Ortadoğu'nun en diktatoryal yönetimi olan Suudi Arabistan rejiminin yıkılması için bu ülkedeki muhalefete de destek olacağınızı deklare eder misiniz?

Ak Parti'nin dış politika hataları konusunda nasuh bir tövbeye ihtiyacı vardır. Suriye'deki hata Yemen'de de devam ettirilmektedir.

Yemen'de Amerika'nın mezhep ve kabile eksenli bölme projesi yürürlüktedir. Maalesef Türkiye Yemen'de de Amerika'nın yanında yer alma gafletini göstermiştir.

Yemen'de yiyecek, içecek su, ilaç ihtiyacı had safhadadır... Süren iç savaşın tesirlerini önümüzdeki günlerde çok daha fazlasıyla hissedeceğiz. Yemen büyük bir insanlık dramına hazırlanmaktadır. Bütün olumsuzluklara rağmen Amerika tarafından kurdurulan ve Suudi Arabistan'ın başını çektiği şer ittifakına karşı direnen Yemen halkını selamlıyoruz.

 

Mülteci krizini en sıcak yaşayan ülkemiz insanının mülteciler için tüm imkânlarını seferber edeceğine yürekten inanıyoruz.

Mazlum ve mağdur mülteci kardeşlerimizi iki yüzlü Batı'nın insafına bırakmamak için her türlü fedakârlığa hazır olduğumuzu bu meydandan deklare ediyoruz.

Tüm sivil toplum kuruluşlarımızı bu sorunun çözümüne katkı sağlamak için işbirliği yapmaya davet ediyoruz.

Mülteci krizi konusunda tüm Sakarya halkını fedakârlıklarını en üst seviyeye çıkaracak şekilde seferber olmaya çağırıyoruz.

Allah (c.c.) yeryüzündeki tüm mazlumların ve mağdurların yardımcısı olsun!

Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

 

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 417. Hafta Basın Açıklaması

417. Kez biraraya gelen Konya İnanç Özgürlükleri Platformu bu hafta dünya gündeminde büyük yankı uyandıran mülteci meselesine değindi. Platform adına konuşan Bayram VANLI ''Batı, Macaristan’a kadar ulaşan mülteci akınını, 3. Viyana kuşatması olarak algılamaktadır. Mültecilerle batıdaki demografik yapının değişeceğinden endişe edip, ilk iki Viyana kuşatmasında aşılamayan sınırların aşılacağından endişe etmektedir.'' dedi. Türkiye'de ''Batının çirkin yüzü'' olarak yankı bulan bu durumu eleştiren konuşmasında ''Her fırsatta ‘’batının çirkin yüzü’’nü deşifre eden politikacılar ne hikmetse ülkeyi batılılaştırmak sevdasından da bir türlü vazgeçmemektedirler.''diyen VANLI, ''batının çirkin yüzü'' ifadesini malumun ilamı olarak nitelendirdi. Türkiye'de halen aşılamamış bir Filistinli mülteci durumu varken ve Suriyeli mültecilerin statüleri halen belirsizken bu batı eleştiriciliğinden prim kazanma çabalarının çirkinliğine dikkat çeken VANLI ''Mülteci sorununun kaynağına yönelik çözümler üretilmedikçe ve mevcut mülteciler net bir statüye kavuşturulup kendi ihtiyaçlarını bulundukları bölgelerde karşılayabilecekleri duruma getirilmedikçe daha çok Akdeniz dramları yaşayacağız. Hala batıyı suçlayarak kendi sorumluluklarımızı ve kendi ürettiğimiz sorunları görmemezlikten gelmeye devam mı edeceğiz?'' dedi