Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Ankara'da 614., Sakarya'da 641.,

 

"28 Şubat darbecilerinin zindana attığı yüzlerce müslüman 20 yıldan fazla bir zamandır hala zindan hücrelerinde çürütülürken darbecilerden hesap sorulduğunu nasıl düşüne biliriz?"

"İnanç ve düşüncelerinden dolayı ceza alan Müslümanlara Rabbim yardım etsin ve iktidarın bu konuda gerekli müdahaleyi yaparak "Zalimlerden hesap sormadan, mazlumun hakkını vermeden” ne hukuktan ne de adaletten bahsedilemeyeceğini hatırlatmak isteriz."

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
23 ARALIK 2017 TARİHLİ 614.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Es Selamünaleyküm; Değerli katılımcılar! Türkiye’de ve dünyanın neresinde olursa olsun din, inanç, düşünce, ifade özgürlüğü, baskı, engellemeler, insanlığa yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı MÜSLÜMANCA tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 614.Hafta Basın Açıklamasına hoş geldiniz.

Geçtiğimiz hafta hem ülkemizde hem de dünyada yaşanan gelişmeler bir çok yönden dikkat çekiciydi.

İlk olarak İslam İşbirliği Teşkilatının Cumhurbaşkanımız başkanlığında toplanması ve akabinde alınan Kudüs kararının yankısı şeklinde devam eden Birleşmiş Milletler genel kurulundan Amerikayı yalnızlaştıran karar hakkında değerlendirme yapmak istiyoruz.
#BM’de #Amerika.’nın Kudüs’ü #Siyonist İsrailin başkenti olarak tanıma kararına tepki olarak verilen tasarı için yapılan oylama #ABD’nin tehditlerine rağmen 9’a karşı 128 oyla kabul edildi. #Birleşmiş #Milletler Genel Kurulunda alınan bu kararın fiili olarak pek bir kıymeti olmasa da psikolojik olarak etkileri çok fazladır. Ve bu kararın çıkmasında en büyük rol #Türkiyenin dik duruşundadır.

Fiili olarak çok önemli olmaması, Geçmiş yıllardan beri #İsrail aleyhine alınmış bir çok karar olmasına ragmen hiçbirisi uygulanmamıştır.

Egemen emperyalist devletler İsrailin bu kural tanımaz tavrına destek verdiği için İsrail hiçbir karara aldırmadan zulmüne devam ediyor.

Burada durum daha ziyade Amerikanın dünyayı hiçe sayan tavrına karşı dünya ülkelerinin birlikte hareket ederek tavır alması ve daha da ötesi tehditleri umursamadan tavırlarını göstermeleridir.

#İslam Dünyasında ise, kendi krallıklarını korumak için #Kudüs Davasına ihanet edeniktidar sahiplerini ya Amerika-İsrail yanında olmaya yahut Kudüs ve Müslümanlar yanında olma noktasında seçim yapmaya zorlaması da ayrıca önemliydi.

Herkesin bri hesabı var ama Allahın hesabı da hesap soruşu da çetindir. Dünya beşten de bir den de büyüktür.

Geçtiğimiz hafta 28 Şubat darbecilerinin yargılandığı darbe davasında savcı dönemin genel kurmay başkanı ve kuvvet komutanları da dahil tankları yürütüp özellikle Müslüman #Anadolu halkına zulmeden darbeciler için davanın savcısı tarafından müebbet hapis cezası istendi.

Olması gereken hatta uygulamakta geç kalınmış bir ceza olsa da yerinde bir taleptir.

Müslüman bir ülkede #Müslüman oldukları için insanlara laiklik maskesiyle her türlü zulmü uygulayan, binlerce memuru işinden eden onbinlerce öğrencinin eğitimini engelleyen ülkenin milyarlaraca lirasını peşkeş çeken ve laiklik adı altında milletin seçtiği iktidarı yıkan zihniyet binlerce insanı da işkecelerden geçirerek zindanlara attı.

#15Temmuz işgal girişiminde şahit olduğumuz gibi o gece şehid olan Halil Kantarcı’nın ifadesiyle “namlusunu halkına çeviren asker, asker kisveli haindir.” Ve bu milleti silah zoruyla darbeyle işkenceyle parya muamelesi yapan darbeciler her türlü cezayı hak etmiştir.

28 Şubat darbecilerinin zindana attığı yüzlerce müslüman 20 yıldan fazla bir zamandır hala zindan hücrelerinde çürütülürken darbecilerden hesap sorulduğunu nasıl düşüne biliriz?

Önce darbecinin zulmettiği mazlumların zindandan çıkarılması ve mağduriyetlerinin bitirilmesi gerekmekte. Yıllardır toplumun her kesiminden insanların bu mağduriyetlerin sonlanması için gösterdiği çaba neden görülmüyor?

Darbeci Fetöcü tezgahlarıyla oluşturulmuş mizansen mahkemelerin verdiği kararla koca bir ömrü zindanda geçen bu insanların vebalini kim taşıyabilir.

Aynı şekilde 28 Şubat darbecilerine müebbet hapis cezasının talep edildiği zamanda yargıtay 16. Ceza dairesinde #Hizb-ut #Tahrir davasından dava açılan 58 kişiye hiç bir şekilde cebir ve şiddet yöntemini kullanmadığı halde "#FETÖ" kumpasının açık mağduru olduğu halde 285 yıl ceza verilmiştir.

Herhangi bir cebir ve şiddet olaylarına karışmadıklarını kolluk kuvvetlerinin de bildiği bu insanlara sadece düşüncelerinden dolayı ceza verilmesi hiçbir şekilde Kabul edilemez. Geçmişte Yargıtay 9. Ceza dairesi kim olursa olsun İslami bir kimlikle gelen davalarda dosyanın mahiyetine bakmadan en üst seviyede ceza verirdi.

Bu görevi şimdi 16. Ceza dairesi mi üstlenmiş diye sormadan edemiyoruz.

İnanç ve düşüncelerinden dolayı ceza alan Müslümanlara Rabbim yardım etsin ve iktidarın bu konuda gerekli müdahaleyi yaparak “Zalimlerden hesap sormadan, mazlumun hakkını vermeden” ne hukuktan ne de adaletten bahsedilemeyeceğini hatırlatmak isteriz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

​​​ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 

 

 

Görüntünün olası içeriği: 7 kişi, ayakta duran insanlar, yazı ve açık hava

 

 

Sakarya'da 641. hafta: Ortadoğu’ya barış adaletle gelecek!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 630. hafta basın açıklamasında "Öyle bir düzen işliyor ki; gıda üretimindeki artış açlığın, sağlık alanındaki ilerlemeler hastalığın, eğitim alanındaki okullaşma cahilliğin ve güvenlik alanlarındaki politikalar savaşların nedeni olmuş! İşte yaşadığımız dünyanın geldiği hal budur” dedi

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 641. hafta basın açıklamasında, Öyle bir düzen işliyor ki; gıda üretimindeki artış açlığın, sağlık alanındaki ilerlemeler hastalığın, eğitim alanındaki okullaşma cahilliğin ve güvenlik alanlarındaki politikalar savaşların nedeni olmuş! İşte yaşadığımız dünyanın geldiği hal budur" denildi."

"Hepimizden istenen sorgusuz bir itaat ve kitlesel koroya iştirak, daha fazlası değil. Bu; yozlaşmayı ve ifsadı yaygınlaştırmaktan başka ne sonuç verebilir? Ahvalimiz, Peygamberler tarihinde okuduğumuz ve helak olduğunu bildiğimiz kavimlere benzemeye başlıyor; bu dert değil midir?" ifadelerinin yer aldığı açıklamada, “Gelin, şu acı hakikatle yüzleşelim: Bugün Kudüs işgal edilmişse, buna izin veren öncelikle bizim halimizdir; bölgeye hakim olan siyasal iktidar yapılarıdır, onların politikalarıdır. Bölgede İşgal devleti İsrail ile her türlü diplomatik ve ekonomik işbirliği devam ettikçe, kürsülerden atılan nutuklar Siyonist yöneticilerin umurunda bile değildir.” denildi.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 641. Hafta Basın Açıklaması:

Ortadoğu’ya Barış Adaletle Gelecek!

Değerli Basın Mensupları, Sakarya’nın duyarlı insanları;

Anadolu’dan, Kafkaslara ve Orta Asya’ya, Mezopotamya’dan, Arabistan’a ve Kuzey Afrika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyanın halklarıyız ve yeryüzünün tüm halklarıyla aynı temennide buluşuyoruz: Barış içinde, adaletle ve insanca yaşamak. Fakat yeryüzünde egemenlik taslayanların hırsları; hepimizin bugününü ve geleceğini mahvediyor.

Neoliberal dünya sistemi, insanlığın emeğini, alınterini sömürüryor, doğayı talan ediyor. Gözünü iktidar hırsı bürümüş mutlu azınlıkların saltanatı uğruna; Rabb’imizin yeryüzü sofrasındaki nimetler hakça pay edilmiyor. İnsanlık açlıkla, susuzlukla, hastalıklarla kırılıp geçiyor. Diğer taraftan ise en temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamayan milyarlarca insanın emeği üzerinde dev şirketler, bankalar, faiz fonları ve küresel lobiler yükselmeye devam ediyor.

Öyle bir düzen işliyor ki; gıda üretimindeki artış açlığın, sağlık alanındaki ilerlemeler hastalığın, eğitim alanındaki okullaşma cahilliğin ve güvenlik alanlarındaki politikalar savaşların nedeni olmuş! İşte yaşadığımız dünyanın geldiği hal budur. Türkiye de dibine kadar bu sistemin içine batmış vaziyettedir.

1980’de başlayan ve 2000’li yıllardan beri, mevcut iktidar politikalarıyla ilerleyen bu dönüşümün sonucunda artık yeni bir evredeyiz. Eski sistem sürdürülememiştir; yeni ve adil bir sistem de kurulamamıştır. Yerine yenisi konulamayınca, bir kez daha resmi ideoloji yeniden üretilmiştir.

Bugün arada kalmışlık haliyle yaşadığımız süreçlerin, toplumu nereye sürüklediği ne yazık ki dert edilmiyor. Her yeni gün medya illüzyonlarıyla, politik söylevlerle ve hamasetle kurtarılmak isteniyor ve ama elimizde yarınlara ne kalacağının muhasebesi yapılmıyor. Ve ne yazıktır ki bu sadece bizim değil, içinde bulunduğumuz o geniş coğrafyanın kaderiymiş gibi yaşanıyor. O yüzden ezenler ezmeye, ezilenler ezilmeye devam ediyor.

Hepimizden istenen sorgusuz bir itaat ve kitlesel koroya iştirak, daha fazlası değil. Bu; yozlaşmayı ve ifsadı yaygınlaştırmaktan başka ne sonuç verebilir? Ahvalimiz, Peygamberler tarihinde okuduğumuz ve helak olduğunu bildiğimiz kavimlere benzemeye başlıyor; bu dert değil midir?

İşte bu haldir ki; yeryüzü efendilerinin coğrafyamızda dilediği gibi at koşturmasına izin verir. Bir gün bir komşumuz işgal edilirken, başka bir gün diğerinde çatışmalar çıkarılır. Etnik, mezhebi ayrışmalar fitillenir. Ve sonunda öyle bir gün gelir ki; artık mübarek beldemiz Kudüs’ün “doğu” ve “batı” diye ikiye ayrılması; bizzat İslam ülkeleri yöneticilerinin eliyle gerçekleşir!

Gelin, şu acı hakikatle yüzleşelim: Bugün Kudüs işgal edilmişse, buna izin veren öncelikle bizim halimizdir; bölgeye hakim olan siyasal iktidar yapılarıdır, onların politikalarıdır. Bölgede İşgal devleti İsrail ile her türlü diplomatik ve ekonomik işbirliği devam ettikçe, kürsülerden atılan nutuklar Siyonist yöneticilerin umurunda bile değildir.

ABD ve İsrail; lafa değil icraata bakar ve gördükleri şudur ki; bizzat İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler bir araya gelmiş ve aynen şöyle demişlerdir:

“Doğu Kudüs Filistin’in başkentidir.”

Bu ifadenin ardından gelecek olan acı kabul ise kaçınılmaz olarak şudur:

“Batı Kudüs de İsrail’in başkentidir.”

 

Bugün, bir yandan İsrail’in işgalci bir devlet olduğu söylenmekte; diğer taraftan ise bu işgali kalıcılaştıracak bir süreç hızla ilerlemektedir. Görünüşte, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararına karşı bir tasarı kabul edilmiştir. Fakat gerçekte hiçbir yaptırımı olmayan o tasarı, son tahlilde, İsrail’in Kudüs işgalini ve Kudüs’ün bölünmüşlüğünü onaylamıştır. Ortada bir başarı varsa, bu Filistin lehine görülmemelidir. Dileriz bu gerçeğin anlaşılması için yine çok acılar çekmemiz gerekmez.

Değerli dostlar, sevgili kardeşler!

Bizim hem ülkemiz hem de bölgemiz için adaletten başka bir teklifimiz yoktur.

Siyasal, iktisadi ve hukuki alanda adaleti tesis ettiğimizde, tüm insanlığı barış ve huzur içinde yaşatmak mümkündür. Bunun için öncelikle bizim kendi özümüzdekini değiştirmemiz, akıp giden zamana karşı adil bir şahitliğin örnekliğini bırakmamız gerekir.

Rabb’imiz!

Yeryüzünde ilahlık taslayanları reddeder; yalnız seni dinler, sana kulluk ederiz!

Sen bize kötülüğe karşı iyiliği, haksızlığa karşı hakkaniyeti, çirkinliğe karşı güzelliği yayma iradesi ver.

Bizi, neslimizi, insanlığı ve ümmeti barışa ve esenliğe kavuştur.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu