Aşkınla Kapına Geldik Ey Allah"ın Resulü!..

Aşkınla Kapına Geldik Ey Allah"ın Resulü!..

Peygamber Efendimizin huzuruna teşerrüf etmenin adabı

"Ya eyyuhellezine amenu la tedhulu buyuten nebiyyi illa en yu'zene lekum" "Ey iman edenler! (Rastgele) Peygamberin evlerine izinsiz girmeyin" (Ahzap Suresi, 53. Ayet)


Eğer sizi misafirliğe davet etmişlerse girin, biz burada Resulü Ekrem'in misafiriyiz ve risalet sofrasındayız. Zamanı gözeterek yemek yiyelim "ila taamin ğayra nazirine inahu" ve Hakkın daveti olmadan içeri girmeyelim. Sizi davet etmişlerse de yemeyin pişmesini bekleyin, acele içeri girmeyin. Yemeyin pişip hazır olduğu zaman oraya gitmeye çalışın ve "iza taimtum fenteşiru" yemeğinizi yiyince de hemen orada dağılın. Hazretin huzurunda olduğunuz zaman da bir birinize ünsiyet bulacağınız laflar etmeyin "ve la muste'nisine li hadis, inne zalikum kane yu'zin nebiyye fe yestahyi minkum, vallahu la yestahyi minel hakk" hazretin huzurunda olduğunuz da dünya sohbetine dalmayın, hikmet ve marifet olmayan laflar etmeyin, sıradan sözleri o hazretin huzurunda terk edin. Peygamberin meclisi ilim ve hikmet meclisidir, ünsiyet ve eğlence meclisi değildir. Bu kısaca bu mübarek ayetin tercümesidir.


Bu ayette sadece Müminlerin oraya gidebileceği, mümin olmayanların dışında kimsenin oraya gidemeyeceği buyrulmuştur. Çünkü iman ehline hitap edilmiştir: "Ya eyyuhellezine amenu" Ey iman edenler! Denmiştir. Müminler de davetsiz olarak gidemezler. Davet ve iznin ekseni ise ikramdır. Allah Resulü sizi ağırlamak ve misafir etmek için davet etmiştir. "Ve lakin iza duiytum fedhulu" davet edildiğinizde Allah Resulünün yemeğini yemek için girin.


Peygamber Efendimiz Misafirlere Nasıl İkramda Bulunur?


Bu nasıl bir yemektir ki Allah Resulü davet etmektedir? Müminler İslam Resulünün misafiridirler, ama ayetin zahiri, ikramdan maksadın zahiri bir ikram olduğuna işaret etmektedir. Ama merhum Kuleyni'nin rivayet ettiğine göre Altıncı İmam Hz. İmam Rıza (r.a) "Felyenzuril'insanu ila ta'amih" (Abese Suresi, 24. Ayet) "İnsan, yediğine bir baksın!" ayetinin açıklamasında şöyle buyurmuştur: "علمه الذي ياخذه ممن ياخذه" "Öğrendiğiniz ilme bir bakınız, kimden o ilmi öğrenmektesiniz." (Biharu'l Envar, c. 2, s. 96) bazen bir yiyecek, zahiri bir yiyecektir yağmurla bağ ve bahçeler yeşerir ve ürün verir. Ve bazen de ruhun yemeği olan hakiki ve manevi bir yemektir ki cana gıda verir. Eğer bu ayetteki "taam"ın (yemek) iki mısdak ve karşılığı varsa önceki ayette de iki mısdak ve karşılığı vardır demektir.


Başka bir yerde ise bu şekilde gelmiştir: biz yağmurları göndeririz, toprağı yararız ve tohumlarla yemek hazırlarız. Eğer buradaki "taam"dan maksat, zahiri taamsa oradaki sudan maksatta yağmurdur. Toprak, ekin ve mahsulden maksatta çiftçilik araç ve gereçleri olacaktır. Ve eğer buradaki taamdan maksat manevi karşılığı olursa oradaki sudan maksat, ab-ı hayat (yaşam suyu) topraktan maksatta hayat ve kalp potansiyel ve zeminesi ve bunun gibi anlamlarda olacaktır.


Öyleyse taamın Kur'an-ı Kerim'de iki mısdak ve karşılığı vardır: cisim ve ruhun taamı. Cismin taamı olan ve başkalarının da bizimle ortak olduğu taam hakkında: "Kulu ver'av en'amekum" (Taha Suresi, 54. Ayet) "sizin ve hayvanlarınızın metası" demiştir. Ama manevi karşılığı olan ve bizimle meleklerin ortak olduğu ve eğer melekler için bir makam varsa bizlerde meleklerle o taamda ortağız. Eğer Hakkın marifeti ve Hakkın tevhidi manevi taamsa, melekler bu yemekle yüz yüzedir. Akıl sahipleri ve ulemalar meleklerin komşularıdırlar. Bundan dolayı "Şehidellahu ennehu la ilahe illa huve vel melaiketu ve ulul ilmi" (Ali İmran Suresi, 18. Ayet) "Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler." Ulemaları meleklerle aynı yerde zikretmektedir. Yani manevi yemekte insanlar, meleklerle ortaktırlar; insanların maddi yemekte hayvanlarla ortak olduğu gibi. Böylelikle bize uyarıda bulunmaktadır ki bedenin taamı, sizden daha aşağı mertebededir. Ama eğer alim olursanız marifetlerde meleklerle ortak olur ve eğer savaşta şehadet şerbetini içerseniz uçmada meleklerle ortak olursunuz.


"cailil melaiketi rusulen uli ecnihatim mesna ve sulase ve ruba'" (Fatır Suresi, 1. Ayet) açıklaması hakkında şöyle bir rivayet nakledilmiştir: "Şehit, meleklerle birlikte uçar, Cafer-i Tayyar meleklerle birlikte uçmaktadır. Abbas b. Ali (r.a) meleklerle birlikte uçmaktadır. Bazen insan Allah yolunda kolunu verir "uli ecnihatim mesna ve sulase" ve ikişer, üçer kanatlı meleklerle uçar ve bazen arif ve alim olmak için çaba sarf eder. Bu durumda da meleklerle şehadet açısından eşit olurlar.


Peygamber Efendimizin Manevi Yemeği


Anlaşıldı ki Kur'an-ı Kerim'de taamın iki mısdak ve karşılığı vardır ve bu taamların yiyicileri bellidir. Bizler Resulü Ekrem'in konukları ve onun manevi yemek sofrasında oturmuşuz ki bizi beslesin. Bizleri alim etmek için çağırmıştır. İzinsiz içeri girmemiş ve davetsiz katılmamışız. Bizler bu açıdan kendimize söz veriyoruz ki davetle gelmişiz ve bedensel huzur bizim nasibimiz olmuştur. Bundan dolayı o hazretin bize daveti ulaştığı için ümitliyiz. Şimdiki buraya geldik ne yapmamız gerekmektedir? Hazretin taamından istifade etmekten başka bir şey mi? Eğer birisi o hazretin ilmi yemeğinden yararlanmak istiyorsa şartı nedir? Şöyle buyurmuştur: "Medine'de olduğunuz müddetçe sakın ömrünüzü dünya sohbetleriyle harcamayın (ve la muste'nisine li hadis) asla ağzınızı açıp sıradan laflar etmeyin. Burada dinleyen ve bakan olmanız gerekiyor, dinleyin ve bakın. Buraya konuşmaya mı yoksa dinlemeye mi geldiniz? Eğer buraya bir şeyler öğrenmek için geldinizse o zaman konuşmayın ve peygamberi üzmeyin, çünkü bu peygamberi rahatsız eder. (ve la muste'nisine li hadis, inne zalikum kane yu'zin nebiyye fe yestahyi minkum)


Acaba haremle otel arasında fark mı vardır? Acaba bir duvar haremin sınırı olup ona engel olabilir mi? Eğer gece haremi kapatsalar, artık ziyaret etmek için bir yol yok mudur? Haremin duvarlarının arkasından "Camie Ziyareti" okunamaz mı? Eğer gece yol olmazsa artık başka yoldan bir şeyler elde edilemez mi? Eğer bir veya iki duvar engel olsa insan bu şekilde diyemez mi: "Ben şahadet ederim ki sen benim makamı mı görüyorsun, söz ve selamı mı duyuyor cevabımı veriyorsun. Ama Allah seninle olan münacatın tadını almam için bana izin vermedi. Acaba erhemer rahimin (rahmet edenlerin en merhametlisi) olan Allah münacat lezzetini almaya engel olur mu? Veya zahiren kötü ve çok yemek mi insanın münacat lezzetini almasına engel olmaktadır? Veya otel ve pansiyon köşelerinde eğlence ve sohbet ortamları veya sokak ve mahallelerde gezmek mi münacat lezzetine engel olmaktadır?!


Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer Resulü Ekrem'in misafiri iseniz, sohbete dalıp eğlenmeyin. Bu iş Resulü Ekrem'i rahatsız etmektedir."


Kur'an-ı Kerim'de şöyle gelmiştir: Her kim Peygamberi üzerse has rahmetten uzak olur. O sizden haya eder ve utanır, ama Allah utanmaz, açık bir şekilde şöyle der: Eğer Allah Resulünün huzuruna gelmişseniz, sıradan şeyler konuşmayın ve zamanınızı gülerek geçirmeyin. Öğrenme ve öğretmeye vakit ayırın. Tedris ettiğiniz vakit Resulü Ekrem'in konuğusunuz, irşat ve hidayet etmekle meşgulseniz Resulü Ekrem'in konuğusunuz, hatta eğer ahkam öğretmek için meşgul olsanız ve hatta irşat ve hidayet etmekle uğraş halinde olsanız de manevi beslemeyle ve öğretmekle meşgulsünüz.


Bizim gayretimiz kıyamet günü cehenneme gitmemek ve Allah'ın bizi yakmaması haddinde olmamalı. Bu aşağı bir çabadır. Kıyamet günü Allah bir çok insanı cehenneme atmayacaktır. Çocukları, delileri cehenneme atmayacaktır. Fıtri mustazafları cehenneme atmayacaktır. Cehenneme gitmemek ve yanmamak marifet ve hüner değildir. Meleklerle sohbet arkadaşlığı hünerdir. Bir şeyler yapıp da meleklerin insanları karşılamasına gelmek hüner ve marifettir. "selamun aleykum, tibtum fedhuluha" "Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya." (Zümer Suresi, 73. Ayet) cümlesini meleklerin ağzından duymak hüner ve marifettir. Onlar sizin hizmetçilerinizdir. Şu anda bu makama ermek için yol açıktır. Peygamberi üzmeyecek en basit şey şudur ki yiyecek ve konuşmalarımıza dikkat edelim"


Peygamberin ziyafeti geceyi ihya etmektir


Peygamberin konuğu olmak dolu bir mideyle olmaz. Her kim sohbet ve eğlenceye dalıp, gecesini başkalarıyla bu şekilde geçirse artık oradan ayrılamaz.


Gerçekten eğer birisi bu şekilde zamanını geçirirse artık "Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti, insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır." (Müzemmil Suresi, 6. Ayet) nasibi olmaz. Eğer birisi Resulü Ekrem'in konuğuysa, gece ibadetinden mahrum kalması mümkün değildir. Çünkü Peygamberin ikramı "teheccüd"tür (gece namazı) ve gece ibadetine davet eder. Peygamberin ziyafeti gecenin ihya edilmesidir. Bu da arkadaşlarla sohbete dalmakla çelişmektedir. Eğer Allah, sizler Resulü Ekrem'in konuklarısınız diye buyurmuşsa; risaletin besinlerini de muayyen etmiştir. Buyurmuş ki beş namaz ki başkaları seninle şeriktirler ve senin başkalarıyla bunda payın var. Ama bu altıncı namaz has bir namazdır. "Ekimis salate li dulukuş şemsi ila ğasekil leyli" dört namaz şunlardan ibarettir: öğlen, ikindi, akşam ve yatsı. Yani Güneşin sarkmasından gecenin karanlığına kadarki namazlar birde Kur'anel Fecr'dir. (sabah namazı) her kes bunu kılmakta mükelleftir. "Ve minel leyli fe tehecced bihi nafiletel leke asa ey yeb'aseke rabbuke mekamem mahmuda." "Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbin, seni, Makam-ı Mahmud'a (övgüye değer bir makama) ulaştırır. (İsra Suresi, 79. Ayet) sen bu makam ve sofrayı başkalarına vereceksin ve onlara ikramda bulunacaksın, çünkü onlar senin misafirlerindir.


Açıktır ki eğer birisi Peygamberin misafiri olmuşsa, onun yemeğinden istifade eder ve kendisinden bir sözü yoktur. Artık yemeğinizi yediğinize göre (fe iza taimtum fenteşiru) dünyanın çeşitli yerlerine dağılın ve bu yemekleri başkalarına sunun.


*Bu makale, Ayetullah uzma Abdullah Cevadi Amuli'nin Medin-i Münevvere'de Peygamber Efendimizin Pak kabirlerinin yanında manevi ve irfani bir ortamda yapmış olduğu konuşmanın ilk bölümüdür.