Amaç ne?

Amaç ne?

Süt çocuğunun süt istemesi gibi belki ölümü istersin ama bu mihnete esir olduğundan değidir!

Amaç Ne?

Hz. Mevlana mürşit kitap olan Mesnevi'sinde şöyle bir hikâye anlatır: (4/2553 vd.)
"Süt çocuğunun süt istemesi gibi belki ölümü istersin ama bu mihnete esir olduğundan değidir!
Ölüme rağbetin, aczinden ve derdinden değil, evin yıkılmasında hazineyi gördüğün için olur.
Böylece kendin, eline kazmayı alıp evi yıkmaya başlarsın!
Evin, hazineye mani olduğunu görürsün; tane birdir ama onda yüzlerce harman gizlidir!
Taneyi şevkle feda eder, erlerin sıfatlarıyla vasıflanırsın.
Ey bir yaprak uğruna bağdan mahrum olan, yaprağa düşüp üzüme hasret kalan kurda döndün!
Hakk'ın keremi o kurdu uyandırırsa o, cehil ejderhasını yer bitirir!
Kurdu, meyveli ağaçlar bağa çevirir; bil ki iyi bahtlılar da böyle değişirler!
Ve Hz. Mevlana beyitlerine şöyle devam ediyor;
("Ben, gizli bir hazineydim, bilinmek istedim ve onun için de mahlukatı yarattım." Hadis-i kudsisinin tefsiri)
Evi yıkıp zengin hazineyi bul, onunla nice yüzbinlerce ev yaparsın!
Çaresi yok, hazine evin altında, bu harabeyi yıkmak için düşünme!
Zira bu hazinenin parası, zahmetsizce binlerce evi mamur eder!
Sonunda bu ev zaten viran olur, bir zaman gelir altından hazine çıkar.
Lakin o vakit o, senin olmaz, çünkü onu, yıkma ücreti olarak ruh alır!
Çünkü iş olmayınca ücret de talep edilemez.
"İnsan ancak emeğinin karşılığını alabilir!"
Sonra nedametle, "Eyvahlar olsun, böyle bir ay bulut arkasında gizlenmiş de görmedim!
Söz tutmadım, işim bozuldu; hazine gitti, elim de ev de bomboş!" dersin.
Sen evi kirayla tutmuşsun, şüphesiz o, senin mülkün değildir.
Ecel, kira ödeme müddetidir, bu müddet içinde işini görürsün!
Dükkanda yamacılık yaparsın, halbuki onun altında iki maden gömülüdür!
Bu dükkan ücretledir, acele et de kazmayı al ve dibini kaz!
Kazma, madene rastlayınca onu belli eder, o zaman yamacılığa da, dükkana da hacet kalmaz!
Yamacılık, su içmek, ekmek yemektir, eski hırkana yama üstüne yama vurursun!
Vücut hırkan her zaman yırtılıp durur; onun yaması, senin yiyip içmendir!
Sen ki bir kutlu padişahın soyundansın; yamacılıktan utanmaz mısın?
Dükkanın dibini bir parça kaz da iki maden önünde görünsün!
Yoksa onu görmeden kira müddeti dolar, sen de ondan bir murat alamazsın!
Sonra dükkan sahibi seni oradan çıkarıp madeni elde etmek için dibini kazmaya başlar!
O zaman gah hasretle dertlenir, gah ham sakallarını yolar,
"Eyvahlar olsun, bu dükkan bende iken kör imişim ki bu madeni elde etmedim!
Eyvahlar, rüzgar bizi perişan etti! Kullara artık –ah hasret!- demek kaldı" dersin.....
Evin içinde süsler görüp evin aşkıyla kararsız oldum!
O gizli hazineden haberim olmadı; yoksa iki elimden kazmayı bırakmazdım!
Ah, eğer kazmaya işini yaptırsaydım o, bu dertli canı gamdan kurtarırdı!
Gözüm nakışlara takılı kalakalmış, çocuklar gibi aşk oyunlarına dalmıştım!
O meşhur Hakim, "Sen bir çocuksun, evse nakışlarla dolu!" diye pek güzel söylemiştir.
İlahi-name'de pek çok tavsiyelerde bulunmuş "Eve aldırma, yürü!" demiştir."

Ehlullah beyitler için şöyle bir açıklama da bulunur:İnsan bedeninin altında bir hazine gizlidir. O hazineyi elde etmek için bedenin yıkılması, yani riyâzet ve mücâhede ile zayıflayıp harab olması lâzımdır. Bu suretle insan fânî bir varlığa bağlanmaktan kurtulur; yani "Ölmeden evvel ölün" sırrına mazhar olur ve Rabbani define olan bâkî hayata kavuşur. Zaten, fânî vücud mutlaka harab olacaktır. Fakat bu tabîî harabı, sahibine birşey kazandırmaz...
Dükkandan maksad; insan bedeni, eskicilikten murad ise bedenin tamiri ve beslenmesi, ara sıra arız olan hastalıkların tedavisi için ilaçlar alınmasıdır. Altında gizli iki maden bulunması da; Tecelliyât-ı Zâtiyye ve sıfâtiyye demektir. İnsanın mücâhedeler ile meşgul olması, o tecelliyâta mazhar olması temennisidir.

Filiz Konca