Abdurrahman Dilipak
Allah, Resul, kitap; her şey tartışma konusu
Bırakın Müslümanlığı, Müslümanlık mı kaldı İslam dünyasının VIP ve CIP’lerinde. Hala kınamakla, zaman öğütmekle, algı ile meşguller. En son birileri Kabe’yi tartışıyordu. Kabe diye bir şey yokmuş, orası bir türbeden ibaretmiş.. Tartışılmadık ne kaldı. “Amentü”yü tartışıyoruz artık. Amentüyü tartışmayanlar da, “Amentü”yü okuyunca bu iş tamam zannediyor. Yoksa Amentüyü ezbere okuyanların çoğu, Kader, Rızık ve Ecel konusunda yeteri kadar bilgi sahibi olmadıkları gibi, gerçek anlamda bu “iman ettik” dedikleri konuların gerçek hayatlarında. Bir karşılığı yoktur. Onun için bize “Ey iman edenler iman ediniz” denir, onun. İçin “iman ettik demekle yakanızın bırakılıvereceğini mi sandınız” denir.
İslam, Cumhuriyetin ilk dönemi hariç, hiç bu kadar ağır bir saldırı altında kalmamıştı. İlk dönemde saldırılar karşısında az da olsa direnenler vardı. Bu gün İmam Hatipliler, İlahiyatçılar bile İslam’ı yaşamak, islami değerleri savunmak konusunda yetersiz kalıyorlar. Zaten Gazze konusu, siyaset, cemaat, cami, mektep, sermaye, sivil toplumun. Hali pür melalini ortaya koymaya yetti.
Artık her çeşit Müslüman (!?) var. Yalancı, zalim, ahlaksız, cahil, müstekbir, zani, hırsız, Müslüman(!?)lardan geçilmiyor. Bunların aslında Müslümanlık iddiaları bunları içimizden ayıklayamadığımız için onlar bizim utancımız oldu/oluyor. Hemşehrilik, partizanlık, tarikatçılık gibi bağlar üzerinden savunamadığımız durumlarda bile sessiz kalmayı tercih ediyoruz. Gerekçe hazır: Bunları feda edelim de, ötekiler mi gelsin. Ötekiler daha da kötü.!?. Çünkü güç, iktidar ve servet, makam, otorite onlardan yana. Kimi kaybetmekten korkuyor, kimi onlardan yana durarak kazanmak istediği şeyler var. Aslında bunların Müslümanlığı, Satanist, Pedefolik Siyonist Trump’un Hristiyanlığı gibi bir şey. Münafıklıklarını gizlemek için bir de Hacca gidip, cami yaptırmak, bir Cemaatte yer edinmek gibi Şeytani hesaplar içine giriyorlar. Biliyorsunuz, Şeytan insanları Allah’la aldatmak ister, Şeytanın dostları da aynı şekilde insanları Allah’la aldatma çabası içindeler.
Kimi doğrudan, İslam’a ve Müslümanlara saldırıyor, kimi dolaylı saldırıyor, ıslah edici pozlarla gelip, İstanbul sözleşmesi, iklim yasası, Lanzarote örneğinde olduğu gibi aramıza karışıp bozgunculuk yapıyorlar, kimi, bize gelip sizdeniz diyorlar, onlara gidip, biz onlarla alay ediyoruz, onları kandırıyoruz diyorlar. Ne demek istediğimi hem vahiy açısından, hem de uygulamadaki dünya örnekleri açısından anlamış olsalar gerek. Allah’a (cc) ve ahiret gününe inananlar fasıklar’ın, kafirler’in, münafıklar’ın, müstekbirler’in, mütrefinle’rin, yalancıların peşinden gitmesin. Onların varacağı yer ateştir!
İslam deyince, bakın bugün biz (Haşa) Allah’ın (cc) geleceği bilip bilmediğini tartışıyoruz. Birileri topyekun dini reddedebilir, ama Allah’ın sıfatlarını tartışanlar ilahiyatçılar. Peygamberi de tartışıyor birileri. (Haşa) resulü bir “postacı” olarak tanımlıyor. Birileri de kitabı tartışıyor. Eksik, fazla ayetler vs. (Haşa).. Bir başkası Kabe’yi tartışıyor. Orası aslında bir türbe imiş. Kabe’nin aslında Ürdün de olduğunu söyleyen de var. Kudüs/Süleyman Mabedi İstanbul’daymış. Allah (cc) Kudüs’ü İsrailoğulları’na vadetmiş”, onların orada bize verecekleri bir mescid le yetinmemiz, orasını onlara bırakmamız gerekirmiş. Gazze’liler Hicret etmeyerek aslında günah işliyorlarmış!?. İsrail’i boykot etmenin günah olduğunu söyleyen hocalar (!?) bile var! Ha! Bu arada Melekleri, Cinleri, Şeytanı da tartışıyorlar. Kimi Hz. Ademi tartışıyor, tek bir kişi olarak mı, yoksa topluluk olarak mı yaratıldı. Yahudilikten gelen bir inanç olarak Hz. Havva’dan önce Hz. Adem’in zevcesi Lilith’miş. Öte yandan, Cennete gitmek için fazla endişelenmeyin “Nakşibendi tarikati’nin Halidiye kolundanım” derseniz sorgusuz sualsiz cennete giderseniz. Ama öte yandan bir İlahi’de “Nebiler bile senden Medet ister”
Kimi Kuran-ı Kerim’i tarihsel açıdan, kimi batını açıdan, kimi bilimsel açıdan, kimi mecaz olarak ele alıp farklı yorumlar üretiyorlar. Namazı, orucu, haccı, zekatı kendilerine göre yeniden tanımlıyorlar.
Zaten bir Vehhabilik, bir Safevi Şia’sı, bir “Türkish Sünnilik” ve tasavvuf üzerinden Arap İslam’ı, Türk İslam’ı, Fars işlam’ı diye bölüyor. Maturidi Türk İslam’ı, Eş’ari Arab islam’ı onlara göre mesela!?.
Risalet’i de tartışıyorlar, Hadisleri de. Yine “Tarihselci” bakış açısı ayrı bir sorun. Tefsiri bırakıp te’vile yönelince her şey mümkün hale geliyor tabi. Modernizm zaten başımızın belası. Dini kurumlarla devlet ilişkisi de öyle. Bizim Laikçiler, Laikliğin meşruiyetini İncil’den alan bir kilise kurumu olduğunu Kilise ile devletin ayrılmazlığını, birinin bedeni, öteki ruhun egemenliğini temsil ettiğini bile bilmezler. Demokrasi, İnsan hakları, Çevre dünyevileşme / Sekülerizm konusunda siyasetin ve zenginlerin gündeminde dinde reform için bahane konuların başında geliyor. Ekonomik gereklilik olarak, para tanımı, Enflasyon, devalüasyon, RİBA (Faiz) gibi konularda dini alanda çıkartılıp siyasetin karar verdiği bir alan haline getirildi. Bu konuda da NAS, siyaseten NESH edilmiş oldu. KADEM’in başını çektiği Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet konusu ayrı bir sorun. İstanbul sözleşmesi ve Lanzarote üzerinden cinsiyetçi okumalarla NAS büyük ölçüde yasa zoru ile adeta NESH edildi. Aile tanımı, Miras, Şahidlik, Mahremiyet, Zinanın kişisel bir tercih olarak tanımlanması ve buna benzer daha bir çok konu hala mer’i! “Cihad” kavramı ya unutturuldu ya da içi boşaltıldı. Din ve devlet büyükleri İlah ve Rab konumuna yükseltilirken, onlara itiraz edenler adeta linç edilmeye başlandı. Bir yandan da tarihi bazı muteber kişiler, alimler ve mezheplere saldıranlar artarken bilim ve akıl dışılık gibi eleştirilerle din polemik konusu yapıldı.
Sahi bir günde kaç vakit namaz kılmamız gerekiyor: 3, 4, 5, 6.. Birileri de bunu tartışıyor. Hz. İbrahim’in Türk eşi var mı idi. Tevrat’tan gelen bir rivayete göre Tevrat’ta (Yaratılış/Genesis 25:1-6) Hz. İbrahim’in, Hz. Sâre’nin vefatından sonra Kântûrâ ile evlendiği belirtilir. Kântûrâ’dan, Zimran, Yokşan, Medan, Midyan, Yişbak ve Şuah adında 6 oğlu olduğu kaydedilir. Bazı kaynaklar, Haacer ile Kantura’nın aynı kişi olduğunu ileri sürse de bu konuda Kur’an-ı Kerimde bir bilgi yoktur. Ama birileri Kantura’nın Türk olduğu üzerinden çok farklı iddialarda bulunurlar.
Tasavvuf çevrelerinde kimi tövbe alıyor, kimi tövbe veriyor. Yani Cemaat piyasası çok hareketli bir piyasa günümüzde. Öyle topluluklar çıktı ki, kimi gaib’den haber veriyor, kimi uzaylılarla irtibatlı, kimi fal bakıyor, kimi müneccimlik yapıyor, kimi Kehanette bulunuyor. Bir dua okuyorsun evliyalar yardımına geliyor. Bir dua okuyorsun muradına eriyorsun. bütün mesele, o duayı okuman. 5 dakikada cep telefonuna indiriyorsun, okuyorsun, ne istiyorsan oluyor. Neyse Gazze olayları başladığından beri, Gazze konusunda bu tür tılsımların faydası olmuyor, herhalde İsrail engelliyor olsa gerek, tövbe estağfurullah. Yoksa manevi kanallara da mı müdahale ediyorlar. Ama hala bu işlere inananların sayısı her gün biraz daha artıyor. Ve tabi bu şekilde gerçekten iman edenlerde etmeyenler belli oluyor.
Kehf suresi’nde, Ashab-ı Kehf’in kaç kişi olduğu konusu anlatılır. Oysa kitab’da o konu hakkında sayı olarak bir bilgi verilmemişti. Ama insanlar bilmedikleri bir konuda iddialaşırken, aslında melekler onların imanları ile ilgili ayrıntılar not ediyor. Bu tartışmalar da öyle. Bu süreçte gerçekte iman edenlerle etmeyenler belli oluyor. Yakında Mehdi, Mesih, Emanet sandığı, Uzaylılar, cinni hikayeler, Hulul hadisleri, Reptiyan’lar, Anunaki’ler, Nefilim’ler, Gaybden duyulan sesler, tabiat olaylar, gökte beliren şekiller, ani ölümler, baş dönmeleri, kediler, köpekler, diğer hayvanlar ve haşerat, kuşlar ve çekirge sürülerinde garip davranışlar görmemiz sürpriz olmayacak. ileride çok daha fazla şeyler duyacaksınız.. Bu arada kimileri dini mitoloji, kimi bilim kimi de tarihsellik ve zamanın değişmesi üzerinden reformist bir bakış açısı ile yorumlamaya çalışıyor. Geçmişte Kemalistler de camilere sıra koyup, kiliseye benzer bir düzen kurmayı, Kur’an’dan ahkam ayetlerini çıkartıp, yerinden Nutuk’tan parçalar eklemeyi savunmuştu.
(Bakara 251)’de ne deniliyordu: "... Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla savmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Fakat Allah, âlemlere karşı lütufkârdır." O zaman Allah'ın lütfunu hak etmek için bahanelerin arkasına saklanmayalım, Onun rızasının /davetinin tecellisinin vesilesi olalım. Çünkü Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak, mazlumlara yardım etmek ister.."
Bu Gazzeli aç çocukların ahı, cihanı titretecek. Zalimleri yakacak olan ateş bize de dokunacak. Bugün yeni bir durumla karşı karşıyayız.. Sanki Arap ülkelerinin yöneticilerinin üstüne ölü toprağı serpilmiş. Ölüm korkusu ve dünya mal, makam, saltanat, para , güç ve şehvetine kapılmış bu rezillerden kimseye fayda yok. Onların gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar. İş başa düştü, Arap ülkelerindeki halk, aşiretler, bedeviler ayaklanmaya başladı. Saray ulemalarının suskunluğu devam ederken, bugün düne göre daha yüksek bir sesle ilim sahibi alimler'den arkası arkasına çağrılar geliyor.. Savaş şimdi yeni başlıyor. Sapan taşlı'lar, Ebabil'ler geliyor.. Netenyahu zehirlenmiş, Trump’un kirli çamaşırları ortaya döküldü. Dünya ayaklanıyor. İsrail kendi sonunu getiriyor. Siyonistler ilk kez panikledi.
Bu ayetlere iman ediyoruz değil mi? (Maide 24)'de: "Dediler ki: "Ey Musa! Onlar (düşmanlar) orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, savaşın! Biz burada oturacağız." denir. Bizimkilerin Gazze konusunda "Ya Rab Gazzelilere yardım et ve düşmanları kahret" diye dua etmeleri İsrailoğullarının durumuna ne kadar benziyor. Düşünmez misiniz.: "Allah sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister" (Nisa 75):"Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve 'Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu) ve bize katından bir yardımcı gönder' diye yalvaran çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?"
İslam ülkeleri yöneticilerine (Bakara 159)’u hatırlatıyorum: Gazze’de yaşananlar karşısına Müslümanlara farz kılınan davranışlar ile ilgili olarak kendi bulunduğumuz durumu görmek için şu ayeti okurken düşünelim. "İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti, Kitap’ta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder hem de lanet edenler lanet eder." Allah’ın lanetinden, Allah’a (cc) ve ahiret gününe iman edenlerin lanetinden korkmuyor musunuz? O zaman başınıza gelecekleri bekleyin. Hele de Allah’ın laneti’nden korkanların meydanlara çıkıp sesini yükseltenlere engel olmayın, Haksızlıklar karşısında susmak ayrı, sesini yükseltenleri engellemek daha ayrı bir vebaldir. Selam ve dua ile.