Akiller “siyasetçi” mi ki, siyasilerin hedefinde!

Allah"ın izniyle, bir vilâyet gezisini daha "kazasız-belâsız" anlattık ve döndük.

Malûmlarınız olduğu üzre;
Cuma günü akşam saatlerinde Denizli"ye gittik... Uçaktan iner inmez, bizleri havaalanının da içinde bulunduğu Çardak ilçesinin kaymakamı Halil Avşar karşıladı... Öncelikle, bu "genç kaymakamımız"a hem yakın ilgisi için teşekkür ediyorum, hem de kendisini tebrik ediyorum.
Düşünebiliyor musunuz;
"32 yaşında bir kaymakam."
Hem deee...
"12 yıllık bir kaymakam."
Anlayacağınız 20 yaşında okulu bitirmiş, hemen göreve başlamış ve kaymakamlık yolunda hızla ilerlemiş, bugün "12 yıllık kaymakam" olmuş...
Karşımda "gencecik bir kaymakam" görünce, hele de "12 yıldır görevde" olduğunu öğrenince, gerçekten mutlu oldum...
Çardak Kaymakamı Halil Avşar"ı bir defa daha tebrik ediyor, yolunun açık olmasını diliyorum.

TEBRİK VE TEŞEKKÜR

Madem "tebrik" ve "teşekkür"le başladık öyleyse devam edelim.
Efendim;
Denizli Valisi Abdülkadir Demir"e, Denizli Emniyet Müdürü Zeki Bulut"a, Denizli Belediye Başkanı Osman Zolan"a, Pamukkale Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Hasan Kaplan"a, Üniversite Genel Sekreteri Dr. Kenan Çayan"a, Buldan Kaymakamı Ahmet Erdoğdu"ya, Buldan Belediye Başkanı Mustafa Fahri Şevik"e, Pamukkale TV"den Adem Erdağı ve Nurcihan Bahtiyar"a ayrı ayrı teşekkür ediyor, bu sıcak yüzlerinin ömür boyu devam etmesini diliyorum.

DENİZLİ BAŞARILI, ÇÜNKÜ!

Denizli, her yönüyle ilginç bir vilâyet... Hani, "tekstilin başkenti" denilse, yeridir... Ama aynı zamanda "sanayi"de de, "turizm"de de, "Ben varım" diyorlar.
"Yıllık ihracatı 3-4 milyar dolar" civarında... Denizli"de "işsizlik" yok, tam aksine "işçi açığı" var...
Hele Buldanlılar diyor ki;
"Neredeyse yurt dışından işçi ithal etme noktasına geldik."
Evet; Denizli, böyle bir şehir.
Bu "başarı"yı, Türkiye"nin "istikrarlı" oluşuna borçlu olduklarını biliyorlar.
İstiyorlar  ki;
"İstikrar bozulmasın.
Huzur ortamı devam etsin."
İşte bunun içindir ki;
"Çözüm süreci"ni destekliyorlar...
Haa;
Hiç mi "tepki" yok, hiç mi "eleştiri" ve hiç mi "endişe" yok?..
Elbette var.
Ki, bizler, bizimle "konuşan" insanların tepkilerini, eleştirilerini ve endişelerini dinliyor, dilimizin döndüğünce sorularına cevap vermeye çalışıyoruz... İkna olan oluyor, olmayan olmuyor...
Meselâ Cumartesi sabahı...
Dedeman Otel"in kahvaltı salonunda hem kahvaltı yapıyor, hem de "STK temsilcileri"nin sorularına cevap veriyoruz...
Bu arada; izninizle küçük bir açıklama yapmak istiyorum;
Biz o "kahvaltılı toplantı"ya "16 STK temsilcisi"ni davet etmiştik... Denizli Barosu başta olmak üzere, 4 STK bizi boykot etti ve davetimize katılmadı.
Canları sağolsun!..
Ama, diğer 12 STK"nın temsilcileri katıldı ve sorularını rahatlıkla yönettiler.
Onlardan biri de "MHP tandanslı" bir Denizlili idi... Toplantının sonlarına doğru söz alarak, dedi ki;
"Ben buraya gelirken önyargılı idim... Sizin, emperyalizmin maşası olduğunuzu, amacınızın da teröristbaşı Apo"yu kurtarmak olduğunu düşünüyordum... Ama, çözüm süreciyle ilgili sözlerinizi duyunca, açık ve net söylüyorum, tatmin oldum... Denizli"ye iyi ki geldiniz... Yoksa, Akil İnsanlar Heyeti"ne karşıtlığım devam edecekti."
Atalarımız boşuna dememiş;
"Hayvanlar koklaşa koklaşa,
İnsanlar konuşa konuşa anlaşır"mış.
Gerçekten de öyle...
Meselâ, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi temsilcisi, Lerzan Süzük...
Diyor ki;
"Sözleriniz beni pek fazla tatmin etmedi ama samimiyetinizden şüphem yok... Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da barış çabalarını desteklemeye devam edeceğiz."
Gördüğünüz gibi;
"Fikri" olan, "görüşü" ve hatta "ideolojisi" olan geliyor toplantımıza, diyeceğini deyip, gidiyor.
Ne gürültü var,
Ne patırtı!..
Öyle sanıyorum ki;
Akil İnsanlar mensuplarını protesto edenler, toplantılarına boykot uygulayanlar, "söyleyecek sözü olmayanlar"dır!..
Meselâ, Denizli Barosu yönetimi, bir yöneticilerini gönderip, bizi dinleyebilirlerdi... Ama onlar ne yaptı; "davete icabet etmek" yerine; "Bizim, onların aklına ihtiyacımız yok" şeklinde bir "yazılı açıklama" yaptı.
Doğrudur...
Biz, hiç kimseden daha akıllı değiliz... Dolayısıyla, "bizim aklımıza" ihtiyaçları olmayabilir... Ama, belki bizim onların akıllarına, görüşlerine, öneri ve eleştirilerine ihtiyacımız vardı...
Gelmemekle, bizi kendi görüşlerinden mahrum ettiler.
Yazık... Çok yazık...

ŞEHİT AİLESİNİ ZİYARET

Ya başını Atatürkçü Düşünce Derneği mensuplarının çektiği ve aralarında TGB"liler, CHP"liler ve maalesef bir kısım MHP"lilerin de yer aldığı "istemezük grubu"na ne demeli...
Kaleiçi ve Bayramyeri"nde toplanıp, bol bol slogan atmışlar...
Bizi, "Denizli"den püskürtecekler"miş!..
Ne ilginç değil mi;
Onlar, güya "şehitlerimize" sahip çıkıyorken, biz heyet halinde, geçen yılın Kasım ayında Siirt"te askeri helikopterin düşmesi sonucu şehit olan Astsubay Üstçavuş Vedat Avcı"nın ailesini ziyaret ediyor, onlara hem başsağlığı, hem de sabırlar diliyorduk.
Gerek aile fertleri, gerek şehidimizin annesi Cemile Avcı, bize öyle sözler söylediler ki, "Çözüm Süreci"ne karşı çıkanlara" ders olsun...
"Niye 6 ay önce gelmediniz?.. Siz 6 ay önce gelseydiniz, sizi Vedat"ım karşılardı" dedi Cemile Hanım ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben, her gün ağlıyorum... Artık, gençlerimiz kaybolup gitmesin... Bu süreç başarıya ulaşsın da, bundan sonra analar ağlamasın!"
Bir "şehit annesi"nin bu sözleri, süreç karşıtlarına herhalde iyi bir cevap olmuştur.
Öyle ya, biz de istiyoruz ki;
"30 yıldır akan bu kan dursun... Artık analar ağlamasın!"
Var mı buna karşı çıkan?..
Elbette olamaz!..
Eğer varsa, gelsin, desin ki;
"Ben sürece karşıyım!"
Ama, adam gibi söylesin!..
Meydanlara çıkıp da;
"Akilleri püskürteceğiz" demekle, ne biz püskürtülürüz, ne de onların eline bir şey geçer...

MUHALFETE CEVAP

Eğer "dinleyecek" kadar bir tahammülleri varsa, onlara bir çift sözüm var:
Biz, "sivil" insanlarız.
Biz "gönüllü"leriz...
"Siyaset"le hiçbir işimiz yok.
O halde, bu "siyasi parti temsilci-leri"nin ve onların Anadolu"daki "teşkilat mensupları"nın bizimle ne alıp veremediği var?..
Bir diyeceğiniz varsa;
Gidin, "Devlet"e söyleyin,
Gidin "Hükümet"e söyleyin!
Ya da;
Sizler de "heyet"ler oluşturun, dolaşın Türkiye"nin dört bir yanını.
Dökün eteğinizdeki taşları!..
O taşları bizlere fırlatmanın alemi ne?.. Ne olur, basitleşmeyin!..

ÜNİVERSİTELİLERLE

Biz, söyleyeceğimizi söyledik.
İnşaallah dikkate alınır.
Ama biz, her söyleneni dikkate almaya ve bunları Ankara"ya iletmeye kararlıyız.
Onun için de;
Sadece STK"ları, sadece iş adamlarını, sadece esnafı ve kahvedeki vatandaşı değil, "üniversite öğrencileri"ni de dinliyoruz...
Cumartesi günü, "şehit ailesi"ni ziyaretten sonra, Pamukkale Üniversitesi"ne de gittik, orada da "öğrencilerin görüşleri"ni dinledik.
Ortak görüş, aşağı-yukarı şöyleydi:
"Kandan beslenenlerin bu sürece destek vermemesi anlaşılacak gibi değil... Düşmanımız dahi olsa, insanımız ölmesin... Silahla çözüm olsaydı, bu iş 30 yıldır devam etmezdi."
Üniversitelileri de dinlediğimize ve onlar tarafından "çiçekle" uğurlandığımıza göre, artık istirahate çekilebiliriz.
Çünkü yarın;
Tavas ve Buldan"a gideceğiz...
Onu da;
Yarın yazarız inşaallah...

 

Denizli Emniyeti"nin projesi: Hayata Pas Ver
Denizli İl Emniyet Müdürlüğü, çok faydalı bir proje yürütüyor...
Çocukların "kötü alışkanlıklar"dan uzak durması ve "sosyal aktivite"lere daha fazla katılabilmesi için yürütülen "Hayata Pas Ver" projesi, sadece Denizli"den değil, "spor dünyası"ndan da büyük ilgi ve destek görüyormuş...
Proje, Denizli"nin göç alan semtlerinde ikamet eden ve sosyal aktivite imkânı bulamayan 220 çocukla başlatılmış.
Denizli Emniyet Müdürü Zeki Bulut, projeyle ilgili olarak diyor ki; "Temel amacımız, çocuklarımızı geleceğe daha iyi imkânlarla hazırlamaktır... Projenin harika çocukları, bizden aldığı paslarla golü atacaklar.. Bizi destekleyenlere teşekkür ediyorum."
Hem Emniyet Müdürü Zeki Bulut"a, hem teşkilat mensuplarına, hem de "Hayata Pas Ver"enler"e başarılar diliyorum...

yeniakit

Bu yazı toplam 736 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar