Abdurrahman Dilipak
82. İL MESELESİ
KKTC Kılçıklı balık. Yutanın boğazında kalır. Bahçeli çözüm için, KKTC’de meclisin toplanıp, seçim sonuçlarını geçersiz kabul etmesini ve ardından da KKTC’nin Türkiye’ye iltihak kararı alması çağrısı yapıyor? Önce 19 Ekim’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarının doğru okunması gerek.
KKTC’deki 8 adaylı seçimde, 6 aday’ın toplam oyu 2000’in altında. 2 Adaydan biri olan Tufan Erhuman ilk turda %50den fazla oy alarak seçildi. Tufan Erhürman / CTP kullanılan geçerli oyların %62.80’ini alarak (87.000+‘ini oy) seçimden 1. Çıktı. Ersin Tatar / UBP oyların %35.77’sini aldı. Yani 49.700+ ile 2. Oldu. Katılım oranı %64.87 oldu. 2020 seçimlerindeki %58,31 (ilk tur) oranına göre daha yüksektir. Lefkoşa’de katılım %54,58, İskele’de katılım %54,06 oldu. KKTC’de Kayıtlı Seçmen Sayısı 218.313. Katılan Seçmen Sayısı 141.615. Yani 76.698 kişi sandığa gitmemiş. Görünen o ki, Tatar kendi seçmenini sandığa gitmeye ikna edememiş. Bu seçimde kullanılan Geçerli Oy Sayısı 138.839. Geçersiz oy sayısı 3000 cıvarında. Bu arada bazı araştırmacılar KKTC nüfusunun (380-400.000) %10’unu (yaklaşık 35.000’ini) Rusya, Avrupa, ABD ve İsrailden gelen Yahudilerin ve Türkiyeden giden Sabataycıların oluşturduğunu ve önemli bir kısmının da Habad/Siyonist bağlantılı yatırımcılar olduğunu öne sürer. Genel Kabul KKTC halkının (%98-99)’u Türk kökenlidir ve bu grup, yerli Kıbrıslı Türkler ile Türkiye’den göç eden yerleşiklerden oluşmaktadır.. Yerli Kıbrıslı Türkler: Yaklaşık %50-52’si (2006 sayımına göre 132.635 kişi, en az bir ebeveyni Kıbrıs’lı doğumlu). Türkiye’den Göç Edenler ve Torunları: Nüfusun %40-45’ini oluşturur (tahmini 113.000-150.000 kişi). Diğer Etnik Gruplar: %1-2 (yaklaşık 4.000-10.000 kişi). Bunlar arasında Rumlar (%0.5), Maronit’ler, Ermeni’ler, Yahudi’ler, Avrupalı (İngiliz, Alman) ve Asyalı işçiler (Rus, Bulgar, Farisi) bulunur.
Yerli Kıbrıslı Türkler (%50-52). (1974 öncesi nüfusun çekirdeği) 190.000-250.000. Türkiye Kökenli Yerleşikler (%40-45) Anadolu’dan gelenler 150-220.000 kişi. (1974 sonrası Karadeniz’den getirilenler 30.000-45.000 kişi).. Rum’lar ve Maronit’ler (%0.5) Gayrimüslimler 2000-3000 kişi. Avrupalı, asya’lılar (%1-2) 4.000-10.000 kişi. KKTC’de resmi olarak Müslümanlar %73, Gayri Müslimler %3 cıvarında.
KKTC siyaseti, sağ-sol diye kutuplaşmıştır. Sol “federal çözüm ve AB entegrasyonunu”, sağ ise “iki devletli model”i savunur. 2025 cumhurbaşkanlığı seçiminde solun (CTP) zaferi (%62.76 oy ile Tufan Erhürman seçildi) dengede sol lehine kayma göstermiştir. Sağ, aslında geleneksel olarak daha güçlü olsa da bu denge Türkiye’ye benzese de, son zamanda KKTC ve Türkiye’de bu dengede ciddi bir kayma söz konusu. Görünen o ki, seçmen, sağdan uzaklaşırken solu sağı değişime zorlamak için manevela olarak kullanıyor. Son seçimde Milliyetçi sağ çizgideki, yani Türkiye’deki Cumhur ittifakına benzer bir yapıdaki Ulusal Birlik Partisi %40 oy alarak 1. Parti olmuştu. Cumhuriyetçi Türk Partisi ise Sol-Sosyal Demokrat ve DEM koalisyonuna benzer bir oluşum. %31 oy alarak 2. Parti oldu.
Merkez sağdaki Demokrat Parti’nin %7-8 oy’u var, Milliyetçi sağ çizgide koalisyonda kilit parti.. Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Sosyal Demokrasi’yi savunurken, “Rum kesimiyle birleşme yanlısı” bir siyaset izliyor.. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki Erhürman’ın oyunun %4.40’ı buradan gitmiş. Ersin Tatar’ın oyunun %7’si de Demokrat Parti’den gitmiş.
KKTC’de bir Sabatay, bir de Chabat sorunu var. Kanuni Sultan Süleyman’ın Osmanlı topraklarında belli yerlere iskan etme politikası vardı. Kıbrıs’a da Yahudilerin iskan edilmesi için Yasef Nasi ile görüşmeler yapılmıştı. Nassi de bu imtiyazı Kıbrıs’ta Kanuninin himayesinde bir “Yahudi Devleti”ne dönüştürme hayali kuruyordu. Yasef Nasi Kıbrısta Özerk bir yönetim oluşturma hayali ile o zaman, adada geçerli olacak “Duk of Nasox” diye para bile bastığı söylenir. Bugün İsrail, Kıbrıs üzerinde bir takım hayaller kurarken bu tarihi arka planı da düşünerek, uzun süredir, bölgeye değişik ülkelerden Yahudi nüfusu aktarmak için çalışmalar yaptı. Chabat’ın Kıbrıs’a gelişi de bu planın bir parçası idi.
Bir çok Yahudi’nin Kıbrıs’a bir Müslüman adı ve kimliği ile giriş yaptığı öteden beri hep konuşulan bir konudur. Hatta İsrail devleti kurulurken gemilerle Filistin’e giden Yahudiler Kıbrıs’ı bir aktarma istasyonu olarak kullanmışlar. Bu süreçte orada ölenler için Kıbrıs’ta bir Yahudi mezarlığı bile kurulmuş. Eski Türkiye hahambaşısı bu mezarları ziyaret etmiş. Haleva ile birlikte gelen kişiler bu mezarlarda yatan kişilerin Sabatay cemaatına mensub kişiler olduğunu aktarmışlar. Yani İsrail devleti kurulurken Türkiye’den de bu yeni kurulan devlete dolaylı ve doğrudan nufus transferi sağlanmış. Türkiye’nin dört bir yanında, İran, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Kırım, Ukrayna, Selanik, Suriye, Irak, üzerinden çok fazla Yahudi giriş çıkışı var. Hepsi de yerel dili konuşuyor, kendilerini yerel etnik kimlikle tanıtıyorlar ve kendilerini seküler/laik ve çoğu da Atatürkçü Müslümanlar olarak tanıtıyorlar. Bu vesile ile buraya şu notu da ekleyeyim: Büyük ölçüde Türki cumhuriyetlerde devlet, Stalin zamanında oraya getirilen Yahudi siyaset adamları ve bürokratlarca yönetiliyor. Türkiye’deki Yahudi nüfusunu bugünkü şartlarda kolay kolay bilemeyeceğiz. Göç, Tehcir, Mübadele, Mecburi İskan, yakılan nüfus memurlukları, kimliklerden din , mezheb, soy maddelerinin silinmesi hepsi planlı idi. Yahudiler sadece İstanbul, İzmir, Ankara’da değil, Adana, Urfa, Mardin, Trabzon, Tokat, Siirt, Kayseri gibi daha bir çok yerde varlar. Sadece Selanik’ten değil, Kırım’dan da, İran’dan, Irak’dan da geldiler, doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden her yerden
Sıcak gündemi biliyorsunuz. Bu olaylar birbirinden bağımsız gibi gözükse de arka planda derin bir bağ var. Sanki “ahir zaman”a yaklaşırken, “imanı elde tutmanın kor ateşi elde tutmak kadar zor olduğu fitne zamanı”nda, dünyanın bir çok yerin’de, sanki Cehennemin ateşi dünyaya ulaşmış gibi. Şeytan’ın askerleri yakıp, yıkıyor, öldürüyor ve birileri onlara yardım ediyor, birileri de korkusundan pısmış, tırsmış, dillerini yutmuş. O ateş sadece zalimleri değil, onlara yardım edenleri, onlarla birlik olanları, onlar karşısında sessiz kalanları da yakacak! Ebu Cehil öldü diyorlar, onun zihniyet ikizleri, Siyonist, Pedefolik, Satanist, Globalist maskesi takmış, onun mirasını yaşatmak için kıtalar dolaşıyorlar.
Mekke’ye Şeytan taşlamaya giden Hacılar, memleketinizdeki Şeytanları ne zaman taşlayacaksınız? Hac’da’de “Lebbeyk.. lebbeyk” diyerek Allah’a verdiğiniz sözü unutmayın. O sözün ilki “Galu bela” zamanında, “elestü bezmi”nde verilmişti hatırlarsanız. Bize, Trump ve Netenyahu’nun arkasında saf tutan “İbrahim buluşmacıları” değil, İbrahimi bir duruş, İsmail’i bir duruş, bir Haacer duruşu gerek şimdi!?. Ha bu arada, bizim CHP’miz her darbede darbecilerin yanında yer aldı değil mi? Her darbeden sonra kurulan ara rejim hükümetlerinde görev alan bakan ve stratejik öneme sahip üst/tepe yöneticilerin üçte ikisi masonlardan oluşuyordu. İlk seçimlerde TBMM’ye doluşanların büyük kısmı da onların işbirlikçileri, zihniyet ikizlerinden oluşmuyor mu idi?
CHP’li Özel KKTC’den gelecek olan LGBT topluluğuna şimdiden kucak açmış gözüküyor: “LGBT’lilere hapis cezası ve cinsiyet değiştirme ameliyatları hakkında konuşan Özgür Özel: Sana ne yani? Bu kadar basit. Kişiyi kendi tercihinden dolayı cezalandırmaya kalkıyorsan ve bunu toplum düzenine tehdit görüyorsan sen hastalıklı bir yerden bakıyorsun meseleye” diyor, son çıkan, aslında şeklen varolan ve uygulama kabiliyeti çok sınırlı olan Fuhuşla mücadele yasasına tepki olarak..
Şimdi KKTC’de ne olup-bittiğini daha iyi anlamak için Chabat olayı üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor. Kushner Dahlan planının arkasındaki ülkeleri, kişileri daha yakında tanımak gerekiyor.
Chabatçıların Türkiye’ye ilk temasları AK Partinin kuruluş yıllarında ABD’de Yahudi lobileri ile görüşmeler sırasında gündeme gelir. O zaman Yahudi Lobisinden birileri Abdullah Gül’den ricacı olmuşlardı. Son önemli temas 2023’de Erdoğanın ABD ziyareti sırasında oldu. Özellikle AK Partinin kuruluş yıllarındaki Mendi ile ilk temasın neden, niçin, nasıl kurulduğuna dair bilen birilerinin konu hakkında açıklamalarda bulunması, ufkumuzu aydınlatacaktır. Tabi, asıl, Chabat’ın Beştepe’yi ziyaretine giden süreç ile ilgili olarak Beştepe çevresinden birilerinin açıklama yapması gerek. Bu konuda MİT’den herhangi bir uyarı gelmedi mi? Kusner’in Beştepe ziyareti, Berat Albayrak’ın beyaz saray ziyareti ile ilgili olarak konu hakkında bilgi sahibi olanlar bildiklerini anlatmalı ki, bu Chabat gerçeğini daha iyi anlayalım. Tabi, bu süreçte ABD deki Türk Büyükelçiliği herhalde bu konu hakkın da bilgi sahibi olmalıdır. Aynı Şekilde Egemen Bağış, Cüneyd Zabsu, bu süreçte ABD büyükelçiliğinde görev yapan diplomatlarımız ve Türk Hahambaşılığının da konuyu takib etmiş olması gerekir. Gelinen noktada, Chabat varlığını değil, artık Hazara ve Karay’ı konuşmaya başladı. Bölgede bir Safarat / Aşkenazi hesaplaşmasından söz edilmeye başladı. İstanbul üzerinde bir Hristiyan ütopyası ve Yahudi ütopyası tartışılmaya başladı. İbrahim buluşmaları, Nuhi yasalar, dinlerarası diyalog FETÖ döneminden çok daha ciddi, çok daha yaygın bir şekilde gündemde.
Chabat’ı anlamadan bu gün ne Gazze’yi, ne KKTC’de ne olduğunu, Bakü’de, Ukrayna da, Katar ve ABD’din bölgede örgütlediği Kushner/Dahlan senaryosu olarak başlayan 6’li Arab CENTO’sunu ve bölgede bundan sonra olacakları tam olarak anlayamayız.
İsrail ise Kıbrıs’a gözünü dikmiş durumda. Tufan Erhürman üzerinden inanılmaz bilgiler servis ediliyor. Tekinalp kod adlı kripto Yahudi Moiz Kohen in Türkiye’deki Yahudilere nasıl Türk ve İslam adı verilerek Türkleştirdiklerini anlatır eserlerinde. Ben de Kemalizm 2 de bu konuyu ayrıntılı bir şekilde ele aldım. Devlet Bahçeli “bize katılsınlar” diyor, ama birileri derin devlet aklının Erhürman üzerinden yeni bir kart açtığını söylüyor. Bu derin devlet aklı nasıl bir akılsa, hem Kalkancı tarikatını kurar, hem de BÇG’yi. Mesela DAEŞ’i de aynı akıl yönetir, PKK’yı da. Cumhuriyet mitinglerini de düzenlerler icabında Kalkancı gibi Captagon tüccarlarından Tarikat şeyhi imal ederler, yetmez Mustafa Kemali, ehli beytten hafız biri ilan edebilirler. Bu Şeytani akıl için onların gayelerine hizmet eden her yol meşrudur. Sahi KKTC’yi ilhak ederseniz AB ve NATO ile yollarımızı ayırıyor muyuz, yoksa bu bir blöf olarak mı kalacak. KKTC’den katılacak kara para, kumar, fuhuş baronlarını, Siyonistleri ne yapacağız. KKTC’ye Adalet Sarayları ve ceza evleri inşa etmek gerekebilir!? Neyse, KKTC ve Kıbrısın geleceği üzerinde düşünürken bu ayrıntılar aklınızda olsun istedim. Bazan Şeytan ayrıntılarda gizlidir. Selam ve dua ile.
mirathaber