Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Zaferin Gecikme Hikmetleri

İnancımız şudur ki Rabbimizin mümin kullarını savunması haktır. Bu savunmanın içinde yardım vardır, destek vardır, zafer vardır. Bu durum, Allah’ın vermiş olduğu bir sözdür. Allah ise asla sözünden, vaadinden dönmez. Burada zaferi elde etmek için mücadele eden tüm müminlerin dikkat edeceği çok önemli bir prensip, bir kural vardır. O da maddi ve manevi zaferleri kazanmak için, gerekli olan bütün sebepleri yerine getirmektir.

Rabbimiz gerekli olan sebepler olmaksızın da zaferi verir. Fakat zaferi sebeplerine bağlamayı irade buyurmuştur. Bunun için zafer, bu sebepleri yerine getirebilmemiz nispetinde bize yaklaşır veya gecikir. Mesela, Uhud Savaşı’nın mağlubiyet olma sebebi, Resulullah’ın emirlerine uymamaktır. Görülüyor ki zaferin nasıl birtakım sebepleri varsa, mağlubiyetin de aynı şekilde birtakım sebepleri vardır.

Şimdi vereceğim basit bir örneği ciddi olarak düşünelim. Bir insan düşünün. Yolda giderken, aniden karşısına üç-dört kişi çıkıyor ve saldırıyor. Vücudunda atıl kalan, devreye girmeyen hiçbir güç, kuvvet kalmaz.

Tıpkı bunun gibi, inancımıza, kulluğumuza, din ve imanımıza yönelik tüm saldırıları önlemek için Rabbimizin bize verdiği tüm gücümüzü, kuvvetimizi ortaya koymazsak, mağlup olan taraf biz oluruz. Bir taraftan plan, program düzen ve intizam, diğer tarafta Rabbimizin verdiği güç ve kuvveti devreye koyduğumuz an, Allah, bizlere zafer verecektir.

Müslümanlar olarak nasıl doğru bir afet yaşandığında maddi imkânlarımızı seferber ediyoruz, aynı şekilde başörtümüzün, helal kazancımızın, tevhid inancımızın, ahlak ve edebimizin, vücut iklimimize hâkim olması için hep birlikte hareket etmeliyiz. Rabbimizin her insana verdiği dil, kalp ve bedeni usulüne uygun olarak kullandığımız zaman, dine ve akla aykırı olan her türlü münker gidip ve yerini marufa yani iyiliğe, güzelliğe terk edecektir.

Eğer Müslüman ümmet, bütün güç ve imkânını sonuna kadar denemeden ve Allah’ın yardımı olmaksızın zafer kazanmayı bekliyorsa, bu kuvvetin yeterli olmayacağını idrak edinceye kadar zafer gecikebilir. Çünkü zafer Allah’ın katındadır. Biz kulların üzerine düşen, gücümüzü sonuna kadar kullanmak, neticeyi ise Allah’a havale etmektir.

Yine buna paralel olarak sadece ve sadece kötü anlarda Rabbimize yönelip, normal zamanlarda yan gelip yatmak gibi tavırlar, zaferin gecikmesine sebeptir. Çünkü zaferi elde etmek hem iç, hem de dış dünyamız için gerekli olan bir mücadeledir. Bu mücadele şakaya gelmez. Dış dünyamızla verdiğimiz mücadelede mağlup olsak da, ölsek de yine kazananlardan oluruz. Ancak iç dünyamızda sürekli devam eden nefis ve şeytan mücadelesinde mağlup olursak, Allah korusun, küfür üzere ölmüş oluruz.

Rabbimize ve davamıza ihlâsla bağlanmaz, dünya bağlantılı menfaati düşünür, düşman karşısında cesur görünmek için savaşırsak, beklenilen zafer yine gerçekleşmez. Rabbimiz, cennet karşılığında müminlerin canlarını satın almıştır. Allah’a ait olan canlarımızı O’nun talimat ve direktifleri ışığında ortaya koymadığımız müddetçe, zafer gecikecek ve istenilen netice tecelli etmeyecektir.

Müslümanlar olarak, verilen mücadelede, batılın sahte olduğu, inananlar tarafından keşfedilmediği müddetçe, yine zafer gecikir. Çünkü Rabbimiz, batılı insanlara bütün çıplaklığıyla görünene kadar ertelemeyi ve yok olduğu zaman da kimsenin içinde en ufak bir üzüntü bile kalmamasını murat eder. Ve böylece zafer gecikir.

Günümüzde nice insanlar batılı tanıma zahmetine katlanmaksızın, hatta batıldan ümitvar olarak yaşayıp, sloganik cümlelerle Allah’tan yardım talep etmesi, tevbe edilmesi gereken bir haldir.

Gelelim neticeye. Hayat Kitabımız Kur’an-ı Kerim’le zafere koşmak istiyorsak, bunun üç temel alameti olduğuna inanmak zorundayız. Nedir acaba bu üç alamet? 

Bir... Bütün gücümüzü sonuna kadar kullanmak. 

İki... Kirden, pastan arınmış tertemiz bir kalbe sahip olmak. 

Üç... Felaketler karşısında sebat etmek.

Görülüyor ki, Allah’ın yardımı, şart ve sorumluluklarına bağlıdır. Bunlar yerine getirildikten sonra, netice Allah’a aittir. Beyin, gönül ve beden gücümüzü, planlı, programlı, usulüne uygun olarak devreye koyduğumuz zaman, zaferin her çeşidi bizlere yaklaştırılacaktır.

Mesajımızı, Şeyhu’l İslam Mustafa Sabri Efendi’nin bir sözü ile tamamlıyor, cümlenize selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum, “el Hakku bila nizamin, yeğlibühül batıl binnizam” yani, nizamsız, usulsüz, plan ve programsız olan Hak; planlı, düzenli ve programlı olan batılın önünde mağlup olur...

yeniakit

Bu yazı toplam 955 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar