Türkiye, “yardım”da örnek ülke... Bize kalan, verdiklerimizdir!

 

Bir gün Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) evinde “kurban” kesmiş... Parçalama işlemi bittikten sonra, Efendimiz (sav) evden ayrılmış...
Hz. Aişe validemiz de, kurban etinin hemen hemen hepsini de ihtiyaç sahiplerine dağıtmış... Elinde sadece “kürek kemiği” kalmış.
Hazreti Peygamber Efendimiz eve gelince sormuş “Aişe validemiz”e;
“Ya Aişe, Kurban’ı ne yaptın, ondan geriye ne kaldı?”
Aişe validemiz cevap vermiş;
“Kalan, bir kürek kemiğidir.”
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) gayet mutlu bir ifade ile şu karşılığı vermiş;
“Desene kürek kemiği dışında hepsi bizim oldu.”
Peygamber Efendimiz (sav)’in de işaret buyurduğu gibi, demek oluyor ki;
“Giden”ler,
Aslında “bize kalan”lardır.
Atalarımızın; “Ne verirsen elinle, o gider seninle” sözünün kaynağı da, herhalde bu hadise olmalıdır.
STK’LARIN YARDIM SEFERBERLİĞİ
“Kurban”larınızı kestiniz, etini de konu-komşu, eş-dost ve akrabalara dağıttınız...
Allah (c.c.) “hayır”larınızı kabul etsin.
“Bayram” da budur zaten...
“Yaklaşma”nın,
“Yakınlaşma”nın,
“Paylaşma”nın,
“Bir ve beraber olma”nın adıdır “Bayram”lar...
Bugün 1. sayfamızda verdiğimiz haberden de okuyacağınız gibi; Kızılay’ından İHH’sına, Deniz Feneri’nden Kimse Yok Mu’suna, Yardımeli’nden Cansuyu’na ve Yeryüzü Doktorları’na kadar Türkiye’nin STK’ları, dünyanın her yerinde “bağışlanan paralar”la alınan “kurbanlık”ları kestiler ve ihtiyaç sahiplerine dağıttılar...
Bu “kurban”ların etleri sadece “Müslüman”lara değil, “Hıristiyan”lara, “Musevi”lere ve “Budist”lere de dağıtıldı... Yani, hiçbir ayrım gözetilmedi.
Hani, Türkiye için “Büyük ülke” diyorlar ya, “Türkiye’nin büyüklüğü” işte buradan geliyor.
Aç ve yoksul insanlar sadece “Kurban bayramları”nda değil, “her zaman” hatırlanıyor... Ve Türkiye; sadece “balık” vermiyor aç ve yoksullara, aynı zamanda “balık tutmayı” da öğretip, onları “açlığın ve yoksulluğun pençesi”nden kurtarmaya çalışıyor.
Açe’de bunu yaptı, Somali’de bunu yaptı, Myanmar’da bunu yaptı.
“Su kuyuları” açtı, “tarım” yapmayı öğretti, “hastane”ler ve “okul”lar açtı...
Bunlar, “büyük ülke” olmanın sorumluluklarıdır... “Büyük ülke” dediğin “veren” ülkedir... “Alan” ve “sömüren” ülkelere ise “emperyalist ülke” denilir.
Amerika gibi, Avrupa gibi!..
Yani, “Topyekün Batı” gibi!..
BM NE YAPTI?
Yine bugünkü 1. sayfamızda okuyacağınız gibi, BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon’un bir mesajı var...
Demiş ki;
“Dünyada bol miktarda yiyecek olmasına rağmen, her gün 840 milyon insan yatağa aç giriyor... 2 milyar insan da gizli açlık olarak adlandırılan kötü beslenmenin girdabında çırpınıyor...”
Bu kadar mı?..
Dahası da var.
Ban-Ki Moon, devam ediyor;
“840 milyon insan yatağa aç girerken, 2 milyar insan da gizli açlık çekerken, dünyadaki 1 milyar 400 milyon insan da aşırı kilolu... Bunların üçte birini de obezler teşkil ediyor.”
Hani, “fıkramsı” bir olay vardır. “Hayli şişman” birisi; açlıktan “bir deri-bir kemik” kalmış birisine demiş ki;
“Seni gören de dünyanın kıtlıktan kırıldığını sanacak!”
Zayıf olan cevap vermiş;
“Seni gören de, bu kıtlığın sebebini anlar!”
Aynen bunun gibi!..
840 milyon insan aç!..
2 milyar insan gizli aç!..
Buna karşılık;
1.4 milyar insan da obez!..
“Obez”lere bakınca, 2 milyar 840 milyon insanı kimlerin “aç” bıraktığı kendiliğinden anlaşılır.
Bu durumda, Ban-Ki Moon’a sormak gerekiyor; “Lâfa gelince mangalda kül bırakmıyorsun da, bu tablonun değişmesi için sen ne yaptın?”
Evet, ne yaptın?..
Gayet açık ve net ki;
“Açlık ve yoksulluk” tablosunun tek sorumlusu ABD’dir, Avrupa’dır...
Kısacası “Emperyalizm”dir,
“Sömürge mantığı”dır!..
Ban-Ki Moon’un şahsında, “Beşli Çete’nin mahkûmu” olan BM yöneticilerine sormak gerekir;
“Sömürgeciliğin sona ermesi için BM ne yaptı?.. Dünyada bol miktarda yiyecek var da, bunun adaletli paylaşımı için ne yaptı?”
Ben söyleyeyim;
Lâftan başka hiçbir şey!..
OECD’NİN ÖVGÜSÜ
Türkiye ise; Suriye’de olduğu gibi gerek “Esad’ın zulmünden kaçanlara kucak açması” ve gerek “dünyanın her yerine yardım ulaştırması” ile, bugün “Yıldız gibi parlayan bir ülke” olmuştur.
Peki niye ve nasıl?..
Elbette; “Bize kalan, verdiklerimizdir” diyen “Peygamber geleneği”ni sürdürdüğümüz için...
“Türkiye’nin yardımları” o kadar dikkat çekmeye başladı ki; 12 Ekim Cumartesi günkü 7. sayfamızda da okuduğunuz gibi, “Zenginler Kulübü” olarak bilinen OECD’nin başkanı Erik Solheim, Türkiye’ye hem övgüler yağdırdı, hem de Türkiye’nin OECD DAC’a katılmasını istedi.
Haberden de okuduğunuz gibi;
Solheim, son 10 yılda muazzam büyüyen ve kalkınan Türkiye’nin OECD DAC’a katılmasını birçok nedenden dolayı istediklerini belirtiyor... Küresel ölçekte en iyi oyunculardan biri haline gelen Türkiye’nin ekonomik bir atılım ve gelişme meydana getirdiğini ifade eden Solheim, bu tecrübeden başkalarının da faydalanması gerektiğini vurguluyor...
Solheim, Türkiye’nin Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerine kalkınma yardımı yapan başlıca ülkelerden birisi olduğunu kaydediyor ve Türkiye’nin özellikle Somali’de oldukça cömert bir şekilde davrandığının altını çiziyor... THY ve TİKA’nın girişimlerine hayran olduğunu ifade ediyor.
Türkiye’nin şu anda OECD DAC için bir numaralı öneme sahip olduğunu belirten Solheim, Türkiye’nin çok iyi bir örnek oluşturduğunu ve son 10 yılda ekonomide attığı adımlarla Anadolu mucizesini gerçekleştirdiğini vurguluyor. Solheim, birçok ülkenin Türkiye’nin Somali ve Suriye’deki tecrübesini öğrenmek ve uygulamak istediğine değinerek Türkiye’nin OECD DAC bünyesinde bulunarak birçok ülkeye doğrudan kalkınma yardımlarını sunabileceğini ifade ediyor...
TAYLAND’A NE YAPTILAR?
Ne yalan söyleyeyim;
OECD Başkanı’nın bu övgüleri, bir “Türkiyeli” olarak beni şımartmadı, tam aksine işkillendirdi...
Çünkü, benim bildiğim Batılılar, “üzerine binmeyecekleri eşeğin önüne ot atmaz”lar!.. Erik Solheim’in bu övgüleri de bana, pek hayra alâmet gelmedi.
Hele de, Akit okuyucularının “Ajans Dİ” olarak bildiği Demir İnal’ın uyarılarından sonra...
Demir İnal dostum dedi ki;
“Türkiye OECD DAC’a üye olunca, Türkiye’nin yaptığı her yardım, OECD’nin adını taşıyacak, Türkiye’nin esamesi okunmayacak!..
Dahası, OECD; toplanan paralarla bir kilise tamiratı yaparsa, buna Türkiye de katkı yapmış olacak!”
Dahanın da dahası;
OECD, 1970’li yıllarda Tayland için bir “kalkındırma plânı” hazırlamış...
Nasıl kalkınacak Tayland?..
Elbette “turizm” ile!..
Anlayacağınız, Tayland’ın kalkınması “turizm”e endekslenmiş!.. Kampanyalar açılmış, “turist”lere Tayland tavsiye edilmiş!..
Sonra ne mi olmuş?..
Tayland’da evet “turizm” patlamış ama patlayan “seks turizmi” olmuş!..
“Şimdi” diyor Demir İnal;
“Tayland’ın nüfus artış hızı yüzde 14’lerden yüzde 2-3’lere düşmüş durumda... Taylandlı kadınlar da, maalesef turistik otellerde fahişelik yapıyor... Kadınlar kendi bedenlerinden para kazanmaya başlayınca erkeklere sırtlarını dönmüşler... Kadınsız kalan erkekler de homoseksüel olmuşlar, iyi mi?”
İşte “Batı” bu!..
Kalkındırırsa, böyle kalkındırır!..
Hiç “vermez”ler,
Hep “alır”lar!..
Türkiye ise; “Bize kalan, verdiklerimizdir” diyen “Önder”in yolunda, verdikçe, dağıttıkça, paylaştıkça, kucaklaştıkça büyüyor...
OECD ve Dünya; böyle bir ülkeyi “örnek” almasın da ne yapsın?..
Ülkem ve STK’larımla gurur duyuyorum...
ÇGD’liler “200 liralık yalaka” mıdırlar?
Ellerinde pek “malzeme” kalmayan Solcu örgütler; “ağlarına av düşmesini bekleyen örümcekler” gibi tetikte... İşte, bir “av” yakaladılar... TGRT muhabiri Sultan Akten’i yakaladılar ve “linç operasyonu”nu başlattılar.
Peki, ne yapmış Sultan Akten?.. Bir “gazeteci” olarak, elbette Başbakan Tayyip Erdoğan’ın evinin önünde, adeta “nöbet” tutmuş... Öyle ya, Erdoğan “Bayram Namazı” için evden çıkacak... Hani, ağzından bir-iki demeç alacak...
Başbakan Erdoğan çıkmış evden... Sultan Akten, biraz “espri” olsun diye, biraz da Erdoğan’ı “Baba” olarak gördüğü için olsa gerek; “Daha anamın-babamın elini öpmedim... Bayram harçlığımı sizden istiyorum” demiş... Erdoğan da, çıkarmış “200 lira” vermiş!..
Hele söyleyin, bu, gayet “insanî bir olay” değil midir?.. Bunun neresi “iktidar gazeteciliği”dir, neresi “yalakalık”tır?..
“İki körün dolma yeme hikâyesi”nde olduğu gibi; Sultan Akten’i linç etmeye kalkan ÇGD gibi sol örgütler, öyle anlaşılıyor ki; “200 liralık yalakalar”dandır!.. Yoksa, bu kadar sert tepki göstermezlerdi...

yeniakit

 

Bu yazı toplam 656 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar