Türkiye bölündü... “Saygın”lar ve “Azgın”lar!

Gerçekten de öyle; "miras kavgası" hâlâ devam ediyor... Kemal Kılıçdaroğlu; "Yüzde 42 benim eserim" derken, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır; "MHP başarılı olmuştur... CHP"nin Hayır gerekçesi yoktu... MHP"nin Hayır gerekçelerini halkımızın yüzde 42"si paylaştı" demeye devam ediyor... Bu durumda, Türkiye Komünist Partisi niye "dut yemiş bülbül" sessizliğinde, işte onu anlayamadım... Onların da; "Biz de Hayır dedik, dolayısıyla bu mirasta bizim de payımız var" demelerini bekliyorum... Ama demiyorlar, diyemezler... Çünkü bunu derlerse, sorarlar adama; "Bu ne biçim solculuktur, bu ne biçim Marksistlik ve Maoculuktur ki; hem 12 Eylül Darbesi"nin solu budadığını iddia edeceksiniz ve de Kenan Evren"in faşist cunta lideri olduğunu ileri süreceksiniz, hem de faşist Kenan Evren gibi, siz de Hayır oyu kullanacaksınız?.. Bunun fikir neresinde, ideoloji neresinde, tutarlılık neresinde?.."
Böyle söyleyenler haksız sayılmazlar... Çünkü TKP"liler, yaptıkları "kampanya"lar, açtıkları "pankart"lar, attıkları "slogan"lar ve verdikleri "Hayır" oylarıyla, "Evren"le aynı kulvara" düşmüşler, bir anlamda; "Celladına aşık olan aptal" görüntüsü sergilemişlerdir!..
Bir garip tablo daha:
"Türkiyeli Komünistler", yıllardır dillerinden düşürmedikleri "MHP"li faşistler"(!) ile de aynı kulvarda buluşmuşlardır!.. Bu "yaman çelişki"nin izahını MHP"liler mi yapar, TKP"liler mi, bilemiyorum...
BOYKOT TUTMAMIŞTIR, ÇÜNKÜ!
İzahı yapılması gereken bir "tablo" da; Doğu ve Güneydoğu"da... CHP"liler ve MHP"liler, uğradıkları "hezimeti", neredeyse "başarı" gibi yutturmaya kalkarlarken, BDP sözcüleri de "boykot"un son derece başarılı olduğunu iddia ediyorlar...
Kemal Kılıçdaroğlu ortaya çıkıp, "Boykot madem başarılı olmuştur, bunda benim de payım vardır!.. Çünkü ben de oy kullanmadım, dolayısıyla boykotçu kanatta yer aldım" derse, acaba BDP"liler ne der?..
İşin esprisi bir yana; BDP"nin "boykot çağrısı"nın ne derece başarılı olduğu da masaya yatırılmalı ve tartışılmalıdır!..
Ortada, gerçekten bir "başarı" mı var yoksa "fiyasko" mu?..
Önce şunu ortaya koyalım:
Tüm tehditlere rağmen; bölge halkı sandıklara gitti ve tercihini de "Evet"ten yana kullandı!..
Bana kalırsa;
Selahattin Demirtaş ve Osman Baydemir gibiler; "Boykot çağrıları etkili oldu... Halkımız çağrımıza kulak verip sandığa gitmedi" demek yerine, "sandıktan çıkan Evet"leri" dikkate alsalar iyi olur...
Çünkü o sandıklardan,
Silme "Evet" çıkmıştır!..
Buna rağmen "boykotun etkili olduğunu" iddia ediyorlar ve "Biz, hâlâ bölgede güçlüyüz" diyorlarsa, yukarıdaki rakamlara bakmalılar ve "ne kadar etkin" olduklarını görmelidirler!..
Sadece Diyarbakır"a bakalım:
2007"deki, yani "boykot" kararı yokken oylamaya katılım oranı "yüzde 52" civarındadır...
2010"daki, yani geçtiğimiz Pazar günkü katılım; "tehdit ve boykot çağrıları"na rağmen, "yüzde 35" civarında gerçekleşmiştir.
52 ile 35"in arasındaki fark ne?..
"Yüzde 17 civarında!"
Bu, şu demektir:
BDP"nin, "PKK tehdidi"ni kullanarak yaptığı "boykot" çağrısına uyan insan sayısı; "100 kişiden sadece 17 kişi"dir!..
Evet, "100 kişiden sadece 17"si" itibar etmiştir Demirtaş ve Baydemir"in çağrılarına!..
Onlar da, "korktukları" için!..
Bu mudur başarı?..
Sen kalkar, "100 kişiden sadece 35"i sandığa gitti, 65"i gitmedi" dersen, "yalan" söylemiş olursun!..
Öyle ya;
Daha önceki referandumda da 100 kişi"den 52"si sandığa gitmiş, 48"i gitmemiştir!.. Hem de, "boykot çağrısı" yokken!.. "Tehdit" yokken, "cinayet" yokken!..
Selahattin Demirtaş ve Osman Baydemir"in başarısı, sadece ve sadece "yüzde 17"dir", o kadar!..
"Diğer iller"in durumunu da, bu hesaba göre yaparsak, rahatlıkla diyebiliriz ki;
"Boykot çökmüştür!"
Boykot, "kevgire" dönmüştür!..
Ama, "politikacılar" hep böyledir:
Onlar, "hezimet"leri bile "zafer" diye yutturmada mahirdirler!..
Baksanıza; CHP ve MHP bile;
"Hezimeti paylaşamıyor!"
Onların "yüzde 42"yi "başarı" diye sunduğu bir Türkiye"de, BDP"nin "yüzde 17"yi" sahiplenmesini normal kabul etmek gerekir!..
Ama, yine de sorarlar adama;
"Yüzde 17"lik boykot başarı" ise, geri kalan "yüzde 83"ü" nereye koyacağız?..
BDP"liler, asıl buna kafa yormalıdır!..
HAYIR"CILAR HÂLÂ USLANMADI!
"Kafa" dedim de aklıma geldi... Referandumda, sadece "Erdoğan"a gıcıklık olsun" diye "Hayır" diyenlerin "sağlıklı bir kafa" yapısına sahip olup-olmadıklarını gerçekten düşünmeye başladım...
Malûm; "referandum süreci"nde yapmadıkları "şirretlik", sergilemedikleri "çirkef"lik kalmamıştı... "Anket tekerlekleri kendi lehlerine" döndürülüyor olmasına rağmen, onlar "Evet" çıkacağını gayet iyi biliyorlar ve bu yüzden de "her yolu mübah" görüyorlardı... Gözleri iyice dönmüş, iyice çığırdan çıkmışlardı... "Hakaret"ler savurdular, "iftira"lar attılar, "entrika"lar çevirdiler; hasılı kelâm "mahalle baskısı"nın alâsını uygulayıp, "psikolojik savaş"ın her yöntemini denediler!..
Başaramadılar... Sandıktan "yüzde 58 Evet" çıktı...
İnanın, zannediyordum ki; bu sonuçtan sonra "millî iradeye saygı" gösterirler ve artık köşelerine çekilip, "ahkâm kesmeyi" bırakırlar!..
Ama, nerdeee...
Kimi İzmir"de "ev kiraları"nı sorup "İzmir"de yerleşmeye" karar verdiğini ve bundan sonra "simit"e "gevrek" demeye başlayacağını, kimi de "memleketten uzakta" yaşadığını ama "sonuçlara şaşırdığını" söylüyor... Bazıları ise, "yüzde 58" ile "yüzde 42" arasındaki farkı göremeyip, "memleketin ikiye bölündüğünden" dem vuruyor!..
"Türkiye"ye Fransızlar"ın bu saldırgan tavırlarını anlayışla karşılamaya çalışıyorum...
Öyle ya; "Eşekten düşmüş karpuz"a döndüler...
"Yenilgiyi hazmetmek" elbette kolay değil...
Onlara acıyorum, onları anlıyorum!..
Ama, şu "protestocu güruh"a ne dersiniz?..
SALONDAKİ BOK"LAR, SANDIKTA YOKLAR!..
Şu hâle bakın;
"Dünya Basketbol Şampiyonası"nın final maçı" oynanıyor... Türkiye, "tarihinde ilk defa" final oynuyor... Hem de, "tüm zamanların şampiyonu" bir ülke ile, evet "Amerika Birleşik Devletleri" ile!..
Bütün dünyanın gözü bu maçta... Yaptığı bütün maçlardan "galip" çıkan Basketbol Millî takımımız, acaba ABD karşısında ne yapacak?..
Dedim ya, dünya nefesini tutmuş bu maça odaklanmış!.. Dünyanın pek çok televizyonu, "canlı yayın" yapıyor!..
Aaa o da ne?..
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan, ödül vermek için giriyor salona... Hâlâ "yüzde 58"in kuyruk acısı" ile kıvranan kendini bilmez bir "güruh", başlıyor "ıslık" çalıp, "yuh" çekmeye!..
Donup kalıyorum...
"Hayır" diyorum; "anasının rahmi"nden doğan ve "bu ülkeyi seven" bir "insan", asla bunu yapmaz!.. Bu "yuh" çekenler; olsa olsa, birer "def-i hacet"tir!..
Bu adamlar ve madamlar; "Yüzde 58 hazımsızlığı"ndan "kabız" olmuş ve "çıkartma zorluğu" çekiyor olmalı ki, bu ülkenin yöneticilerine "yuh" çekiyorlar!.. Hem de böyle bir günde!..
Asıl bu "def-i hacet"lere "yuh" olsun ki; bu "terbiye yoksunu güruh"u "insanlığa" davet etmek, abesle iştigaldir!..
"Yuh" çektikleri o Başbakan ki;
Referandum gecesi yaptığı "tarihî konuşma" ile bir "büyüklük" gösterip, herkesi kucaklamış, herkese hakkını helâl etmiş, kırdığı insanlardan özür dilemiştir!.. Bu "dev organizasyon"a Türkiye"nin ev sahipliği yapmasını sağlayan da odur!..
Buna rağmen ona "yuh" çekmek, en hafif deyimiyle "basitlik" ve "küçüklük"tür!..
Bu "def-i hacet"ler, şunu bilmiyorlar;
Eğer Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan olmasaydı, Türkiye"de acaba "Dünya Basketbol Şampiyonası" düzenlenebilir miydi?..
Böyle bir olay, hayâl bile edilemezdi!..
DÜN MAOİST, BUGÜN MAZOŞİST!
Bu "yuh" çekenler var ya; dün belki de "Maoist" idiler ama bugün "Mazoşist" oldular!.. "Kendilerine işkence yapılması"ndan büyük "haz" duymuş olmalılar ki; "işkenceci Kenan Evren"le aynı paralelde "oy" kullandılar ve dolayısıyla ona sahip çıktılar!..
Sadece bundan dolayı bile;
"Yuh olsun" onlara!..
Gerçi, "def-i hacet"e ne söylesen boş!..
En iyisi, "sifonu çekmek!"
Ama, şu bir gerçek:
Türkiye, bu "bok"lara rağmen,
"Çok oluyor, çoook!"
Baksanıza; "Borsa" çıkmış, "63 bin"lere!..
"Büyüme" çıkmış, yüzde 11"lere!..
Dolar inmiş 1.50"lere!..
Faiz düşmüş yüzde 8"lerin altına!..
Bay Baykal"a, şimdi hak veriyorum...
Antalya Mitingi"ne giderken, "Sandıktan Evet çıkarsa Türkiye bölünür" demişti ya, haklıymış!..
Türkiye, gerçekten de bölündü!..
Bir tarafta "saygın"lar,
Diğer tarafta "azgın"lar!..
"ABD ile final oynamayı" bile hazmedemeyenler;
"Azgın azınlık"tan başkası değildir!..
Bırakalım, "kubur"larında kudursunlar!..

 

Hava değişimi!
Fazla değil, daha oylamadan kısa bir süre önce, "Avrupa Parlamentosu yetkilileri"ni suçlamıştı Bay Kılıçdaroğlu... AP yetkilileri "referandumdan evet çıkmasını, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği için gerekli olduğunu" söylüyorlardı ya; Bay Kılıçdaroğlu, bu insanların "rüşvet karşılığı" böyle konuştuğunu ileri sürüyordu...
Yani; hükümet onlara "hediye"ler almasa, "limuzin"lere bindirmese öyle konuşmazlarmış!.. Bazı insanlar böyledir işte... Başkalarını da "kendileri gibi" bilirler...
Bay Kılıçdaroğlu, dün "AB yetkilileri" ile görüşmek üzere Brüksel"e gitti... Merak ediyorum, "hangi yüzle" gitti?..
"Rüşvetçi" dediği adamların yüzlerine nasıl baktı?..
Aslında iyi oldu Avrupa"ya gitmesi...
Malûm, iyice "bunalan" ve hatta "ruhsal travma" geçiren "hasta"lara ve "asker"lere de "hava değişimi" verir doktorlar...
Mekân değişikliği verirler ki; sinirler yatışsın, moraller düzelsin... Aslında Bay Kılıçdaroğlu için de bir "can simidi" oldu bu gezi...
"Referandum Hezimeti"nden sonra, böyle bir "hava değişimi"ne şiddetle ihtiyacı vardı!..
Bakalım, karşılığında Avrupalılara nasıl "rüşvet"ler verecek?..

 

 


vakit

Bu yazı toplam 1348 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar