Şu olan-biteni biri, bana da anlatsın!

Pek "uyanık" olduğum söylenemez... Ama, "geri zekâlı" ve "aptal" da değilim... Hatta, zaman zaman, "leb" demeden "Çorum"dan bahsedildiğini anlayacak kadar "zeki"yimdir...

 

Ama, itiraf edeyim ki; bazı olayları kavramakta, bazı insanları anlamakta zorlanıyorum... Zaman oluyor saatlerce, zaman oluyor günler ve hatta haftalarca kafa patlatıp da içinden bir türlü çıkamadığım, bu yüzden de "ben aptal mıyım?" diye sorduğum çok oluyor... Bazı meseleleri acaba niye çözemiyorum, niye içinden çıkamıyorum?.. Tamam, "matematik zekâm"ın çok iyi olduğu söylenemez... "Cebir"den ve "geometri"den pek anlamam... Hele "denklem"lerden hiç çakmam... Elalem "üç bilinmeyenli denklem"leri şakır şakır çözerken, ben "iki bilinmeyenli denklem"de çuvallarım!.. Ancak, "mantık"ta iyiyimdir!.. "Tümevarım" metodunu da çok iyi bilirim, "tümdengelim" metodunu da!.. Buna rağmen; bazı olayların sebebini bir türlü kavrayamam!.. Yani boşa koyarım dolmaz, doluya koyarım almaz!..
YALNIZ MISINIZ, DEĞİL MİSİNİZ?
Örnek mi istiyorsunuz... Meselâ, şu Seda Sayan"a ilgi gösteren insanları bir türlü anlayamam...
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras"ın bile; "Seda Sayan"ın neden sevildiğini anladığımız gün iktidardayız" demesine yol açan "sevgi"nin nereden kaynaklandığını gerçekten anlayabilmiş değilim...
Çünkü Seda Sayan, bir gazetenin sürmanşetinden verilen haberin başlığındaki gibi, "erkeklere dolar gözüyle bakan bir kadın"dır!..
Yani, bütün derdi "yükünü tutmak"tır!..
Tutmuştur da!..
Yanılmıyorsam, İbrahim Tatlıses"le birlikte kurdukları bir "uçak şirketinin ortağı"dır!..
Seda Sayan, bütün memleket için "zulüm" kıvamını alacak bir formatta; "mahalle"yi, sabah kuşaklarına taşırken, otobüslerle stüdyolara taşınan yaşını başını almış adamlar ve kadınlar, yakası açılmadık "ihanet vakaları"nı, "hayırsız evlat"ları ve "zampara koca"ları yerden yere vururken, "reyting çıtası"nı yükseltiyordu!..
Yeni sezonda, önce "Susma" adını verdiği, sonra "Yalnız Değilsiniz" diye değiştirdiği programı reyting yapıyor mu, bilmem!..
Bildiğim şu ki;
"Sabah Sabah Seda Sayan" programı pek fazla reyting yapmadığı ve hatta onun "tedavi" için yurt dışına gittiğinde, yerine konulan bir "çizgi film" bile daha fazla reyting aldığı için, programın formatı değiştirildi ve önce "Susma" denildi, sonra da "Yalnız Değilsiniz" diye değiştirildi!..
Derdim, Seda Sayan eleştirisi yapmak değil!..
Derdim, bu milleti anlamaya çalışmak!..
Dedim ya;
Anlayamıyorum!..
Bu milleti anlayamıyorum!..
Bu millet, "mümtaz" bir millet!..
Ama, bazen "mümkaz" oluyor!..
Duydum ki;
Millete "Susma" diyen, "Yalnız Değilsiniz" diye gaz veren Kadırgalı Seda"ya, artık Türkiye dar gelmeye başlamış!.. Hanımefendi; gerek "Kanal-D"den, gerek "kolalı içecek reklâmı"ndan kazandığı parayla, Londra"da "1 Trilyon Lira"ya lüks bir ev almış!.. "Tapu"sunu da Kurban Bayramı"nda alacakmış!..
Alır, alır!.. Kimsenin parasında-pulunda, malında-mülkünde gözümüz yok... Allah daha çok versin!..
Versin vermesine de; "Yalnız Değilsiniz" dedikçe Seda Sayan"ı alkışlayan "mümtaz milletimin fertleri" ne yapacak, onu çok merak ediyorum!.. Seda Sayan, yine "Yalnız Değilsiniz" deyip, "1 trilyonluk lüks evi"ne onları da davet eder mi acaba?..
Yoksa, "o kadar da uzun boylu" değil deyip, "sus-turur" mu?..
O zaman ne yapar, bizim "mümkaz"lar?..
İşte bunu bilemiyorum!..
ALEVİLERİ DE ANLAMIYORUM!
Bilemediğim sadece bu olsa, yine iyi... Ama ben, şu "Alevi" vatandaşları da anlamakta hayli zorlanıyorum.
Malûm; geçtiğimiz Cumartesi günü yapılan AK Parti Kongresi"nde Başbakan Tayyip Erdoğan, oldukça "kucaklayıcı" bir konuşma yaptı ve "14 isim" sayıp, "Onlarsız Türkiye eksik kalır" dedi.
Bu "14 isim"den biri de, "Alevi sanatçı Sabahat Akkiraz"dı!..
Sabahat Akkiraz"a sormuşlar;
"Başbakan"ın konuşmasını nasıl buldunuz?"
Sabahat Hanım; "Sayın Başbakan bir Türkiye tablosu çizdi" deyip, eklemiş;
"Hacı Bektaş, Pir Sultan gibi önemli isimlerin yanında, incelik gösterip beni de saymış. Yaşarken iyi şeyler yapmışım demek ki. Zamanında bu ülkede Aleviler yok sayıldı, yasaklandı. Almanya"da doğdum, ayrım görmedim, ülkemde öteki olmak bana zor geliyor... Sanatçıyım, duyarsız kalamam. Topluma türkülerle mesaj verdim. Başbakan"ın siyasi fikri bana uzak. Deniz Baykal daha yakın ama o hiç beni konuşmaz bile. CHP sevgimiz Atatürk"ten gelir. Fakat CHP"liler artık bizi oy deposu gibi görmesin."
Demek oluyor ki;
Alevî vatandaşlar, CHP tarafından "oy deposu" olarak görülüyor ve onlar da bunun farkında!..
Peki ama, buna rağmen niye hâlâ "CHP"ye yakın" dururlar, niye ona "oy" verirler, hâlâ anlayamadım!..
Anlamak için, herhalde "kırk fırın ekmek" yemem gerekiyor!..
ASKER İSTEYİNCE AVUKAT VAR!
Ben, meselâ İstanbul Barosu"nu anlamakta da hayli zorlanıyorum... Malûm, İstanbul Barosu, "boykot" tartışmasıyla gündemde!..
Baro Başkanı Muammer Aydın, avukatlara para ödenmediği bahanesiyle, mahkemelere avukat tayin etmiyor!.. Son örneği şu: "Ergenekon Terör Örgütü" dâvâsında yargılanan "Danıştay sanıkları"na avukat vermiyor!..
Gerekçe de;
"Para ödenmiyor!"
Gelin, görün ki, bu "bahane"yi ileri süren Baro; talep "askerî mahkeme"den gelince eli ayağına dolaşıyor ve hemen bir avukat görevlendiriyor!..
Bir gazetenin haberine göre;
29 Eylül 2009"da 1. Ordu Komutanlığı Askerî Savcılığı"nın talebi üzerine hemen "atama" yapılmış!.. Avukat Arda Alan, askerî mahkemedeki davalarda CMK avukatı olarak görevlendirildiğini doğrulamış!..
Avukat Fazıl Ahmet Tamer de, boykotun başladığı günlerde baro tarafından aranarak askerî mahkemedeki bir dava için görev alıp alamayacağının kendisine sorulduğunu söylemiş!..
İşte bunu anlayamıyorum!..
Baro, "Emniyet, Savcılık ve mahkemeler"den talep geldiğinde niye "para ödenmediği" bahanesine sarılıyor da, "Askeriye"den talep geldiğinde hemen yerine getiriyor?..
Mehmet Barlas, geçenlerde "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geldiğinde ayağa kalkmayan CHP"lilerin ne zaman ayağa kalkacağını" soruyor ve kendi sorusuna şu cevabı veriyordu;
"Asker gelince!"
Merak ediyorum, İstanbul Barosu"nda da mı "CHP zihniyeti" hakim?.. Onların da mı "askerden talep gelince" paçaları tutuşur?..
Bunlar nasıl "solcu"dur, nasıl "sosyal demokrat"tır, bir türlü anlayamadım!..
OBAMA DA MI YAHUDİ DÜŞMANI?
Anlayamadığım o kadar çok şey var ki, saymakla bitmez... Ama, yerim daralmaya başladığı için, anlayamadığım son bir konuyu daha sizlerle paylaşayım da, bu mevzuyu kapatalım.
Efendim, malûmlarınız olduğu üzre;
Yıllardır haykırır, dururuz: "Coca Cola içmeyin, McDonald"s"lara gitmeyin!"
Bunu derken, bunların; hem "sağlık için tehlikeli" olduğunu, hem de "İsrail"e katkı" olduğunu söylemeye çalışırız!..
Deriz ki;
"Coca Cola"ya ve McDonald"s"a verdiğiniz her kuruş, Filistinli Müslümanların üzerine mermi olarak, bomba olarak, füze olarak yağar!"
Bunu dediğimizde; dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu gibi "İsrail aşıkları" hemen devreye girer ve başlarlar suçlamaya:
"Bunlar, analarının karnından Yahudi düşmanı olarak doğmuşlardır!"
Şimdi, bu "Siyonistsever"lere sormak istiyorum:
"Obama da mı Yahudi düşmanı?"
Evet, evet, ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama da bir "Yahudi düşmanı" olmalı ki; "çocuklarına kola içmeyi yasaklamış!"
Dahasını da yapmış;
"Çağımızın en önemli hastalığı, obezite!.. Bu sebeple, ABD genelinde kola ve benzeri içeceklere yüzde 18 vergi getirmeyi" düşünmeye başlamış!..
Gerek "çocuklarına koyduğu yasak" için, gerek "vergi" için, gerekçesi şuymuş:
"Bence vergi önerisini masaya yatırmalıyız. Çocukların aşırı miktarda kolalı içecek tükettiği şüphe götürmez bir gerçek.
Şimdiye kadar yürütülen tüm bilimsel araştırmalar da bu içeceklerin obezite riskini önemli oranda artırdığını ortaya koydu."
"Siyonistseverler"e tekrar sormak istiyorum;
Obama da bir "Yahudi düşmanı" mıdır ki; Cola"ya karşı kampanya başlatmıştır?..
Ya da, biz;
"Anamızdan Yahudi düşmanı olarak doğduğumuz" için mi Cola"nın zararlarını sayıp duruyoruz?..
İşte bunu anlayamıyorum;
Bir yandan "İsrail"e düşman" olduğunu söyleyip, bir yandan da lıkır lıkır "Coca Cola içmek" hangi ruh halinin göstergesidir?.. Hem "Filistin"e dost, İsrail"e düşman" olduğunu söyleyeceksin, hem de "obezite olma riski"ne rağmen, kutu kutu, şişe şişe Coca Cola veya Pepsi Cola içeceksin!..
Anlayan beri gelsin!..
Hem "şişmanlık"tan yakınacak, hem de "Seda Sayan"ın reklâmında oynadığı kola"ları lıkır lıkır devireceksin!.. Üstelik, "zayıflamak" için, yine "ABD"den ithal" edilen "zayıflama hapları"nı yutup, "zayıflama aletleri"ni kullanacaksın!..
İşte bu "çelişki"yi anlayamıyorum!..
En başta dedim ya;
"Leb" demeden "Çorum" denileceğini anlayan ben, gördüğünüz gibi, birçok şeyi anlayamıyorum!..
Aklım da yetmiyor, zekâm da!..
Mantığım, zaten dumura uğruyor!..
En iyisi mi, merhum Nasreddin Hoca"nın dediği gibi diyeyim;
"Anlayanlar, bana da anlatsın!"
Anlatsınlar ki;
"Mümtaz" milletimin "mümkaz" bir ferdi olmaktan bir an önce kurtulayım!..
Yoksa, kafayı yiyeceğim!..
====================
Teşbihte hata olmaz!
Malûm, "teşbihte hata olmaz" diye bir kural vardır... Yani, "benzetme"de hata yapmayacaksın!.. Peki, yaparsan ne olur?..
İşte bugün, bunu tartışıyoruz... Olayı biliyorsunuz... Aydın Doğan, Amerikan Wall Street Journal gazetesine konuşan ve kendisini Amerikalı ünlü gangster Al Capone"a benzeten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan"a tepki göstererek, "Doğan ailesinin hiçbir ferdi Başbakan"a, Putin benzetmesinde bulunmadı" diye savundu kendisini...
Bunun doğru olmasını çok isterdik... Eğer doğru olsaydı, Tayyip Bey"e derdik ki; "Size saldırmayana siz niye mukabelede bulundunuz?"
Ama biz biliyoruz ki; Aydın Doğan"ın gazetesi Hürriyet, 24 Şubat 2009 ve 23 Eylül 2009"da Başbakan"a saldırıp, onu "Putin"e benzetti!.. Bu durumda; "benzeten"lerin, "benzetilmek"ten şikâyete hakkı yoktur!..
Siz Başbakan"ı "Putin"e benzetirseniz, o da sizi "Amerikalı ünlü gangster Al Capone"a benzetir!..
Demek oluyor ki; ya "teşbih"te hata yapmayacaksınız, ya da "acı"larına katlanacaksınız!..

Bu yazı toplam 2016 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar