Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Şövalyelik

Herkes "Bunlar kapatmaya niyetli" diyor. Her ağzını açan söze "Savunma yapsanız değil, ağzınızla kuş tutsanız..." diye başlıyor. Böyle bir durumda siz olsanız ne yapardınız?
 Rahmetli İsa Yusuf Alptekin Bey, Doğu Türkistan'ın sahipsizliğini anlatırken "Dert çok, hem-dert yok, düşman kavi, tali zebun" derdi sık sık. Siyaseti teslim almak için bu defa "Yargı darbesi" yapıldığının tartışılmaz bir gerçeklik gibi algılandığı bir zamanda ne yapar insan? Şövalyelik yapar! Hatırlıyorum, 28 Şubat sürecinde, yurt içinde ve dışında açılmış bulunan okullardan "tehlike" diye bahsedildiği günlerde Fethullah Hocaefendi, "Bu okulların bizim elimizde olmasını tehlike olarak görüyorsanız bu okulları size verelim, siz işletin" diye meydan okumuştu.

Bu şövalyelikti. Fethullah Hoca sık sık "Benim canımı vermem Türkiye'yi kurtaracaksa bin canım feda olsun" der. Bu da şövalyeliktir. "Ben zaten hiçim" diyen dervişi, hiçbir kudret "Hiç"leyemez. Tayyip Erdoğan'ı alalım. Her insanda eleştirilecek pek çok şey bulabilirsiniz. Ben de eleştirmişimdir kendisini. Bugün de şu veya bu sözünü eleştirmek mümkün.

Ama, Tayyip Erdoğan'ın şu 6 yıl içinde Türkiye için çırpınışının ödülünü onu "Siyasi yasaklı" haline getirerek vermek, bu ülkede her şeyin kolayca, fütursuzca sıfırlanabileceği gibi bir mahiyet taşıyor. Tayyip Erdoğan, 6 yıldır dışardan bakan pek çok kimsenin "Buna bünyesi nasıl tahammül ediyor?" diyeceği bir gayret sergiliyor. Başbakan olarak, önünüze ülkenin tüm sorunları geliyorsa ve siz, ülkenin tüm sorunlarını çözmek gibi bir konumdaysanız, sizin için en az lazım olan şey, ülkenin bir rejim tartışması içine girmesidir.

Siz bir yandan ülkeye dışardan döviz girmesi için çırpınacaksınız, siz ülkenin dış itibarını yükseltmek için çaba sarf edeceksiniz, siz bir gence daha iş bulmak için canınızı dişinize takacaksınız, bir yandan da içerde rejim tartışması yürüteceksiniz. Ben Tayyip Erdoğan'ın böyle bir durumu en az isteyecek kişi olduğunu düşünüyorum. Ama bundan da kurtulamıyor. Ak Parti'nin 2002 seçimlerinde iktidar olacağı anlaşıldığından bu yana, rejim tartışması gündemde. 2007 seçimlerindeki yüzde 47 oy ise, rejim tartışmasını daha da tırmandırdı. Bu önlenebilir miydi? Birileri sizin mevcut kimlik ve kişilik değerlerinizle Başbakan olmanızı bile bir rejim sorunu olarak görüyorsa, o zaman "Ağzınızla kuş tutsanız..." jargonu işlemeye başlayacaktır.

Cumhurbaşkanlığı tartışmalarında Erdoğan'ın adaylığına sadece kişilik değerleri sebebiyle karşı çıkılmadı mı? Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığına, sadece kişilik değerleri sebebiyle hâlâ karşı çıkılmıyor mu? Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı, Hükümet gibi alanlarda kategorik olarak sizin varlığınıza karşı çıkılıyorsa, masum olduğunuzu ispat sadedinde hangi delili ortaya koyabilirsiniz ki...

Başbakan'ın kişilik değerleri... Aslında suç bu. Milletin kişilik değerleri. Bu da suç. Başbakan bundan ötesini yapmıyor, söylemiyor, iktidar olarak bundan ötesini de öngörmüyor. Ama ne Başbakan kendi kendisi olmaktan çıkabilir, ne de bunu toplumdan isteyebilir. Maalesef Türkiye zaman zaman, toplumun da onu yönetenlerin de kendi kendileri olmasının suç telakki edildiği ortamlara sürükleniyor.

İşte burada, şövalyelikten başka yol kalmıyor. Başbakan dava sürecinin başladığı ilk günlerde bir ara birkaç defa "Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye hazırız!" dedi. Evet, denklem bu: Türkiye kazanacaksa biz kaybedelim, gam değil. Bu söylemin içinde müthiş bir kahır var hiç şüphesiz. -Gecemi gündüzüme katayım ve ülkem için çırpınayım, sonra da bana siyaset yasaklısı olma ödülü verilsin! Siz olsanız kahretmez misiniz? İşte ön savunma son gün bile beklenmeden verildi. İddianamede yer alan suçlamalar cevaplandırıldı. Demirel yaptığında, Ecevit söylediğinde, Baykal kürsüye taşıdığında, Evren nutuk verdiğinde suç olmayan şeyler Ak Parti ve Başbakan Erdoğan için neden suç oluyor?

Bir insan için, bir millet için neden kendi kendisi olmak suç oluyor? Bu soru yargıçların dünyasına inmese de tarihe sorulmuş bir sorudur. Türkiye'de başbakan asılmış. Hizmetler sıfırlanmış. Böyle bir mantık, 2008'de hukuk diye arzı endam ederse, yapılacak şeyler çok sınırlıdır. Ağaçlar ayakta ölür! Ben bazen millet aşkı ile yaşayan insanlar için derim, ölüm onu, millet için koşarken yakalayacak. Tayyip Erdoğan, ülkesi için koşuyor. Siyasi yasaklılık onu, diyelim, ülkesi için Afrika'da, Avrupa'da, Amerika'da, Asya'da can feda bir koşu içindeyken yakalasın. Ya da Şemdinli'de bir çocuğun başını okşarken... İbret olsun, tarihe geçsin.

Bu yazı toplam 1135 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar