Silahlar gizlice sokulmuyor... HDP’li belediyelerde stoklanıyor!

Kafamda “soru işaretleri” vardı... Ama son günlerde, bu soru işaretleri daha da büyüdü ve bir “çengel” olmaya başladı...

Bende, öyle bir “kanaat” oluşmaya başladı ki; “Suruç’taki patlamada ölen 32 kişinin katili de PKK’dır!”

Diyeceksiniz ki, nereden çıkardın?..

Elde “başka ipuçları” da var ama, en önemlisi; “7 Haziran seçimlerinden 2 gün önce” yani 5 Haziran’da “Diyarbakır’daki HDP mitingi”nde patlayan ve“4 kişinin ölümüne” yol açan “bomba”yı DAEŞ’in değil, PKK’nın koyduğunun “itiraf” edilmesi!..

O BOMBAYI PKK KOYDU!

Malûm; dünkü gazetelerde yer alan haberlerde de ifade edildiği gibi;“Jandarmaya teslim olan 19 yaşındaki H.Y. adlı bir PKK’lı” diyordu ki:

“7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde HDP tarafından Diyarbakır ilinde yapılacak olan büyük mitingden yaklaşık iki gün önce Rojin isimli bayan beni Ömer isimli şahıs ile Diyarbakır’a gönderdi. Diyarbakır’da Eskiçarşı’da bulunan bir eve gittik. Evde üç kişi vardı. Burada daha önceden hazırlanmış, büyük valiz çantası içine konulmuş bir bomba vardı. Bu bombanın HDP’nin Diyarbakır’da yapacağı seçim mitinginde konulup patlatılacağını söylediler. Daha sonra Ömer isimli şahıs bombayı aldı ve götürdü. Yani miting gününden iki gün önce o bomba yüklü valizi aldı ve birine götüreceğini, götüreceği kişinin işini bildiğini ve onun yerleştireceğini söyledi. Bombayı yerleştirecek kişinin miting alanında görevli olduğunu, kalabalık toplandıktan sonra bombayı yerleştireceğini anlattı.”

Peki, ya sonra?..

Bomba patladıktan yani “4 kişi ölüp, 200 kişi yaralandıktan sonra”Kandil’deki “terör baronları” kendi aralarında şöyle konuşuyorlar:

“Artık seçimler garanti!

Bizim işimiz kolaylaştı!”

Sadece bu “itiraf”lar bile, eylemlerin arkasında, nasıl bir “Sorospuştluk”, nasıl bir “tezgâh” olduğunu görmeye yeterlidir!..

Bırakın “algı”ları,

“Olgu”lara bakın!..

Ve, sorun kendi kendinize;

“Diyarbakır’daki bombayı PKK koymuşsa, Suruç’taki canlı bombayı da PKK göndermiş olamaz mı?”

BELEDİYE BAŞKANI KOBANİ’DEYDİ!

Tabiî, başka “soru”lar da var:

l 300 civarındaki Sosyalist Gençlik grubunu Suruç’a davet edenlerHDP’liler olduğu halde, Amara Kültür Merkezi’nde onları niye hiçbir HDP’li karşılamadı?..

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ilePervin Buldan; patlamanın olduğu gün Suruç’taydı ve programlarında“gençlerin basın açıklamasına katılmak” vardı...

Peki, niye katılmadılar?..

l Bırakın “HDP Eş Başkanları”nı, bırakın “HDP milletvekilleri”ni, hele sorun; “HDP Suruç İlçe Teşkilatı”ndan ya da “HDP’li Suruç Belediyesi”nden bir tek kişi bile niye yoktu orada?.. Bırakın onları; “HDP üyelik kartı” taşıyan bir tek kişi bile yoktu orada!..

Acaba niye?!?..

l Gençler Kobani’ye geçmek isteyip de, “PYD tarafından geri çevrildikten”sonra, Amara Kültür Merkezi’ne geldiler!.. Oraya geldiklerinde, Amara Kültür Merkezi’nde; sadece “gece bekçisi” ve “çiçekleri sulamakla görevli bahçıvan” vardı... Kısacası, onları karşılayacak ve “hoşgeldiniz” diyecek“bir tek kişi yok”tu!..

Acaba neden?!?..

l Suruç Emniyet Müdürlüğü’nün “kamera”ları tıkır tıkır çalıştığı halde,“HDP’li Suruç Belediyesi”ne ait 2 kamera, “bozuk”(!)tu...

Acaba niye?!?..

l Bir “istihbari bilgi” daha: HDP’li Suruç Belediye Başkanı Orhan Şansal, o gün; “patlamadan 15-20 dakika önce Kobani’de”ydi... Patlamadan sonraSuruç’a döndü!.. Ama, Amara Kültür Merkezi’nin bahçesinde “32 ceset”yerde yatıyor, ambulanslar vızır vızır yaralı taşıyorken, yani ortalık “ana-baba günü”ne dönmüşken; “Belediye Başkanı Orhan Şansal ortalıkta yok”tu!..

Çünkü, işi-gücü bırakıp;

“Yeniden Kobani’ye geçmişti!”

Acaba niye?..

AYNEN 5 HAZİRAN!

Bütün bu “neden ve niye”leri bir araya getirdiğinizde, yani “parça”ları birleştirdiğinizde, ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:

“Yoksa biliyorlar mıydı?

Yoksa, patlamanın olacağından haberleri var mıydı?

Hürriyet gazetesinin önceki günkü manşetinde şöyle bir başlık vardı:

“5 Haziran izleri var!”

Haberin özü ve özeti şuydu:

“Suruç’taki ile 5 Haziran’da Diyarbakır’da patlatılan bombalar benzer çıktı!.. Suruç’taki patlamanın etkisi büyük olsun diye, bomba; Diyarbakır’da olduğu gibi, bilyelerle güçlendirilmişti.”

Hele söyleyin;

“5 Haziran’daki HDP mitinginde patlayan bombayı PKK’nın koyduğu” itiraf edildiğine göre, “Suruç’taki patlama”yı da PKK organize etmiş olamaz mı?..

Şunu da söyleyeyim:

Patlamada yaralanan ve hastanelerde tedavi edilen gençler, şimdi, şu“soruları” soruyorlar kendilerine;

“Bir oyuna mı getirildik?!?..

HDP ve PYD, bizi piyon olarak kullanmak için mi çağırdı oraya?”

Onlar bu soruları sorduğuna göre, demek ki “oynanan oyun”un farkına varmaya başlamışlar!..

O halde; “Suruç’un katili devlettir” diyen HDP’lilere, pekâlâ şunu söyleyebiliriz:

“Suruç’un katili devlet değil, tam aksine PKK’dır, PYD’dir!.. HDP de onların suç ortağıdır!”

Bu, böyle biline!..

CEPHANELİK GİBİ BELEDİYE!

Bu arada, yine “istihbari bir bilgi”den, daha doğrusu bir “belge”den hareketle, bazı “istifham”lara, ya da “algı” oluşturma amaçlı sorulara cevap vermek istiyorum...

“Suruç’un katili devlettir” iddialarına güç kazandırmak isteyen “Paralel İhanet Çetesi”nin gazeteleri ve “Cumhuriyet” adlı gazetede “Cumhuriyet düşmanlığı” yapan “tatlısu solcuları” diyorlar ki:

“MİT neredeydi, polis neredeydi?.. O bombalar, o silahlar şehirlere nasıl giriyor?.. Devlet uyuyor mu?”

Hiçbir yorumda bulunmadan, bir “bilgi” aktarmak istiyorum sizlere:

l Tarih 1 Aralık 2014... Kendilerine gelen bir “istihbarat”ı değerlendiren Emniyet mensupları, 1 Aralık 2014 tarihinde, “Suruç Onbirnisan Belediyesi”nde, tekrar ediyorum “HDP’li Onbirnisan Belediyesi’nin kendi mülkü” olan binada “arama” yapmak isterler!..

HDP’li Belediye Başkanı’na da haber verirler... Onbirnisan Belediye Başkanı gelir, “binanın kapısını bizzat kendi açar” ve jandarma içeri girer!.. O anda; Suruç Belediye Başkanı Orhan Şansal da “aynı binada”dır!..

Jandarmanın arama yaptığı bina, bir “kamu binası”ndan ziyade, “tam bir cephanelik” gibidir, iyi mi?..

BU SİLAHLAR NİÇİN?

Neler bulunur, biliyor musunuz?..

Buyrun, sayalım:

l ¥ 2 adet kaleşnikof piyade tüfeği

l 1 adet kaleşnikof piyade tüfeğine ait şarjör

l 25 adet kaleşnikof piyade tüfeğine ait 7,62 mm. çapında fişek

l 18 adet el bombası

(17 taarruz, 1 savunma)

l 170 Duracell marka büyük boy pil

l 180 adet kalem pil

l 5 adet cep telefonu

l 1 adet el kamerası

l 1 adet fotoğraf makinesi

l 1 adet el dürbünü

l 207 takım kamuflaj elbise

l 31 çift mekap spor ayakkabı

l 27 adet 9 mm. çapında tabanca fişeği

l 8 adet EYP yapımında kullanılan elektrik devresi ve bu düzenek için kullanılmak üzere 2 metre kablo...

Olay yerinde “tutanak” tutulur...

O tutanağın altında, “Belediye Başkanı’nın imzası” da vardır!..

Yani; Paralelci polislerin yaptığı gibi “kumpas” değil, “gerçek”tir!..

Peki, sormak gerekmez mi;

Orası “Belediye binası” mıdır, yoksa “cephanelik” mi?.. O “silah”lar, o“bomba”lar, “telefon”lar, “dürbün”ler ve “pil”ler niçin stoklanır?.. Bunların çoğu, “bomba” yapımında kullanılan malzemeler değil midir?.. O telefonlar, “bombaları uzaktan patlatmak” için kullanılan “kumanda”görevi görmesi için midir?..

Şunu söylemeye çalışıyorum:

Sorular; “Silah ve bombalar nasıl giriyor?” diye sorulmamalı, tam aksine;“HDP’li belediyeler silah yığınak merkezi midir?.. O malzemeleri niye depoluyorlar?” diye sorulmalıdır!..

Anlayacağınız;

“Silahları sokmaya gerek yok!.. HDP’li belediyeler silahları zaten stoklamış!.. Lâzım olduğunda, depodan çıkarıp veriyorlar teröristlere!”

Yoksa, Belediye’nin “depo”ları, niye “cephanelik” olsun ki?!?..

Bu bilgi; 

“Algı operasyonu” yürüten “salak” ve “solak”lara kapak olsun!..

PARALELCİLER NİYE GOCUNDU?

Son bir not:

Şanlıurfa Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı’nın, dün “şehit iki polisin cenaze töreni”nde yaptığı ve bu olaylarda “PKK-Paralel işbirliği”ni ortaya koyan konuşması, belli ki “Paralelcileri” fena halde hoplatmış!.. “Yara”ları var ki, gocunmuşlar!.. “Çiğ” yemişler ki, karınları ağrıyor!..

Hemen “twitleri ikiye katlamışlar” ve Önder Aytaç başta olmak üzere, hemen hepsi “Emniyet Müdürü’ne karşı saldırıya” geçmişler!..

Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı, Emniyet müdürlüklerinde bulunan“Plaka Tanıma Sistemleri’nin Paralelci polisler tarafından devre dışı bırakıldığını” söyleyince, Önder Aytaç’lar demişler ki: “Öyle bir sistem zaten yok ki, devredışı bırakılmış olsun!” 

Oysa, Eyüp Pınarbaşı, bu ihaneti 6-7 aydır dile getiriyordu...

Akit olarak, biz de bu “feryat”a kulak vermiş ve 12 Ocak 2015 tarihinde, sürmanşetten “Paralel ihanetin belgeleri” başlığı ile haber yapmıştık...

Aynı gün, ben de; “Bunlar mı vatansever?.. Alın size ihanet belgeleri”başlıklı bir yazı yazmış ve özetle demiştim ki;

“Şanlıurfa Emniyeti’nde görevli Paralelci Polisler’in, şüpheli araçları takip için kurulan Plaka Tanıma Sistemi’ni âtıl hale getirerek, terörle mücadeleye engel oldukları ve ülkeyi kaosa sürüklemek istedikleri belgelendi!.. 

O polislerin 6’sı açığa alınırken, kimi de görevden uzaklaştırıldı.

Abi’lerden talimat alan polis müdürlerinden biri de Kubilay Güngör... Güngör, müfettiş raporuyla Kamu Hizmeti yönünden görev başında kalmaları sakıncalı olduğu gerekçesiyle görevden uzaklaştırıldı.”

İnsan sormadan edemiyor;

“Suruç’taki patlama”da, acaba kendilerini gizleyen “Bukalemun Paralelciler”in parmağı da var mıdır?!?.. 

Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı feryat etmekte haksız mıdır?

GALEYANA GELMEYİN!

Herkes şunu bilsin:

“Asker”lerimize, “polis”lerimize ve hatta “patlamada ölen 32 gencimize”yönelik saldırılar onu gösteriyor ki; Türkiye, “büyük bir saldırı” ile karşı karşıyadır!..

Bu saldırılarda; DAEŞ de, PKK da, PYD de, YPG de, HDP de, Paralel Yapıda, “Türk’lere ve Cumhuriyet’e düşman” gazeteler de, “Uluslararası İstihbarat Örgütleri” de “işbirliği” içindedir!..

Bunları bilin yeter!..

Ama, “galeyana” gelmeyin!..

Çünkü onlar, tam da bunu istiyor!..

*************************************************************************

Türkiye çatışmanın göbeğinde... MHP miting meydanlarında!..

Malûm, “1 asker, 2 polis”imizden sonra, “dün” de “Bir asker ve bir polis”imiz “şehit” edildiler!.. Ve yine dün, “DAEŞ’in silahlı saldırıları”üzerine, Türk Silahlı Kuvvetleri de cevap verdi!..

“Sınırdaki çatışmada, birçok DAEŞ’li teröristin öldüğü” yolunda haberler geliyor!.. Yani; bir yandan DAEŞ, bir yandan da PKK saldırıyor!.. Ne hikmettir bilinmez, DAEŞ’e “katil” diyen HDP’liler, asker ve polislerimizi şehit eden PKK için, hâlâ “katil” diyemedi!..

Her neyse... Ortam bu kadar toz-duman, bu kadar kritik!.. Böylesine“kritik” günlerde, AK Parti ile CHP arasında “koalisyon” görüşmeleri yapılıyor!.. 

Çünkü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kestirip attı: “Ben yokum!.. Siz, CHP ile koalisyon kurmaya çalışın!.. Ama kuramazsanız, ülkeyi hükümetsiz bırakmayız!”

Bu ne demektir?.. “Mecbur kalırsak, biz de elimizi taşın altına koyarız!”

Tamam da, bunu diyen bir Devlet Bahçeli’nin, “seçim startı” verip,“miting”lere başlamasına ne demeli?..

Önce “Yokum” diyor, sonra “Ülkeyi hükümetsiz bırakmayız” diyor!.. Şimdi de “miting”lere başlıyor!..

Şu hâle bakın; 

“Tam da böyle kritik ve tehlikeli günlerde sorumluluk alması gereken bir MHP” ortalıkta yok!.. Bu mudur milliyetçilik?.. “Tam da lâzım olduğunda sorumluluk almıyorsan, ne zaman alacaksın?.. Bugün yok isen, ne zaman var olacaksın?”

Bazen, “Acaba” diye soruyorum:

“Acaba bu da mı, Büyük Oyun’un parçası?!?”

yeniakit

Bu yazı toplam 481 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar