Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Örnek âlimlere ihtiyacımız vardır

Önce genel bir soru soralım ve daha sonra derin derin bir düşünelim:  İlim ehlini gören Müslümanlar ferahlıyor mu yoksa yüzlerini mi asıyor?

İnancımız şudur ki Allah’a en yakın kullar peygamberlerdir. Yine inanıyoruz ki Allah’tan en çok korkan da peygamberlerdir. Peygamberimizden sonra bir daha peygamber gelmeyeceğine göre, günümüzdeki âlimlerimiz peygamberlerimizin varisleri durumundadır.

Bu gerçekten hareket ederek, ülkemizdeki Peygamber varislerini hep birlikte gözden ve gönülden geçirelim. İlimden gaye, öğrenilen bilgiyi hazmedip, gönül insanı olabilmektir. Hedefte gönül insanı yoksa öğrenilen ilim boş ve asılsız bir sözden ibaret kalır. Furkan Suresi 74. Ayette: “Ve bizi takva sahiplerine önder kıl” diye dua etmeleri isteniyor âlimlerimizden. Âlimlerimiz ne robottur ve ne de disket… Bilgi basamaktır. Böyle olunca ilim takva ile beraber tatbikata geçerse ilim olur, aksi halde malumattan öteye geçemez. 

Doçentlik, profesörlük iyidir, hoştur ne var ki esas tahsil nefsin temizlenmesi ve iç âlemimizin terbiye edilmesidir. İnsanlar, şahsiyet ve karaktere hayrandır. Hatırlarsak, Safa Tepesinden Mekke halkına seslenen Peygamberimiz: Ey insanlar beni nasıl bilirsiniz? Sorusunu sorarak konuşmasına başlamış ve adeta karakter, şahsiyet testini yaptırmıştır insanlara…

Ahzab Suresinin 45. Ayeti mealen şöyledir: “Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” Şahit, müjdeci ve uyarıcı olmak… Âlimlerimizin temel özelliği bu ayette özetlenmiştir. Âlimlerimizin birinci özelliği İslam’ın şahidi olmasıdır. Yani dinimizin güler yüzünü sözüyle, yaşantısıyla, iç dünyasıyla, dış dünyasıyla temsil etmelidir. İkinci özelliği müjdeci olmalıdır âlimlerimiz. Yani seven, sevdiren ve sevindiren. Rabbimizin rahmetini herkese anlatmalıdırlar. Ekranlarda ve gazete sütunlarındaki söz ve tavırları ölçü alınırsa, ülkemizde ciddi bir âlim sıkıntısı olduğu görülmektedir. Âlimlerimizin uyarıcı olması, üçüncü özelliğidir. Gerekirse ev ev dolaşarak, sokakta, pazar yerinde ve insanın olduğu her yerde insanları uyarmak… TV stüdyolarında konuşmanın yanında, bulunduğu beldelerdeki dernekleri, vakıfları, sivil toplum kuruluşlarını ziyaret etmek ve uyarmak, âlimlerimizin temel vazifelerinden biri olmalıdır.

Âlimlerimiz, halkımızın arasına pek girmiyor. Allah Resulünü nasıl şemail kitaplarından, hadis ve sünnetlerinden yakinen tanıdığımız gibi, âlimlerimizi aramızda görerek, hayat tarzlarını örnek alarak, yemek yemelerini, namaz kılmalarını, dua etmelerini, Kur’an-ı Kerim okumalarını yakinen görmek ve hatalarımızı düzeltmek, herhalde âlimlerimizin sorumluluk alanını ilgilendirmektedir.

Hucurat Suresi 1. Ayette: “Allah ve Resulünün önüne geçmeyin” talimatını nasıl yerine getireceğiz? Elbette âlimlerimizin ahlakı, edebi, Allah’a yakın olan kalpleri ve temiz niyetleriyle verdikleri kulluk mücadeleleri, bizler için örnek olacak, hata yapmamamızı sağlayacaktır.

Peygamberlerimizden biri olan Hz. İbrahim’in, dört tane derdi vardı. Âlimlerimiz, peygamberlerin varisleri olduğuna göre, bakalım bu dört dertten kaçını dert edinmişlerdir?

Nefsinin derdi: Nefsimizle aramız nasıl? İbadetlerimiz, namazımız ne durumda? Kulluğuma ne kadar dikkat ediyorum? Âlimlerimizin birinci derdi bu olmalı, öyle değil mi?

Neslinin derdi: Neslimiz sadece kendi evladımız gibi algılanmamalı. Âlimlerimiz 20-30 milyon sayıya gelmiş neslimizden de Allah’a hesap verecektir. Tavuğun kurban olabileceğini, yok gayr-i Müslimlerin de cennete gireceğini, Kur’an bize yeter, sünnette ne oluyor gibi lüzumsuz sözlerle ömrünü tüketen âlimlerimizin, ahiret sorgulanması inşallah kolay geçer.

Anne-babasının derdi:  Âlimlerimiz, anne-baba ve çocuklar arasındaki her gecen gün açılan boşluğu nasıl dolduracaklarını gündeme alarak, kuşak çatışmasına engel olabiliyorlar mı? 

Ve Mü’minlerin derdi: Yeryüzündeki tüm insanlar Peygamber evladıdır. Bir kısmı Peygamberlerin davetine icabet etmiş, büyük bir kısmı ise hammadde gibi beklemektedirler. Peki, âlimlerimizin bu dört konu hakkında gündemleri, hedefleri, programları nedir?  

Netice: Kur’an-ı Kerim, bilenlerle bilmeyenlerin kim olduğunu açıklamıştır. O zaman ilgili ayetin mealini verelim ve ülkemizdeki âlimlerden bilenlerle, bilmeyenlerin kim olduğu açığa çıksın.

Bilen âlimlerimiz: Geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimselerdir. Bu üç temel özellik, bünyesinde yüzlerce hasleti barındırır ve Peygamberlere gerçek manada varis olanlar ile kendisini peygamber varisi bilip, malumatların arasına sıkıştığının farkında olmayanları temyiz eder.

yeniakit

Bu yazı toplam 996 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar