Orası Yemen’dir... İran’ın yayılmacılığı nedendir?

Merhum Necmettin Erbakan’ın, nasıl da “uzak görüşlü bir lider” olduğu, yeni yeni ortaya çıkıyor... Merhum Erbakan; bütün “miting”lerinde,“konferans”larında, ya da “televizyon konuşmaları”nda, sürekli “İslâm Birliği”nden söz eder ve derdi ki;

l “İslâm ülkeleri birleşmelidir!”

l “İslâm ülkelerinin ortak para birimi, İslâm Dinarı olmalıdır.”

l “Muhtemel çatışmalara müdahale etmek için İslâm Barış Gücü kurulmalıdır.”

Merhum Necmettin Erbakan, “ne büyük adam” ve “ne büyük lider”miş ki;“teşhis”i yıllar önce koymuş, “tedavi” yolunu da yıllar önce göstermiş!..

“30-40 yıl önce” bunları söyleyen Erbakan’a, o yıllarda herkes gülüyor, onu “hayalperestlik”le suçluyordu...

Ama, bugün, dünya; özellikle de Ortadoğu ülkeleri, “Erbakan’ın dediği nokta”ya geldi.

Olayı biliyorsunuz...

Arap Dışişleri Bakanları, önceki gün Mısır’ın Şarm El Şeyh şehrinde bir araya geldiler... Toplantının ana gündem maddesi; “Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap ülkeleri ile Pakistan’ın, Yemen’deki İran yanlısı Husi milislerine karşı başlattığı askeri operasyon”du!..

Arap ülkeleri, bir süredir oluşturmayı plânladığı “Ortak Arap Ordusu”fikrini, “Yemen’deki Şii yayılmacılığı” sonrasında “hayata geçirmeye” karar verdi!..

Anlayacağınız; Arap ülkeleri, “Acil Müdahale Timi” niteliğindeki bir “Ortak Arap Ordusu”nu kurmaya karar verdi.

“Arap Dışişleri Bakanları”nın önceki gün aldığı bu karar, bugün yine Şarm El Şeyh’te toplanacak “Arap Birliği’ne üye devlet başkanları” tarafından da görüşülecek ve büyük bir ihtimalle “150 bin kişilik Ortak Arap Ordusu’na start” verilecek!..

Gel de, merhum Necmettin Erbakan’ırahmetle anma... Onun 30-40 yıldır gündeme getirdiği “İslâm Barış Gücü” teklifi, ancak yeni yeni hayata geçiriliyor!..

Allah, mekânını cennet eylesin...

HER ŞEY 1916’DA BAŞLADI

Hiç şüphe yok ki;

Bugünkü “Ortadoğu Coğrafyası”nın şekillenmesinde, “ülke sınırlarının cetvelle çizilmesi” ve başlarına da “despot ve diktatörlerin oturtulması”nda, 1916 yılındaki “Sykes-Picot Anlaşması”nın çok büyük rolü vardır...

Nedir Sykes-Picot Anlaşması?..

Malûm, bu anlaşma;

Adını, Fransa’nın Beyrut Konsolosu George Picot ve İngiliz diplomat Hugh Sykes’ten almaktadır!..

1. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916’da Kut’ül Ammare Kuşatmasısonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı 6. Ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransaarasında yapılan ve “Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu topraklarının paylaşılmasını” öngören, “gizli bir antlaşma”dır.

1915’te Arabistan Yarımadası’nı ele geçiren İngiltere, Osmanlı’ya karşı ayaklanan Mekkeli Şerif Hüseyin’i destekleyerek Irak ve Filistin toprakları üzerinde “kendisine bağımlı bir Arap devleti” kuracaktı... Mekke Şerifi Hüseyin ile Mısır’daki İngiliz Yüksek Komutanı McMahon arasında böyle bir antlaşma gizli olarak imzalanmıştı. Fransa böyle bir plana karşı çıkıpİngiltere’ye baskı yaparak yeni bir antlaşma yapılmasını istedi. 

Rusya’nın onayı ile imzalanan bu antlaşmaya göre;

l 1. Rusya’ya: Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmı,

l 2. Fransa’ya: Doğu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Musul ile Suriye kıyıları,

l 3. İngiltere’ye: Hayfa ve Akka limanları, Bağdat ile Basra ve Güney Mezopotamya verilecektir.

l 4. Fransa ile İngiltere’nin elde ettiği topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransız ve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak,

l 5. İskenderun serbest liman olacak,

l 6. Filistin’de, kutsal yerleşim yeri olması sebebiyle bir uluslararası yönetim kurulacaktır.

1917 Devrimi’nden sonra Rusya, bu antlaşmadan vazgeçmiş, Lenin, gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştır.

AKRABALARI BİLE AYIRDILAR!

Bu, böyle bir “anlaşma”dır ki;

ülkeler “cetvel”le ve “bilinçli” olarak çizildiği için; hem “etnik bölünme”ler, hem de “mezhebi bölünme”ler olmuştur!..

Öyle bir “bölünme”ki;

“Aynı aile”den olup da; “farklı evler”de oturan “akraba”lar bile, ya“Suriye”de kalmışlar, ya “Türkiye”de!..

Aynı şekilde; “Şii nüfus”un bir bölümü başka ülkede, “Sünni nüfus”un bir bölümü de, başka başka ülkelerin vatandaşı olmak zorunda bırakılmışlardır!..

Sykes-Picot Anlaşması’nı yapan ülkeler, bunu “bilinçli ve plânlı” olarak yapmışlardır!.. Ki, her ülkenin bünyesinde, “ileride kullanılabilecek bir etnik veya mezhebi unsur” bulunsun!..

Bugün Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da ve Yemen’de yaşanan “çatışma”ların temelinde bu plân vardır!.. Suriye ve Irak halkı genelde “Sünni”dir ama, bugün “Şii diktası” tarafından yönetilmektedirler!..

Adamlar, “hesap”larını, “plân”larını, ve “harita”larını taa 1916’da yapmışlar!..

Her ülkede; bir “etnik” veya “mezhebi” unsur bırakmışlar ki, “ileride”harekete geçsinler, “isyan” etsinler ve “silah”ları ellerine alıp, “çatışma”çıkarsınlar ve bir defa daha “bölünsünler!”

Yemen’de olan budur!..

Irak’ta olan budur!..

Suriye’de olan budur!..

Lübnan’da olan budur!..

Kimbilir, eğer “İran yayılmacılığı durdurulmaz” ise, yarın Kuveyt veS.Arabistan’da dolacak olan da budur!..

“Arap Birliği ülkeleri” maalesef yeni uyanmış, “İran tehlikesi”ni yeni görmüş olmalılar ki, “güçlerini birleştirmeye” karar vermişler!..

Onlara, “günaydın” demek lâzım!..

ERDOĞAN’IN UYARILARI

Herhalde hatırlarsınız...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; 23 Mart Pazartesi günü, “5. Muhtarlar Toplantısı”nda “İslâm dünyasını bekleyen tehlike”ye dikkat çektiğinde, henüz “Yemen’e operasyon” gündemde değildi... Ama, Erdoğan, böyle bir“tehlike”nin farkındaydı ve özetle diyordu ki;

l “Birinci Dünya Savaşı’nın ardından coğrafyamızda hiçbir baharı ağız tadıyla teneffüs edemedik.”

l “100 yıldır kendi ürettiğimiz sorunlarla değil, bizim için, topraklarımız, ülkelerimiz için kurgulanan sorunlarla mücadele ediyor, bu sorunlar nedeniyle ağır bedeller ödüyoruz. Bu coğrafyanın zenginliklerine göz dikenler, ne yazık ki bu coğrafyada istikrar, barış, dayanışma istemiyorlar. Egemen güçler; bu coğrafyada ne kadar kan akarsa o kadar petrol elde edeceklerini, o kadar güç devşireceklerini çok iyi biliyor ve daha fazla kan akması için de ellerinden geleni yapıyorlar.”

l “Biz eğer, bu coğrafyanın insanları olarak, birbirimize kenetlenebilsek, inanın dışarıdan hiçbir güç gelip de bizim aramıza nifak sokamaz”

l “Soruyorum, Sünnilerin, Şiilerin aklı yok mu? Birtakım terör örgütlerinin vahşice, barbarca, insanlık dışı saldırıları, o terör örgütlerine değil, onları kukla gibi oynatanlara büyük faydalar sağlıyor.”

l “İnanın ne Sünni kazanıyor, ne de Şii... İnanın ne Türk kazanıyor ne de Kürt veya Arap!.. Her zaman kaybeden biziz, yani biz Müslümanlar. Kazanan ise bizim kardeşlerimizi böyle birbiriyle çatıştıranlar oluyor... Onun için akletmek durumundayız.”

İRAN YAYILMACILIĞI!

Erdoğan, bu görüşleri; elbette, sadece “5. Muhtarlar Toplantısı”nda dile getirmedi... Bu görüşleri, her platformda, her ülkede, her zaman dile getirdi...

Önceki gün de, Fransız Haber kanalı France 24’e verdiği röportajda dedi ki;

“İran; yaptığı girişimlerde, tüm bölgeyi hakimiyeti altına almaya çalışıyor ki, bu doğru değil!.. Irak, sahip olduğu kaynaklara rağmen acı çekiyor... Suriye’de 300 bin insanın ölmesi, İran tarafından yalnızca izlendi... İran, Beşşar Esed rejimini desteklemekten vazgeçmeli!.. Onlardan adil bir yaklaşım bekliyoruz.

Yemen’de, Husiler aylardır saldırı düzenliyor... Bu saldırılar devam ederse, Yemen’de bir terör dalgası yayılabilir, Yemen’in toprak bütünlüğü bozulur ve bir mezhep çatışmasına dönüşebilir!.. Bölgedeki durum, bir Sünni-Şii meselesine dönüşüyor ki, bunlar arzu edilen şeyler değil!.. 

Tüm güçler Yemen’i terketmelidir!..”

KOLOMBİYA’DAKİ KONUŞMASI

Biraz önce dediğim gibi; 

Erdoğan, bu “görüş”leri sadece bugünlerde değil, yıllardır dile getiriyor!.. 

Daha önce yazmadım ama yazmanın şimdi tam sırasıdır...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; bundan 1.5 ay önce, yani 10 Şubat 2015’te Kolombiya’nın başkenti Bogota’da, Externado Üniversitesitarafından düzenlenen bir “sempozyum”da konuşmuştu...

Externado Üniversitesi Rektörü Huan Carlos öncülüğünde, “22 öğretim üyesi” tarafından hazırlanan; “1915... Osmanlı’nın En Uzun Yılı” konulu çalışma dolayısıyla düzenlenen “sempozyum”da konuşan Erdoğan,“1915’teki Birinci Dünya Savaşı, tüm dünyayı etkiledi... Uluslararası birçok meselenin temelinde 1. Dünya Savaşı vardır ve 100 yıldır devam ediyor”demiş ve eklemişti:

“Afganistan, Afrika, Somali, Filistin ve terör olayları 1915’in açtığı sorunlardır!..

1. Dünya Savaşı 1918’de sona erdiğinde Türkiye’nin birçok toprağı işgal altındaydı... O yıllarda, birçok yeni ülke ihdas edildi... 100 yıl önce, sınırlar cetvelle çizildi!.. Cetvelle çizildi, çünkü çatışma çıksın istiyorlardı!.. 

Cetvelle çizdikleri sınırlarla; sadece toprakları değil, akrabaları da ayırdılar!..

Sultan Abdülhamid Han’a, Filistin’de toprak baskısı yaptılar... Kabul etmeyince düşürüldü!..

Sonra ne oldu?..

Çatışma ve terör!”

Türkiye, 1915’te yapılan kriz ve çatışma tasarımlarına şiddetle karşıdır!”

PARALEL DE İRAN’A ÇALIŞTI!

Gayet net ve açık;

Erdoğan, bu “tehlike”lere dikkat çektiği, bu “uyarı”ları yaptığı içindir ki; Türkiye’de “7 Şubat 2012 MİT krizi!.. Gezi Kalkışması!.. Kirli 17-25 Aralık Operasyonları ve 6-8 Ekim Kobani kalkışması” yaşanmıştır!..

Mesele, “Hükümeti devirme” meselesi değildi... Mesele, “Türkiye’yi bölgede kımıldayamaz hale getirme” meselesiydi ki, bunun “ihale”sini de“Paralel İhanet Çetesi”ne vermişlerdi!..

Paralel çete, bir yandan o “operasyon”ları yaparken, bir yandan da“Türkiye’nin mahrem bilgileri”ni “emperyalistlere servis” etmişti!..

Hem de, “gizli bilgilerin İran’ın işine yarayacağını” bile bile!..

Kim, ne derse desin;

Bölge’nin “yeni yayılmacı gücü İran”dır ve ABD de, İran’ın sırtını sıvazlamakta, onun “yayılmacılığına” göz yummaktadır!..

Çünkü ABD, diğer emperyalist ülkeler, ancak İran eliyle bir “Sünni-Şii çatışması” çıkarabileceklerini ve böylece “bölgeyi yeniden dizayn edeceklerini” biliyorlar!..

Daha açık söyleyelim:

“Bütün bölgeyi ikiye ayırıp sonu gelmez savaşlara sebep olabilecek mezhep savaşları projesi, İran eliyle uygulanmaktadır... Bu müdahalelerin bir sonraki aşaması çok daha tehlikelidir ve asıl bölgesel savaş o zaman çıkacak ve Türkiye de bu savaşın içinde yer almak zorunda kalacaktır...

Çünkü İran’ın asıl ve nihai hedefi Suudi Arabistan’dır!.. İran tehdidi altında bulunan asıl ülke, S.Arabistan’dır!”

BU ATEŞ, BİZİ DE YAKAR!

Ama, eğer; İran’ın öncülük ettiği bu yayılmacı strateji ve bu işgal haritasıbaşarılı olursa, bütün Ortadoğu, hatta Afrika ve elbette Türkiye 1. Dünya Savaşı’ndaki yıkımları bile aratacak yıkımlar yaşayacaktır!..

İbrahim Karagül’ün de ifadesiyle, bunu önlemenin tek bir yolu vardır:S.Arabistan, bir an önce “hata”sından dönmeli ve Mısır’da Sisi’yi değil,Müslüman Kardeşler’i desteklemeli ve onlarla barışmalıdır!..

Zira, Mursi’nin devrilip, Müslüman Kardeşler’in zindanlara tıkılması, sadece ve sadece “İran’ın işine yaramıştır!”

Suriye’de bir “Arap-Kürt Savaşı’nı önlemenin yolu da, “Esed’i devirmek”ten geçer!.. Aksi halde, Yemen üzerinden Kızıldeniz’e ulaşan İran’ın önünde, Akdeniz’e kadar hiçbir engel kalmayacaktır!..

Herkes aklını başına alsın ve “Esed’e destek” verirken, aslında “İran’ı, dolayısıyla ABD’yi ve diğer emperyalist ülkeleri desteklediğini” bilsin!..

Çünkü bu ateşin, sonunda Türkiye’yi de yakma ihtimali büyüktür!..

Oyun büyük, plân büyük!..

Bugün “bir ve bütün” olma, “kardeşliği” öne çıkarma vakti!..

Merhum Erbakan’ı dinlemedik,

Bari Erdoğan’ı anlayalım... 

 ***************************************************************************

Hem hesap-kitap biliyor, hem de Kemal Derwish’i ithal edecek!

Televizyonlarda izlemediyseniz, bugünkü Akit’te okuyun... CHP Genel Müdürü Bay Kemal Kılıçdaroğlu, birkaç gün önce yaptığı “Noter tasdikli vaatleri”ne yönelik eleştirilere cevap verip, demiş ki; “Ben hesap-kitap ve bütçe nasıl yapılır, vergi nasıl toplanır, kaynaklar nerelerdedir, gayet iyi bilirim... Bakın; emekliye 2 maaş ikramiye dedik, üç demedik... Neden?.. Çünkü, 3 dersek, ödeyemezdik!”

Hayır, “hesap-kitap bildiğini” söyleyen Bay Kılıçdaroğlu’nun “SSK’yı nasıl batırdığını, emeklilere  maaş bile ödeyemediğini, en iyi çözümün geç emeklilik olduğunu” söylediği günleri hatırlatacak değilim...

Sadece şunu sormak istiyorum:

Madem;

“Bütçe, hesap-kitap, vergi, kaynak” nedir çok iyi  biliyorsun, o halde;“ABD’nin bir numaralı adamı Kemal Derwish”i niye Türkiye’ye getirip,“ekonominin patronu” yapmak istiyorsun?.. Hani, sen; “hesap-kitap”biliyordun, hani “vergi” toplamayı biliyordun?..

Niye Kemal Derwish!?!..

Senin, “ekonomi kurmayların” yok mu?.. Senin “ekonomi” konularını danışacağın bir ekibin yok mu?..

Sen değil miydin; “Türkiye’de birçok işsiz varken, niye dışarıdan işçi ithal ediyorsun?” diye soran?..

Ne yani; Türkiye’de “ekonomist” yok mu ki, Kemal Derwish’i “ithal”etmeye çalışıyorsun?..

Bu kadar da “tezat” olmaz ki!..

yeniakit

Bu yazı toplam 515 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar