Önce edep, önce edep

Önce edep, önce edep

Peygamberimiz (s.a.v.)'in çocukların eğitilmeleri ve güzel ahlak ile terbiye edilmeleri üzerinde de durmuş ve bu konuda birçok tavsiyede bulunarak yol göstermiştir

Peygamberimizin (s.a.v.) bu konudaki sözlerinden bazıları şöyledir: "Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.512) ."
Çocuğun, babası üzerindeki haklarından biri ismini ve edebini güzel yapmasıdır (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.512) ." 206
"Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın.. (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.515) ."207
Şefkatsiz olan bizden değildir
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), her konuda olduğu gibi, çocuklarla ilgilenmesi, onlara gösterdiği sevgi ve şefkat ile müminlere en güzel örnektir. Peygamberimiz (s.a.v.) "Küçüklerimize şefkat etmeyen ... bizden değildir (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.506) " diyerek, çocuklara gösterilen şefkatin önemini belirtmiştir.
Bereketle dua edin
Cemre o sıralar küçük bir çocuktu. Babası alır, onu Peygamberimizin huzuruna götürür, der ki:
"Yâ Resulullah, şu kızım için Allah'a bereketle dua eder misiniz?"
Peygamber Efendimiz Cemre'yi kucağına oturttu, elini başına koydu ve bereketle dua buyurdu.
Rahmet kazanmak istiyorsanız
Çocuklarına sevgi ve şefkat gösterenlerin mükâfatı daha dünyada iken veriliyordu. Onlar hem çocuk sevme gibi bir lezzeti tadıyorlar, hem de Allah'ın rahmet ve sevgisini kazanıyorlar.
Ebû Hüreyre anlatıyor:
"Adamın biri Peygamber Efendimizin huzuruna geldi. Yanında da bir erkek çocuğu vardı. Adam ikide bir çocuğu kucağına alıyor ve seviyordu. Peygamber Efendimiz sordu:
"Bu çocuğa şefkat gösteriyor musun?"
"Evet, yâ Resulullah."
"Sen buna nasıl şefkat gösteriyorsan, Allah da senin şefkatinden daha çok şefkat eder."
Ayrımcılık yapmayın
Erkek ve kız çocukları arasında ayırım yapanları Peygamberimiz hiç hoş görmezdi. Bu şekilde bir davranış sergileyenleri uyarır, hatalarını düzeltmelerini sağlardı. Onun gözünde çocuğun erkeği kızı yoktu. İkisi de şefkate ve sevgiye muhtaçtı.
Enes bin Mâlik anlatıyor:
"Peygamberimizin yanında bir adam oturuyordu. Bir ara adamın erkek çocuğu geldi. Adam çocuğu aldı dizlerine oturttu. Az sonra bir de kız çocuğu geldi. Onu da yanına oturttu.
"Peygamber Efendimiz adama sordu: "Niçin ikisini bir tutmadın?"
Eşit davranın
Peygamberimiz çocuklar arasında sevgide eşit davranılmasını istediği gibi, bağış, hediye, ikram ve hibe konularında da eşit davranılmasını isterdi.
Numan bin Beşîr anlatıyor:
"Babam malından bir şeyler hibe etmişti. Annem, 'Bu hibeye Peygamberimizi şahit tutmazsan kabul etmem' dedi.
"Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şahitlik yapması için babam beni alarak Peygamberimize gittik. Durumu öğrenen Peygamberimiz:
"Başka çocukların var mı?' diye sordu. "Babam, 'Evet, var' dedi.
"Bütün çocuklarına aynı şekilde hibede bulundun mu?"
"Babam, 'hayır' dedi.
"Allah'tan korkun, çocuklarınız arasında eşit davranın.'
"Babam Peygamberimizin huzurundan çıktıktan sonra bana yaptığı hibeden vazgeçti."
Peygamberimizin kendi şahsında bu eşit davranışı daha açık görüyoruz. İlk anda basit gibi görülse dahi, önemli ve kalıcı bir ölçü olması bakımından şu olay çok dikkat çekici...
Su küçüğün
Hazret-i Ali anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz bize ziyarete gelmişti. O gece bizde kaldı. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Bir ara Hasan su istedi. Peygamberimiz hemen kalktı ve su kırbasından bir bardak su aldı, çocuğa vermek için getirmişti ki, o sırada Hüseyin de uyandı. Hüseyin bardağa uzandı ve su içmek istedi. Peygamberimiz suyu Hüseyin'e vermedi, önce Hasan'a verdi.
"Bunun üzerine Fatıma dayanamadı ve 'Hasan'ı Hüseyin'den çok seviyorsunuz gibi...' dedi.
"Peygamberimiz, 'Hayır, suyu önce Hasan istedi' buyurdular."
Beynimizde neler oluyor?
İnsanoğlu öğrenir, hatırlar, düşünür ihtiyaç duyar ve ister. Acıktığında yiyecek ihtiyacını, susadığında su ihtiyacını, başkaları tarafından kabul görme ihtiyacını, başarılı olma ihtiyacını karşılamak üzere harekete geçer ve bu hedeflerine ulaşmak için davranışlarda bulunur. Gelin hep beraber beynimizde neler oluyor bir bakalım"
Uyku ve rüyalar: Normal bir insanın hayatının üçte biri uykuda geçmektedir. Bu oran şahıstan şahısa ve yaşla birlikte değişmektedir. Aşırı derecede uyku veya uykusuzluk belli başlı uyku bozukluklarındandır. Araştırmacılara göre insanlarda uyku ihtiyacını arttıran en önemli uyarıcılar: sıcaklık, ağır geçen yemek öğünleri, cinsel ilişki, ışıkların yanıp sönmesi ve aynı tonda devam eden yüksek sesler gibi tekrarlayıcı monoton uyaranlardır.
Dikkat dediğimiz şey!
Dikkat kavramının birçok tanımı yapılmakla beraber, en yaygın ve en çok kullanılan hali ile, süreç esnasındaki seçiciliğe dayandırılmaktadır. Bu tanımdan hareketle diyebiliriz ki, aynı anda bir çok kararları gerektiren problemlerle başa çıkmak zor olduğu için söz konusu problemlerin bazılarına daha yoğun bir şekilde eğilmeliyiz.
Öğrenmeyi öğrenebilir miyiz?
Belirli zaman aralıklarında, tekrarlara ve takviyelere bağlı olarak davranışta meydana gelen ve kalıcılık süresinin şartlara göre farklılaştığı değişikliklere öğrenme diyoruz. Öğrenme ile ilgili araştırma ve incelemelerin tarihçesi de, öğrenmenin iki şekli, klasik şartlanma ile operant şartlanma özellikle üzerinde durulan iki temel öğrenme yolu olmuştur.
Klasik Şartlanma: Tamamen uyarıcı-tepki sürecine dayanan klasik şartlanmada, öğrenen organizmanın şartlı şartsız uyaran üzerinde hiçbir kontrolü yoktur. Kendisi tamamen pasiftir. Bu uyaranların veriliş tarzı ve zamanı tamamen deneyci tarafından tayin edilir. (Klasik şartlanmaya verilebilecek en güzel örnek Nobel ödüllü Rus Fizyoloğu Ivan Pavlov'un köpekler üzerinde yapmış olduğu deneydir.)
Operant Şartlanma: Operant şartlanmada organizma, kendi çevresinde işlem yapmaktadır. Bu işlem sonucunda bir davranış ortaya çıkmaktadır. Ama bu davranışın tekrarlanıp tekrarlanmaması onun sonucuna (mükafatla takviye edilip edilmemesine) bağlıdır. (Operant Şartlanmaya da en güzel örnek Skinner'in fareler üzerinde yapmış olduğu deneydir.) Öğrenme konusunda olumlu davranışları pekiştirmek için ödül (teşvik amacıyla) yönteminin yanısıra ceza (olumsuz davranıştan caydırmak amacıyla) yöntemi de yeri ve zamanına göre uygulanmalıdır.
Hafızamız
Hafıza olmadan öğrenme denilen şey gerçekleşmez, edindiğimiz tecrübelerden geriye hiçbir şey de kalmazdı. Çünkü kısa bir süre önce öğrendiğimizi, hafızaya dayanarak hatırlar ve uygulamaya koyarız.
Hafıza denilen bu harika sistemin süreçlerini üç aşamada açıklamak mümkündür:
Kodlama: Hatırlanacak olan malumatın takdimi esnasında ortaya çıkan olaylardır.
Depolama: Tekrar hatırlanmak üzere daha önce kodlanan malumatın hafızada depolanması işlemidir.
Geri Getirme: Kodlanıp depolanan malumattan gerekli olanının (hedef malumat) hatırlanması için hafızada meydana gelen işlemdir. Genellikle üç tip hafıza deposundan bahsedilir:
-Duyusal Hafıza Deposu
-Kısa Süreli Hafıza
-Uzun süreli Hafıza
Bu modele göre çevreden gelen malumat duyusal depolar tarafından alınır. Bu depolar görme işitme gibi kendine has ayrı depolardır, malumatı çok kısa süre için tutarlar. Bu depoya giren malumatın bir kısmına dikkat sarf edilir ve daha sonra kısa süreli hafıza deposu tarafından proseslenir. Kısa süreli hafızada proseslenmiş olan bilginin bir kısmı uzun süreli depoya aktarılır. Tabi bilginin uzun süreli depolanışı tekrar safhasına bağlıdır.
Unutma: Öğrenmeden sonra hafızanın hatırlama performansı zamanın bir fonksiyonu olarak bozulmaktadır. Zaman geçtikçe hatırlama performansı düşer. İşte araştırmacılar bu duruma unutma ismini vermişlerdir.