Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ölümlerden ölüm beğen

Derin Gerçekler

Bizim inancımızda öldürmek haram. İster kendinizi, isterse başkasını olsun, en büyük günahlardan biri. Bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir. Bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir. Çünkü onunla birlikte varlığını bilinir kılan bir alem vardır.

Eskiden “yaşama hakkı” diye bir şey vardı. Şimdi dünya tersine döndü. Gir Metaverse öl ve öldür.. Çocukların oynadıkları oyunlarda sorun bakalım bir oyunda kaç kişi öldürüyorlar ve öldürdükleri için kaç başarı puanı topluyorlar.

Ben sanal alemden değil, gerçek dünyadaki ölümlerden söz etmek istiyorum. Bu arada sanal dünyada yaşananlar, kuluçka dönemini tamamladıktan, insanların kafasına Chip da taktıktan sonra benzerleri gerçek dünyada da yaşanmaya başlayacak ve hatta başladı bile. (Bunlar bu beyne Chip takma denemelerine 1950’lerin başlarında başlamışlar). Bakınız Epstein, Chabat, Agartha olaylarına. Çocuklarımız subliminal mesajlarla böyle bir dünyaya hazır hale getirilmek için mayalandırılıyorlar bugünden o akıllı bilgisayar ve cep telefonları üzerinden.. Siz ay yolculuğuna hazırlanıyorsunuz değil mi, Güneş’e de gidersiniz bu kafayla. Astral yolculukta zaten birileri Güneş. Sisteminin de ötesine geçti. Öyle, bilmem kaç ışık yılı uzakta NASA yeni bir dünya keşfetmiş. Biz de hele bir aya gidelim, oraya bir uzak üssü kurarız, oradan ver elini saman yolu.. Kuantum fiziğine göre, zaman ve mekan boyutunda geçişler söz konusu olunca evrenin her yerine gidersiniz de, onun için o kapsüllere gerek yok! (Bizimkiler yerli ve milli bir Kuantum fiziği kullanarak (!?) farklı bir algı yöntemi ile bu işi daha kısa zamanda denemeye kalkarlar mı onu bilmem. Her seçim döneminde bu tür süper projelerin gündeme gelmesine alışmış olmamız gerekir aslında.)

Kadın cinayetlerinden, trafik cinayetlerinden söz ediyoruz da, “Canlı cenazeler”den söz eden var mı? “Nefes alıp vermekle canlı mı sayılır sanki şerir / Demirci körüğü de hava alır ve verir.” Sahi mRNA katilleri, kimyasal, biyolojik, siber savaş yöntemleri ile günümüzde, bir dünya savaşından daha fazla, milyonlarca insanı öldürdü, kimseden ses çok.

Savaşlar ve terör aslında vicdani açıdan daha uyarıcı bir durum. Savaş ve terör de her iki taraf da Şehit diye kaybettikleri canlar için.. Hamaset duyguları canlı tutuluyor insanların. Kazanma duygusu, haksızlıklara isyan, insanlar için ayrıca kahramanlık, fedakarlık duygusunun tatmin etmesine imkan veriyor. Öl ve öldür. Yeter ki birileri ölsün! Ölsün ki, yaşadıklarını anlayalım. Yaşamak için bir direnç kazansın insanlık.

Batılılar öldürmekten yoruldular. Kaç asır oldu, bir yüzyıl Kızılderilileri öldürmek için yoruldular, Bir yüzyıl kara derilileri köleleştirmek için, bir yüzyıl sarı ırkı ıslah etmek için. Sonra bir yüzyıl, yeni dünya düzeni için, iki dünya savaşı bir soğuk savaş.. Beyaz adam, buna rağmen nüfusu artışını kontrol edemiyor. Şimdi gıda, ilaç ve çevre yolunu deniyor. Bir yandan LGBT ile ailesiz ve cinsiyetsiz toplum, öte yandan doğum kontrolü ile bu milyarlarca insandan kurtulmak istiyor, onun için çözüm arıyor. Tabi “Her-şey insanlığın geleceği için”. Tabi onun için gerekirse, Tarihin sonu anlamına gelecek bir medeniyetler arası savaş konusunda Tanrılarını bile bu işe zorlama niyetindeler.

Aslında en basit yol, herkes kendini öldürsün. İşsizler, hastalar, yaşlılar, engelliler, göçmenler, mutsuzlar self servis, kendi kendini öldürsünler. Devlet bu konuda onlara rehberlik etsin. Öyle sokakta filan intihar edip kamuya maliyet getirmesinler. Sessiz sedasız, sırayla bu iş yapılabilir.!? “ÖTENAZİ HAKKI” bu anlamda bir çözüm olabilir mi göreceğiz. Bill Gates’e söyleyeyim, cesetleri insan ve hayvan yiyeceği ya da tarımda gübre için komposa dönüştürecek bir yöntem bulabilir belki! Düşünsenize Karbon ayak izine filan da gerek kalmaz. O kadar büyük database’ler, o kadar Nano Chip’e de!. Ölüm Chip’den daha ucuz ve hızlı bir çözüm.

Bir ironi yapmıyorum. Ciddiyim. Tabi, ABD bizim F16’ımızı verecek biz de onunla savunmamızı güçlendireceğiz diye düşünenler için bu söylediklerimin bir anlamı yok. Bir kere siz NATO üyesisiniz, NATO görev gücü olarak bu uçak işinize yarar, ama siz bu uçakla ABD’nin onaylamadığı bir operasyona kalkışırsanız, bu akıllı uçaklar, sizi değil, üreticisini dinler. İsrail’e karşı, Yunanistan’a karşı değil ama Kandile, İran, Irak, Suriye’ye karşı işe yarar. Darbelerde ve gösterilerde işe yarar. Zaten artık Uzayın işgalinden sonra konvansiyonel silahların pratik hayatta pek de bir karşılığı yok. Bu konu sadece savunma sanayi için değil, akıllı otomobilleriniz, telefonlarınız, akıllı olduğunu zannettiğiniz tüm robotik sistemler için gerekli. Sahi sizin enerji santralleriniz ve trafolarınız da akıllandırılmıştı ve siz de akıllı şehirler inşa etmek istiyordunuz değil mi? J

Şu Ötenazi konusuna geri döneyim. Bu konu yeni değil aslında.

Kanada 2016’da çıkardığı bir yasa ile, "kurtulması söz konusu olmayan hastalar için ötanazi hakkı" öngörüyordu. Yasaya göre buna hasta ya daha önce kendi muvafakat verecekti ya da ailesi. 2016’da 1000 kadar hasta ötanazi hakkını kullanırken, 5 yıl sonra 2021’de bu sayı 10 bine kadar çıktı ve ülkedeki ölümlerin % 3.3’ü ötanazi kaynaklı oldu. Bugün Kanadalı doktorlar ve sigorta şirketleri, "yoksullara ve engellilere ötanazi” öneriyor.

“Hitler, Stalin, Mussolini öldü” diyorlar, bunlar Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehillerle buluşup geri döndüler, kıtalar dolaşıyorlar sanki. Ya da Şeytan İns’in Şeytanlarına onların elbisesini giydirdi.

ABD’de bazı eyaletlerde artık ötenazi ajansları var. Ölmeden önce gerçekleştirmek istediğiniz şeyleri yapıyorsunuz, cenaze töreninizi planlıyor ve hatta nasıl ölmek istiyorsanız öyle yapılmasını sağlayabiliyorsunuz. Bill Gates, Krematoryumlarda, ölülerin yakılmasının Karbon ayak izi açısından enerji kaybı ve zehirli gaz salınımı nedeniyle, cesetlerin, kontrollü bir şekilde vahşi doğaya terkedilmesi ya da evcil hayvanlar için yem ve atıklarında bitkiler için Komposa dönüştürülmesini savunuyor. Onlara göre böylesi daha insancıl!?

Bugün gelinen noktada Kanadalı doktorların, "yoksullara ve engellilere ötanazi önerdiği" iddia ediliyor. Buyurun, bu haber 2014, 10 Şubat’tan: 93 yaşındaki eski Hollanda başbakanı Dries van Agt ile eşi Eugenie ötanazi ile yaşamlarına son verdi. 70 yıldır birlikte olan çiftin ölümü, Hollanda'da giderek artan "ikili ötanazi" eğiliminin bir parçası olarak görülüyor. Yani, ABD’de daha önce örneklerini gördüğümüz toplu intihar olayları bundan sonrası için mümkün olabilecek. Tabi eğer, ölüm sonrası için senaryolar da yazabiliyorsunuz paranız varsa. İsterseniz geninizi ve beyninizi kopyalatıp, Klonoid olarak ruhsuz bir canlı olarak 6 ay sonrası yeniden dünyaya yeni bir başlangıç yapabilirsiniz. Daha ucuz yöntemler de var. Mesela Avatarınızı çıkartıp, Meteverse de sonsuza (!?) kadar, suç ve günah olmayan bir sanal cennette yaşamaya devam edebilirsiniz.

Fikret Güler diyor ki, “Geçen hafta bir Güney Koreli arkadaşıma bunun sebebini sordum. Cevabı çok ilginç; Adam ya tüm hedeflerime ulaşıp yaşamanın anlamını kaybediyor, yada hayatta yapmak istediklerini yapabileceğine olan inancı kalmıyor. Allah ve Ahiret inancı da olmayınca, intihar tek seçenek olarak kalıyor..! İlginç değil mi ? Bu arada biz öfke patlamasında 3. Sıradaymışız.

Ey milleti merhume artık uyan”, “Ey dipdiri meyyit”ler topluluğu kalabalıklar büyülendiniz mi? Akletmez misiniz, Zombi mi oldunuz. Birileri bu günün nesline “Z Kuşağı” derken, yoksa “Zombi kuşağı” mı demek istiyordu. “Zombi Koyun”, ya da “Zombi Geyik”, toplum, siyaset, bürokrasi, bilim, sanat, media üzerinden hızla adeta zombileştiriliyor. İnsanların gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar adeta. Düşünmüyorlar sanki! Akif’in dediği gibi “His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin? / Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin”. Evet evet “İmânı olan kimse gebermez bu ölümle

Gazze’de yaşananları, Şimdi Refah kapısına dayananların Şeytani hesaplarını bir de bu gözle değerlendirin bakalım, ne göreceksiniz ve bir de bu olaylar karşısında sessiz kalanların sessizliğini, “uluslararası sistemle birlikte hareket etme” konusunda devletlerin kararlılığını.

Şimdi “kollarımızı makas gibi açarak haykırmak gerek / Durun kalabalıklar, durun / Bu sokak çıkmaz sokak”. Selam ve dua ile.

Not: Yarın hayati öneme sahip bir konuda bilgiler sunacağım, okuyalım ve bu durumda ne yapmamız gerek konusu üzerinde düşünelim inşallah..

Bu yazı toplam 206 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar