“Mezhep taassubu, ümmeti parçalama noktasına geldi!”

Malûm, önceki gün; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile, İran’ın başkentiTahran’daydık... Sabah 08.00’de Ankara’dan yola çıktık, akşam da saat 21.00 civarında Ankara’ya döndük...

Anlayacağınız, “günübirlik” bir ziyaretti...

Ancak, hem son derece “önemli”, hem de son derece “kritik” bir dönemde gerçekleşen bu ziyaret, “İran’la yeni bir dönemin başlayacağı” sinyalleri vermesi açısından, üzerinde önemle durulması gereken bir ziyaretti...

TARHAN İZLENİMLERİ

Açık ve net söyleyeyim;

“Petrol ve doğalgaz üreticisi bir ülke” olmasına rağmen, İran’ın, alması gereken hayli mesafe var... Çünkü Tahran; “ihracat gelirinden fazla bir pay alamayan bir başkent” gibi göründü bana!.. Tahran’a “yatırım” şart, “çevre düzenlemesi” şart, en önemlisi de “hava kirliliği”nden kurtarılması şart!..

“Doğalgaz” üretilen bir ülkede, “kalorifer”lerin hâlâ “fuel oil” ile ısıtılması, yaman bir çelişki!..

Bunda; “İran’a uygulanan ve yıllar süren ambargo”nun elbette büyük rolü var... Geçtiğimiz günlerde varılan “uzlaşma” sonrasında, bu “ambargo”kaldırılacak ve elbette İran, “rahat bir nefes” alacaktır!..

Ambargonun kalkması ile, “Türk işadamları”na da büyük görevler düşüyor...

Özellikle, “otomobil, sanayi ve inşaat” sektöründeki Türk işadamları,“ellerini çabuk tutmalı” ve bir an önce “İran pazarından pay almaya”çalışmalıdır!..

Daha önce 2-3 defa gittiğim Tahran’da, “olumlu” görebildiğim tek şey,“trafiğin nispeten rahatlaması”ydı... Zaman zaman yine “tıkanıklık”yaşadık ama, bu defa “illallah” dedirtmedi!..

Trafik rahat olunca, “14 gazeteci” olarak gittiğimiz Tahran’da, iyi bir gözlem yapma fırsatımız da oldu...

Sonuç olarak; diyeceğim tek şey;

“İran’a, Türkiye’nin eli değmeli!”

HER KONU GÖRÜŞÜLDÜ!

Bu “gözlem”lerimi aktardıktan sonra, gelelim “Cumhurbaşkanı ile sohbet”imize...

“Tahran’dan dönüş yolunda”, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; ile önce“temaslarıyla ilgili bilgi” verdi, sonra da “soru”larımızı cevapladı...

Sözlerine şöyle başladı:

“Tahran’ı bu defa daha iyi daha çevreci gördüm.... Malûm, Sayın Ruhani ile yüksek düzeyli stratejik konsey toplantımızın 2’ncisini yaptık, birincisini ülkemizde yapmıştık. Ülkelerimiz arasında öncelikle ikili görüşmeleri değerlendirme fırsatımız oldu. Siyasi, ekonomik, ticari, kültürel tüm konuları görüştük. 

Tabii bunun dışında bölgesel konulara girmemek mümkün değildi... Bu konuda da Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Yemen, Libya... Tüm buraları görüşme imkânımız oldu. Daha sonra da malum 8 anlaşma, bir mutabakat metnini imzaladık. Ardından da Sayın Hamaney ile bir görüşmemiz oldu. Bu görüşmemizde de adeta bu görüşmelerin bir özetini değerlendirdik ancak tabii orada bölgeyle ilgili görüşmeleri biraz daha etraflıca yapmış olduk. 

Yaptırımlar başlayınca bir patinaj süreci yaşadık, yaşıyoruz. 14 milyar dolarda adeta tıkandık. Hedefimiz 30 milyar dolara ulaşmaktı. Kendileriyle enerji alımında fiyatlar konusunu da konuştuk.”

Ama, bir adım daha attık, aramızdaki ticari ilişkilerde, daha önce konuşmuştuk; yerli para birimine geçelim. Bu konuda döviz kuru baskısından kendi paramızı kurtarmış olacağız. Bunun için de İran Merkez Bankası başkanıyla bizim Halk Bankası Genel Müdürümüz bir görüşme yaptılar. Onlar da görüşmelerini devam ettirecekler. Burada da sağlıklı bir noktaya geldik. 

YEMEN’LE İLGİLİ GİRİŞİMLER

lSoru: İran’ın Yemen’e yaklaşımı konusunda nasıl bir yol haritası belirlediniz ve İran ile diğer taraflar arasında ülke olarak bir rol oynayacak mıyız? 

Şu anda bölgede aktif rol oynayabilecek önemli ülkeler malum, Türkiye, Suudi Arabistan ve İran... Biz bu konuyla ilgili olarak bazı şeyler yapalım istiyoruz, hatta bu daha da genişleyebilir. Fakat burada her şeyden önceYemen’deki grupları, siyasi temsil kabiliyeti olanlar başta olmak üzere bir araya getirip birbiriyle anlaşmasına zemin hazırlayacak bir yaklaşım içinde olmamız lazım. Gerek Suudi Arabistan, gerek Türkiye ve gerek İran; böyle bir katılım için diplomatik yolla çözmenin gayreti içinde olmamızda büyük fayda var. Onlar da buna olumlu bakıyorlar. 

İRAN’LA VARILAN MUTABAKAT

lSoru: Basın toplantısında söylenenlere göre İran, Yemen’de ileri bir adım attı, çatışmaların durmasını istediler. Bir de P5+1 ülkeleriyle anlaşma konusunda Türkiye’ye teşekkür edildi. Bu konularda ne diyeceksiniz?

P5+1 ile İran’ın süreci yeni değil. Daha önce bize verilen 10 maddelik bir teklif vardı. Biz o teklif  üzerinden o zaman Sayın Lula ile Brezilya’da bir çalışma yürütmüştük. Bu çalışmalarda İran ile bu 10 madde çerçevesinde bir noktaya gelinmişti. Sonunda da mutabakata vardık. Fakat o mutabakattan sonra Batı; bu olaya farklı bir yaklaşım gösterdi. Mutabık kalınan ve Tahran’ın da imzaladığı o çerçeve sözleşmesi konusunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde tamamen ters bir tutum içerisine girildi. O aslında bir sekteydi fakat şimdi gelinen noktada, o zaman altına imza atılan konuların bir-ikisi dışında hepsi tekrar gündeme taşınmış oldu. Biz bu süreci devamlı destekledik çünkü derdimiz şuydu: Burada ne olursa olsun sonunda bir anlaşmaya, bir mutabakata gidilsin ve bu iş artık dünya gündemini meşgul etmesin. Tabii şu anda, tamamen bu iş bitti deme noktasında değilim. Çünkü Sayın Obama’nın 30 Haziran’la ilgili verdiği bir tarih var. Süreç nasıl işleyecek, karşılıklı olarak herkes üzerine düşeni yerine getirecek mi, takip etmemiz gerek. Temenni ederiz ki, herkes üzerine düşen görevi yerine getirsin ve bu iş artık gündemden düşsün. 

MEZHEP, BELİRLEYİCİ OLMAMALI

lSoru: Ortadoğu sürekli kaynıyor, kan akıyor. Bölgede mezhep ayrılığına gidilmesi endişesi var. Türkiye’yi de “Belli bir mezhep üzerinden politika üretiyor” diye eleştirenler var. Siz ne düşünüyorsunuz?

“Türkiye mezhep eksenli bir ayrışmaya veya bir tavra gidiyor” ifadesini kabullenmemiz kesinlikle mümkün değil. Bir defa bizim için belirleyici olan güç mezhep değildir. Bizim için belirleyici olan anlayış ya da inanç İslam’ın tâ kendisidir. Birileri Şia olabilir, ülkemde ağırlıklı olarak Sünnilerolabilir... Ancak inanç noktamızdaki geleceğimizi ne Sünnilik belirler ne de Şia! Bizim için esas olan İslam’dır. Biz olaya bugüne kadar böyle baktık, bundan sonra da böyle bakacağız. Yani sizin mezhepsel bir anlayışınız olabilir, ama bunu bir mezhep olarak karşı bir mezhebe dayatırsanız, o zaman siz ümmeti parçalamış olursunuz. 

Şu anda İslam dünyası parçalanma riskiyle karşı karşıya. Atılması gereken adım, parçalanma girişimlerini durdurmaktır. Bizim buna gayret etmemiz lazım. Bunun için de gerek İslam İşbirliği Teşkilatı gerekse uluslararası bazı kurum ve kuruluşların, hakikaten samimiyseler ve böyle bir olumsuz gelişmenin Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Filistin’de, Libya’da, Yemen’de olduğu gibi başka yerlerde de olmasını istemiyorlarsa, bu yaklaşıma onların da anlayış göstermesi lazım. 

Ama birileri daha fazla silah satabileceğimiz bir pazar oluşturalımmantığıyla hareket ediyorsa, zaten bu işi çözmek mümkün değil. Şu anda görünen o ki böyle bir pazar gayreti içerisinde olanlar da var. Bunun olmaması için inşallah bir gayret koyalım diyoruz. Cuma günü Pakistan Başbakanı Nevaz Şerif bizdeydi. Onunla da bu işleri konuştuk. En kısa zamanda bir Endonezya ve Malezya seyahati düşünüyorum. Bu çerçevede düşünceleri paylaşacağız. Sonra tekrar bir Suudi Arabistan ziyareti yapmak suretiyle bu süreci biraz daha etkin ve hareketli hale getireceğiz. 

MISIR’IN YAPMASI GEREKEN!

lSoru: İslam dünyasının böyle gitmemesi gerektiğini İran’la da konuştunuz mu?  

Tabii, tabii.

lSoru: “Suudi Arabistan üzerine düşeni yaparsa biz de farklı davranırız” gibi bir ifadeniz olmuştu. Mısır’la ilgili bir gelişme var mı? 

Ben ne yapacağımı söyledim. Açık söylüyorum; siyasetçi olarak, demokrasiye inanmış bir insan olarak bir defa darbecileri tasvip etmem mümkün değil. Sayın Mursi yüzde 52 oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’dır. Bir defa ona özgürlüğünü vermeleri gerekir. Her yerde söylüyorum. İki; şu anda Batı idama karşı olduğunu söylüyor mu? Batı’da idam var mı?Mısır’da şimdi 3 bin kişinin idamı söz konusu. Bunların gözden geçirilerek kaldırılması lazım. Üç; 18 bine yakın siyasi tutuklu var. Bu siyasi tutukluların yeniden yargılanması ve önlerinin açılması lazım. Dört; siyasi partilere kendilerine göre gereksiz yasaklar getirmişler. Eğer bunların zerre kadar demokrasi anlayışı varsa açsınlar önünü. Bu bir gaz sıkışmasıgetirir. Siyasette de gaz sıkışması vardır. Allah muhafaza, ulusların geleceği için de çok ciddi sıkıntılar meydana getirebilir. 

AVUKATLAR VE ÖZEL GÜVENLİK

lSoru: Terörün amacı dehşet duygusu yaratmak. Savcı Kiraz’ın şehit edilmesinden, onu şehit edenleri onaylar durumunda sesler de çıkmasından sonra bir direniş oluştu. Seçime de az kaldı. Bu olaylar bir başlangıç mı, devamı gelir mi? Bununla ilgili bir şeyler yapılıyor mu? 

Geçenlerde Sayın Başbakan’la da İçişleri ve Adalet bakanlarıyla da konuştuk. Burada en ufak tavize fırsat verilmemesi lazım, ama medya mensuplarına da çok büyük görev düşüyor. 

Bu şekilde saygısızlık yapıyorlarsa, böyle bir teröristi kalkıp saldırgandiye, eylemci diye ifade edenlere gereğini söylemek gerekir. Burada hiç çekinmenin anlamı yok. Ben seçimler noktasında falan bu tür şeylerden çekinmiyorum. Ne yaparlarsa yapsınlar, 2 ay sonra biz sandığa gideceğiz ve sandıkta demokratik olarak irademizin gereğini ortaya koyacağız...Fakat başka bir vaka var; bakıyorsunuz baro, işte çıkmışlar gazetelere tam sayfa ilan veriyorlar, bu tam sayfa ilanda da yine  tehdit ediyorlar. Üstelik barolar olarak siz, yargının tamamı da değilsiniz, yargının 3 ayağından birisisiniz. Kalkıp da Türkiye’de bir juristokrasi mi oluşturmak istiyorsunuz? Böyle bir şeye mi Türkiye’yi götüreceğinizi zannediyorsunuz? Türkiye öyle affedersiniz bir kabile devleti değil, o işler geride kaldı, o eski Türkiye’ydi. O ilanları görünce güldüm, gerçekten “Vah zavallılar” dedim, “Siz Türkiye’yi ne zannediyorsunuz” dedim. Türkiye’yi eğer Barolar Birliği idare etmek istiyorsa, hodri meydan, çıksınlar siyaset meydanına. Ben burada açık söylüyorum adalet saraylarında, adliyelerdebu aramaların kesinlikle yapılması lazım. Bu bir, iki; kesinlikle özel güvenliğin kamu kurumlarının tamamında bence ayıklanması lazım. 

lSoru: Özel güvenlikçiler işsiz mi kalacak?

Onların çoğu emekli... Aralarında gençler varsa gençlerle ilgili de üzerinde çalışılır. Emniyet Teşkilatı, sürekli eleman alıyor, gelirler, onlarla ilgili çözümü İçişleri Bakanlığı rahatlıkla yürütebilir. Ve hakikaten emniyete veya güvenlik teşkilatımıza girecek kalitede, kapasitede onları da oraya rahatlıkla alınabilir. 

FENERBAHÇE’YE SALDIRI

lSoru: Savcımızın şehit edilmesinden sonra Fenerbahçe otobüsüne saldırılması toplumda büyük infiale yol açtı... Bu saldırının mahiyeti belli oldu mu; sportif bir olay mı, yoksa bir terör olayı mı? 

An be an, İçişleri Bakanımızın söylediği de an be an...

Şu anda o konuda odur budur demeyelim. Olaydan sonra; Aziz Bey’i de aradım. Teknik direktörü İsmail kardeşimi 2 kez aradım, takım kaptanı Emre Belozoğlu’nu iki kez aradım... Sağolsun; gerek Kulüpler Birliği gerek Federasyon, bu konuda bizimle bir irtibatları oldu. Ben de kendilerine hükümetimizin de yaptığı bir tavsiye vardı, hiç olmazsa 1 hafta erteleme, yani benimle de paylaştılar, ben de isabetli olur diye ifade ettim. Çünküpsikolojik olarak bir yıkım var. Bütün lig bir hafta tatil edilirse, kupayla beraber isabet olur dedim. Onların da kararları o doğrultudaydı.

MEZHEPÇİLİK TAASSUBU

lSoru: Ruhani sizi çok sıcak karşıladı, elinizi tuttu. Birlikte bir süre yürüdünüz. İran’la dünden faklı bir ilişkimiz mi olacak? 

Burada çok açık ve net şunu söylemek durumundayım: Benim hep en büyük korkum, hep en büyük endişem, mezhepçilik taassubudur. Mezhepçilik taassubundan kurtulamadığımız sürece bu sıkıntıları yaşamaya devam edeceğiz. Bu sadece Müslümanlar arasında değil, biliyorsunuz Batı’da da bu mezhepçiliğin faturası tarihte çok ağır oldu. Aynı şeyleri şu anda biz bölgemizde yaşıyoruz. Bugün de söyledim, Musul’dan Irak ordusunun kaçması, kaçarken de bütün silahlarını orada bırakması bir terör örgütüne, DAİŞ’e hiçbir yerde arayıp da bulamayacağı bir kâr olarak kalmıştır. Çok ciddi bir kısmı konvansiyonel silah. Bu onlara ayrı bir güç kattı. Bunda sonra zaten güneye doğru indikçe de bütün onları da toparladılar. 

Bugün değil, daha önce de söyledim Tikrit’te DAİŞ’in boşalttığı yere Şiagiriyor. Tabii bundan rahatsız oldular. Onlara da söyledim. Sizin bazı mensuplarınız bundan dolayı saygısızca ifadeler kullandılar. Abadiaçıklama yaptı. “Tikrit’teki Şia mensupları Tikrit’i boşaltsın. Soygunlar dursun” dedi. Her taraf talan edildi. Orada kendisi de kabul etti değil mi? Ben bunu söylemek zorundayım dedi. Bunu Sünni de yapsa, aynı şeyi yine söylerim. Çünkü benim Sünnilik diye bir dinim yok dedim. Ama Şia’nın da Şialık diye bir dini olmasın dedim. Bizim dinimiz İslam. Bunu her yerde söyleyen birisiyim. DAİŞ konusunda da ben de arkadaşlarım da çok hassasız. 

lSoru: Seçim listeleri açıklandı, bu konuda bir değerlendirmeniz var mı? 

Artık seçim listelerini bana sormayacaksınız. 

lSoru: Cumhurbaşkanlığı seçimindeki rakibiniz Ekmeleddin İhsanoğlu MHP’den aday oldu. 

Öyle mi? Hayırlı olsun. 

lSoru: Siz İran’ın nükleer zenginleştirilmesiyle ilgili arabuluculuk girişimlerini sürdürürken sizi eksen kaymasıyla suçlayan ve İrancı olarak itham eden çevreler şimdi İran’la gerilimi yükselterek, Türkiye ile İran’ı bölgede bir soğuk savaşa sürüklediğinizi iddia ediyor. Bu konuda ne diyorsunuz?

Herhalde eksen kayması onlarda... Bakın ben mesela bugün İran’daydım, her şeyi gördünüz, gayet güzel bir buluşma, arka arkaya görüşmeler oldu. Bizim bu özellikle seçim atmosferi olmasa ben bir geceyi orada geçirmeyi düşünüyordum.

İçeride Ruhani P5+1 anlaşmasında Türkiye’nin yaptığı katkılardan dolayı teşekkür ettiğinde bir cümlesi önemliydi. “2010 Tahran deklarasyonu uygulansaydı 5 yıl kaybetmezdik” diyor. 

Buna bir vurgu yaptı, basın toplantısında tekrarladı, ABD Dışişleri Bakanı Kery’ye de teşekkür etti. 

lSoru: İran’la hep güzel şeyler oluyor sonra hep bozuluyor, böyle bir sıkıntı görüyor musunuz?

Hayır görmüyorum. Önemli olan ekonomik ve ticari ilişkilerimizi de güçlendirmek. Ne kadar fazla petrol alırsak o kadar güzel olacak, ne kadar fazla doğalgaz alırsak o kadar güzel olacak. Ama aynı şekilde bizim de İran’a daha fazla şey satmamız lazım. Onların verdiği doğalgaz, elektrik karşılığında biz de onlara bir şeyler verebilmeliyiz. Mesela otomobil, bizim için onlara verebileceğimiz en önemli ürünlerden biri olabilir. Yüzde 100 yerli olmasa da en azından kendi ülkemizde ürettiğimiz otomobillerden verebilirsek, önemli bir girdi sağlamış oluruz.

8 HAZİRAN HAYALİ

lSoru: Seçime 2 ay kala bir Cumhurbaşkanı olarak nasıl bir seçim atmosferi öngörüyorsunuz ve 8 Haziran’da nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?

Benim bütün arzum 7 Haziran seçimlerinden 1. derecede Parlamento’da yeni anayasayı yeni Türkiye hedefiyle çıkartabilecek bir sayının ortaya çıkması. Ben bunu 400 olarak ilan ettim. Tabii gerekli olan sayı 400 değil, 367 ve yeni anayasa ile birlikte de başkanlık sisteminin ne kadar önemli olduğunu işlemeye devam ediyorum. 

Son zamanlarda batı medyasında da Türkiye’nin başkanlık sistemine yürüyüşünü engellemek isteyenler var. G-20’nin yarısı başkanlık sistemi ve en iyi olanlar. Onlar diktatör olmuyor, onlar padişah olmuyor, onlar asıp kesmiyor ama biz eğer Türkiye olarak başkanlık sistemine geçersek, biz böyle oluyoruz. Olmaz. 

PARALEL, JANDARMAYI KULLANDI

lSoru: İstanbul Başsavcılığı 30’dan fazla askeri gözaltına aldı, sebebi de sözde MİT TIR’larının sözde Selam Tevhit Örgütü davasıyla ilgili durdurulmuş olması. Fotoğraf biraz daha netleşti mi?

Şimdi burada da bir şeyi tavzih etmekte fayda var. Vatandaş, asker dendiğinde normal askeri anlıyor. Yani er-erbaş gibi. Aslında ağırlığınısubay-astsubaylar oluşturuyor. Şu anda, orada Paralel yapı böyle bir operasyonda maalesef jandarmamızı kullanmak suretiyle böyle bir adımı attı. Jandarmamız, bu Paralel Yapı tarafından kullanıldı, öyle düşünüyorum. Bununla ilgili de inanıyorum ki yargı üzerine düşeni yapacaktır. Bununla ilgili süreç yargıda. Yargıda olması hasebiyle, fazla beyanda bulunmam doğru olmaz. Ama burada her zaman söylediğimi yine söyleyeceğim: Biz bu görevde olduğumuz sürece bu işin peşini asla bırakmayacağız. Çünkü bu yapı bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir yapıdır. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu yapı ile mücadele, sadece benim görevim değil, hükümetin de muhalefetin de herkesin ortak görevidir, sessiz kalırsak bunun hesabını biz tarihe veremeyiz. 

23 NİSAN’DA BARIŞ ZİRVESİ

lSoru: 1915 olaylarının 100. yılı için Ermeniler uluslararası düzeyde çok iyi hazırlandı. Ama geçen yıl yayınladığınız taziye mesajı birçok ezberi bozdu. Bu yıl strateji ne olacak?

Bu yılın mesajını biz 23 Nisan’da inşallah İstanbul’daki Barış Zirvesi’nde vereceğiz. Ve bu Barış Zirvesi’ne 30’a yakın devlet başkanı geliyor. 10 kadar hükümet başkanı geliyor. 30’u aşkın ülkeyi temsilen bakanlargeliyor. Nerden bakarsanız bakın 100’e yakın temsil olacak. İlk gün İstanbul’da barış zirvesiyle ilgili açılış, paneller vs. bunları yapacağız, daha sonra da ertesi gün hep birlikte Çanakkale’de olacağız ve şehitliklerde görevlerimizi yerine getireceğiz. Ve şimdi ASALA, Türkiye’ye geleceğini bildiren ülkelere tehdit yağdırıyor, “Oraya gitmeniz doğru değil, gitmeniz halinde siz bilirsiniz” gibi, yani kimin neden rahatsızolduğu çok açık ortada. Onların arkasında da kimlerin olduğu ortaya çıkar.

 *********************************************************************

Liste belli olduktan sonra, partilere genel bir bakış

Bütün partilerin “milletvekili adayları” belli oldu ve listeler YSK’ya teslim edildi... 

Öncelikle, “Hayırlı olsun” diyorum... 

AK Parti’den aday adayı olan “6 bin 223 kişi”den, aday yapılmayanlar arasında, elbette “kırılan ve gücenenler” olacaktır... Ama, gerçekten “dâvâ adamı şuuru”yla aday olanlar, bundan sonra da “AK Parti’nin başarısı” için çalışacaktır...

Bu arada, “yerlerini beğenmedikleri” için “istifa” edenler olmuştur ki; kendi kararlarıdır, saygı duyarım...

Önemli olan, “Paralel’in sızmaması” idi ki, bu konuda “titiz bir eleme”yapıldığı kanaatindeyim... Yine de, “Kripto Paralelci”ler varsa, onları da herhalde görürüz... 

Sonuç itibariyle; AK Parti’de bir sıkıntı görünmüyor!..

Ama CHP’de, kazan şimdiden kaynamaya başladı... Kazan kaldıranlar haksız da sayılmaz... Öyle ya; sen, göstermelik bir “ön seçim” yapıyorsun, güya “teşkilatın görüşü”nü alıyorsun ama, “seçilecek” yerlere; “ön seçimde en yüksek oyu alan” adayları değil de, “kontenjan”ları koyuyorsun!.. O halde, niye “ön seçim” yaptın?.. Kimi kandırıyorsun?..

MHP’ye gelince... Gördük ki; 10 Haziran’da “Erdoğan’a karşı” aday gösterilen Ekmeleddin İhsanoğlu, bir “çatı aday” değil, “MHP’nin adayı”dır!.. Listeye Özcan Yeniçeri’nin alınmamış olmasını da yadırgadım...

HDP için söyleyeceğim tek şey; düne kadar “eroin tacirliği” ile suçladıklarıDengir Mir Mehmet Fırat’ı aday gösterdiler ya, bunu nasıl izah edeceklerini merak ediyorum...

Şimdilik bu kadar... Adaylarla ilgili bilgi vermeye devam edeceğim inşallah... Memlekete hayırlı olsun...

yeniakit

Bu yazı toplam 599 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar