Mesnevi'de ölümün güzelliği

Mesnevi'de ölümün güzelliği

Mevlana, Mesnevi'sinde Hz. Hamza örneklendirmesi ile ölümün kime nasıl güzel olabileceğini sufi bir dille aktarmış...

Ölümün Güzelliği

Hz. Mevlana mürşid kitap olan "Mesnevi" sinde şöyle bir hikaye anlatır.(3.cilt,beyit:3418 vd.)

"Peygamberin amcası Hamza, gençlik çağında savaşa daima zırh giyerek girerdi. Son
zamanlarındaysa savaş saflarına zırhsız olarak katılır, sarhoşça savaşa atılırdı. Göğsü
açık, vücudu çıplak olarak kendini kılıçlara atardı.

Halk " Ey peygamberin amcası, ey saflar yaran aslan, ey erlerin padişahı.
Allah buyruğunda " Nefislerinizi, kendi ellerinizle tehlikeye atmayın " emrini
okumadın mı ki? Peki, neden kendini böyle bir savaş esnasında tehlikeye atıyorsun?
Gençken iri yapılı ve kuvvetliyken saflara zırhsız katılmazdın. Şimdi ihtiyarladın,
zayıfladın, belin büküldü öyle olduğu halde hiçbir şeye aldırış etmez oldun.
Her şeye boş veriyor; bir kılıç ve bir mızrakla savaşa atılıyor, adeta kendini
sınıyorsun. Kılıç ihtiyara hürmet etmez. Hiç kılıçla okun aklı temyizi olur mu?" dediler.

O bihaberler, Hamza'nın kaydına düşüyorlar, gayretlerinden ona bu çeşit öğütler
veriyorlardı.

Hamza dedi ki: " Gençken ölümü, bu dünyaya veda etme tarzında görürdüm. Kim
ölüme isteyerek gider? Kim, ejderhanın karşısında soyunur? Fakat şimdi
Muhammed'in nuruyla bu fani şehre zebun değilim ki. Duygudan hariç olan ve halk
nuru askeriyle dolu bulunan padişah ordugahını görmekteyim.
Çadırlar, çadırlara geçmiş çadır direklerinin ipleri, iplere sarılmış, şükürler olsun ki
Allah beni uykudan uyandırdı. Ölüm kimin nazarında tehlikeyse " Tehlikeye atılmayın"
emri de onadır. Fakat birisinin nazarında ölüm hakikat kapısının açılışından ibaret
olursa ona "Haydin çabuk olun" hitabı gelir."

Ey ölümü görenler, uzaklaşın ey haşri, dirilmeyi görenler, çabuk olun! Ey lütuf
görenler, ferahlanın sevinin, ey kahır görenler, bu bir beladır, gamlanın! Ölümü bir
Yusuf gören, canını feda eder, kurt olarak görense yolunu sapıtır! Oğul, herkesin
ölümü, kendi rengindedir. Düşmana düşmandır, dosta dost!

Ayna Türk'e nazaran güzel bir renktedir. Zenciye nazaran o da zencidir. Ey can, aklını
başına devşir. Ölümden korkup kaçarsın ya doğrucası sen kendinden korkmaktasın.
Gördüğün ölümün yüzü değil, kendi çirkin yüzün, canın bir ağaca benzer ölüm
yaprağıdır. İyiyse de senden yetişmiş, yeşermiştir, kötüyse de hoş, nahoş gönlüne gelen bir şey, senden senin varlığından gelir. Bir dikenle yaralanmışsan o dikeni sen dikmişsindir.
Atlas olsun, ipek olsun, ne giymişsen kendin eğirmişsindir. Bil ki iş, ona verilen
karşılıkla aynı renkte olmaz. Hiçbir hizmet, o hizmete mukabil verilen şeyle bir renkte
değildir."

Er kişiler ölüme sevinmekte ve hakikat kapısının açılıyor olmasından büyük bir mutluluk duymaktadırlar.

Hz. Mevlana;

"Herkes ölümden ürker, korkar. (Sufiler) ona bıyık altından gülmektedir."

"Hakk için ekmek verirsen karşılığı ekmektir. Can feda edersen bedeli candır." der.
Dünyayı elinin tersiyle itip ebedi aşka yol bulmak, yiğitlere tatlı geliyor. Allah için yaşamak ve Allah için ölmek insana yakışan bir haldir. Can kuşunun kafesten uçması ise murada ermek.

Bir Allah dostu şöyle der:

"Kahrolasın, ey dünyanın kulu! Ey gömleğin, sarığın, dinarın, dirhemin, övgünün ve yerginin kulu! Yuh sana! Her şeyin dünya için. Her şeyin Rabbinden başkası için. Halvette ve celvette O'nunla beraber olma zevkin nerede? Halbuki, O seni sadece kendisine ibadet etmen için yaratmıştır. Aklı, gönlü, kalbi ve bilgisi olan kimse Rabbine ibadet eder..."


Filiz Konca