Malezya Türkiye Olur mu?

Malezya Türkiye Olur mu?

Kartel medyasının “Türkiye Malezya olur mu?” tartışmasını başlatması, gerçekte olmayan bir dayatmanın benzerinin...

Kartel medyasının “Türkiye Malezya olur mu?” tartışmasını başlatması, gerçekte olmayan bir dayatmanın benzerinin Türkiye’ye taşınacağı varsayımını kendi yasakçılıklarının devamı için bir dayanak sayması gülünç bir olay.

TÜRKİYE, Malezya olur mu? tartışması devam ediyor. Bu, Türkiye’de “kartel medyası” kategorisine giren yayın organlarının bir konuda fırtına koparmak istedikleri zaman bunu çok iyi başarabildiklerinin göstergesidir. Ama onların bunu başarabilmeleri, kendilerine kulak kabartanların sayısının çokluğundan kaynaklanıyor. Çıkardıkları gürültüden rahatsız olan insanlarımızın birçoğu bile gelişmeleri onların ekranlarından veya sayfalarından takip etme ihtiyacı duyuyorlar. Kartel medyası kategorisine giren yayın organlarının gürültü koparmada başarılı olabilmelerinin en önemli sebeplerinden biri de kendi aralarında örgüt dışı yardımlaşma ve etkileşme sisteminin olmasıdır. Özellikle dayatmacı politikaların ve bu politikalardan yararlanan azınlığın çıkarlarının zarar göreceği gelişmeler karşısında bu yardımlaşma ve etkileşme çok hızlı bir şekilde harekete geçebilmektedir. Böyle bir gelişme olması durumunda çok fena bir şekilde kuyruklarına basıldığını düşünerek hep birlikte yaygara koparmayı başarabilmekte ve gerek gördüklerinde başlattıkları yaygarayı uzun süre insanların kulak zarlarını patlatırcasına sürdürebilmektedirler.
“Türkiye Malezya olur mu?” tartışmasının yoğun bir şekilde devam ettiği bu günlerde biz de bir Malezya ziyareti gerçekleştirdik. Tabii Malezyalıların böyle bir tartışmadan haberleri yoktu. Malezya’daki hayat şartlarını tanıyan veya yaşayan kişilerden tartışmanın içeriğine muttali olanlar tamamen hayretler içinde kalıyorlardı. Biz özellikle tartışmanın her iki boyutundan da haberdar olanlarla oturup konuştuk. Tartışmanın hedefine yerleştirilen Uluslararası İslâm Üniversitesi’nde okuyan bazı Türk öğrencilerle yaptığım kısa röportajları inşallah dizi içinde yayınlayacağız. Başta gazetemiz yazarlarından değerli dostumuz Dr. Serdar Demirel’e, kendileriyle görüştüğüm Malezya Uluslar arası İslâm Üniversitesi öğrencilerine, Türkiye’de başörtüsü mağduru olarak orada tahsil gören sevgili kızlarım Fatma Betül ile Hatice Kübra’ya ve seyahatim boyunca bana yardımcı olan bütün herkese buradan şükranlarımı arz ediyorum.

DURUP DURURKEN MALEZYA TARTIŞMASI
Dayatmacılığa örnek olarak Tunus’taki uygulamalardan söz edilseydi belki mantıklı olabilirdi. Örneğin Türkiye’deki dayatmacılar: “Evet biz başörtüsü yasağını savunuyoruz, ama bu tutumumuzda yalnız değiliz. Bakın, Tunus’taki Bin Ali diktası daha fenasını yapıyoruz. Aslında bizim örneğimiz Tunus’tur ve bu ülkedeki dikta rejiminin Fransa’daki Sarkozy yönetimi tarafından desteklendiğini biliyoruz” diyebilirlerdi. Böyle demeleri, Malezya’da veya bu ülkenin üniversitelerinde örtünme mecburiyetinin olduğunu iddia etmelerinden daha mantıklı, söyledikleri sözler biraz daha tutarlı olurdu. Uygulamalarına tersinden dayanak aramaları durumunda ise gerçekten örtünme mecburiyetinin olduğu ülkelerden birini örnek vermeleri biraz daha inandırıcı veya tutarlı olabilirdi. Ama durup dururken Malezya’yı öne çıkarmaları, orada gerçekte olmayan bir dayatmanın benzerinin Türkiye’ye taşınacağı varsayımını kendi yasakçılıklarının devamı için dayanak edinmeye kalkışmaları son derece gülünç olmuştur. Böyle bir iddaayı yapmakla hem cehaletlerini ibraz etmiş, hem de fena halde faka basmışlardır.

Ahmet Varol / Vakit