Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Lübnan ve Gazze'ye Silahları Gönderen Suud Kralı Abdullah mıydı..

Lübnan ve Gazze'ye Silahları Gönderen Suud Kralı Abdullah mıydı, Sayın Humayid..?

 

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Dr. Mahmud Ahmedinejad"ın Cenevre"deki BM Irkçılıkla Mücadele Konferansı"nda yaptığı o sarsıcı konuşmanın ardından Siyonistlerin gösterdiği büyük öfke ve tepki, konuşmanın etki ve sonuçlarını öğrenmemiz açısından önemli bir gösterge idi.

 

Zira Siyonist rejim şefleri, Mahmud Ahmedinejad"ın cumhurbaşkanı seçildiği ilk günlerde "İsrail haritadan silinmelidir" şeklindeki sözüyle birlikte kabus ile yatıp kabus ile kalkmaya başlamışlardı.  Başta Tel Aviv"dekiler olmak üzere, dünyadaki "bütün Siyonistlerin korkulu rüyası" haline gelen Ahmedinejad"ın bu Yahudi teröristleri nezdinde nasıl görüldüğünü, yine bir Siyonist olan Haaretz gazetesi yazarı Bradley Burston "Ahmedinejad: İsrail"in Kasırgası" başlıklı yazısında şunları diyordu:

 

"Mahmud Ahmedinejat"ın İran"ı İsrail"in kasırga tehdidi halini aldı; bu tehdit kaynağı Batı Şeria"daki hizmetçilerine bize intihar bombacıları yollamayı, Gazze"dekilerine üzerimize Kassam yağdırmayı ve Lübnan"daki adamlarına da Katyuşa fırlatmalarını emrediyor.

Bilinçaltımızdaki Mahmud Kasırgasının beş kategorisi var: radikal İslam"ın sıcak sularından, Batılıların hareketsizliği, gizli suç ortaklığı, ispatlanmış güçsüzlüklerinden kuvvet bulan İran rejimi, nükleer başlık takılmış balistik füzelerini salıveriyor! Bilinçaltımızda geleceğimizi karartan şeyi Mahmud Kasırgası açık açık söylüyor: "yeryüzünden silinme!"

 

Siyonistlere göre Mahmud Ahmedinejad"ın cumhurbaşkanlığının her günü yahudiler için "yeryüzünden silinme" sendromu ile geçiyor.

 

Siyonist rejim cumhurbaşkanı Shimon Peres , Ahmedinejad"a konferansta bir konuşma yapma fırsatının tanınmasını "büyük bir rezalet" olarak tanımlayarak ""Bugün Cenevre'de başlayan konferans, baş konuşmacısının "İsrail'i yok olması çağrısı yapan ve Holocaust"u inkar eden" Ahmedinejad olması itibariyle  ırkçılığa karşı mücadeleden daha çok ırkçılığı kabul edilmesi anlamına gelmektedir" demişti.

 

Siyonist rejim başbakanı Ehud Olmert"de İsviçre Başkanı Hans-Rudolf Merz'in Mahmud Ahmedinejad ile görüşmesine sert tepki göstererek "Holocoust"u inkar eden ve yeni bir holocaust ortaya çıkarmayı arzulayan biri ile nasıl oluyor da görüşebiliyorsun?" diye sormuştu.

 

Diğer yandan Siyonist rejim genel kurmay başkanı Gabi Ashkenazi, "En ileri derecede ırkçılık yapan, bizi talan etmenin hesabını yapanlar İsrail halkının canlı olduğunu bilmelidirler. Bir zorunluluk ile karşı karşıya kaldığımızda bize yönelen tehditleri mağlup etmeye hazırdır. İsrail ordusu en uzaktaki düşmanı vurabilecek güç ve kapasiteye sahiptir" diyerek İran"a saldırı tehdidini dillendirmişti"

 

Diğer siyonist liderlerin ve medyasının da aynı şekilde Mahmud Ahmedinejad"a niçin ateş püskürdüklerini, niçin ondan nefret ettiklerini anlamak mümkün. Zira kendilerine "yeryüzünden silinme" sendromunu yaşatan birisine karşı başkaca bir tavır ve yaklaşım içinde olmaları da beklenemezdi"

 

Ancak Ahmedinejad"ın Cenevre konuşmasını, Siyonistler kadar, hatta onlardan daha çok üzerine alan bir takım kiralık Suud kalemlerinin olması, Suud egemen siyaseti ve karakterinin ne denli iğrenç, hain ve alçakça olduğunu bir kez daha ortaya koydu"

 

Suudi Arabistan"ın gazetelerinden El Şark"ul Evsat gazetesinin yayın yönetmeni Tarık el Humayid"in 21 Nisan tarihinde yazdığı "Ahmedinejad"ın Konuşması Araplara İdi" başlıklı yazısı, Suud ihanetini, aldatıcılığını, ifsad ve ahlaksızlığını çarpıcı bir şekilde belgeler mahiyetinde idi"

 

Suudlu yazar, yazısında özetle şunları belirtiyordu:

 

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad İsrail"e saldırdığı ve onu ırkçı bir devlet olarak tanımladığı Durban 2 Konferansı"nda uluslararası toplumdan çok biz Araplara sesleniyordu.

 

Ahmedinejad"ın İsrail hakkında dün söyledikleri geçmişte söylediklerinin şiddetli ve yoğun bir tekrarından başka bir şey değildi. Geçmişte İran cumhurbaşkanı İsrail"i haritadan silmeye yemin bile etmişti, bunun yanında İsrail"in gayri meşru bir devlet olduğunu söylüyordu. Ahmedinejad İsrail"in varlığını sürdüremeyeceğini ve Holokost"un mitten başka bir şey olmadığını söylemişti..

 

Ahmedinejad"ın konuşmasının Arap ve İslam sokağını hedeflediği çok açık ve bu durum İran"ın hesabına artı eklemekle eşdeğer. Fakat bu kelimeler Filistin davasına veya işgal edilmiş Arap topraklarının haklarına ne ekleyecek? Ahmedinejad bize İsrail"i denize dökeceği sözünü vermişti, öyleyse bu sözlerini geçmişte sarfettiklerine eklemekle ne elde edecek?

 

Araplar İsrail ile 6 savaş yaptılar, doğrudan çatışma sayılmayan sayısız yan çatışma hariç. Yüz binlerce kayıp verdik, topraklarımız ve şehirlerimiz işgal edildi ve muazzam maddi hasara uğradık, bugün konuşmak bize yeter mi öyleyse? İran Filistin davası için ne kaybetti? Tahran birliklerini İsrail ile savaşa yolladı mı? İhtiyacımız olan şey kelimeler ve nutuklar, tehditler mi?"

 

Acaba, sayın Tarık el Humayid, Mahmud Ahmedinejad"a yönelik bu şekilde hücum ederken, Suudi efendilerinin kirli yüzlerini ve utançlarını gizlemeye mi çalışıyordu? İran"ın Filistin için ne yaptığını, İsrail"e karşı ordu gönderip göndermediğini bilmiyor mu gerçekten?

 

Ancak "merdi Kıpti secaat arzederken sirkatini söyler" sözünde de olduğu gibi, Sayın Humayid yazısında "Araplar İsrail ile 6 savaş yaptılar, doğrudan çatışma sayılmayan sayısız yan çatışma hariç. Yüz binlerce kayıp verdik, topraklarımız ve şehirlerimiz işgal edildi ve muazzam maddi hasara uğradık, bugün konuşmak bize yeter mi öyleyse?" derken, devamına birkaç cümle daha eklemesi gerekiyordu:

 

Evet, Arab devletleri Siyonist rejim karşısında üst üste bozguna uğramışlar, Siyonist rejimin daha çok toprak işgal etmesini engelleyememişler, ardından da "Camp David" anlaşması örneğinde olduğu üzere, bu gayri meşru rejimin varlığını tanıyarak tarihin en büyük ihanetini yapmışlardı. Siyonist rejimin "dokunulmaz ve yenilmez bir güç" olduğu imajı da bundan sonra zihinlere kazınmıştı"

 

Ancak Arab devletlerinin tamamına yakınının içine düştüğü zillet ve teslimiyete rağmen, Arap-İslam dünyasının bu makus tarihini ilk olarak tersine çeviren, yenilmez sanılan Siyonist rejim ordusuna ilk defa ağır yenilgiler tattırarak, "yenilgiler dönemi"ni kapatıp İslam ümmetine tarihi zaferler kazandıran Hizbullah idi"

 

Hangi Hizbullah? Temmuz 2006 savaşında, Siyonist İsrail rejimine karşı sergilediği o kahramanca ve destansı direnişinden dolayı Suud rejimi tarafından "maceracılık"la suçlanan Hizbullah"

 

Gazze direnişine lojistik destek sağladığı için ABD"li patronlarının buyruğu üzere Hizbullah"a savaş açan Mısır firavun rejiminin düşmanca saldırılarına maruz kalan Hizbullah"

 

Sayın Humayid, her zaman olduğu gibi, -çünkü genlerinizde Hizbullah düşmanlığı var- Hizbullah"a olan kininizden dolayı, Mısır firavununa karşı Hizbullah"ı destekleyenlere diş bileyerek 14 Nisan"da yazdığın "Bakın Şu Hizbullah"ı Destekleyene" başlıklı yazında şunları söylemiştin:

 

"Önemli olan Nasrallah ve onun Mısır"daki uyuyan hücrelerini savunanlara bir göz atmaktır. Bu ilk Hizbullah hücresi değil. Gerçekte, Arap dünyasının önemli bölgelerine Hizbullah hücreleri yayılmış durumda. En son ortaya çıkarılan bilgi ise "Dawl Al Tawk" örgütünün lideri Sami Shehab. Bu örgüt İsrail"i çevreleyen Mısır, Suriye ve Ürdün"de örgütlenmiş durumda.

 

Ciddi bir şekilde bir Arap devletinin egemenliğini ihlal eden İran bağlantılı Hizbullah hücresinin Kahire"deki planlarını kınamak yerine onu savunanlar kim? Bunun için tahmin yürütmeye ve zihinsel eksersiz yapmaya gerek yok, cevap basit: Hizbullah"ın savunucuları Suriye,İran, Hamas ve Mısır İhnvan-ı Müslimin hareketi. Bunlar Arap ülkelerinde ortaya çıkan her krizde aynı düzlemde yer alıyorlar.

 

İhvan-ı Müslimin Genel Mürşidi Mehdi Akif, Hizbullah"ı ve lideri Nasrullah"ı savunmasını sürdürerek, terörist grubun yakalanan elemanları hakkında söylenenlerin bir kışkırtma olduğunu ileri sürdü. Ardından, İhvan-ı Müslimin bağlantılı Hamas Hareketi de bir bildiri yayınlayarak, Hizbullah"a yöneltilen suçlamaları zalimce niteleyerek Hizbullah ile dayanışma içinde olduğunu deklere etti. Açıklamada, silah sevkiyatının suçlanılacak bir durum değil, bir şeref olduğu belirtildi. Evet aynen öyle: Hamas"ın Şam kolu diyor ki: "Arap ülkelerinin egemenliğinin ihlal edilmesi bir suç değil, bir şereftir."

 

Seyyid Hasan Nasrullah"ın bütün dünyanın gözleri önünde açıkça ilan ettiği üzere, Mısır güvenlik güçleri tarafından tutuklanan Sami Şihab ve arkadaşları eliyle Hizbullah, ambargo altındaki Gazze"ye silah sokulmasını organize ediyordu. Seyyid Nasrullah "eğer bu suç ise evet biz bu suçu işledik, bundan da iftihar ediyoruz" demişti"

 

Ama Sayın Humayid, tüm bunları göz ardı ederek ve çarpıtarak, İhvan-ı Müslimin Hareketi ve Hamas"ı Hizbullah"ı destekleme açıklaması yaptıklarından dolayı çirkince suçlama yoluna gidiyor ve "Bakın Şu Hizbullah"ı Destekleyene" diye soruyorsun..!

 

Niçin? Çünkü, eğer meseleyi çarpıtmadan ortaya koysaydın ve bunu itiraf etseydin, Hizbullah"ın Gazze ile silah bağlantısının ne anlama geldiğini de açıklama durumunda kalacaktın. O zamanda son yazdığın "Ahmedinejad"ın Konuşması Araplara İdi" başlıklı yazındaki "İran Filistin için şimdiye kadar ne yaptı?" şeklindeki sorunun komikliği de kendiliğinden belli olacaktı"

 

Bu Tarık Humayid"lerin böylesi propagandalarının yol açtığı ifsadın, ne yazık ki yakınımızdaki Müslümanlarda da bir şekilde tesirini gösterdiğine tanık olduğumuzda, bu konunun üzerine bir kez daha gitme ihtiyacını hissettik. Bazı iyi niyetli kardeşlerimizin benzer sorular sorması, ne yazık ki bu husustaki gerçeklerin gereğince ortaya koyulmamasından veya gizli tutulmasından kaynaklanmaktadır.

 

Eğer bu gerçekler bilinmiyorsa, kişi bilmediği hakkında bir şey söyleme ve yazma durumunda olmaz elbette. Ama bilip de şu veya bu hesaplarla, şu veya bu kaygılarla gerçekleri gizlerse, o zaman ilahi adalet karşısında vereceği bir hesabı da olacak demektir"

 

Sayın Humayid, lütfen söyler misin, bütün dünyanın özellikle de Arap dünyasının takdir ettiği üzere, Siyonist rejime karşı tarihinin ilk yenilgisini tattıran bu Hizbullah, 33 gün süren savaş boyunca, Siyonist hedeflerin üzerine attığı  4.500 füze Lübnan"ın gizli torna atölyelerinde mi üretilmişti? Hayfa"yı vuran, Tel Aviv"e kilitlenen, Beyrut açıklarında savaş gemisini batıran, helikopterlerini düşüren, Merkava tanklarını tenekeye çeviren füzeler, fiskos yaparak mı Hizbullah"ın eline geçmişti?

 

Yine aynı şekilde, Gazze"ye silah götürürken Sudan"da bombalanan silah konvoyları, Mısır rejimi güvenlik güçlerince tutuklanan Hizbullah üyelerinin Gazze"ye soktukları silahlar, "Hadimu"l Haremeyn-i Şerifeyn"in yüksek talimatlarıyla mı Gazze"ye gönderiliyordu? Sudan"da Siyonist rejim savaş uçaklarının bombardımanı altında can verenler, Suud ailesinin seçkin prensleri miydi yoksa?

 

Ancak sizler, Firavun sihirbazları gibi öylesine mahirsiniz ki, var olanları yok göstermekte yok saymakta medya becerisini çok iyi sergiliyorsunuz....

 

Dininime söven bari Müselman olsa" denir ya, hele bakın siz şu Suud kalemine? Demez mi, "Filistin için laf değil eylem gerek"!"

 

Bu gayri meşru Siyonist rejimin tarih sahnesinden silinmesi için tüm varlığını ortaya koyan, bu uğurda bilinen-bilinmeyen birçok şehid veren, siyonizme karşı sergilediği tavırdan dolayı 30 yıldır ağır bir ambargo altında kalan İran"ı suçlama arsızlığını göstereceğine, "dinler arası diyalog" adı altında Washington"daki konuşmasından dolayı Siyonist rejim cumhurbaşkanı Peres ve dışişleri bakanı Livni"nin yere göğe sığdıramadığı o mübarek kralınız hakkında birkaç cümle sarf etseydin ya..!

 

"Arap Barış İnisiyatifi" adı altında, Siyonist rejimin tanınmasını öngören Kral Abdullah eksalansları için, "Filistin topraklarını ne hakla, hangi yüzle satmaya kalkıyorsunuz" diye bir iki cümle yazsaydın ya..!

 

Bu sadece şimdiki kralınızın marifeti değil. Hicaz topraklarına bir musibet olarak çöken bu Âl-i Suud"un kirli ve ihanet dolu tarihinin hangi sayfasını yazalım? Kral Halid"leriniz ve Fahd"larınızın ihanetlerinden mi? Camp David"in arkasından "bölge ülkelerinin güvenliğinin sağlanması" adı altında Siyonist rejime güvence sunan Fahd hazretlerinin planlarından mı?

 

Daha da gerilere gidip, bu habis Suud rejiminin mukaddes Hicaz topraklarında İngilizler eliyle nasıl kurulduğunu mu, ya da Suud şeflerinin Filistin işgalcisi Siyonistlerle olan işbirliklerini mi yazalım?

 

Sayın Humayid, Mahmudinejad'ın konuşmasına gösterdiğin tepkiyi, "siyonist rejime yönelik en küçük eleştiriyi suç sayan" sözde özgürlükçü Batılılara gösterseydin ya? "siz Allah'a ve Peygambere sövüldüğü zaman, buna ifade özgürlüğü diyorsunuz, ama tarihi işgal ve katliam dolu cinayetkar bir rejime bir eleştiri getirildiğinde niçin tahammül göstermiyorsunuz?" diye sorsaydın ya..!

 

Sen bir Arab gazetesi Eş Şarku'l Evsat'ın başyazarı olduğun gibi, Abdulbari Atvan da El kuds el Arabi gazetesinin başyazarı. İkiniz de Arabsınız. Biriniz ihanet ve zilleti, diğeri de onur ve direnişi savunuyor...

 

Sen öyle yazarken, Atvan da "Cumhurbaşkanı Ahmedinejad sadece gerçeği söyledi, hatta dedikleri azdı bile. İran cumhurbaşkanı, gerçeği söylemek için, pek çok Arap liderinin ne yazık ki sahip olmadığı cesarete sahip" diye yazıyordu...

 

Bu görmek ve takdir etmek, ürkmeden ve yüksünmeden haklının hakkını teslim etmek, Arap olup olmamaya bağlı bir durum değil; önemli olan kişinin ne kadar onur ve şerefe sahip olduğudur. Atvan bunun farkını gösterdi sadece.... 

 

Adamın biri her gün pencereye çıkıp dışarıdan gelip geçenlere "şerefsizler!" diye bağırıyormuş. Hanımı bir gün ona, "niçin böyle sürekli bağırıyorsun?" diye sorduğunda şöyle cevap vermiş: "Biri de kalkıp bana şerefsiz diye seslenmemesi için!"

 

Sayın Humayid, bütün bunları bilmiyor değilsin. Onun için sürekli pencereye çıkıp bağırıyorsun" Sen ki Suud rejiminin yalancı ve iftiracı bir kalemisin, ne kadar bağırırsan bağır, beyhude bir uğraş; kendinin de efendilerinin de o kirli yüzünü gizleyemezsin...

 

E-Mail: nureddin@velfecr.com

Bu yazı toplam 5020 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar