İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Kürtler Türkiye ile birleşmek istiyor!..

Kürtler Türkiye ile birleşmek istiyor!..
Türkiye'nin PKK'ya yönelik operasyonlarının giderek sertleştiği, son operasyonda örgütün üst kademelerinin bile zayiat verdiği iddialarının ortada dolaştığı, Türkiye ile İran'ın PKK/PJAK'a karşı operasyonlarının adeta koordineli hal aldığı, Türk savaş uçaklarının İran hava sahasını bile kullandığının öne sürüldüğü, hem ABD hem de İran'la birlikte çalışma örneklerinin sergilendiği bir dönemde, söylemlerin de tavırların da aynı şekilde sertleşmesi beklenirdi. Çünkü daha önce, Kuzey Irak'a yönelik bir operasyon bile yokken, hem Ankara'nın hem de Mesut Barzani'nin sert açıklamaları unutulmuş değil.

Ancak şimdi tam tersi oluyor. Türkiye PKK'yı vururken Barzani PKK'dan şiddete son vermesini istiyor. Türk heyeti bölgede işbirliği için önemli görüşmeler yapıyor. Bağdat merkezli bakış açısının yanında, Kuzey Irak yönetimi ile yakınlaşmanın yolları aranıyor. Bu görüşme sonrası için yakında Ankara'ya ziyaretlerin başlayacağı konuşuluyor. Güvenlik politikalarıyla ters orantılı bir siyasal süreç yaşanıyor. Türkiye, ABD, İran ve Bağdat yönetiminden sonra, K. Irak yönetimi de PKK konusunda aynı noktaya geliyor. En azından şu an böyle bir görüntü söz konusu. Burada çelişkili tavır sergileyen tek ülke ABD. PKK için Türkiye'ye destek verirken PJAK'la İran'ı vurmakta ısrar ediyor.

Böyle bir konjonktürde, Haşim Haşimi'nin Devrim Sevimay'la yaptığı söyleşide sarfettiği cümleler son derece dikkat çekici. Mesud Barzani ile iyi bir diyaloğa sahip olduğunu bildiğimiz Haşimi; Türkiye ile Kuzey Irak arasında yeni bir sayfa açıldığını, Kürtler'in Türkiye ile birleşmeyi tartıştıklarını, Özal misyonuna dönüş gerektiğini, artık ilişkilere kırmızı çizgiler açısından bakılmadığını, MGK'nın 24 Nisan kararının bu yeni sürece zemin teşkil ettiğini, 5 Kasım görüşmelerinin de bu süreçle ilgili olduğunu, bölgesel gerçeklerin bunu dayattığını, Türkiye'nin Irak'ta İran'ı dengeleme durumunda olduğunu belirterek, sürecin daha ileride konfederasyon konusunu tekrar tartışmaya açacağını ima ediyor.

İki gerekçesi var: Türkiye Irak'ta etkin oldukça uluslar arası düzeyde etkin olacak. Kürt bölgesinin zenginlikleri Türkiye'den Batı pazarlarına aktarılacak. Şiiler İran'la, Sünniler Suriye ile yakınlaşırken Kürtler içinse adres Türkiye.

Haşimi, bu sürecin reelpolitik bir gerçeklik olduğuna işaret ediyor. Ama kendisinin de cümleleri arasında değindiği gibi, iki toplumun yakınlaşması, reelpolitik gerçeklikten çok kader gibi görünüyor.

"Kürtler Türkiye ile birleşmek istiyor" sözünü, siyasi, ekonomik ilişkilerin gelişmesine göre aradaki sınırın anlamsızlaşması gibi bir vurguyla güçlendiriyor. Ona göre "şu an zaten bu gerçekleşmiş durumda ve pratikte sınır yok gibi."

Haşimi'nin sözleri elbette Kürtler içinde bazı kesimleri kızdıracak türden. Kürt milliyetçileri için son derece rahatsız edici olduğu gibi, Türkiye'deki direnç merkezlerinin de hazmetmeyeceği cümleler. Ayrıca, hem bölgesel şartlarla, hem de Türkiye ve Kuzey Irak'ın temel gerçekleriyle ne kadar örtüşüyor, emin değilim. Bu konuda şüphelerim var. Ancak bin yıllık bir geçmişe sahip iki toplumun ortak iyiliği için öneminin farkındayım.

Haşimi; şimdiye kadar pek kimsenin dikkat çekmediği bir tehlikeye daha işaret ediyor. Eğer AK Parti ve DTP kapatılırsa; Güneydoğu "bütün tehlikelere gebe. Sadece Kürt-Türk meselesi değil, bölgede İslam'ı referans alan Kürtlerle daha seküler olanlar arasında saflar iyice belirginleşti. Bir kıvılcım çıktığı anda kimin kime ne yapacağı belli olmayabilir."

"Kürtler Türkiye ile birleşmeyi konuşuyor" cümlesi bir temenni değil de "çok ciddi yerlerden alınan bilgi" ise, önümüzdeki dönemi dikkatle izlemek gerekiyor. Sürecin ne yönde şekilleneceği Türkiye içindeki siyasi eğilim, Kürtlerin tercihleri ve bölgesel şartlara göre şekillenecek. Üstelik süreci yönetmek Türkiye'nin ve Kürtlerin inisiyatifiyle sınırlı değil. Çokuluslu bir satranç bu.

Ancak hep inandığım ve defalarca not ettiğin bir gerçek var: Kürt meselesi Türkiye'nin siyasi yapısı üzerinden çok derin değişimlere yol açacak. İster savaşla olsun ister barışla"

 

Gazetemize saldırı

Önceki akşam Yeni Şafak gazetesine silahlı saldırıda bulunuldu. İnceleme devam ettiği için saldırının mahiyetini şu an için tam olarak bilmiyoruz. Saldırının son derece gergin ve rahatsız edici günlerin yaşandığı bir dönemde gerçekleşmesi doğal olarak aklımıza başka şeyleri getiriyor. Elbette bu saldırıyı ciddiye alıyoruz. Ancak, daha önce de benzerlerini yaşamamız, Yeni Şafak'a yönelik ağır baskı ve operasyonları görmemiz nedeniyle bu tür saldırıların hiç birimizi sindiremeyeceğini de söylemek durumundayız. Yeni Şafak, her zaman olduğu gibi, zor günlerde sağlam duruşunu sergilemeye, kimsenin söyleyemediğini söylemeye ısrarla devam edecektir"

 

yenişafak


 

Bu yazı toplam 1447 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar