Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Kenarından teğet geçilemeyecek bir BM Genel Kurulu

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ilginç görüşme, konuşma ve görüntülerle devam ediyor. Bizim kamuoyu daha çok Ortadoğu’yu ilgilendiren konulara ağırlık verdiğinden çok önemli bazı atışmaları ve ağız dalaşlarını görmedi bile.. Meselâ, Filipinler’in yeni Devlet Başkanı Duterte’nin, son birkaç ay içinde binlerce uyuşturucu kaçakçısını öldürtmesini kınayan Obama’ya hitaben,  ‘kimsenin kendisine uyuşturucuyla mücadele konusunda hesap soramayacağını’  belirtip, ‘Bana saygılı ol, sürtüğün oğlu! Çocuk mu öldürdüm? Esed ya da diğer idiotlar gibi bomba mı attım?’ demesi, kenarından geçilecek cinsten değildi. Duterte, ‘Sen neden ülkedeki siyahla
rı öldürüyorsun? Savunmasız ve teslim halindeyken bile vuruyorsunuz onları..’ diye de ekliyordu.  Ki, 2016 yılının ilk 9 ayında B. Amerika’da polis tarafından öldürülen siyahî insanların sayısı 200’e yaklaşıyor.

***

8 yıllık başkanlığının son günlerini yaşamakta olan Barack Obama Yönetimi ise sionist İsrail rejimi için, bu zamana kadar görülmemiş bir rakam olan, 38 milyarlık dolarlık dev bir yardım programını Amerikan Kongresi’nde kabul ettiriverdi, geçen hafta..

Ama, daha da ilginç olan şu ki, o 38 milyar dolarlık yardım programını kabul ettiren Obama,  BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada ise,  İsrail rejimini ‘işgalci’ olarak niteliyor ve ‘İsrail’in bugünkü durumunu sonsuza kadar sürdüremeyeceğini’ söyleyerek, arab rejimlerinin gazını alıyordu, tam bir ikiyüzlülük politikasıyla..  

***

Bu Genel Kurul sırasında, Obama ve Putin, 1.5 saatlik bir görüşme de yaptılar ve USA Dışbakanı Kerry’nin yaptığı açıklamaya göre, ‘Suriye konusunda anlaştılar..’

Suriye konusunda, genelde son sözü İran ve Türkiye’nin söyleyeceğini zannedenlere karşı bu sütunda ısrarla hep belirtilmeye çalışıldı ki, bu iki ülke, her ne kadar bölgede etkili olsalar bile, beşer planında görünen tabloya göre, son sözü söylemek durumunda değildirler.

Buna rağmen, içerden birileri hâlâ da Suriye konusunda Türkiye’yi suçlamakta.. Ve Suriye Buhranı’nı Türkiye’nin meydana getirdiğini  sanmakta ya da böyle bir bir yalanı, bilerek-bilmeyerek kamuoyuna şırıngalamakta..  

Halbuki, Türkiye, NATO dünyasından gelen onca baskı ve entrikalara rağmen, 100 yıl öncesine kadar, 400 yıl birlikte yaşadığı ve bugün de 900 km’lik bir ortak coğrafî sınırının ötesindeki bu ateş ve kan deryasına girmekten, 6 yıldır dikkatle kaçındı ve askerini, bir ay öncesindeki Cerablus Operasyonu’na kadar, direkt olarak devreye sokmadı. İran, onbinlerce milis gücünü ve binlerce de askerini Suriye’ye resmen sokmuş olsa bile.. (Evvelki gün, Başbakan Yıldırım’ım Suriye’deki savaşı, ‘500 bin insanın hayatına mal olan bu anlamsız savaş’ diye nitelemesi ise daha bir tuhaf ve ayrı konu..)

Emperyalist güçler ise daha üç sene öncesine kadar ismi- cismi bile duyulmayan ve PKK’nın Suriye’nin kuzeyindeki uzantı durumunda olan PYD / YPG gibi örgütleri bir numaralı müttefikleri durumuna getirdiler. Onlar da Amerikan bayraklarının gölgesine sığınarak özgürlük savaşı veriyorlar (!?) imiş..

***

Bu arada, ana muhalefet liderinin, her şeyi hâlâ, Türkiye içindeki bir avuççuk kemalist-laik kesimin hoşuna gidecek laflarla değerlendirmesi ve Erdoğan’ın BM. Genel Kurulu’ndaki konuşmasını ‘utanç içinde dinlediğini’ söylemesi, muhalefet anlayışının çok ötesinde bir durum..

***

Avrupa ülkeleri, birkaç bin ve hattâ bir-kaç yüz göçmeni alıp almamak konusunda kendi aralarında derin ihtilaflara düşmüşken ve kendi sınırlarına, elektronik alarmlı tel örgüler kurar ve de birkaç bin ve hattâ birkaç yüz göçmen kabul etmeyi bile ‘Müslüman olmamak’ gibi utanç verici bir modern anlayış şartına bağlarken; Erdoğan’ın, dünyaya insanlık dersi vermesinde ve ‘iyi terörist- kötü terörist ayırımının yapılamayacağını’ söylemesinde utanılacak ne vardı?

stargazete

Bu yazı toplam 762 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar