“…Kafirler... Onlar zulmedenlerdir.”

“…Kafirler... Onlar zulmedenlerdir.”

Yeryüzündeki her çeşit zulme ve zalimlere karşı çıkmak, Kur’an’ın önemli emirlerinden biridir.

"KAFİRLER"ONLAR ZULMEDENLERDİR"

 

"Kafirler... Onlar zulmedenlerdir." (Bakara Suresi, 254)

 

Yeryüzündeki her çeşit zulme ve zalimlere karşı çıkmak, Kur'an'ın önemli emirlerinden biridir.

Zulüm, Kur'an'da birçok yerde kullanılan bir kavramdır. Eziyet etme, haksızlık yapma, haktan/adaletten sapma ve sınırları aşma anlamında kullanılır. Karşıtı ise adalettir.

 

İnsanlara karşı yapılan haksızlık, eziyet ve işkence, haksız yere cana kıymak, hırsızlık yapmak, Allah'ın sınırlarını aşarak insanların hakkına tecavüz etmek, müminleri yaşadıkları yerden sürüp çıkarmak, tüm bu eylemler Kur'an'da verilen zulüm örnekleridir.

 

"Kim Allah'ın sınırlarını çiğnerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur" (Talak Suresi, 1) ayetiyle bildirildiği gibi sınırları aşan kişi kendine zulmetmektedir. Allah'a ortak koşmak da Kur'an'da zalimlik olarak ifade edilir.

Hani Lukman oğluna -öğüt vererek- demişti ki; "Ey oğlum, Allah'a şirk koşma. Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür." (Lokman Suresi, 13)

 

Peygamberimizin de zulüm konusunda birçok hadis-i şerifleri vardır. "Allah, zâlime muhakkak ki mühlet verir de onu yakalayacağı zaman, göz açtırmadan aniden yakalar." sözlerinden sonra, Peygamberimiz şu ayeti okur: "Onlar, zulüm işlemektelerken, ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman... Rabbinin yakalaması işte böyledir. Gerçekten O'nun yakalaması pek acı, pek şiddetlidir." (Hûd Suresi, 102) (Buhâri, Tefsir 161, hds no: 206; Müslim, Birr 61, 62 –2583- ; İbn Mâce, Fiten 22, hds no: 4018)

 

Bir başka hadisinde de, "Kim bir kişinin zâlim olduğunu bilerek ona yardım etmek üzere zâlim ile birlikte yürürse, İslâm'dan dışarı çıkmış olur." buyurur. (İbn Kesir, Hadislerle K. K. Tefsiri, c. 5, s. 2089)

 

Zulme rıza göstermek, engel olmak için çaba göstermemek de o zulme ortak olmaktır. Kur'an ahlâkını yaşamaya çalışan, insanlık onuru taşıyan her insan zulümle mücadele etmelidir. Tarihte de baskılara, eziyetlere, tüm olumsuz koşullara ve engellemelere sabır ve kararlılık gösterip direnen müminler, şerefli bir hayat yaşamış, bugün müminlerin saygıyla andıkları birer örnek olmuşlardır. 

Ancak onların eziyetleri, baskı ve zulümleri 'dün' olduğu gibi bugün ve yarın da iman sahiplerini üzmez ve onlara bir zarar veremez. İnkar edenler aralarında kötülükleri örgütleyip-düzenler kurarlarken de, baskı planları yaparlarken de, Yüce Allah onları görür ve işitir. En çirkin iftiraları atarak, müminleri yollarından geri döndüreceklerini zannederlerken de, Allah onların akıllarından geçenleri bilir.

Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir. (İbrahim Suresi, 42)

Müminler bütün bunların bilincinde olarak Rabb'lerinin yardımını ve desteğini umut ederek çaba gösterirler. Sonsuz adalet sahibi olan Allah, elbette ki zulmedenler üzerinde de adaletini tecelli ettirir.

Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik. (Bakara Suresi, 59)

İnkârcıların yaptıkları tüm isyankârlıklar, attıkları asılsız iftiralar ve işledikleri zulümler, Allah huzurunda sorgulanma günü kendilerine geri dönecektir. Ancak o gün, "zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir. (Rum Suresi, 57)

"Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur." (Ali İmran Suresi, 192)

 

Fuat Türker