İslamda Boşanma Sonucu Çocukların Durumu

İslamda Boşanma Sonucu Çocukların Durumu

Resûl-i Ekrem (sav): "Velisi olmayan kimselerin velisi Ulû'lemr'dir" buyurmuştur.

"Hıdane"Lugatta çocuğu kucağa almak, bağrına basmak ve terbiye etmek gibi manalara gelir.İslâmi ıstılahta; "Hür, akıl-baliğ, güvenilir ve muktedir olan eşlerin; boşandıktan sonra çocuklarını terbiye etmesi ve ihtiyaçlarını karşılamasına hıdane denilmiştir." Esasen lugat manası ile ıstılah manası birbirinin aynıdır.


Abdullah b. Amr (ra)'dan rivayet edildiğine göre; kocası tarafından boşanan bir kadın Resûl-i Ekrem (sav)'e gelerek: "Ya Resûlullah!.. Şüphesiz ki şu oğlum için karnım bir kap, memem bir su tulumu, sinem de bir muhafaza idi. Şimdi babası beni boşadı ve çocuğumu elimden almak istiyor?" diye şikâyette bulundu. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav): "Sen başka bir kocaya varmadığın müddetçe çocuğu almaya daha haklısın" buyurmuştur.


Çocuk; yeme, içme, giyinme, taharet ve yıkanmada, bir başkasına muhtaç olduğu devrede anne tarafından terbiye edilir. İslâm uleması; annenin şefkatine muhtaç olunduğu dönemde; "Hıdane" işinin; anneye mahsus olduğu üzerinde ittifak etmiştir. Hz. Ebû Bekir (ra)'in; Hz. Ömer (ra)'in boşamış olduğu karısından olan oğlu Asım hakkında hüküm verirken "Annesi evlenmediği müddetçe oğluna daha hak sahibidir. Çünkü anne; daha şefkatli daha lûtufkar, daha merhametli ve çocuğuna daha düşkündür" buyurmuştur. Sahabe-i Kiram'dan hiç kimse; Hz. Ebû Bekir (ra)'in bu kararına itirazda bulunmamıştır. Dolayısıyla bu hususta sahabe-i kiram'ın icması teşekkül etmiştir.Sonuç olarak; çocuk temyiz yaşına gelinceye kadar, anne ve anne tarafının terbiyesi altındadır. Ancak bu hususta bir-takım şartlar aranır: Hürriyet, Akıl-Baliğ olmak, terbiyeye kudretin bulunması, emin olmak ve kadının evlenmemiş olması!.. Feteva-ı Hindiyye'de: "Çocuğa bakma ve onu terbiye etme hususunda; insanlar arasında en çok hak sahibi olan, nikâhın mevcudiyeti halinde veya (Ölüm, boşanma vs. gibi) nikâhtan ayrılma halinde olsun annedir. Fakat irtidat eder veya fısk-ı fücürü zahir olur veya terbiye hususunda kendisine güvenilmezse, o müstesnadır. Kafi'de de böyledir. Keza; hırsız veya şarkıcı veya ağıt yakan birisi olursa, çocuğu terbiye etmede (Hıdane'de) hakkı olmaz. Nehrû'l Faik'te de böyledir. Sahih rivayete göre aciz olan anne; çocuğuna bakması için zorlanamaz" hükmü kayıtlıdır.

Kur'an-ı Kerim'de: "Anneler çocuklarını iki yıl emzirirler. (Bu hüküm) emmeyi tamam yaptırmak isteyenler içindir. Onların (annelerin) ma'ruf vech ile yiyeceği giyeceği, çocuk kendisinden olan babaya aittir. Kimse gücünün yetmediği hususlarda (Takatinden ziyadesiyle) mükellef tutulmaz. Ne bir anne çocuğu yüzünden, ne de çocuk kendisinden olan (bir baba) çocuğu sebebiyle zarara sokulmasın" hükmü beyan buyurulmuştur. Dolayısıyle çocuk sebebiyle; ne anne, ne de baba zarara sokulmaz. Boşanan kadın, bir başkasıyla evlenmediği ve terbiye hususunda emin olduğu sürece; çocuğu alır. Nafaka ise babanın üzerine vaciptir. Çocuğun bütün ihtiyaçlarını (Yiyeceği, giyeceği vs.) babası karşılamak durumundadır.

Çocuğun terbiyesi; katiyyen ihmal edilemez. Boşanma sonucu kadın çocuğu yanına almak istemezse; babada başka birisiyle evlenmek niyetiyle çocuğa sahip çıkmazsa; kadı (Şer'i şerifle hükmeden hakim) babaya cebri olarak (Zorla) hıdane görevini verir. Çocuğun terbiye işlerini üzerine alacak hiçbir akraba veya yakını bulunmazsa; "Ulû'lemr" veli durumuna geçer. Zira, Resûl-i Ekrem (sav): "Velisi olmayan kimselerin velisi Ulû'lemr'dir" buyurmuştur. Bu işle Ulû'lemr; ya bizzat kendisi veya tayin ettiği bir kimse ilgilenir. Çocuğun bütün ihtiyaçları "Beytü'lmal'den" karşılanır.

Emanet ve Ehliyet