İmam Rıza"'ya Göre Gençlerin Yetiştirilmesi

İmam Rıza"'ya Göre Gençlerin Yetiştirilmesi

Genç kuşağın yetiştirilmesi, toplumların uygulamak zorunda olduğu en önemli programlardan biridir. Büyük bir enerji ve çeşitli yeteneklerle dolu gençlere doğru bir eğitim uygulayarak, gelecekteki toplumların mutluluğunu garanti altına almak mümkündür.

1-Saygı


Bir gencin kişiliğine saygı göstermek, onun en önemli ve en tabii ihtiyaçlarındandır. Onun, nasıl suya ve yemeğe ihtiyacı varsa; anne, baba ve eğitmenlerinin saygı ve sevgisine de ihtiyacı vardır. Çünkü kendi kimliğini belirlemek, kişiliği ile iftihar etmek ve benlik sevgisi gibi faktörler, duygularını tatmin etmek için, gereklidir. İmam Rıza (r.a) başkasına sevgi gösterme konusunda, şöyle buyurmaktadır: "İnsanlara sevgi göstermek, aklın yarısıdır."[1]


Evet, başkalarına ve özellikle gençlere saygı göstermek, beğenilir bir davranıştır. Aynı zamanda onların duygularıyla uzlaşacaktır. Çünkü onlar, sevgi ve saygı gösterilmekten çok hoşlanırlar. Kendilerine sevgi ve saygı gösteren kişiye ilgi duyarlar. Onların düşüncelerine önem vermek, onlara danışmak, onlara selam vermek, hediye vermek, onların olumlu davranışlarını takdir etmek ve onları olumlu davranışlar konusunda teşvik etmek; onlara saygı ve sevgi göstermenin çeşitli örnekleridir.


Onlara saygı gösterilirse, anne ve babanın isteklerine karşı gelmeleri azalır. Kısaca, gençlere saygı göstermek, onları etkilemenin en önemli ve en güçlü yollarından biridir. Bunun karşısında onların kişiliğini küçümsemek, nefret ve kine neden olacaktır.


İmam Rıza (r.a) şöyle buyurmaktadır: "Kendinden büyüklere ve küçüklere karşı, güzel bir davranış sergilemelisin."[2] Dolayısıyla, gençlere saygı göstererek, önemli ahlaksal ve eğitimsel konuları, onlara aktarmak mümkündür. Aynı şekilde, ergenlik dönemi bunalımı ve bu dönemde davranışları kontrol altına alamamaktan kaynaklanan, sinirli sözleri ve tavırları karşısında yumuşak huylu, bağışlayıcı ve sessiz olmak onların kalplerinde olan anne ve baba sevgisini artıracaktır.


İmam Ali Rıza (r.a) şöyle buyurmaktadır: "Sessizlik, sevgiyi getirir. Kuşkusuz o bütün iyiliklerin belirtisidir."[3]




2-Gençlerin İsteklerine ve Sözlerine İlgi


Çocuklarımızın isteklerine ve sözlerine ilgi gösterirsek, kesinlikle onlarla daha sıcak bir diyalog ortamı oluşturacağız.


Onlara bir arkadaş gibi sırdaş olursak, üzüntülerinin ve endişelerinin bir çoğunu gidereceğiz.


İmam Ali Rıza'nın (r.a) dostlarından biri olan İbrahim b. Abbas şöyle diyor: "İmam Rıza'nın (r.a), başka bir kimsenin sözünü kestiğini görmedim. Sözleri, sona erinceye kadar sabrederdi. Kendisinden bir şey istenmiş olsa ve o işi yapabilecek durumda ise, asla geri çevirmezdi."[4]




3-Kur'an ile Dostluk


Yeni kuşağı Kur'an ile tanıştırmalıyız. Ayetleri, anlamlarıyla birlikte akıcı düşünceler olarak çocuklarımızın zihinlerine aktarırsak; gelecekte, dindar, temiz, düşünür ve geleceğe ümitle bakan bir kuşak sahibi oluruz. Çalışanları ve bireyleri, böyle bir kuşak ile oluşan bir toplum, yaşamın bütün aşamalarında başarılı olacaktır.


Çünkü, bir toplumun bağımsızlığı, kalkınması ve ilerlemesi, ancak Kur'an mektebinde eğitim görmüş dindar ve güvenilir kişiler sayesinde mümkündür.


Kur'an ile dost olan gençler; ülkenin kaderini belirleyen önemli noktalarda, onun gönül ferahlatan ayetlerini okuyarak can-ı gönülden teslim olurlar. Dolayısıyla huzurlu, mutlu ve başarılı bir yaşama kavuşacaklardır. Ruhsal sıkıntılardan başı dik bir şekilde çıkacaklardır.


İmam Ali Rıza'nın (r.a) Kur'an ile dostluğu konusunda İbrahim b. Abbas şöyle söylemektedir: "İmam'ın bütün sözleri, cevapları ve örnekleri Kur'an idi. Üç günde bir defa Kur'an'ı hatim ederek şöyle buyuruyordu: "İstersem üç günden daha az bir zamanda da onu hatim edebilirim. Ancak, ben hiçbir zaman, anlamı, iniş nedeni ve iniş dönemi hakkında düşünmeksizin, ayeti okumuyorum."[5]




Kur'an Ayetlerinin bir Gencin Yaşamındaki Etkileri


Fazıl b. Ayaz, gençlik çağında hırsız ve çok günahkar bir kişi idi. O işi konusunda Ebiverd ve Serahis bölgeleri arasını, emniyetsiz bölge olarak anılmasına neden olacak kadar ileri gitmişti. Ancak bütün bu kötülüklere rağmen, içinden gelen bir sesin etkisiyle bütün günahları terk ederek tövbe etmiş ve ariflerin ileri gelenlerinden biri olmuştur. Bir çok salih ve seçkin insan yetiştirmiştir. Onun, tövbe etmesinin nedeni konusunda şöyle yazmışlardır:


O, gençlik günlerinde genç bir kıza aşık olur. Gece yarısı, kızı kaçırmak niyetiyle evine gider. Kızın, evinin duvarının üzerine çıkar. Duvarın üzerinde iken, yandaki evin sahibinin okuduğu cezp edici Kur'an sesi kulağına gelir. O ayetlerde şöyle buyurulmakta idi: "Acaba iman edenlerin kalplerinin, Allah'ın zikri ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi?"[6]


Bu cümleyi duvarın üstünde duyunca, sanki kendisine vahiy geliyormuş gibi hissetti ve şöyle dedi: "Allah'ım! Kuşkusuz zamanı gelmiştir İşte şimdi onun zamanıdır."


Duvardan aşağı iner, ondan sonra içkiyi, kumarı ve çirkin davranışları terk eder. Bütün günahları için tövbe dileyerek, Allah'a yönelir. Bütün kötülüklerden uzaklaşır. Gücünün yettiği kadar insanların mallarını geri verir. İlahi hakları yerine getirir. Sonunda da "şeyh'ul-azm" lakabını alır.




Ahlaksal Özelliklerin Yetiştirilmesi


Gençler, kendi kişiliklerine aşıktırlar. Çünkü bütün insanların içinde bulunan "kendini sevme duygusu" onları, kendi kişiliklerini sevmeye yönlendirmektedir.


Ancak, bu içgüdüsel duygular eğitilmeli ve yüce ahlaksal özelliklere çevirilmelidir.


Çocukların vücudunda bulunan, ahlaksal özelliklerin eğitim yollarından biri, eksiksiz belirgin örnekleri göstermektir. Şimdi, olgu başlığı ile İmam Rıza'nın (r.a) yaşamından, gençlerin ahlaksal özelliklerinin güçlenmesi için birkaç örnek okuyacağız:


A) Başkalarına Yardım


Bir gün İmam Ali Rıza (r.a), hamama gitmişti. İmam'ı tanımayan bir kişi, ondan vücudunu keselemesini istedi. İmam kabul ederek keselemeye başladı. Hamamda bulunanlar, İmam'ı o kişiye tanıtınca, son derece utandı. İmam'dan özür dileyerek, keselemeyi bırakmasını istedi. Ancak İmam Rıza (r.a) bu öneriyi kabul etmedi. Onu sakinleştirdikten sonra keselemeye devam etti."[7]




B) İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak


Bir gün, İmam'ın hizmetçileri, yarısı yenmiş bir meyveyi dışarı atmış idiler. İmam Rıza (r.a) bu durumdan çok rahatsız oldu ve onlara şöyle buyurdu: "Karnınız doydu ve ihtiyacınız yoksa, (biliniz ki) insanların bir grubu ona muhtaçtır. Onu, ona muhtaç olanlara vermelisiniz."[8]




C) Alçak Gönüllülük


Müslüman bir genç, güncel karşılaştığı problemler karşısında, alçak gönüllü olmaya dikkat eder. O, hiçbir zaman, kendisini başkalarından üstün görmez. Böbürlenmekten ve kibirlenmekten kaçınır. Hiçbir zaman maddi değerleri örneğin; ailesinin makam ve mevkisini, zenginliğini, başkanlığını, çokluğunu veya azlığını, başkalarına üstünlük nedeni olarak değerlendirmez. İmam Rıza (r.a) kendi eğitim yönteminde bu konuyu her zaman göz önünde bulundurmuştur. Belh halkından bir adam şöyle diyor:


İmam Ali Rıza'nın (r.a) Horasan'a yaptığı yolculukta, ben de bulunmakta idim. Bir gün İmam, siyah ve beyaz tenli bütün hizmetçilerini, kendi sofrasının etrafında birlikte yemek için toplamış idi. İmam'a hizmetçiler için ayrı bir sofranın serilmesinin daha güzel olacağını söyledim. İmam Ali Rıza (r.a) şöyle buyurdu: "Sakin ol! Hepimizin Allah'ı birdir. Hepimizin anne ve babası birdir. Hepimizin alacağı, karşılığında yapacağımız davranışlara bağlıdır."[9]




D) Faydasız Üstünlüklere Karşı Mücadele


Bazı gençler, makam ve mevki sahibi birilerinin çocuğu oldukları için, başkalarına üstünlük satmaları gerektiğine inanıyorlar. Başkalarının hakkını, hukukunu çiğniyorlar. Öbür gençleri küçümseyerek, ailelerinin özel makam ve mevkilerden dolayı, toplumda özel bir yerde bulunmaları gerektiğini düşünüyorlar.


Bu konu, İmam Rıza'ya (r.a) göre, kesinlikle ret edilmiştir. İmam'ın düşüncesine göre, zengin çocuğu olmanın, fakir çocuğu olmaya karşı, hiçbir üstünlüğü yoktur. İmamın evladı olan kişi de, aynı şekilde diğer ailelerin çocukları gibi hesaba çekilecektir. Şimdi bu konudaki tarihsel bir olaya ilginizi çekmek istiyoruz:


Bir gün İmam Rıza (r.a), Abbasi halifesi Memun'un toplantısında, orada bulunanlar ile sohbet ediyordu. İmam Rıza (r.a)'ın kardeşi Zeyd b. Musa da toplantı salonunun bir köşesinde etrafında bir grubu toplayarak onlara Peygamber'in (s.a.a) evlatlarının üstünlükleri hakkında sohbet ediyordu. Peygamber evladı olmakla iftihar ederek şöyle diyordu: "Biz şöyle bir aileyiz. Biz böyle bir aileyiz."


İmam Rıza (r.a) onun sözlerini işitince, yüksek bir sesle ona seslendi. Toplantıda bulunanların hepsinin ilgisi, İmam Rıza'ya (r.a) yönelmişti. Sonra Zeyd'e şöyle buyurdu: "Kufe nakilcilerinin "Allah, Fatıma'nın (r.a) zürriyetini, cehennem ateşinden korumuştur" şeklinde naklettikleri söze mi inanıyorsun? Duyduğun şey, Fatıma'nın (r.a) vasıtasız çocukları, yani Hasan (r.a) ve Hüseyin (r.a) ve iki kız kardeşleri hakkındadır. Fatıma'nın "bütün evlatları korunmuştur" sözün doğru olursa, sen, baban Musa b. Cafer'den (r.a) daha saygın olmalısın. O, Allah'a itaat ederdi. Gündüzleri oruç tutardı. Geceleri ibadet ederdi. Sen ise Allah'ın emirlerine karşı geliyorsun. Buna rağmen, her ikinizde cennetlik olacaksınız. O, amel ile o makama ulaşmış idi. Sen ise amelsiz mi oraya ulaşacaksın? Ali b. Hüseyin şöyle buyurmuştur: "Biz, peygamber Ehli-i Beyt'inin iyilerinin sevabı iki kattır. Kötülerimizin azabı da iki kattır."[10]




5) Helal Meslek Seçimi


İşsizlik, bir gencin yeteneklerini yok eder. Onu, bencil ve faydasız bir birey haline getirir. İşsizlik, toplumsal bir sorun olarak, Müslüman bir genci ahlaksal bozuklukların içine sürükler. Toplum için, yararlı bir birey olması gereken kişiyi, topluma zarar veren bir kişilik haline dönüştürür.


İmam Rıza (r.a), Müslüman gençlere, helal meslek seçmelerini tavsiye etmiştir. Ailesinin geçimini temin etmeye çalışan kişileri de, Allah yolunda savaşan kişilerden daha üstün tutarak şöyle buyurmuştur: "Allah'ın fazlından, ailelerinin rızkını temin etmek için zahmet çeken kimseler; yüce Allah yolunda savaşan kimselerden daha çok sevaba ulaşacaklardır."[11]


İmam Rıza (r.a), başka bir yerde, Müslümanları ailelerinin refahı için daha çok çalışmaları konusunda uyararak şöyle buyurmuştur: "Müslüman bir kişi, kendisinin ölümünü istememeleri için ailesini kalkındırmaya çalışmalıdır."[12]




6) Evliliğin Eğitici Rolü


İslam'a göre evlilik, mukaddes bir kurum ve ibadet olarak kabul edilir. İki genç çift, evliliğe attıkları ilk adımlarla birlikte, yalnızca kendini sevmek ve düşünmek duygusundan uzaklaşırlar. Onlar, mukaddes evlilik antlaşmasını imzalayarak, bencillik dairesinden dışarı çıkarlar. Yeni bir yaşama başlayarak eksikliklerini gidermeye uğraşırlar. Bu eksikliklerin bazılarını; insan neslini sürdürmek, huzur bulacağı bir ortama kavuşmak, olgunluk, toplumsal huzur, cinsel ve ruhsal ihtiyaçların giderilmesi şeklinde sıralayabiliriz.


İmam Ali Rıza (r.a), evliliği dünyanın en faydalı nimetlerinden biri olarak değerlendirmiş ve şöyle buyurmuştur: "Kul için hiçbir nimet, kocasını gördüğü zaman sevinen, onun yokluğunda nefsini ve (kocasının) malını koruyan imanlı bir kadından daha faydalı değildir."[13]


İmam Ali Rıza (r.a) başka bir sözlerinde de evliliğin, mantıksal ve toplumsal yararlarına değinerek şöyle buyurmuştur: "Evlilik konusunda, Allah ve peygamberi (s.a.a) tarafından hiçbir emir gelmemiş olsa idi, yine de yüce Allah'ın onda karar kılmış olduğu faydalar, örneğin yakın akrabaya iyilik ve yabancı kişiler ile yakınlık gibi konular, akıllı kişilerin ona ilgi göstermeleri için yeterli olur idi.[14]


İmam Ali Rıza (r.a), evliliğe ilgi göstermeye ilave olarak uygun eş seçimi konusunda da, gençlere tavsiyelerde bulunmuştur.


Hüseyin b. Beşşar-i Vasiti şöyle diyor: "İmam Ali Rıza'ya (r.a) bir mektup yazmıştım. Mektup'da, akrabalarımdan kötü ahlaklı ve sinirli bir adamın, kızımı istediğini açıklayarak, ne yapmam gerektiğini sormuştum. İmam cevap olarak şöyle buyurdu: "Ahlakı kötü ise, onunla evlendirme."[15]




7) Namaza İlgi


Namaz, insan ile yaratıcı arasında gerçekleşen yüce manevi bir bağdır. Namaz, yorgun kalplerin ve çaresiz kişilerin huzurudur. Bu eğitici ibadet, samimi olarak uygulanır ve gösteriş yapılmaz ise; bütün kötülüklerin giderilmesi ve iyiliklerin oluşturması için yeterli olacaktır.


Namaz, gençlerin temiz fıtratlarını harekete geçirir. İmanlı bir genç, günlük beş vakit namazını kılarak ruhunu canlandıracak ve hayatına düzen verecektir.


İmam Rıza (r.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz, Allah'tan korkanların ona yakınlaşma vesilesidir.[16]


İmam Ali Rıza (r.a) İbrahim b. Musa'ya namazı vakti girer girmez kılmak konusunda da şöyle buyurmuştur: "Namaz kılmayı vakti girdikten sonra, nedensiz geciktirme. Her zaman namazı, vakti girer girmez kılmalısın."[17]


Müslüman bir gencin dış görünümü, düzensiz ve karmakarışık olmamalıdır. Tam tersine her zaman tertipli ve düzenli olmalıdır. Namaz, güzel ve düzenli bir dış görünüme ulaşabilmenin en büyük fırsatlarındandır.


İmam Ali Rıza (r.a), "Bütün mescitlerde (camilerde) güzel elbiselerinizi giyiniz."[18] ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "İbadet için, camiye gideceğiniz zaman, süsleniniz. Namaz için süslenme şekillerinden birisi de saçı sakalı taramaktır."




İbn-i Sina'nın Namaz'a Sığınması


İbn-i Sina, İslam dünyasının en büyük iftiharlarından biridir. O, olağanüstü bir zekaya sahip idi. On yaşından önce Kur'an'ı ezberleyerek hafız olmuştu. Gençlik döneminde (19-20 yaşları) çağının bilginlerinin lideri olmuş, bütün ilimleri öğrenmiş ve artık kendisinden ders alacağı bir hoca kalmamıştı. O, doğduğu günü hatırlayabilecek kadar, çok güçlü bir hafızaya ve zekaya sahipti.[19]


İbn-i Sina, bütün bu başarıların ve erdemlerin nedenini, kendi biyografisinde, kısaca şöyle dile getirmiştir: "Gece gündüz, ilim öğrenme dışında hiçbir şey düşünmüyordum. Başka bir şey daha bilebilmenin dışında, hiçbir şey ile ilgilenmiyordum. Bu şekilde ilerliyordum. Bütün meselelerin hakikati bana açılıyordu. Bir mesele konusunda şaşırsam yahut anlayamasam, mescide sığınırdım. Namaz kılardım. Kainat'ın yaratıcısına hamd ederdim. Fazla bir zaman geçmeden sorunum giderilirdi.[20]


Evet, Müslüman bir genç, namaz kılarak Allah'a yaklaşmaktan dolayı lezzet alır, ruhunu ve aklını güçlendirir. Kendinin, her zaman alemlerin yaratıcısının huzurunda olduğunu bilir.




8) Sevgi Göstermek


Mevlana şöyle diyor:


Acılar, sevgi ile tatlı olur


Bakırlar sevgi ile altın olur


Tortular, sevgi ile temiz olur


Dertler, sevgi ile şifa bulur.


Ölüleri, sevgi ile diriltirler


Padişahları, sevgi ile hizmetçi ederler.[21]


Genellikle, anne ve babalar, çocuklarını severler. Değişik şekillerde, onlara olan sevgilerini göstermeye çalışırlar. Ancak, gençlerin eğitimi konusunda etkili olan yöntem, anne, baba ve eğiticilerin onlara karşı sevgilerini ortaya çıkarmalarıdır.


İmam Cafer Sadık (r.a) manevi bağlılığın güçlendirilmesi için sevgi gösterilmesinin etkisi konusunda şöyle buyurmuştur: "Bir kimseyi sevdiğin zaman, sevgini ona bildir. Çünkü bu davranış ikiniz arasında olan sevgiyi (dostluğu) sağlamlaştırır."[22]


Dolayısıyla, yerinde ve zamanında gösterilen bir sevgi, gençlerin problemlerinin düzensizliklerinin ve bunalımlarının bir çoğunu giderecektir. Çünkü gençler, sevgiye muhtaçtırlar. Onların uygunsuz davranışlarını, sevgi göstererek düzeltmek mümkündür.


İmam Ali Rıza'nın (r.a) davranışlarında, çocuklara karşı sevgi gösterisinde bulunduğunu görmek mümkündür. İmam, genç oğluna karşı sevgisini göstermek istediği zaman, sevginin doruğunu ifade eden en güzel kelimelerle hitap ederek, şöyle buyuruyordu: "Annem ve babam sana feda olsun, sen imamsın."[23]


İmam Ali Rıza (r.a), şahadete ulaştığı hayatının son anlarında dahi, genç çocuğuna sevgi göstermekten kaçınmamıştır. Ona saygı göstererek, ayağa kalkmış, ellerini genç oğlunun omzuna uzatmış, onu kucaklamış ve alnından öpmüştür.


[1] Tuhef'ul-Ukul, s. 443

[2] Müstedrek-i Vesail, c. 8, s. 354

[3] Tuhef'ul-Ukul, s. 445

[4] Keşf'ul-Gumme, c. 2, s. 316

[5] Bihar'ul-Envar, c. 49, s. 90, Uyun-i Ahbar'ir-Rıza, c. 2, s. 179

[6] Hadid suresi, 16. ayet

[7] Menakıb, c. 4, s. 361; Bihar'ul-Envar, c. 49, s. 99

[8] Kafi, c. 6, s. 290

[9] Sefinet'ül-Bihar, Madde-i vaz'

[10] Uyun-i Ahbar'ir_Rıza, c. 2, s. 234; Bihar'ul-Envar, c. 49, s. 211

[11] Kafi, c. 5, s. 88

[12] Men la Yehzuruh'ul-Fakih, c. 2, s. 69

[13] Vesail'uş-Şia, c. 2, s. 39

[14] Bihar'ul-Envar, c. 103, s. 264

[15] Mekarim'ul-Ahlak, s. 203; Men la Yehzuruh'ul-Fakih, c. 2, s. 405

[16] Men la Yehzuruh'ul-Fakih, c. 1, s. 210

[17] Bihar'ul-Envar, c. 45, s. 48

[18] A'raf suresi, 31. ayet

[19] Kırk hadis, İmam Humeyni, s. 622

[20] İbn-i Sina'nın Hayatı, s. 29

[21] Mesnevi

[22] Usul-i Kafi, c. 2, s. 644

[23] Bihar'ul-Envar, c. 50, s. 59