Et ve Sütte İlaç Kalıntısı Uyarısı

Et ve Sütte İlaç Kalıntısı Uyarısı

TZD Genel Başkanı İbrahim Yetkin, sadece domateste değil hayvansal ürünlerde de ilaç kalıntısı olduğunu açıkladı.

Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yürütülen çalışma çerçevesinde 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren tarım ilaçlarının reçete ile satılacağını bildirdi.

Bakanlar Kurulunda imzalaya açılan Kuraklık Kararnamesi hakkında da bilgi veren Yetkin, kararname ile 36 ilin kuraklık kapsamına alınacağını ve dekar başına destek ödemesi yapılacağını belirtti.

Yetkin, İçkale Otel'de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de zirai mücadelede 1250 çeşit ilaç kullanıldığını belirterek, bu ilaçların önerilen zaman ve dozda kullanılmadığı takdirde insan sağlığına kalıcı zararlar verebildiğine vurgu yaptı. ''Araştırmalara göre, gerek piyasada satılan et ve et ürünlerinde gerekse anne sütünde tarım ilacı kalıntısına rastlanıyor'' diyen Yetkin, hasat zamanında belirli bir süre önce kullanımı durdurulmayan tarım ilaçlarının etkisinin ''yıkamayla yok olmadığına'' dikkati çekti.

''SORUN MİKTAR DEĞİL, UYGULAMA''

Türkiye'de birim alana kullanılan ilaç miktarının 0,5 kilogram olduğunu, bu rakamın İspanya'da 2,6, İngiltere'de 3,6, Almanya ve Fransa'da 4,4, Yunanistan'da 6, İtalya'da 7,6, Hollanda'da 17,5 kilogramı bulduğunu kaydeden Yetkin, tarım ürünlerinde belirlenen kalıntı oranlarının da Avrupa'dan farklı olmadığını söyledi.

Yaşanan ana sorunun ''uygulamada'' kendini gösterdiğini belirten Yetkin, ''son ilaçlama ile hasat arasındaki sürelere uyulmuyor, ilaçlama yapılıyor. Ayrıca ilaçlar karıştırılarak kullanılıyor. Bu durumda, kalıntı süresi uzun ve kısa ilaçlar birbirine karışıyor'' dedi. Yetkin, sürekli ve ölçüsüz, zamanı iyi hesaplanmadan yapılan ilaçlamanın, tarım zararlılarının da direnç kazanmasına yol açtığına dikkati çekerek, bu nedenle zirai mücadelenin de başarısız olduğunu kaydetti.

''ÇİFTÇİLERE EĞİTİM VERİLECEK''

İbrahim Yetkin, tarım ürünleri ithalatında Rusya ile yaşanan sıkıntıların da tetiklemesi sayesinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünün ''Bitkisel Üretimde Kullanılan Kimyasalların Kayıt Altına Alınması ve İzlenebilirliğinin Sağlanması'' yönünde bir çalışma başlattığını belirtti.

Çalışma çerçevesinde bir eylem planı hazırlandığını ve planın, ''üretici kayıt defterine'' dayandığını ifade eden Yetkin, defterin, çiftçiler tarafından her ürün için ayrı ayrı doldurulacağını ve hasada yakın dönemlerde Tarım Bakanlığı il veya ilçe müdürlükleri tarafından kontrol edilerek, onaylanacağını anlattı. Yetkin, defterde, ürünün adı, tahmini üretim miktarı, kullanılan ilaç, gübre ve bitki gelişim düzenleyicilerinin markası, etkili maddesi, hangi hastalık veya zararlıya karşı kullanıldığı, dekar veya ağaç başına doz gibi bilgilerin yer alacağını ifade ederek, defterin kullanımına ilişkin üreticilere eğitim verileceğini kaydetti.

Yetkin, eylem planı uyarınca yılbaşından önce yönetmelik yayımlanacağını da belirterek, 1 Ocak 2009 tarihi itibariyle zirai ilaçların tamamının reçete ile satılacağını bildirdi.

Reçetenin, Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü elemanları, tarım danışmanları ve ziraat fakültelerindeki öğretim elemanlarınca yazılabileceğini ifade eden Yetkin, söz konusu meslek grupları için kurslar düzenleneceğini, yetki için sertifika verileceğini anlattı.

''KARARNAME GÜNEYDOĞU ANADOLU İLE SINIRLI DEĞİL''

Toplantıda Türkiye'deki kuraklık sorununa da değinen Yetkin, ''kuraklık kararnamesinin'' Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığını belirterek, söz konusu kararname ile 36 ilin kuraklık kapsamına alınacağını bildirdi.

Kapsamın sadece Güneydoğu Anadolu ile sınırlı olmadığının altını çizen Yetkin, 36 ilde 227 ilçede kuraklık tespit edildiğini söyledi. Yetkin, kararname ile öngörülen yardımlar hakkında şu bilgileri verdi:

''Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlar, 1 yıl faizsiz olarak ertelenecek. Buğday, arpa, mercimek, fiğ ve korunga için tohum karşılığında dekar başına parasal destek verilecek. Sadece buğday için örnek vereyim; Buğdaya 20 YTL'lik bir destek verilmesi düşünülüyor. Kuraklık kararnamesinin ekonomik maliyeti 900 milyon YTL olarak öngörülüyor. Bu rakam üzerinde henüz tartışılıyor.''

''KARARNAME, ÇİFTÇİYİ TARLAYA SOKMAYA YETMEZ''

İbrahim Yetkin, Türkiye'de geçen yıla yakın bir kuraklık görüldüğünü ifade ederek, geçen yıl kuraklık nedeniyle 5 milyar YTL ekonomik kayıp yaşandığını, bu sene rakamın 3-4 milyar YTL olmasını beklediklerini söyledi.
Kuraklığın en önemli göstergesinin ''hasat döneminin erken başlayıp, erken bitmesi'' olduğunu kaydeden Yetkin, normal dönemde 25 Ağustos'a kadar uzanan hasat döneminin, Temmuz sonunda bitmesini öngördüklerini belirtti.
Kuraklık kararnamesinin özellikle Güneydoğu Anadolu çiftçisinin sorununu çözmeye yetmeyeceğini ifade eden Yetkin, sadece borç yapılandırmasının yetmeyeceğini, gübre ve mazotu uygun koşullarda üreticiye sağlamak gerektiğini anlattı. Yetkin, ''Bu koşullar, Güneydoğu Anadoludaki çiftçiyi tekrar tarlaya döndürmeye yetmez. Ekimde o çiftçiyi tarlaya sokamazsınız, valizini alan göçer'' diye konuştu.

''RANT AMAÇLI STOKLAMADAN KAYGI DUYUYORUZ''

İbrahim Yetkin, hasadın yüzde 62'sinin tamamlandığını ve buna göre buğday üretiminin 17-18 ton olarak öngörüldüğünü belirterek, sürecin doğru yönetilmesi halinde ithalata gerek kalmayacağını söyledi.
Yetkin, Çukurova'da çiftçinin buğdayı 55-60 kuruştan tüccara sattığını, Trakya'da ise rakamın 42 kuruşa kadar düştüğünü ifade ederek, bunun geçen seneki fiyatın bile altında olduğunu, Toprak Mahsülleri Ofisinin (TMO) bir an önce fiyat açıklaması ve piyasaya girmesi gerektiğini söyledi.

Tarım ticareti ile ilgisi olmayan kişilerin bu yıl tarım ürünleri satın aldığını ve fiyatlar yükseldiğinde piyasaya sürmek üzere stokladığını anlatan Yetkin, mercimekte bu örneği yaşadıklarını belirterek, süreçten kaygı duyduklarını söyledi. Yetkin, ''Hasattan sonra piyasada oluşacak hububat fiyatlarındaki artışın sorumlusu, Türk çiftçisi olmayacaktır. Ama ne kadar artacağını da hep birlikte göreceğiz. Bunu kaygıyla izliyorum. Bu sene çok önemli bir değişimdir bu. Farklı kesimlerin rant amacıyla ürünleri stokladığını görüyoruz'' diye konuştu.