Erkekseniz Apo ve Karayılan'ı da istifaya çağırın!

Hep "aydın müsveddeleri" düşünecek, hep onlar "çözüm" önerecek değil ya; "Kayseri'deki canlı bomba saldırısı" ve "Lice'de 10 köylünün kaçırılması" hadisesi üzerine, şöyle bir düşündüm de; PKK veya onun "siyasî uzantı"sı BDP, acaba kime hizmet ediyor?...

Eylem ve söylemleriyle "Kürt halkı"na "hizmet" mi ediyorlar, yoksa "ihanet" mi?..
 
HÜKÜMETİN ÇÖZÜM ÇABALARI
 
Şöyle düşünün;
 
AK Parti; iktidara geldiğinden bu yana, "Kürt sorunu"na çözüm bulmak için uğraşıyor... Düne kadar, cezaevindeki oğluyla "Kürtçe" konuşması yasak olan analar, bugün onlarla "Kürtçe" konuşabiliyor.
 
Daha, bunun gibi nice "serbestiyet" verildi, nice "yasak" kaldırıldı.
 
Hâlâ "Hak" diyenlere, hâlâ "mağdurluk edebiyatı" yapanlara sormak lâzım;
 
¥ "Aanadilde eğitim"in önünde engeller mi var?..
 
¥ "Kürtçe gazete, dergi ve kitap yayını"nın yanı sıra "Kürtçe tiyatro" sahnelenmesine imkân tanınmadı mı?..
 
¥ "Farklı dil ve lehçelerde kurs açılması, yayın yapılması ve müzik dinlenmesi" gibi sosyal ve kültürel haklar teminat altına alınmadı mı?
 
¥ "Kürtçe kursları" ile ilgili yönetmelik hazırlanıp, uygulamaya geçilmedi mi?..
 
¥ Daha düne kadar, aileler çocuklarına "Kürtçe isim" verirken problemler yaşarken, bugün "Suzan" ile "Zozan" arasında bir fark gözetiliyor mu?..
 
¥ Yerleşim yerlerinin isimlendirilmesi konusundaki "katı tutum"a son verilip, bazı "Kürtçe isimler" iade edilmedi mi?..
 
¥ TRT'de 24 saat süreyle "Kürtçe" ve "Arapça" yayınlar yapılmıyor mu?.. Özel televizyon ve radyolara "sürekli Kürtçe yayın yapabilme" imkânı sağlanmadı mı?..
 
¥ Üniversitelerde "Kürtçe"ye yönelik "enstitü"ler kurulup, "seçmeli ders" konulabilmesinin yolu açılmadı mı?..
 
¥ Ahmedi Hani gibi; Kürt tarihi ve kültüründe önemli yeri olan şahsiyetlerin isimleri okullara verilmedi mi?..
 
Daha nice uygulama var ki; bunların hayata geçeceği, kısa bir süre öncesine kadar tahayyül bile edilemezdi!..
 
Ama, bunlar yapıldı!..
 
AK Parti iktidarı yaptı!..
 
Hatta, "başlarına kakmak" gibi olmasın ama, bu ülkede "Kürt vatandaşlar"ın kavuştuğu hakların çoğuna "Sünni Müslümanlar" hâlâ kavuşamadı!..
 
Bu ülkede "Kürt Açılımı" oldu, "Alevi Açılımı" oldu, hatta "Roman Açılımı" bile oldu ama maalesef, henüz "Müslüman açılımı" olmadı!..
 
Her neyse... Mevzu bu değil!..
 
PKK TAASSUBU!
 
İktidar, sadece "özgürlük"lerle de yetinmedi... Hakkari Yüksekova ve Siirt-Şırnak'ta olduğu gibi, bölgeye "havaalanları" inşa etmeye başladı ki; insanlar dağların arasına sıkışıp kalmasın, Türkiye'nin her yanına gidebilsin!..
 
Bunun yanı sıra;
 
"İşsizliği azaltmak" için bölgede "yatırım"lara başlandı... Bizzat Başbakan Erdoğan, iş adamlarına çağrıda bulunup, "Yatırımlarınızı Doğu ve Güneydoğu'ya yapın" dedi!..
 
Peki, sonunda ne oldu?..
 
N'oolacak?..
 
PKK'lılar, daha "temel" aşamasındayken "havaalanları"na saldırmaya ve "iş makinaları"nı yakmaya başladılar!..
 
Peki, ne demekti bu?..
 
Hani, daha çok "CHP genel başkanları" için söylenen bir söz vardır ya;
 
"Küçük olsun, benim olsun!"
 
Yani, birçok lider; "Parti küçük ve güdük kalsa da olur, yeter ki başında ben olayım!.. Partinin başında ben olayım da, varsın iktidar yüzü görmeyelim!" der ya; PKK'lılar da öyle!..
 
Onlar da;
 
"Kürt halkı bizim kontrolümüzde olsun da, isterse aç ve açıkta olsun!.. Kürtlerin havaalanı veya fabrikası olmasa da olur, yeter ki PKK'sı olsun!"
 
Böyle düşünen PKK;
 
Önceki gün Diyarbakır Lice'de, biri kadın 10 köylüyü kaçırdı, dün de Kayseri'de de "canlı bomba" patlatıp 1 polisi şehit etti, biri ağır 18 kişiyi yaraladı!..
 
Görünen o ki;
 
"Bahar ayları" ile birlikte saldırılarını artıracağını açıklayan PKK, bundan sonra da yeni eylemlere girişecek!..
 
Peki, biraz önce dediğim gibi, "kimin işine" yarayacak bu eylemler?.. Kimin veya kimlerin işine yarayacağını bilemem ama kesinlikle "Kürt halkı"nın işine yaramayacak!..
 
YUNANİSTAN ÖRNEĞİ
 
Peki, niye?..
 
Herhalde biliyorsunuz; Yunanistan örneğinde olduğu gibi; halklar, "bunaldıkları" zamanlarda "serseri mayın"a dönerler ve nerede, ne zaman patlayacakları belli olmaz!..
 
O kadar "kızgınlık" ve "öfke"yle hareket ederler ki; "merkez"den "uç"lara kayarlar!..
 
Nitekim, Yunan halkı; sırf "Avrupa Birliği"ne kızdığından, sırf "AB dayatmaları"na duyduğu öfkeden ve bir türlü aşamadıkları "ekonomik kriz"den gitti Altın Şafak gibi "Faşist" bir partiye oy verdi!.
 
Haaa, verdi de ne oldu?..
 
"Hükümet kurulamayacağı" anlaşılınca seçimlerin yenilenmesi kararı alındı...
 
Buradan hareketle diyeceğim şu: En başta Kürt halkı, sonra da BDP ve PKK, artık "AK Parti'nin kıymeti"ni bilmeli diye düşünüyorum.
 
Çünkü AK Parti, hiçbir partinin olmadığı kadar Kürt sorununa "çözüm" arıyor, hiçbir partinin olmadığı kadar "Kürt halkının refahı" için uğraş veriyor!..
 
Bütün bunlara rağmen "PKK'nın saldırıları" devam eder de, hemen her gün "şehit haberleri" gelirse, zaten "canı burnunda" olan halk, "PKK ve BDP'nin yeterince cezalandırılmadığını" düşünüp, pekalâ "uç"lara kayabilir!..
 
Tıpkı, bir zamanlar;
 
Refah Partisi'ne kızıp, "Ürkeklere değil, erkeklere oy verin" diyen MHP'ye kaydığı gibi!..
 
HALKIN CANI BURNUNDA!
 
Açık ve net söyleyeyim;
 
AK Parti, bu Hükümet ve bu Başbakan, "Kürt halkı için bir şans"tır!.. PKK ve BDP, "eylem ve söylem"leriyle; bu halkı "bıçağın kemiğe dayandığı" noktaya getirirler de, insanların "uç"lara kaymalarına yol açarlarsa var ya; o zaman "katliam" neymiş, "soykırım" neymiş, görürler!..
 
"Uç"ların, "ırkçı"ların, "faşist"lerin, "ulusalcı"ların iktidar olması halinde ne PKK kalır ortada, ne KCK ve BDP!.. Kimi hapse atılır, kimi mezara!..
 
Bunu, işkembeden de atmıyorum...
 
1998 ve 1999'da, birileri "Diyarbakır'ı havadan bombalamayı" ve hatta "taş üstünde taş, omuz üzerinde baş" bırakmamayı düşünüyordu!..
 
Şöyle diyenler çıkabilir:
 
"O günler geride kaldı... Köprülerin altından çok sular aktı!"
 
Mı acaba?..
 
Bakın; Balyoz Darbe Planı davası tutuklusu Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar'a ait olduğu iddia edilen şok bir ses kaydı internette yayınlanmış... Ilgar, yasa tasarısının hazırlandığını ve 2 ay içinde dışarı çıkacaklarını belirtirken, savaşacaklarını vurguluyormuş...
 
Nasıl bir savaşmış bu?..
 
Tuğgeneral demiş ki;
 
"Bu ülke ya ekonomik krizle ya da iç savaşla kendine gelecek. Bu iki seçenekten bir tanesi kapımızı çalacak. Ondan sonra dönüş yolu orada başlayacak."
 
İşte bunun için diyorum ki;
 
Bu "ulusalcı"ların, bu "Balyozcu"ların, bu "ırkçı" ve "faşist"lerin eline koz vermemek için, AK Parti, büyük bir şanstır!.. Yoksa, "Kürtlerin felâketi"ni kimse engelleyemez!..
 
Ben, "muhtemel bir tehlike"den söz ediyorum... Bu tehlikeyi bertaraf etmenin yolu, ilk önce "Kürt halkı"ndan geçer!.. PKK ve BDP, eğer yeterince uyarılmaz, yeterince cezalandırılmazsa, "ulusalcı öfke"nin sonuçlarına katlanırlar!..
 
Benden söylemesi!..
 
APO DA İSTİFA ETSİN!
 
Bu vesileyle dillerinden "Uludere"yi düşürmeyen, "Uludere" üstünden Hükümet, TSK ve MİT'e ağır saldırılarda bulunan çevrelere de bir çift sözüm var.
 
"Orada 34 insanımız, ki çoğu yaşı küçük insanlar, gençlerimiz, bunlar, bu olayın sadece figüranlarıdır. Esas filmin büyüğüne bakmak lazım. Filmin senaristi var, filmin baş oyuncuları var. Orada biz figüranlara takılıp kalıyoruz. Büyük film, bölücü terör örgütünün yönettiği kaçakçılık olayıdır. Bu gençler de oraya götürülmüşlerdir, kaçakçılık yaptırılmışlardır...
 
Bu, özür dilenecek mahiyete dönüşmüş bir olay değildir henüz. Arka planı vardır. Filmin bütününe bakıldığında özür dilenecek bir yanı yoktur..."
 
Dedi diye İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'i "istifa"ya davet eden "BDP'li Hasip Kaplan'lar ile "liberal görünümlü sosyalistler" ve "sözde aydınlar" acaba İmralı'da Abdullah Öcalan'ı, Kandil'de Murat Karayılan'ı da istifaya davet etme cesareti gösterebilirler mi?..
 
Buna potkaları sıkar mı?..
 
Yürekleri yeter mi?..
 
Bu kadar "erkek"ler mi?..
 
Öyle ya;
 
"Silahlar sussun, barış gelsin" diyen, Uludere için, "özür" çağrısında bulunan onlar!.. Peki, dün Kayseri'de "canlı bomba" ile saldırıp, bir polisi şehit etmek neyin nesi?.. Yoksa, bomba; "silah"tan sayılmıyor mu?!?.. Peki, Amanos'larda öldürülen "'subay"lar ve dün Kayseri'de öldürülen "polis" için kim "özür" dileyecek?..
 
Haa, BDP'li Pervin Buldan'ın dediği gibi; "savaş süreçlerinde böyle işler olur" ise, o zaman hiç kimse "barış"tan söz etmesin!..
 
Eğer, gerçekten "barış" isteniyorsa; İmralı'da Apo, Kandil'de Karayılan; "Bu iş kanla olmuyor" deyip, bir an önce "liderlik"ten istifa etmelidir!.. Ya da, eğer "Çözüm silahta" deniliyorsa, hiç kimse "şaklabanlık" yapıp da, "barış"tan dem vurmasın!..
 
İçişleri Bakanı istifa etsin ama Apo ve Karayılan yerlerinde kalsın, öyle mi?..
 
Nerede bu yoğurdun bolluğu?..
 
Yeter artık; sabır taşını çatlatmayın!..
 

 


Referandum, hani işe yaramazdı!
 
"12 Eylül Darbesi ve darbecilerin yargılanması"nın gündeme geldiği günlerde, ben de aynı şeyi düşünüyordum:

"Evren ve Şahinkaya gibi; ahı gidip vahı kalmış adamları yargılayıp da ne yapacaksınız?"
 
Gerçi, o bile "caydırıcılık" açısından önemliydi ama "iki ihtiyarı hapsetmekle" elimize ne geçecek diyordum kiii, "hukuk"tan anlayan bir dostum; "öyle değil" dedi, "Sadece Evren ve Şahinkaya değil, o süreçte yasadışı işler yapan herkes yargılanacak!.. Malı götürenler de hesap verecek, işkence yapanlar da!"
 
"Tamam" demiştim...

O günden sonra da; "Anayasa Değişikliği Referandumu"nun en ateşli savunucularından biri olmuştum...
 
Nitekim, önceki günkü Cumhuriyet'in manşetinde yer alan bir haber; "Hükümet'in haklılığı"nı bir defa daha gösterdi...

Efendim; 12 Eylül'de Ankara'da yapılan "işkence"lerle ilgili soruşturma kapsamında, savcılık polise demiş ki;

"Eski Mamak Cezaevi Müdürü Raci Tetik'i bulun!"
 
Yani, Raci Tetik'ten, yaptığı "işkence"lerin hesabı sorulacak!..
 
Peki, Cumhuriyet'e ve referandumun "hayır"cılarına sormak gerekmez mi; hani, "bu referandum bir işe yaramaz"dı?..
 
Millete "yalan" söylediniz, bari "özür" dileyin!..

yeniakit

Bu yazı toplam 710 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar