Ebreheler’e  Zülfikar Olmak

Ebreheler’e Zülfikar Olmak

Küfür, zulüm ve şirk; şehirleri, gönülleri, mescidleri işgal etmek için her türlü entrika ve kan dökücülüğü deniyorsa bir mü’mine yakışan ya Ebâbil olmaktır ya da siccîl...

İlm-i Fenni, İlm-i Usulü, İlm-i İlâhi’yi, irfanı, hikmeti kanat edinip Asa-ı Musa’yı, Duâ-ı İsa’yı eline ve diline alıp arzdaki Ebreheler’e ve nefsindeki kötülüğü emreden Ebreheler’e bir Zülfikar olmak mü’minin şiarıdır. Zâhirdeki ve bâtındaki düşman, zorba, zâlim ve hadsizlere karşı iki keskin ucu bağrında tutan Zülfikar olmak sebeb-i varlığımızdandır. Ya Ebâbil olmak, ya Siccîl olmak, ya da Fil kadar nefsin ayakları altında kum tanecikleri gibi ezilip savrulmak kaçınılmaz bir neticedir. Her mü’min yaratılıştan siccîldir. Her mü’min hem genetik olarak hem de akidevi olarak Âdemî’dir. Kusurlu da olsa tevbekârdır. Çamurdan yaratılmıştır.Âdem’i (a.s) Allah Teâlâ, çamurdan şekillendirip heykelsi bir sertlikte iken ruhundan üfleyip insan olarak halk etmiştir. Bu anlamda mü’min Âdemî’dir. Mayasında çamurluk, cıvıklık olan insan; ateşten yaratılmış olan Şeytan’ın tesiri ile sertleşmeyip kulluk sevdası ile yanıp tutuşarak İbrahimî bir tarzda ateşe düşüp Allah için pişerek; Allah’ın düşmanlarına karşı sert, mü’minlere karşı şefkatli bir kıvamda olabilecektir.
Hayatında karşılaştığı zorluklar mü’mini isyana değil olgunluğa götürecektir. Allah yolunda karşılaştığı zorluklar mü’mini acziyete değil, kıvamında taş gibi dirençli, olgun bir bireye dönüştürecektir. Şeytan’ın isyan ve şirk ateşinde var olduğunda “Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır, üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.” (Tahrim 6) Ayeti’nin tehdidinde olduğunu bilir. Mü’min, heva ve he- vesinin geçici dünya nimetlerinin sonu gelmez cıvıksı isteklerinden uzaklaşıp ya Ebâbil ya Siccîl olmak üzere var edildiğini idrak eder. Kendisine ulaşan zorlukların, kendisini olgunlaştırmak ve pişirmek üzere geldiğinin farkındadır. Taş kalpli, taş kafalı olmaktansa; Allah için bir işe yarayan taş olmanın, Allah için yerinden yurdundan kopan bir kaya parçası olabilmenin daha hayırlı olduğunu bilir. “Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri de vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil (habersiz) değildir.” (Bakara 74) Ayet-i Kerimesi’nde bu öğretinin baş unsuru olarak mü’minin her daim kalbindedir. Bilir ki ya siccîl kıvamında dirençli bir mü’min olacak, ya da nefsî isteklerini putlaştırıp taştan da beter bir kalp ile hesap gününe yürüyecek. (Allah muhafaza)

Nuhbe yayınlarından çıkan “Namaz Okumaları” isimli eserden iktibas edilmiştir.