Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Dünya Kadınlar Günü

Derin Gerçekler

TransHumanizm sonrası kadın erkek mi kaldı ki, hala “Kadınlar günü” diye bir gün var. Kadınlarla ilgili sözleşmeler hala geçerli. Hani kadın-erkek yoktu. Kendini Kadın, Erkek ya da bisekseksüel de olabilirdi BİREY’ler. Değişken ve akışkan bir kimlikte seçebilirdi. Mesela “PandaSex” de olabilirdi. LGBT’nin (+Plas)ları var. Yani iş Lezbiyen, Gay Biseksüel, Trans Gender,’le sınırlı değil. Buna Queer, İntersex de eklendi. Ve sonunda yine bir (artı) var. Panseksüel, Non Binary, A seksüel, Demi seksüel, Aromantik, Heteroseksüel.. Bitti mi? Yok bitmez. Mesela kararsızlar kendini “X” şeklinde tanımlayabilir. Mesela hayvanlarla sex’i tercih edenlere Zoofoli deniyor. Aile içi sex’in adı Ensest. Genç evlilik konusunda mangalda kül bırakmayanlar, VIP ve CIP Pedefolik Satanistler konusunda seslerini çıkartmadılar. Birden fazla evliliğe karşı çıkanlar, Grup sex ve Eş değiştirmeye yani “Swinger”e birilerinin hiç sesi çıkmıyor. Genelevler, Sex Shoplar, Sex fuarları zaten çağdaş ihtiyaçlar (!?) Sex filmleri artık olağanlaştı da şimdi yeni bir şey daha çıktı Humanoid fahişeler. Durun daha bitmedi, Metaverse’se, artırılmış sanal gerçeklikle, Avatar fahişelerle buluşabilirsiniz, ya da orada bireyler kendilerini sermaye olarak sunabilirler. Zaten artık Escort kızlar ve oğlanlar her yerde! Lucid Dream’le bu haltlar yenebilir. Hatta birileri buna fetva da verebilir, “Helal” sertifikası da!

Zaten “Müslüman eşcinseller” örgütlendiler ve kendi “Mescid”lerini açmak istiyorlar. Derneklerin adı MEŞCİD!? Herhalde Diyanetten kendileri için “Eşcinsel imam” kadrosu da isterler. Bu konuda CHP, HDP ve bazı partiler için Laik Rejim, rejimle ilgili ilke ve inkılablar ve Demokrasi açısından sorun teşkil edeceğini sanmıyorum. Sonra da “Eşcinsel imamlar sendikası” da kurarlar artık. San Fransisco’daki Eşcinsellerin derneklerinin adı da “El-Fatiha”imiş!? Bir Türkiye’de bir düzine eş cinsel derneği var.

Herhalde Hz. Lut döneminde bu işler bu noktaya gelmemişti. Bu gidişle Nuh kavminin başına gelenler, bizim başımıza da gelebilir. Böyle bir şey gerçekleşirse “Türkiye Yüzyılı” da hayal olur.

Açın bakın kimlik kartınıza, orada GENDER yazıyor. Yani artık “Biyolojik cinsiyet” yerine “toplumsal cinsiyet”iniz yazıyor. Artık akışkan ve değişken olabilen bir cinsiyetiniz var. Öyle olunca “anne-baba”, “Dede-Nine”, “Dayı-Teyze”, “Amca-Hala” da yok. Tabi, Baldız, Damat, Elti, Görümce filan da yok. Çünkü siz, artık Yüce devletimizin Ali yöneticileri tarafından “Din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinizden bağımsız, GENDER diye tanımlanan ve artık ‘Nesnelerarası İletişim’in NESNE’si olan bir GENOM BİREY’siniz”. Sahi biz GENDER ayıbından nasıl kurtulacağız. Biri dilekçe veriyor benim kimliğime GENDER olarak “X” yazın diyor, onu da yapmıyorlar. Uygulamayacağınız yasayı niye çıkartıyorsunuz ki!

NAS mı demiştiniz, GREAT RESET’çiler tarafından o NAS dediğiniz şey NESHedildi. Artık hükümsüz.

AK Parti içindeki, İstanbul sözleşmesi ve Lanzarote’yi içselleştirmiş AKP’liler ve onların papatyalarının bu konularda bir şikayeti olmasa gerek. Hatta zaman Yeşil Feministlerin, sonradan te’vil ettikleri açıklamalarına şahit olmuyor de değiliz.

Sahi, kadın hakları diye yola çıkıp aileyi mahvedenler, bu yanlıştan ne zaman ve nasıl dönecekler. Bize “İstanbul sözleşmesinden çekildik, bu işi artık konuşmayın, konuşanlar iyi niyetli kişiler değil” diyorlar. Batılılara dönüp, “sözleşmenin bütün hükümleri sözleşmede mevcut, niye sorun çıkartıyorsunuz” diyorlar. Bu “iki yüzlülük” değil mi? Geçen gün Bekir Bozdağ, Ayşe Böhürlerle röportajında da benzer bir durum vardı. Kaldı ki, Ankara GREVİO’nun yerine UN WOMAN’ı davet ederek, yargı muafiyeti, vergi muafiyeti, resmi, özel, tüzel kişiler ve yerel yönetimlerle ve eğitim kurumları ile her türlü doğrudan temas serbestisi getirdi. UN WOMAN, GREVİO’dan bin beter.

Bu arada bir şey daha oldu, BM, CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, Lanzarote’yi, birbiri ile ilişkilendirerek tek bir sözleşme şeklinde Holistik bir sözleşmeye dönüştürdü. Yani “Karşılıksız Çek” hükmündeki “Geri Çekilme” de böylece havada kaldı. Öte yandan, iç hukukta bunu geçersiz kılmanın da bir kıymeti yok. Müşteki AİHM giderse, alacağı cevap belli. Ve verilen kararlar sonunda Türkiye büyük tazminatlar ödemeye mahkum olabilir. Peki bu durumda biz bu işten ne anladık?. Ne oluyoruz, bu gidiş nereye! Söyleyeyim, kendi düşen ağlamaz. Türkiye garip bir “çekilme” kararı ile, neden çekildiğini de açıklamadı. Üyeliğin bir gerekçesi vardı. Ayrılmanın bir gerekçesi olması gerekmez mi? Yapılan iş Hukuka uygun değil, ama “ben yaptım oldu” gidiyor. Aslında gitmiyor!

6284 sayılı Ailenin korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un daha ilk maddesinde, bu kanunun dayanağının İstanbul sözleşmesi olduğu belirtiliyor. İşin ilginç yanı, hal böyle iken, bu dayanağı çekiyorsunuz, ama yasa boşlukta kalmasına rağmen yıkılmıyor ve mer’iyeti devam ediyor. Sahi, bu sözleşme ve bu yasayı, AK Parti-CHP, MHP ve HDP nasıl oy birliği ile kabul ettiniz. Hiç mi okuyup düşünmediniz ve suç ortağı oldunuz. Bilmez misiniz, hukuka uygun olmayan yasa suç aletidir. “Hukuk” Arapça’da, “Hakkı koruyan düzenleme” anlamına gelir. Bunun bir diğer adı da “Şeriat”tır. Bir şeye “Gayrimeşru” dediğinizde bu “Şeriat’a aykırı” demektir.

Bakın LGBT ile ilgili rezalet diz boyu: LGBT ve türevlerini İngilizce telaffuz ettiğinizde, pozitif ayrımcılığa konu edilen bir şeyi Türkçe olarak ifade edersiz, edepsizlik, ahlaksızlık, hakaret oluyor.

Erdoğan bu sözleşmeyi biz hazırladık diyordu, sonra gerekçesiz çekilme kararı veren de kendisi oldu. Fatma Şahin’in ve AK Parti Kadın Kolları Genel Merkezi ile birlikte, daha sonraki dönemde uygulamaya dönük olarak KADEM’in büyük desteği oldu. Hatta, KADEM, hala, “Eşitlik” yerine “Adalet” koyarak, “Biyolojik Cinsiyet”e karşı, kendilerine göre bir yorumla, Fıtratla ilgili bir kabulün karşısında bir cinsiyet kimliği ile “Toplumsal Cinsiyet”ten söz ediyor. Bunu yaparken de Diyanetten, İlahiyattan, Üniversitelerden yanına birilerini de alıp kongreler düzenliyorlar. Birileri de, “Toplumsal cinsiyet kimliği”ni tanımlayan GENDER’i, “kimlik” diye bize verilen “Kimliksizleştirme” aracı olarak kullandıkları resmi belge ile alnımıza sürülen bir kara leke gibi çakıyorlar ve bu konuda da hiç kimse konuşmuyor. Bu sorunu çömesi gereken İçişleri Bakanlığı da bu konuyu gündemine almıyor olsa gerek. Sahi bu kara lekeyi alnımıza kim ya da kimler, niçin ve nasıl alnıma çaldı ve bu leke niçin alnımızdan silinmiyor! Yazıklar olsun onlara. Size gelen siyasilere sorun bakalım onlarda Ankara’dakilere sorsun bakalım. Bu rezillik faili meçhul olmasın..

Sahi, dün “AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler“den ve “AKP’nin Papatyaları”ndan söz ettim diye, Türkiye’nin 3 büyük Holding’inin, İnsan Kaynaklarının, LGBT’ye pozitif ayrımcılık kararının ardından, LGBT topluluğu yerine, halkın daha kolay anlayacağı şekli ile Türkçe olarak “Bu Fahişeler ve türevlerine bu holdingler pozitif ayrımcılık yaparken bizim Yeşil Sermaye ne yapıyor” dediğim için yıllardır yargılanıyorum. Hakkımda 81 ilde açılan davalar sebebi ile boykot ediliyorum, hakkımda ambargo uygulanıyor ve o günlerde inanılmaz bir Media linçine tabi tutup, hakaret edenler, o müşteki olarak savcılıklara koşanlar bu “GENDER edepsizliği ve aymazlığı” konusunda neden seslerini çıkartmazlar. Bu arada sol bir parti kadınlara hakaret var derken, TGC LGBT’ye hakaret var dedi ve beni Cemiyetten ihraç etti. AK Parti teşkilatları “bize söylüyor” dediler. (İşin aslı onlara böyle dedirttiler). Hukuk davası İstinaftan bozuldu geldi, Bekleme sebebi sayılar Ceza davası İstinafta.

Bana göre Kadıncılık da, erkekçilik de ırkçılıktır. Hem sahi, madem GENDER yazdınız, kendini Kadın diye tanımlayan eski erkeklere de Kadın muamelesi yapın, Hatta Lezbiyen hak(!?)larından yararlandırın. Sahi 6284 sayılı yasada cinsiyet biyolojik olarak mı tanımlanıyor, Toplumsal olarak mı?

Aileyi ıslah edeceğiz” deyip, Aileyi ifsad edenler, çökertenleri Allaha havale ediyorum. Hüküm Allahındır. Evlilik geriledi, boşanmalar arttı, ailelerin mutluluk katsayısı düştü. Çocuk da yok. Nüfus durma noktasına geldi. Bedensel ve psikolojik hastalıklar arttı. Ocağımıza ateş düştü. Bu kul hakkına sebep olanların ahirleri berbat olacaktır. Öbür dünyada da onları acıklı bir azap beklemektedir.

Ben bu toplumsal cinsiyet lobisinin şerrinden Allaha sığınırım.. Sözkonusu HAACER annemize, Hz. MERYEM’se, Hz ASİYE ise, Hz. MAŞİTE ya da Hz. AİŞE, Hz. FATIMA, Hz. HATİCE ise, ben onu hangi erkekle kıyaslayabilirim ki, Ya da sözkonusu olan Hz. Yusuf’sa, Hz. Ali ya da Hz. Ömer’se, Hz. Musa, İsa, Davud, Yuşa aleyhisselam ise, ben onları hangi kadınla kıyaslayabilirim ki. Üstün olan HAK’tır. Hak nerede ve kimin üzerinde tecelli ederse, benim için asıl sahiplenilmesi gereken odur.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 320 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar