Dün TSK'nın paşaları, bugün PKK'nın maşaları...

Garibanlar okumasın! Şair Orhan Veli öyle demiş ya; "Neler yapmadık şu vatan için!..
 

Kimimiz öldük,
 
Kimimiz nutuk söyledik."
 
Öyle değil mi?..
 
Kimi ölüyor,
 
Kimi de nutuk atmıyor mu?..
 
Alın BDP'lileri...
 
Malûm;

PKK'lı teröristler, son bir haftada 10 okulu ateşe verdiler, Kürt çocuklarını "okul­suz" bıraktılar... Akit'in dünkü manşetinde de ifade ettiğimiz gibi, PKK'nın hedefi, Kürt halkını "cahil" bırakmaktır.
 
Dün de ifade ettiğim gibi;
 
Kürt halkı "cahil" kalmalı ki, gençleri "kandırmak" ve "dağa çıkarmak" kolay olsun!.. Öyle ya; PKK'ya "okumuş adam" lazım değil... Ona, "militan" lazım, "cinayet makinası" lazım!..
 
İnsanların, hiçbir şey bilmesine gerek yok...
 
Tetiğe basmayı, adam öldürmeyi bilsin, yeter!..
 
Malûm, PKK, sadece "okul yakmak"la kalmıyor, aynı zamanda "Güneydoğu'ya yapılan fabrikaları" ve hatta "havaalanları"nı sabote ediyor, "iş makinaları"nı yakıyor!..
 
Niye?..
 
Güneydoğu'ya "fabrika" yapılmasın ki, Kürt halkı "işsizliğin pençesinde kıvranmaya" devam etsin... Gü­neydoğu'ya "havaalanı" yapılmasın ki, Kürt halkı, Doğu ve Güneydoğu'dan başka yer görmesin!..
 
BDP'DEN BOYKOT BİLDİRİSİ!
 
Peki, PKK tek başına mı yapıyor bunları?.. Elbette, yanında "BDP desteği" var...
 
Alın size "ittifak"ın belgesi...
 
PKK "okul yakıyor" ya, BDP de "kampanya" başlatmış... Doğu ve Güneydoğu'da köy köy dolaşan BDP'li­ler, "Kürt çocuklarının ilkokuldan üniversiteye kadar okula gönderilmemesi"ni isteyen "bildiri"ler da­ğıtmışlar.
 
Çünkü BDP'lilere göre;
 
Kürt çocuklarının "okuması" demek, onların "asimile" olması demektir... Çocuklar okula gitmemeli ki; "T.C.'nin asimilasyon gayretleri" boşa çıksın!..
 
"PKK talimatlı bu kampanya"nın amacı, Kürt çocuklarını "T.C. ideolojisi"nden korumak olsaydı, bir nebze saygı duyardım...
 
Ne var ki;
 
Ankara muhabirimiz Yiğit Doğaner'in bugünkü manşetimizde yer alan haberi, "BDP'lilerin ipliğini paza­ra çıkaracak" ve "ikiyüzlülük"lerini gözler önüne serecek cinsten bir haberdir.
 
Haberden de okuyacağınız gibi;
 
PKK'lıların "okul yakması"na, "okul boykotu" çağrıları ile destek veren BDP'li milletvekilleri, "kendi ço­cukları"nı "kolej"lere göndermektedir.
 
Kiminin çocuğu TED Koleji'nde, kiminin çocuğu Pertevniyal Lisesi'nde, kimininki ise "ABD kolejlerin­de" eğitim görüyor.
 
Eee, hani asimilasyon?..
 
Ne yani;
 
Gariban Kürt çocukları "T.C. okullarında" okuyunca "asimile" oluyorlar da, "BDP'li milletvekillerinin çocukları" kolejlerde okuyunca "asimile" olmuyorlar mı?..
 
Bu, bir "aldatma"dır!..
 
Bu, "kirli bir oyun"dur!..
 
Biliyorsunuz;
 
Türkiye'nin "azgın laikçi"leri de, "gariban Anadolu çocuklarının okumaması" için, önlerine bir çok en­gel koymuşlardı.
 
Önce "başörtüsü"nü yasakladılar, sonra da İmam Hatip Liseleri'ne "katsayı zulmü" uyguladılar.
 
Peki, amaç neydi?..
 
Gariban Anadolu çocukları "üniversite"ye gidemesin ve dolayısıyla "yönetim kademeleri"ne geleme­sin!..
 
Şimdi, aynı "strateji"yi BDP'liler uyguluyor... "Kürt çocukları okumasın" ki, onları dağa göndermek ko­lay olsun!..
 
"Kendi çocukları en iyi okullarda okusun" ki; gelecekte "yönetici" olsunlar, "milletvekili" olsunlar ve "Kürtlerin ensesinde boza pişirmeye" devam etsinler!..
 
Oyunun özü ve özeti şu:
 
"Gariban Kürt çocukları dağa,
 
Milletvekili çocukları koleje!"
 
Gelin de, Orhan Veli'ye hak vermeyin...
 
"Neler yapmadık şu Güneydoğu için!
 
Kimimiz dağlarda öldük,
 
Kimimiz kolejlerde okuduk!"
 
SARMUSAK'IN BOMBALARI
 
Peki, bu "ikiyüzlülük"leri yapanlar sadece BDP'liler midir?..
 
Ya "bazı generallere" ne demeli?..
 
Hele hatırlayın;
 
"28 Şubat Darbesi"ni yapan "general"ler ne diyorlardı?.. Bu darbeyi "vatanı kurtarmak" ve "rejimi ko­rumak" için yaptıklarını söylemiyorlar mıydı?..
 
Çevik Bir gibi komutanlar; "Demokrasiye balans ayarı" yaptıklarını söylemiyorlar mıydı?..
 
Öyle bir hava estiriyorlardı ki;
 
"Laiklik tehlikede" idi ve "vatan elden gidiyor"du!.. Türkiye, bir "şeriat tehlikesi"nin eşiğindeydi, o hal­de "Refahyol düşürülmeli"ydi!..
 
İyi de;
 
O darbeyi yapan "generaller"imizin amacı, gerçekten de "vatanı kurtarmak" mıydı?..
 
Uzmanlar söylüyor;
 
"28 Şubat Darbesi'nin bu ülkeye faturası 300 milyar dolardır!"
 
Nereye gitti bu para?..
 
Kimlerin cebine girdi?..
 
Ya da;
 
"Vatan" diye diye kimler köşeyi döndü, kimler ne kazandı?..
 
Biliyorsunuz;
 
8 Ekim Salı günü, Meclis Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun bir misafiri vardı...

O misafir, 28 Şubat Süreci'nde, kısa adı BÇG olan Batı Çalışma Grubu belgelerini Emniyet'e sızdırdığı id­diasıyla, Bülent Orakoğlu ile birlikte "Köstebek" davasında yargılanan ve beraat eden Onbaşı Kadir Sar­musak'tı.
 
Kadir Sarmusak, kendisini dinleyen komisyon üyelerine öyle şeyler söyledi ki; "vatansever" pozlarına bürünen adamların, aslında nasıl birer "vatansatar" olduklarını serdi gözler önüne...
 
Buyrun, Sarmusak'ı dinleyelim:
 
"Ordu, DHKP-C'ye lojistik destek temin ediyordu... 1994-1995 yıllarında, Adana'da askeri bir aracın, te­röristlere mühimmat taşıdığı bilgisi geldi... Buna rağmen askeri araca operasyon yapılmadı. Belgeler var.
 
Tunceli'de bir tank atışında içine özel harekat timlerinin bulunduğu Bayrak Land aracı vuruldu, 4 as­ker şehit oldu. Kurtulan özel eğitimli asker, tankın içine el bombası attı. İlk çıkan askerin gözlerini oy­du. Olay kapatıldı. Belgesi var!

O zaman bir yüzbaşının eşi, Meclis'teki gizli tutanakları getirirdi... 28 Şubat'ta ne yapıldığı öğrenilmek isteniyorsa EMASYA'ya bakılmalı.

28 Şubat'ı yapan da Batı Çalışma Grubu'nu kuran da dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erka­ya'dır.

Komutanlar adına borsada oynadım... Mesut Yılmaz'ın eşinin yeğenini tanıyordum. Onun sayesinde bir çok bürokratla ilişki kurdum. Tüyolar aldım, komutanlar adına borsa oynayıp, hepsine büyük para­lar kazandırdım. Bir keresinde 150 bin dolar kazandık ve aramızda bölüştük...

Bazı generaller, borsada oynuyor ve hisse senedi alıyorlardı...

Ama, 4 Şubat'tan bir gün önce, yani Sincan'da tankları yürütmeden önce borsadan çekildiler."
 
Söyleyin Allah aşkına;
 
"Vatanseverlik" bunun neresinde?..
 
DÜN PAŞA... BUGÜN MAŞA!
 
Görüyorsunuz ya;
 
Baskı ve dayatmalardan bunalan mütedeyyin insanlar "ağıt" yakarlarken, vatansever komutanlarımız borsadan "kağıt" alıp-satmakla meşgulmüş!..
 
Sadece "paşa"lar mı?..
 
Bence, "Refahyol Hükümeti"nin yıkılmasında büyük rol oynayan "DYP'li milletvekilleri" de komisyona çağrılmalı ve onların da ifadesine başvurulmalı...
 
Mesela, şu soru sorulmalı:
 
"DYP'den ayrılıp, Hüsamettin Cindoruk başkanlığındaki DTP'ye geçtiniz... Bu transfer esnasında, size bir transfer ücreti ödendi mi?.. Ödendiyse, bunun miktarı nedir?.. DYP'den DTP'ye geçtikten sonra mal varlığınızda bir değişiklik oldu mu?.. Transfer ücretlerinin ünlü bir iş adamı tarafından ödendiği iddia ediliyor, bu iddia doğru mudur?.. O iş adamı, transferler için gerçekten de 20 trilyon lira ödemiş mi­dir?"
 
Dedim ya;
 
Sadece darbe yapan "paşa"lar değil, onların "maşa"ları da hesaba çekilmeli ve "bu vatan için kimin ne yaptığı" gözler önüne serilmelidir.
 
Ne ilginç değil mi;
 
28 Şubat sürecinde bazı "paşa"ların bu ülkenin "gariban Türk çocukları"na uyguladığı zulüm, şimdi de "PKK'nın maşaları" tarafından "gariban Kürt çocukları"na uygulanıyor!..
 
Hem de, aynı sebeple!..
 
Aynı yöntemle!..
 
Dün TSK'nın bazı "paşa"ları!..
 
Bugün PKK'nın "maşa"ları!..
 
"Gariban çocukları" okumasın ki, onları "kullanmak" kolay olsun!..
 
Asıl amaçları bu!..
 
Var mı aksini iddia eden?..
 
Eyvah, mandepsiye bastık!
 
"Dün" söylediğini "bugün" inkar etmesiyle tanıdığımız Bay Kemal Kılıçdaroğlu'nun hayatı; "kendi ken­dini yalanlaması"nın örnekleriyle doludur... Malûm; tam 4 defa; "CHP Genel Başkanlığı'na aday olmaya­cağım" demiş ama sonunda aday olmuş ve "kaset artığı" bir genel başkan olarak geçmişti siyasi tari­he...
 
Aynı Kılıçdaroğlu, "Silivri tutuklularını aday yapmayacağını" defalarca söylemiş, ama daha sonra çar­ketmişti...
 
Anlayacağınız; "Yapmam!.. Etmem" dediğini yapmış, etmiştir... "Yalan" dedikleri, hep "doğru" çıkmış­tır.
 
Gündemde yeni bir iddia var... Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, katıldığı bir te­levizyon programında, bir iddia atmış ortaya... "Kılıçdaroğlu ile ortak bir dost" olan Enver isimli biri­nin, Kılıçdaroğlu'na "Kayseri gerçekleri"ni anlattığını, bu gerçekleri duyan Kılıçdaroğlu'nun ilk sözleri­nin; "Hadi ya!.. Desene kumpasa geldik, desene tongaya bastık!" olduğunu aktarmış...

Dün, bir gazeteci havaalanında bu konuyu sormuş Kılıçdaroğlu'na; ""Kumpasa geldik' ifadesini kullandı­nız mı?"
 
Kılıçdaroğlu cevap vermiş; "Hayır, hayır böyle bir açıklama yapmadım!"
 
"Yapmadım" dediyse, bilin ki yapmıştır...

Malûm, hep yapar da, "Yapmadım" der!..
 
Hem demese de, Kayseri'de zaten "mandepsi"ye basmıştır!..

yeniakit

Bu yazı toplam 1029 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar